DAVA : Sanık M. G. Ç.'nın
ruhsatsız silah taşımak suçundan 6136 sayılı Yasanın 13/1 inci maddesi uyarınca
1 yıl hapis ve 450 YTL adli para cezasıyla cezalandırılmasına, hak
yoksunluğuna, cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine
ilişkin, İzmir 24. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 18.04.2007 gün ve 981-184
sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen
Yargıtay 8. Ceza Dairesince 20.06.2011 gün ve 5466-5182 sayı ile sanığın 5237
sayılı TCK'nun 53/1 inci madde ve fıkrasında sayılan hakları kullanmaktan
yoksun bırakılmasına, bu yoksunluğunun kendi alt soyu üzerindeki velayet,
vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından koşullu salıverilmesine kadar, diğer
hakları yönünden ise hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar sürmesi
hususunun belirtilmesi karşısında tebliğnamedeki bozma düşüncesine
katılınmamıştır.
Sanık hakkında 5237 sayılı
Yasanın 62 nci maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilirken, failin
geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki
davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlarda
değerlendirme yapılması gerekirken, yasal ve yeterli olmayan gerekçeyle karar
verilmesi isabetsizliğinden oy çokluğuyla bozulmasına karar verilmiş,daire
üyeleri H. M. ve M. K. mahkemenin 5237 sayılı TCY'nın 62 nci maddesinin
uygulanmamasına yönelik takdirinde bir isabetsizlik bulunmadığı görüşüyle karşı
oy kullanmışlardır.
Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığı ise 06.09.2011 gün ve 134793 sayı ile aynı çeşit suçu işleyen
faillerden her birinin kişilik ve karakter bakımından özel bir durumu olması
karşısında aynı kategoride olan suçlara daima aynı cezayı uygulamak cezada
adaletin sağlanması olanağını yok etmektedir. Yasa koyucu tarafından suçluyu
tanımaksızın belirlenmiş olan cezanın, suçluya uygulanması, başka bir deyimle,
suç ve suçlunun özellikleri göz önünde tutularak verilmesi gereken en uygun
cezanın belirlenmesi cezaların kişiselleştirilmesidir. Cezada takdiri indirim
nedenleri de bu işlevi yerine getirmede önemli bir yere sahiptir.
Takdiri azaltıcı nedenler
5237 sayılı TCK'nun 62 nci maddesinde ifadesini bulmuştur. Buna göre Fail
yararına cezayı hafifletecek takdiri nedenlerin varlığı halinde,
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine, müebbet hapis müebbet hapis cezası
yerine, yirmibeş yıl hapis cezası verilir. Diğer cezaların altıda birine kadarı
indirilir.
Takdiri indirim nedeni
olarak, failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama
sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri
gibi hususlar göz önünde bulundurulabilir. Takdiri indirim nedenleri kararda
gösterilir şeklindedir.
Madde metninden de
anlaşılacağı üzere, ceza hukukumuz cezayı azaltıcı takdiri nedenlerin bir
olayda var olup olmadığını ve nelerin cezayı azaltıcı takdiri nedenler olarak
kabul edilebileceği konularını yargıcın mutlak takdirine bırakmış, nelerin bu
kavrama gireceğini sınırlayıcı biçimde sayıp göstermeyerek serbest takdir
sistemini benimsemiştir.Serbest takdir sisteminde, cezayı azaltıcı takdiri
nedenlerin varlığın kabul ve değerlendirme yetkisi, tamamen yargıca ait bir
haktır.
Takdir sübjektif bir
değerlendirme olduğuna göre, bunu davayı yöneten yargıçtan daha iyi bulup
çıkaracak bir kimse olamaz. Zira suç, suçlu ve bununla ilgili her türlü
delille, özellikle tanıklarla karşı karşıya olan duruşmayı yönetmekle bunlarla
doğrudan doğruya temas halinde bulunan yargıcın, ilgili davada cezayı azaltıcı
takdiri nedenlerin var olup olmadığının en iyi şekilde değerlendireceğinin
kabulü gerektiği gibi, dosya kapsamına göre, makul olmayan veya yerinde
kullanılmayan yargıcın bu husustaki takdir hakkının Yargıtay tarafından
denetleneceği kuşkusuzdur. 5237 sayılı TCK'nun 62 nci maddesine ilişkin takdir
hakkı kullanılırken, gösterilen gerekçenin makul olması, hukuk kurallarını
zedelemeyecek, yasaların maksat ve amacına aykırı düşmeyecek, vicdanları
rahatsız etmeyecek bir nitelik taşıması gerekir.
