Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 19160 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 4316 - Esas Yıl 2015





Davacı vekilinin 10.03.2014 tarihli dilekçesi ile müvekkili davacının bir suç soruşturması nedeniyle uzun süre tutuklu kaldığını belirterek CMK’nın 141. ve devamı maddeleri gereğince manevi tazminat istemine ilişkin açılan davanın mahkemece kısmen kabulüne ilişkin hüküm, davalı vekili ve davacı vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü;Yapılan yargılamaya, toplanan ve karar yerinde açıklanan delillere göre, davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;Davacı (sanık) vekili 10.03.2014 tarihli dilekçe ile davacının (sanığın) kanuna uygun olarak 24.05.2005 tarihinde tutuklandığı ve 5271 sayılı CMK’nın 102/2. maddesi gereğince tutukluluğun azami süresi olan beş yıllık süre dolduğu halde, tahliye taleplerinin reddedildiği ve davacının (sanığın) ancak 11.12.2013 tarihinde tahliye edildiği gerekçesi ile 20.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuş olup, mahkemece yapılan inceleme sonunda tazminat talebinin, davacının tutukluluğunun infaz gören kısmı, yargılandığı suçların nitelik ve sayısı, uzayan tutukluluk ve uzayan yargılama sürecinin göz önüne alındığı gerekçesiyle 5271 sayılı CMK'nın 142/1. maddesi gereğince kısmen kabulüne dair hükmüne yönelik olarak yapılan incelemede;2709 sayılı T.C. Anayasası'nın 19/son, 36, 40 ve 90. maddeleri gereğince iç hukuk kapsamında kanun hükmünde bağlayıcılığı olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 5. maddesindeki özgürlük ve güvenlik hakkı düzenlemeleri ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarına göre, davacının hukuki durumu değerlendirildiğinde; somut olayda beş yıllık azami tutukluluk süresinin dolması nedeniyle tutukluluğun yasal dayanağının kalmadığı ve tutukluluğun makul süreyi aştığı iddiası ilk bakışta haklı ve tazminat talep edilmesi mümkün görülmekte ise de, davacının koruma tedbirine konu ceza davasında tutuklu kaldığı süre yönünden ve konuya ilişkin AİHM'in tutukluluk konusunda benimsediği ilkelere bakıldığında; davanın kapsamı, dosyadaki delillerin çokluğu, sanıklara yüklenen suçların sayısı ve niteliği, sanıkların sayısı ve davanın karmaşık olması durumunun tutukluluk süresinin makul olup olmadığının değerlendirilmesinde dikkate aldığı gibi özellikle organize suçlar bakımından ve ayrıca olayın istisnai koşullarının, karmaşıklığının, başvurucunun kovuşturulmasına neden olan eylemin ağırlığının başvurucunun kaçma ihtimalinin de AİHM tarafından dikkate alındığı görülmektedir.Somut olayda davacının (sanık) diğer 9 sanıkla birlikte yakalandığı, atfedilen suçların ciddi ve ağır olduğu, davacı (sanık) hakkında 1 kez suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olma, 1 kez 6136 sayılı Kanuna muhalefet etme, 2 kez resmi belgede sahtecilik yapma, 1 kez görevi yaptırmamak için direnme, 14 kez nitelikli yağma, 23 kez kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından yargılama yapıldığı, yargılandığı suçların niteliği, özellikle eylemlerin sayısı, müşteki ve sanık sayısı ve eylemlerin niteliğinden hareketle dosyanın karmaşıklık düzeyi dikkate alındığında, AİHM tarafından tutukluluk ve tutukluluğun devamı kararlarının gerekçesi olarak “delillerin durumu” ifadesinin ciddi suç göstergelerinin varlığının devamlılığı hususunda bir etken olarak değerlendirildiği anlaşılmaktadır. Bu kapsamda somut olayda yargılamanın özenli yürütülmediğine ilişkin somut veriler bulunmadığı gibi böyle bir iddia da ileri