Taraflar arasındaki “ istihkak, muarazanın men’i ve tazminat ” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesince “istihkak isteminin kabulüne, tazminat istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına” dair verilen 24.11.2008 gün ve 2008/471 E.,2008/552 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 27.09.2010 gün ve 2009/3152 E., 2010/9307 K.sayılı ilamı ile,( ”... Davacı vekili, müvekkiline ait tekneye davalı tarafından 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre haciz uygulandığını, hacizden haberdar olunca istihkak iddiasında bulunduklarını ancak yanıt alamadıklarını, teknenin ABD bandıralı olup, 2003 yılında satın alındığını, borçlular ile ilgileri bulunmadığını, teknenin bırakıldığı yedieminin tekneye zarar verdiğini ileri sürerek, istihkak davasının kabulü ile muarazanın giderilmesine, haksız haciz nedeniyle 10.000 YTL.nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş,sonradan tazminat talebini atiye terk etmiştir. Davalı vekili, yapılan işlemin idari nitelikte olduğunu, bu nedenle idare mahkemelerinin görevli bulunduğunu, borçlu şirket yetkilisinin borçlunun kızı olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama ve dosya kapsamına göre, davalı tarafından haczedilen 'L.' isimli teknenin ABD bandıralı, Delaware Eyaletinde … sicil numarasıyla davacı adına kayıtlı olduğu, davacı şirketin ise aynı eyalette kayıtlı bulunduğu, kurucularının Zeynep ve Osman, aynı zamanda Zeynep’in borçlu Sadri'nin kızı olduğu, teknenin Sadri’nin borcu nedeniyle Davalı tarafından 27.04.2006 tarihinde haczedildiği, davacının mülkiyet belgelerine dayanarak istihkak iddiasında bulunduğu, davalının ileri sürdüğü hususların teknenin mülkiyetine ilişkin belgeler karşısında ancak tasarrufun iptali davasına konu edilebileceği, mülkiyete ilişkin belgeler karşısında davalı tarafın ileri sürdüğü hususların yetersiz olduğu gerekçesiyle, istihkak iddiasının kabulüne, teknenin davacıya ait olduğunun tespitine, muarazanın önlenmesine karar verilmiştir. Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.Dava, istihkak istemine ilişkin olup, davalı vekili 16.10.2006 tarihli delil listesinde tanık deliline başvurmuş, 20.10.2006 tarihli dilekçesinde ise üç tanık ismi bildirerek, teknenin borçluya ait olduğu konusunda dinleteceklerini belirtmiştir. Mahkemece, 18.12.2006 tarihli ara karar ile davalı tanıklarının yeddi-emin değişikliği konusunda dinlenmesinin talep edildiği belirtilerek hatalı gerekçeyle, tanıkların dinlenmesi talebinin reddine karar verilmiştir.Bu durumda, davalı tanıkları dinlenerek, tekneyi fiilen kimin kullandığı, bakımıyla kimin ilgilendiği, faydasından kimin istifade ettiği, davacı şirketin dava konusu tekneyi alım gücünün olup olmadığı hususlarının açıklığa kavuşturulması, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı olduğu şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.)gerekçesiyle, davalı yararına bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.TEMYİZ EDEN: Davalı vekili HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Deniz Ticareti’ne ilişkin Dördüncü Kitabının “Gemi” başlıklı Birinci Faslının “Mülkiyet ve Diğer Ayni Haklar” başlıklı Dördüncü Kısmında yer alan 866. maddesinde “Kanunda aksine hüküm olmadıkça bu kısım hükümlerinin yalnız bir Türk gemi siciline kayıtlı bulunan gemiler hakkında tatbik olunacağının”, 867. maddesinde de “Bir Türk gemi siciline kayıtlı bulunmayan gemiler üzerindeki mülkiyet ve sair ayni haklar hususunda, Medeni Kanunun menkullere müteallik hükümlerinin tatbik olunacağının ve böyle bir geminin veya gemi payının temlikinde akitlerin mülkiyetin sadece akitle intikal edeceğini kararlaştırmışlarsa zilyedliğin devrine hacet kalmaksızın mülkiyetin temellük edene geçeceğinin” hükme bağlanmasına; mahkemece, karara dayanak yapılan ve anılan maddelerle aynı kısımda yer alan aynı Kanunun 891. maddesinin ise “ Medeni Kanunun 379 uncu maddesinin 2 numaralı bendi, 388, 470 ve 575 inci maddelerinin tatbikinde gayrimenkul mallar tabiri içine, gerek inşa halinde, gerek tamamlanmış olan bütün gemiler; keza tapu sicili tabiri içine gemi sicilleri dahil olduğu gibi Borçlar Kanunu’nun 499 uncu maddesinin ikinci fıkrasındaki gayrimenkul rehni tabirine de gemi ipoteği mefhumu girer.” hükmünü haiz olup, burada gemi sicilinden kastedilenin TTK’nun 866 ve 867. maddeleri gereğince Türk gemi sicili olmasına; 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 23/4. maddesinin; “(Taşınmaz) tabirinin, gemi siciline kayıtlı olan gemilere de şamil olacağı, diğer gemilerin bu kanun hükmünce taşınır sayılmasına” ilişkin hükmünden Türk gemi sicilinin anlaşılmasının gerekmesine, dava konusu geminin Amerika Birleşik Devletleri gemi siciline kayıtlı olması ve bu nedenle mülkiyet ve sair ayni hakların tespitinin taşınır hükümlerine tabi olup her türlü delille kanıtlanabilecek bulunmasına göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen ilave nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, 16.03.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.