DAVA: Taraflar arasındaki, ihbar tazminatı ile fazla mesai ücreti, işsizlik
sigortası ücreti ve maddi zarar alacaklarının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması
sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan
alınarak davacıya verilmesine ilişkin hüküm süresi içinde temyizen incelenmesi
taraflar avukatlarınca istenilmesi davacı avukatı duruşma talep etmesi üzerine dosya
incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 26.05.2015 Salı
günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davacı adına
Avukat M. Ö ile karşı taraf adına Avukat İ. A geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır
bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek
Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi gereği
konuşulup düşünüldü:
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının davalı bankada yetkili olarak çalışırken sürekli
performans baskısı altında çalışmaya zorlandığını, zorunlu ara dinlenmelerde
çalışmasının istendiğini, bu nedenle savunma alındığını ve davacının işten ayrılma
niyeti olmadığı halde istifaya zorlandığını, evli ve eşi işsiz olan davacının baskı
nedeni ile istifa etmek zorunda olduğunu, işyerinde haftalık 9 saat fazla mesai
yaptığını, fesih için evlilik nedeninin belirtildiğini, kıdem tazminatı ödendiğini,
ancak bu fesih nedeni ile ihbar tazminatı, işsizlik sigortası ve işe iadeye bağlı 4 ay
çalıştırılmayan süre ücretinden yoksun bırakıldığını belirterek ihbar tazminatı,
işsizlik sigortası. 4 aylık ücret olan maddi zararının karşılığı tazminatı ve fazla
çalışma ücret alacağının tahsilini talep etmiştir.B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı işveren vekili, davacının işyerinde 07/05/2007 tarihinde çalışmaya
başladığını, davacının banka insan kaynakları yönetimine hitaben el yazılı olarak
hazırlamış olduğu istifa beyanı üzerine iş akdinin 19/11/2012 tarihinde sona
erdiğini, davacının kendi el yazısı ile yazdığı istifa gerekçesinde; "07/05/2007 tarihi
itibariyle başladığım görevimden 19/11/2012 tarihi itibariyle evlilik nedeniyle istifa
ediyorum" dediğini, istifa beyanının sakatlanmış bir iradenin neticesi olduğu
iddiasında olan davacının bu iddiasını ispatla yükümlü olduğunu ancak dosyaya
somut bir delil sunamadığını. davacının istifaya zorlandığı iddialarının gerçeği
yansıtmadığını, müvekkili şirket tarafından her yıl yapılan performans
değerlendirmesinde, davacı ile ilgili olumlu görüş bildirildiğini, bu nedenle davacı
hakkında yıldırma politikası uygulandığı iddiasının doğru olmadığını, iş sözleşmesi
istifa ile sona eren davacının tazminatı talep edemeyeceğini, davacının fazla mesaiye
tabi personellerden olmadığını, çalıştığı süre boyunca maaşını herhangi bir ihtirazı
kayıt koymadan ^tahsil ettiğini, çalıştığı süre boyunca her gün fazla mesai
yapmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, iş akdini kendisi fesheden
davacının işsizlik sigortası ve maddi tazminat talep edemeyeceğini, davanın reddi
gerektiğini savunmuştur.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece yapılan yargılama sonunda, davacının davalı işyerine bağlı olarak
07/05/2007-19/11/2012 tarihleri arasında belirsiz süreli hizmet akdi ile çalıştığı,
ücretinin aylık net 1772.40 TL olduğu, iş akdinin davacı tarafından "...07/05/2012
tarihi itibariyle başladığım görevimden 19/11/2012 tarihi itibariyle evlilik nedeniyle
istifa ediyorum..." denilmek suretiyle feshedildiği, davacıya kıdem tazminatının
ödendiği, davacının baskı altında istifa dilekçesini yazmak zorunda kaldığını
belirttiği, ancak dinlenen tanıkların görgüyü dayalı bilgilerinin bulunmadığı,
dinlenen tanıkların performansın tutturulması için genel olarak bir baskı olduğunu
belirttikleri, davacıya yönelik özel bir baskı bulunmadığı, bu nedenle davacının istifa
dilekçesinin iradesi fesada uğratılarak alındığının ispat edilemediği, evlilik nedeniyle
iş akdini fesheden davacının ihbar tazminatı talep edemeyeceği, 4857 sayılı İş
Kanununun 20. maddesinde; "İş sözleşmesi feshedilen işçi. fesih bildiriminde
sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli bir sebep olmadığı iddiası ile
fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde iş mahkemesinde dava
açabilir.", denildiği. 21. maddesinde; "Kararın kesinleşmesine kadar çalıştırılmadığı
süre için işçiye en çok dört aya kadar doğmuş bulunan ücret ve diğer hakları
ödenir." denildiği, davalı işyerinin iş güvencesi kapsamında bulunan işyerlerinden
olduğu, işe iade davası açmayan davacının işe iade davasının sonuçlarından
yararlanamayacağı, bu nedenle boşta geçen süre ücreti talep edemeyeceği, iş akdinin
feshedilmesinin sonuçlarının yasa ile özel olarak düzenlendiği, maddi tazminat talep
edebilme koşullarının bulunmadığı, İşsizlik Sigortasından yararlanmak için dört
temel koşul öngörüldüğü, bunların; l)Hizmet akdinin sona erdiği tarihten önceki son 3 yıl içinde en az 600 gün
sigortalı olarak prim ödenmiş olması.