sürülmemektedir. Sadece tutukluluğun uzunluğuna ilişkin itiraz ve serbest bırakmaya ilişkin talepler herhangi bir belgeye dayalı olmayıp buna karşın mahkemenin dayanılan delillere göre atılı suçların işlendiğine ilişkin kuvvetli belirti ve tutuklama nedenlerinin varlığının devamına ilişkin gerekçesinin olay ve olgulara dayandırılmış olması karşısında, açıklanan bu nedenlerle tazminat davasının reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kısmen kabulüne karar verilmesi, Kanuna aykırı olup, davalı vekilinin temyiz itirazı bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün bu sebeple 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince, isteme uygun olarak BOZULMASINA, 10.12.2015 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.MUHALEFET ŞERHİDavacı vekili, müvekkili davacının CMK’nın 102/2. maddesinde öngörülen azami tutukluluk süresini aştığından kanuna aykırı olan uzun tutukluluk nedeniyle maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.Ceza Muhakemesi Kanunu 102/2.maddesi “Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde tutukluluk süresi en çok iki yıldır. Bu süre zorunlu hallerde, gerekçesi gösterilerek uzatılabilir, uzatma süresi toplam üç yılı geçemez.” hükmünü içermektedir..Davacı 24/05/2005 tarihinden beri tutukludur. Yargılaması halen devam etmekte olup sonuçlanmamıştır. Davacı ile aynı dosyada tutuklu kalan Savaş Çetinkaya Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru da bulunmuş, Yüksek Mahkeme başvuruyla ilgili kararında ve benzer kararda “5271 sayılı Kanun'un 102. maddesinde soruşturma ve kovuşturma evrelerinde kişilerin tutulabileceği azami kanuni süreler düzenlenmiştir. Madde metninde, ağır ceza mahkemesinin görevine giren ve girmeyen işler bakımından bir ayrıma gidilmiştir. Bireyler hakkındaki birden fazla suça ilişkin soruşturma ve kovuşturmaların bir dosya üzerinden yürütülmesi veya bir dosyada birleştirilmiş olması halinde bu soruşturma ve kovuşturmaların belli bir bütünlük içinde yürütüleceği göz önüne alındığında, uygulanan bir tutuklama tedbirinin soruşturma ve kovuşturmaların tamamı açısından sonuç doğuracağı açıktır. Bu nedenle azami tutukluluk süresinin kişinin yargılandığı dosya kapsamındaki tüm suçlar açısından en fazla beş yıl olması gerektiği anlaşılmaktadır. Tutuklama tedbiri, bir yaptırım olmadığından aynı dosya kapsamındaki her bir suç için azami tutukluluk süresinin ayrı ayrı hesaplanması kabul edilemez. Suç ve sanık sayısı, davanın karmaşık olması gibi etkenler tutukluluk süresinin makul olup olmadığı konusundaki değerlendirmede ele alınabilecek faktörler olup kanuni tutukluluk süresinin belirlenmesinde esas alınmaları mümkün değildir. Normun lafzı ve amacı, tutuklama tedbirinin ceza adalet sistemi içerisindeki yeri ve 5271 sayılı Kanun'un 102. maddesindeki düzenleme ile kişi özgürlüğüne yönelik sınırlamaların dar yorumlanması hususları birlikte değerlendirildiğinde aksine bir sonuca varmak mümkün görünmemektedir.” (Bireysel Başvuru, 21.11.2013, 2012/1303, 02.07.2013, 2013/239 ve 1137) Anayasa Mahkemesinin bu kabulleri ile birlikte artık beş yıldan fazla tutukluluğun kanuni dayanakları kalmamıştır.Anayasa Mahkemesi, aynı kararla davacı bakımından “Kanun'da öngörülen azami tutukluluk süresinin aşılması' nedeniyle Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasının İHLAL EDİLDİĞİNE, 'Tutukluluğun makul süreyi aşmış olması' nedeniyle Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrasının İHLAL EDİLDİĞİNE” karar vermiştir. Sayın çoğunluğun bozma kararının