Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 19267 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 7571 - Esas Yıl 2014





"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : KONYA(KAPATILAN) 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 19/12/2013NUMARASI : 2012/86-2013/359Taraflar arasında görülen davada Konya(Kapatılan) 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 19/12/2013 tarih ve 2012/86-2013/359 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava, 6100 sayılı Kanun'un geçici 3/2. maddesi delaletiyle uygulanması gereken HUMK'nın 3156 sayılı Kanun ile değişik 438/1 maddesi hükmü gereğince miktar veya değer söz konusu olmaksızın duruşmalı olarak incelenmesi gereken dava ve işlerin dışında bulunduğundan duruşma isteğinin reddiyle incelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, davalının müvekkili şirketin eski denetçisi olduğunu, davalının görevi sırasında kötü niyetle yaptığı eylemler nedeniyle müvekkili şirketi zarara uğrattığını, davalı tarafından temsil ve imza yetkisinin kötüye kullanılması suretiyle 3 adet solüsyon ruhsatının dava dışı üçüncü kişiye devredildiğini, ayrıca ŞİFTRAP fare yapışkanı adlı ürüne ilişkin marka tescil belgesinin de devredildiğini ve bu devrin tam da davalının görevden ayrıldığı günün bir gün öncesine denk geldiğini, davalı eylemleri ile şirketin zarar uğradığını ileri sürerek şimdilik 10.000,00 TL'nin her bir usulsüz işlemin yapıldığı tarihten itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı davaya cevap vermemiştir. Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamı uyarınca davacının iddiasını kanıtlar şekilde dosyaya bir delil sunmadığı, davacı ticari defterlerinin usulüne uygun tutulmadığından delil vasfını haiz olmadığı, davalının da içinde bulunduğu genel kurul kararı ile yönetim kurulu üyelerinin ibra edildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Dava, davacı anonim şirket denetçisinin, görevi sırasında zarara neden olduğu iddiasına dayalı tazminat istemine ilişkindir. Denetçinin sorumluluğuna yönelik olarak açılan davada, davacının şirket denetçisinin yetkisini kötüye kullanarak zarara sebebiyet verdiğini ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, uyuşmazlığa uygulanması gereken 6762 sayılı yasanın 309. maddesi uyarınca denetçilerin sorumluluğu ispat külfeti tersine çevrilmiş kusur sorumluluğudur. Davacı zararının oluşması halinde bu zararın kendi eylemlerinden doğmadığının şirket denetçilerince kanıtlanması gerekir. Mahkemece, bu husustaki ispat külfetinin davacı tarafa yüklenmesi ve davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle reddi doğru olmamış, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulması gerekmiştir. Öte yandan, ibranın borçtan kurtarıcı sonucu doğurabilmesi ibraya konu işlemlerin açıkça ortaya konulması, bilinmesi ve tartışılmasına bağlıdır. Somut olaya gelindiğinde mahkemece hükme dayanak yapılan genel kurullarda alınan ibra kararları davaya konu işlem açıkça görüşülerek, tartışılarak, davacının bu nedenle uğradığı veya uğrayabileceği zarar ortaya konulup, genel kurul bu konuda bilgilendirilerek alınmış bir ibra kararı olmayıp, yeterince tartışılmadan alınmış soyut nitelikteki ibra kararları olduğundan bu şekildeki bir ibranın sorumluları borçtan kurtarması da mümkün değildir. Bu nedenle, genel kurulda alınmış soyut ibra kararına dayalı olarak davanın reddine karar verilmesi de doğru olmamıştır.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 08.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.