Hizmet akdinin sona ermesinden önceki son 120 gün prim ödeyerek sürekli
çalışılmış olunması,
Hizmet akdinin, İşsizlik Sigortası Kanununun 51 "inci maddesinde sayılan
hallerden birisine dayalı olarak sona ermiş olması,
4) Sigortalı işsizin işten ayrıldığı tarihten itibaren 30 gün içinde İŞ-KUR"un
ilgili birimine doğrudan veya elektronik ortamda başvurması olduğu, davacının
evlilik nedeniyle iş akdini feshetmesi nedeniyle işsizlik sigortası alacağını işverenden
talep edemeyeceği, kaldı ki davacının fesih tarihinden 37 gün sonra başka bir
işyerinde çalışmaya başladığı, davacının işyeri giriş-çıkış kayıtlarının dosyaya
sunulduğu, işyerinde rutin çalışma saatlerinin
09:00-18:00 saatleri arasında olduğu, 1.5 saat yemek ve çay molası mahsup
edildiğinde günlük çalışmanın 7.5 saat olduğu, haftada 6 gün çalışıldığında haftalık
çalışma süresinin 45 saat olduğu, yasal haftalık çalışma süresinin aşılmadığı,
davacının saat 18:00 den sonra yaptığı çalışmanın fazla çalışma olduğu, kayıtlara
göre davacının fazla çalışmasının bulunduğu, karşılığının ödendiğine dair delil
sunulmadığı, fazla çalışma süresi kayıtlara göre tespit edildiğinden hakkaniyet
indirimi yapılmasına yer olmadığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar
verilmiştir.
D) Temyiz:
Karar taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
D) Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici
sebeplere göre davalının tüm davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan
temyiz itirazları yerinde değildir.
2.Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesi uyarınca. "Herkes. haklarını
kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına,, uymak zorundadır.
Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz." Hakkın kötüye
kullanılması, kişinin hakkını objektif iyiniyet kurallarına aykırı biçimde kullanması
olarak tanımlanmaktadır. Objektif iyiniyet olarak da tanımlanan ve dürüstlük
kuralını düzenleyen madde, bütün hakların kullanılmasında dürüstlük kuralı
çerçevesinde hareket edileceğini ve bir çerçevesinde hareket edileceğini ve bir
kimsenin başkasını zararlandırmak ya da güç duruma sokmak amacıyla haklarını
kötüye kullanılmasını yasanın korumayacağını belirtmiştir.
Genel olarak iş sözleşmesini fesih hakkı, karşı tarafa yöneltilmesi gereken tek
taraflı bir irade beyanı ile iş sözleşmesini derhal veya belirli bir sürenin geçmesiyle
ortadan kaldırabilme yetkisi veren, bozucu yenilik doğuran bir haktır. İşçinin haklı
nedenle iş sözleşmesini derhal feshi 4857 sayılı İş Kanununun 24 üncü maddesinde
düzenlenmiştir. İşçinin önelli fesih bildiriminin normatif düzenlemesi ise aynı
yasanın 17 nci maddesinde ele alınmıştır. Bunun dışında işçinin askerlik, emeklilik nedeni ile iş sözleşmesini kıdem tazminatına hak kazanacak şekilde sona erdirmesi
yürürlükte olan 1475 sayılı İş Kanunu'nun 14. Maddesinde düzenlenmiştir.
İşverenin tazminatların derhal ödeneceği sözünü vermek ve benzeri
baskılarla işçiden yazılı istifa dilekçesi vermesini talep etmesi ve işçinin buna uyması
halinde, gerçek bir istifa iradesinden söz edilemez. Bu halde feshin işverence
gerçekleştirildiği kabul edilmelidir.
