Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 19120 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 11754 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ : GEMLİK 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 24/12/2014NUMARASI : 2014/274-2014/604Taraflar arasındaki vasiyetnamenin tenfizi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalılar tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde;muris Mustafa 24.09.2001 tarih 11045 yevmiye nolu vasiyetnamesinin kesinleştiğini belirterek G. U.Köyü 649 parsel sayılı taşınmazın murisin annesi Hanife adına kayıtlı olduğunu, vasiyetname yapıldığı tarihte Hanife'nin mirasçılarının muris Mustafa ile Nazire olduğunu, tapuda Hanife adına kayıtlı bulunan 649 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının vasiyet eden muris Mustafa miras payı olan 1/2 oranında iptali ile bu oranda davacı adına tescili ile yine vasiyet eden muris adına kayıtlı bulunan G. U. 648 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı adına tescili ile vasiyetnamenin yerine getirilmesini dava ve talep etmiştir.Davalı taraf cevap dilekçesi ibraz etmemiştir.Mahkemece; davanın kabulü ile, vasiyetnamenin tenfizine, vasiyetnameye konu Bursa ili G. ilçesi U. Köyü 2 pafta 648 parselin muris adına olan tapusunun iptali ile, tamamının davacı adına tapuya kayıt ve tesciline, G. İlçesi U. Köyü 2 pafta 649 parselin Hanife adına olan tapusunun 1/2 payının iptali ile taşınmazın 1/2 payının davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş,kararı davalılar temyiz etmiştir.Davada, vasiyetnameye konu taşınmazların vasiyet alacaklısı davacı adına tescili, vasiyetnamenin tenfizi talep edilmektedir.Hemen belirtelim ki; Hukuk Genel Kurulu'nun 13.02.1991 gün, 648-65 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, vasiyetnamenin tenfizi diye adlandırılan davalar, bir ayni hakkın tesisi için değil, yalnızca Sulh Hukuk Mahkemesi'nce açılan vasiyetnamenin, TMK.nun m.595 ve izleyen maddelerinde (MK.nun 535 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tebliği işlemlerinin tamamlanmasından ve gerekli yasal sürelerin geçmesinden sonra, herhangi bir itiraza uğramadığı ve iptalinin istenmediği bu nedenle de kesinleşmiş olduğunun tesbiti içindir.Diğer bir anlatımla "Vasiyetnamenin tenfizi, vasiyetnamenin açılıp itiraza uğramadığı veya yapılan itirazların sonuçsuz kaldığının tesbitinden ibarettir. Bu tesbit başlı başına ayni bir hakkın geçirimini sağlamaz. Bilindiği üzere ölüme bağlı tasarrufla;a- Mirasçılardan biri veya bir kaçı mirasçılıktan çıkarılabilir. ( TMK. m.510 ),b- Koşullar ve yüklemeler ( mükellefiyetler) konulabilir ( TMK. m.515, yedek mirasçı atama TMK. m.520 art mirasçı atama TMK. m.521),c- Mirasçı atanabilir ( TMK.m.516 ),d-Mirasçılardan birine veya üçüncü bir kişiye belirli mal vasiyeti yapılabilir (TMK.m.517 ),e- Vakıf kurulması öngörülebilir (...Belirtilen tasarrufların ne şekilde yerine getirileceği yine Medeni Kanunda ayrı ayrı gösterilmiştir. Mahrumiyet ve iskat (yoksunluk ve mirasçılıktan çıkarma) halinin aksi kanıtlanmadıkça, mirasçı seçilen kişi, mirasçılık belgesi almadıkça ( MK. m.598 ) kendisine belirli bir mal vasiyet edilen kimse, bu malı ilgilisinden istemedikçe "yasal mirasçı veya varsa tenfiz memurundan" ve karşı çıkılması halinde onlar aleyhine istihkak davası açıp dava ile haklılığını kanıtlamadıkça, vasiyetname ile yapılan tasarrufun sahibi olamaz...)Medeni Kanunun 599. maddesi uyarınca, mirasın açılmasıyla terekeye sahip olma hakkı, sadece yasal mirasçılara tanınmıştır. Vasiyetname ile mirasçı seçilenlerin, ( Mirasçı nasb edilenler) hakları, yasal mirasçılar veya öncelikle tasarruf ile yararlarına bağışlama yapılmış olanlar tarafından açıkça itiraza uğramamış ise, bu hususun tebliğinden itibaren bir ay geçtikten sonra bunlar mirasçılık sıfatları hakkında belge verilmesini, Sulh Hakiminden isteyebilirler (Bununla beraber her nevi istihkak ve iptal davası hakkı saklı olmak üzere ) (MK. m.598). Vasiyetname ile verilen hakkın geçirilmesini sağlayacak husus sulh hakiminin vereceği mirasçılık