Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 19177 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 13053 - Esas Yıl 2015





Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki temyiz eden tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire'ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü: KARARDavacı üçüncü kişi vekili, Ankara 20. İcra Müdürlüğü’nün 2013/3024 sayılı Takip dosyasında yazılan talimat uyarınca, Gaziosmanpaşa 5. İcra Müdürlüğü’nün 2013/520 sayılı Talimat dosyasında yapılan 24.5.2013 tarihli hacze konu menkullerin 3.kişi şirkete ait olduğunu, buna ilişkin faturaların bulunduğunu, 3.kişi şirketin borçlu şirket ile ilgisinin bulunmadığını belirterek istihkak iddiasının kabulü ile haczin kaldırılmasına ve tazminata karar verilmesini istemiştir.Davalı alacaklı vekili, Gaziosmanpaşa İcra Hukuk Mahkemesi'nin yetkili olmadığını, davanın asıl icra dairesinin bulunduğu yerde açılması gerektiğini, davanın süresinde açılmadığını ayrıca borçlu şirket ile 3.kişi şirket arasında organik bağ bulunduğunu açıklayarak yetkisizlik kararı verilmesini, aksi taktirde davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.Davaya dahil edilen borçlu, usulüne uygun dava dilekçesi tebliğine karşın duruşmalara katılmamış, cevap da vermemiştir.Mahkemece toplanan delillere göre; 3. kişinin takibin taliki veya devamı kararının kendisine tebliğinden önce ve talimat icra dairesinin bulunduğu yer icra hukuk mahkemesinde de dava açabileceğinden yetkiye ve hak düşürücü süreye yönelik itirazların yerinde görülmediği, ödeme emri tebliğ edilen adresin haciz adresinden farklı olduğu,haciz sırasında borçluya ait evrak bulunmadığı, davacı 3.kişiye ait vergi levhası bulunduğu, hacze konu mahcuzlara ilişkin faturaların ibraz edildiği, asıl takip dosyasından davacı şirkete 3. şahıs sıfatı ile 1. haciz ihbarnamesi gönderildiği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, üçüncü kişinin İİK’nun 96. vd. maddeleri uyarınca açtığı “istihkak” davasıniteliğindedir.Üçüncü kişinin açtığı istihkak davasında takip alacaklısı yasal hasım olmakla birlikte,takip borçlusunun istihkak iddiasına karşı tutumu belirli ise ve duruşmalara dâhil edilmesi işin esasına etki etmeyecekse davada taraf olarak gösterilmesi gerekli değildir. Yargıtay’ın ve Dairemiz'in istikrar kazanan uygulaması da bu yöndedir. Somut olaya gelince, haciz esnasında hazır bulunmayanborçluya İİK’nun 96/2. maddesi uyarınca ihtarat içeren istihkak bildirim varakası tebliği edilmesine karşın yasal süresi içerisinde borçlu tarafından itiraz edilmemiştir.Bu durumda, 3.kişinin istihkak iddiasının borçlu tarafındankabul edildiğive borçlu ile 3.kişi arasında istihkak iddiası yönünden uyuşmazlık bulunmadığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca,borçlunun eldeki davada hasım olarak gösterilmesi doğru olmamıştır.Temyize konu davadaki asıl uyuşmazlık ise, davacı 3.kişi ile davalı alacaklı arasındadır. Bu koşullarda, davalı alacaklının yetki itirazının incelenmesinde;1086 sayılıHUMK’nun 512/1.maddesine göreeşyanın bulunduğu ya da icra takibinin yapıldığıyer mahkemesinde istihkak davasının açılabileceği açıkça düzenlenmişti. Bu özel yetki kuralı HUMK'nun 9. maddesindeki genel yetki kuralına ayrıcalık oluşturmakla birlikte genel yetki kuralını ortadan kaldırmadığı ve İİK’nun 50. maddesi gereğince de HUMK’nun yetkiye ilişkin hükümleri takip hukukunda da uygulandığı için hacizden doğan istihkak davaları genel yetki kuralınca, yasada ayrıca düzenlenmiş olmadıkça (taşınmazlarda ve iflastaki istihkak davası gibi,)davalının yerleşim yeri mahkemesindeaçılabilir, özel yetki kuralı uyarınca da;haciz icratakibinin yapıldığı yerdeuygulanmış ise bu yer, talimat aracılığı ile uygulanmışsa hacizli malınbulunduğu yer ya daicra takibinin yapıldığı yericra mahkemesinde açılabilirdi(HUMK’nun 512/1, 9, İİK’nun md. 97–99. maddeleri).Eldeki dava,6100 sayılı HMKyürürlüğe girdikten sonra açılmış olup bu Kanun’da 1086 sayılı HUMK’nun 512. maddesine paralel bir düzenleme getirilmemiştir. Bu durumda İİK’nun yetkiye ilişkin 4, 50. maddeleri ve 6100 sayılı HMK’nun 5, 6. maddeleri uyarıncagenel yetki kuralınınuygulanması gerekir. Buna göre istihkak davalarınınasıl icra takibinin yapıldığı yermahkemesi iledavalının yerleşim yerimahkemelerinde açılması mümkündür. HMK’nun 7/1. maddesi gereğincedavalının birden fazlaolması halinde davanın, bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılması mümkündür. Aksi halde yetki itirazında bulunulmuşsaHMK’nun 19, 331. maddeleri uyarınca yetkisizlik kararı verilmesi gerekir.Davalı alacaklı taraf cevap dilekçesinde süresi içerisinde usulüne uygun olarak yetki ilk itirazında itirazında bulunmuştur. Davalı alacaklı şirketin yerleşim yeri Ankara sınırları içinde kaldığı gibi asıl icra takibinin yapıldığı yerde Ankara'dır. Açıklanan ilkeler doğrultusunda, mahkemece yetkisizlik kararı verilmesi gerekirken işin esasına geçilmesi doğru olmamıştır.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün İİK'nun 366. ve HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre şimdilik diğer hususların incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve İİK'nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 24,30 TL peşin harcın istek halinde davalıya iadesine, 26.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.