İşverenin baskı uygulaması sonucu düzenlenen istifa dilekçesine değer
verilemez. Dairemizce bu gibi hallerde feshin işverence gerçekleştirildiği, bununla
birlikte işveren feshinin haklı olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği kabul
edilmektedir (Yargıtay 9.HD. 3.7.2007 gün 2007/14407 E, 2007/21552 K.).
Keza maddî vakıaların taraflarca getirilmesi esas olmakla birlikte; getirilen
maddî vakıaların hukukî nitelendirmesini yapmak ve ilgili kanun maddesini
uygulamak hâkime ait bir görevdir ve 4857 sayılı İş Kanunumun 26/11 maddesinde
özel bir düzenlemeye yer verilmiştir. Bu düzenlemeye göre işçi veya işverenin 4857
sayılı İş Kanunu nun 24/11 veya 25/11 Maddesindeki nedenlerle iş sözleşmesini
öngörülen hak düşürücü süre içinde feshetmeleri halinde diğer taraftan tazminat
hakları saklı tutulmuştur. Kısaca haklı nedenle fesheden taraf bu davranış sonucu
bir zarara uğramış ise karşı taraftan genel hükümlere göre bir tazminat talep
edebilir*Süzek S. İş Hukuku. Yenilenmiş 10. Baskı. İstanbul. S: 718). Bu tazminatın
İş Kanunu dışındaki tazminat, işveren açısından doğan zararının tazmini, işçi
açısından ise kıdem tazminatı dışında kanıtlandığı takdirde maddi tazminatın, kişilik
haklarına saldırı halinde ise manevi tazminatın olduğu kabul edilmelidir. Paralel bir
kural 6098 sayılı TBK. nun 437. Maddesinde düzenlenmiştir. Maddeye göre;
"Haklı fesih sebepleri. taraflardan birinin sözleşmeye uymamasından
doğmuşsa o taraf, sebep olduğu zararı, hizmet ilişkisine dayanan bütün haklar göz
önünde tutularak, tamamen gidermekle yükümlüdür.
Diğer durumlarda hâkim, bütün durum ve koşulları göz önünde tutarak haklı
sebeple feshin maddi sonuçlarını serbestçe değerlendirir".
Dosya içeriğine göre davalı bankaya ait işyerinde çalışan işçinin performans
nedeni ile önce 25.06.2012 tarihinde savunmasının alındığı ve en son fesih tarihine
yakın 16.11.2012 tarihinde savunmasının istendiği ve 19.11.2012 tarihinde
savunmasını veren davacının savunmasında objektif kriterlere bağlanmayan
performansının düşüklüğünü kabul etmeme yanında, performansının artması için
gayret göstereceğini ve bu yönde devam edeceğini belirtmesine rağmen, aynı tarihte
el yazısı ile düzenlenen dilekçe ile görevinden 19.11.2012 tarihi itibari ile evlilik
nedeni ile istifa ettiğini beyan ettiği görülmektedir. Objektif kriterlere bağlı olmadan
performans nedeni ile savunması alınan ve savunmasında arttırmak için gayret
göstereceğini belirten davacının aynı gün dilekçesinde evlendiğine dair kayıt
olmadan evlilik nedeni ile istifa ettiğini belirtmesi bir çelişkidir. Bu çelişki davacının
iddiasını doğruladığı gibi davacı tanıkları da iddiayı doğrulamıştır. Davacının
performans düşüklüğü baskısı ile istifa ettiği, davalının bu şekilde iş sözleşmesini sona erdirmek sureti ile davacının iş güvencesi hükümlerinden yararlanmasını
istemediği anlaşılmaktadır. Davacı işverenin baskısı sureti ile iş sözleşmesini evlilik
nedeni ile feshetmiş, bu fesih nedeni ile de kıdem tazminatı ile 4447 sayılı kanunun
51. Maddesi uyarınca işsiz kaldığı süre için işsizlik tazminatında mahrum kalmıştır.
Ancak davacı işveren feshi olduğunu belirterek, bir aylık süre içinde feshin
geçersizliği ve işe iade davası açmadığından, feshin geçersizliğine bağlı boşta geçen
süre ücretini maddi zarar olarak talep edemez. Davacının mahrum kaldığı ihbar
tazminatı ile 4447 sayılı kanunun 51. Maddesindeki koşullara uygun olarak işsiz
kaldığı süre için işsizlik sigortası alacağı hesaplanıp hüküm altına alınmalıdır. Yazılı
gerekçe ile isteğin tamamen reddi hatalıdır.F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, davacı
yararına takdir edilen 1.100.00 TL.duruşma avukatlık parasının karşı tarafa
yükletilmesine. peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine.
26.05.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.