belgesidir.Kendisine belirli bir mal vasiyet edilen kimsenin, durumu ise daha farklıdır. Medeni Kanunun 600.maddesi gereği kendisine belirli bir mal vasiyet edilen kimse, bu vasiyeti yerine getirmekle yükümlü olan varsa ona, yoksa yasal ve seçilmiş mirasçılara karşı açacağı istihkak davası ile malın kendisine teslimini isteyebilir.Somut olaya gelince; vasiyetnameye konu taşınmazlardan 649 parsel sayılı taşınmaz murisin annesi Hanife adına kayıtlıdır. Vasiyetnameye konu 649 parsel sayılı taşınmazın dava tarihinde (halen) muris adına kayıtlı olmadığı anlaşıldığından, davacı öncelikle taşınmazın muris adına tescilini sağlamalı, daha sonra vasiyetname gereğince kendi adına tescilini talep etmelidir.Bunun için, davacıya murisin annesi adına kayıtlı 649 parsel sayılı taşınmazın muris adına kayıt ve tescil edilmesi için süre ve yetki verilmesi gerekirken mahkemece; yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.4721 sayılı TMK nun 405. maddesi gereğince; "Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle işlerini göremeyen veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gereken ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan her ergin kısıtlanır.Görevlerini yaparlarken vesayet altına alınmayı gerekli kılan bir durumun varlığını öğrenen idarî makamlar, noterler ve mahkemeler, bu durumu hemen yetkili vesayet makamına bildirmek zorundadırlar."7201 sayılı Tebligat Kanunun 11/son maddesi gereğince; "kanuni mümessilleri bulunanlara veya bulunması gerekenlere yapılacak tebligat kanunlara göre bizzat kendilerine yapılması icabetmedikçe bu müselsillere yapılır.6100 sayılı HMK’nun 27.maddesinde davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgililerinin kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip oldukları, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunması, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içerdiği açıklanmıştır.Bu bağlamda; davalı duruşmaya çağırılmadan, taraf teşkili sağlanmadan hüküm verilememesi, Anayasanın 36. maddesi ile düzenlenen iddia ve savunma hakkının kullanmasına olanak tanınması ilkesinin doğal bir sonucudur. Gerçekten savunma hakkını güvence altına alan T.C. Anayasasının 36.maddesi ile HUMK’nun 73, 6100 sayılı HMK 27 ve A.İ.H. Sözleşmesinin 6.maddelerinde açıkça belirtildiği üzere, mahkemece davalı yan; dinlenmek ve savunması alınmak üzere kanuni şekillere uygun olarak davet edilmedikçe ve Hukuki Dinlenilme Hakkı'nın kullanılmasına imkan verilmeden hüküm verilmesi mümkün bulunmamaktadır, aksi halde savunma hakkının kısıtlanmış sayılacağı, gerek öğreti, gerekse yargısal kararlarda tartışmasız olarak kabul edilmektedir (Prof. Dr.Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü Altıncı Baskı Cilt II sh.1876 vd).Somut olayda; davalı taraf temyiz dilekçesi ekinde davalı Nazire'nin kısıtlandığına dair Gemlik Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/221 Esas 2011/338 Karar sayılı ilamını ibraz ederek,davalı adına yapılması gereken tebligatların yasa gereği davalının vasisine yapılmadığını ve tebligatların usulsüz olduğunu ileri sürmektedir.Mahkemece, davalı Nazire'ye vasi tayin edilmiş olduğundan, davalının hukuki hak ve menfaatlerinin korunması açısından davalı Nazire adına yapılacak olan tebligatların 7201 sayılı Tebligat Kanununun 11/son md. gereğince davalı Nazire'nin vasisine yapılması ve vasinin davalının hak ve menfaatlerini koruması ve davaya karşı cevap vererek davalıyı temsil etmesi gerekmektedir. Bu hususlar gözönüne alınmadan mahkemece usulüne uygun şekilde taraf teşkili sağlanmadan, davalı Nazire'nin savunma hakkı kısıtlanarak yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı görülmüştür.Ayrıca muris Mustafa annesi Hanife'den intikal eden taşınmaz payını davacıya bırakmış olmasına göre murisin kardeşi olan Nazire'ye husumet düşüp düşmeyeceğinin tartışılması gerekir.Bu hususlar gözönüne alınmadan mahkemece hüküm kurulmuş olması hatalı olup bozmayı gerektirir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 30.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.