gerekçesinde belirttiği hususların araştırılması beş yılın altındaki durumlar için geçerlidir. Nitekim aynı kararda Anayasa Mahkemesi bu hususu tartışmıştır. Buna göre “Diğer taraftan, Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrası tutuklulukta makul süreyi güvence altına almıştır. Dolayısıyla kanunla tutukluluk süresi için getirilen üst sınırlar makul sürenin aşılmadığı istisnai durumlar için geçerli olabilir ve hiçbir şekilde kişinin bu süre doluncaya kadar tutulabileceği anlamına gelmez. Aksine, üst sınırın aşılmadığı durumlarda dahi, somut olaylarda tutukluluk makul süreyi aşmışsa, anayasal hakkın ihlal edildiği sonucuna varılacaktır.”Kısaca tutukluluk süresi beş yılı aşmıştır, araştırılacak hiçbir husus yoktur. Devlet kendi koyduğu kurallara uymak zorundadır. Davacının üzerine atılı suçların Türk Yargı Tarihi bakımından ilk defa görülen farklı bir dava türü olma özelliği yoktur. Sanığın üzerine atılı suçların fazla olması yargılamanın da uzaması sonucunu doğurmamalı, elde olmayan nedenlere dayalı olarak da kanunda öngörülen toplam tutukluluk süresi aşılmışsa tazminata karar verilmelidir. Hak ve özgürlükleri sınırlamak için gerekçelere sığınmamak gerekir. Davacının beraat etmesi halinde bu kararla ilgili olarak CMK’nın 141-144. maddeleri gereğince açacağı tazminat hakları saklı kalmakla beraber hükmün kesinleşmesi beklenmeden makul oranda manevi tazminata hükmedilmesinde bir sakınca görülmemiştir.Yukarıda açıkladığımız gerekçelerden dolayı sayın çoğunluğun mahalli mahkemenin tazminat verilmesi yönündeki kararının bozulmasına dair görüşlerine katılmıyoruz. Bilmeniz halinde fark yaratacak kararlar KAMBİYO SENEDİ NEDENİYLE BORÇLU OLMADIĞININ TESBİTİ- MENFİ TESPİT DAVASI- İSBAT KÜLFETİ -SENEDİN TALİLİ -BORÇ İKRARI "İçtihat Metni"Taraflar arasındaki “menfi tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Denizli 3.Sulh Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 01.02.2012 gün ve E:2010/1442, K:2012/92 sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19.Hu Avukatın yapamayacağı işler- ortak çalışan avukatlar da işi yasal olarak reddetmek zorundadır. 1136 Sayılı Avukatlık Kanunu'nun 38.maddesinde avukatın işi ret mecbureyetinde olduğu haller gösterilmiş, aynı maddenin (c) bendi; “Avukatın evvelce hakim, hakem, Cumhuriyet savcısı, bilirkişi veya memur olarak görev yapmış olmasını” işi reddetme sebebi olarak kabul etmiş, aynı maddenin son fıkrasın Alt İşveren-Üst işveren-Rücu ve birlikte sorumluluk ilkeleri-sorumluluk dönemi-çalışma süresi Taraflar arasındaki “rücuan tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 11. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 15.12.2011 gün ve 2010/532E., 2011/483 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesini Yargıtay Yargıtay Karar Arama Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Arama Yargıtay Ceza Dairesi Kararları Arama Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır ? Yargıtay Daire Bilgileri İle Dosya Sorgulama Yargıtay Yerel Mahkeme Bilgileri İle Dosya Sorgulama Yargıtay Kanunu Yargıtay İş Bölümü Yargıtay Haberleri Karar Arama Yargıtay Kararları Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Yargıtay Ceza Dairesi Kararları BAM Kararları Danıştay Kararları Anayasa Mahkemesi Kararları Uyuşmazlık MAhkemesi Kararları Karar Arama Nasıl Yapılır? Emsal Karar ve Emsal Karar Arama Nedir? Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır? BAM Karar Arama Nasıl Yapılır? Danıştay Karar Arama Nasıl Yapılır? Anayasa Mahkemesi Karar Arama Nasıl Yapılır?