Açıklamalar ışığı altında
somut olay değerlendirildiğinde kolluk tarafından yapılan uygulamada sanığın
üzerinde 1 adet ruhsatsız tabanca yakalanmış, hakkında 6136 sayılı Yasaya
aykırılık suçundan kamu davası açılmış, yargılama sonunda 6136 sayılı Yasanın
13/1, 5237 sayılı TCK'nun 53, 58 ve 54 üncü maddeleri gereğince 1 yıl hapis ve
450 Türk Lirası adli para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin mahkumiyet hükmü
kurulmuştur.
Mahkeme, sebepleri ve
koşulları bulunmadığından sanığın cezasından başkaca yasal ve takdiri artırım
veya indirim nedenlerinin uygulanmasına yer olmadığına karar vermiştir.
Dosya içeriği dikkate
alındığında sanık hakkında takdiri indirim hükmünün uygulanmamasının, hukuk
kurallarını zedeleyen, yasanın maksat ve amacına aykırı düşen, vicdanları rahatsız
eden bir yanının olup olmadığı, diğer bir anlatımla takdiri indirimin
uygulanmamasının makul ve makbul olup olmadığı irdelendiğinde
Dosya içinde mevcut adli
sicil kaydına göre sanığın, hırsızlık (765 sayılı TCK'nun 493/1 md.), kavgada
korkutmak maksadıyla silah boşaltma (765 sayılı TCK'nun 466/2 md.), silahlı
yaralama (765 sayılı TCK'nun 456/4, 457/l md.) suçlarından hükmolunan
mahkumiyetinin bulunduğu anlaşılmaktadır.
Kişiliğin göstergesi olan
anılan sabıkalar dikkate alındığında, mahkemenin sebepleri ve koşulları
bulunmadığından sanığın cezasından başkaca yasal ve takdiri artırım veya
indirim nedenlerinin uygulanmasına yer olmadığına dair dosya içeriğine uygun
takdirine dayalı kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Bu nedenle, Yüksek
Dairenin, takdiri indirimin uygulanmamasında yasal ve yeterli gerekçe
gösterilmediğine dair düşüncesinde isabet görülmemiştir görüşüyle itiraz yasa
yoluna başvurarak, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme
hükmünün onanmasına karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
Yargıtay Birinci
Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve
açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın 6136 sayılı Yasaya
aykırılık suçundan cezalandırılmasına karar verilen somut olayda, Özel Daire
çoğunluğuyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel
Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık yerel mahkemenin 5237 sayılı TCY'nın
62 nci maddesinin uygulanmamasına yönelik olarak gösterdiği gerekçenin yasal ve
yeterli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğine
göre,sanığın hırsızlık, kullanma amacıyla uyuşturucu madde bulundurma, kavgada
silah boşaltma ve kasten yaralama suçlarından sabıkalarının olduğu,duruşma
gününü bildirir davetiye tebliğine rağmen duruşmaya gelmeyen sanığın zorla
getirilmesine karar verildiği, sanığın yargılama boyunca yapılan toplam 3
oturumdan birine katıldığı ve duruşma tutanaklarına yansıyan herhangi bir
olumsuzluğunun bulunmadığı,sanığın, hakkında lehe hükümlerin uygulanması,
cezasından indirim yapılması ya da hükmolunan cezanın ertelenmesi yönünde bir
isteğinin de olmadığı,Yerel Mahkemece takdiri indirim nedenlerinin uygulanmama
gerekçesi olarak Sebepleri ve koşulları bulunmadığından sanık hakkında başkaca
takdiri ve yasal artırım ve indirim nedenlerinin uygulanmasına takdiren yer
olmadığına şeklindeki ifadenin kullanıldığı,anlaşılmaktadır.
01 Haziran 2005 tarihinde
yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Yasasının Takdiri İndirim Nedenleri
başlıklı 62 nci maddesindeki fail yararına cezayı hafifletecek takdiri
nedenlerin varlığı halinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine,
müebbet hapis müebbet hapis cezası yerine, yirmibeş yıl hapis cezası verilir.
Diğer cezaların altıda birine kadarı indirilir. Takdiri indirim nedeni olarak,
failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki
davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar
göz önünde bulundurulabilir. Takdiri indirim nedenleri kararda gösterilir
şeklindeki düzenleme, 765 sayılı TCY'nın 59 uncu maddesindeki kanuni tahfif
sebeplerinden ayrı olarak mahkemece her ne zaman fail lehine cezayı
hafifletecek takdiri sebepler kabul edilirse ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis
cezası yerine müebbet ağır hapis ve müebbet ağır hapis yerine 30 sene ağır
hapis cezası hükmolunur, diğer cezalar altıda birden fazla olmamak üzere
indirilir biçimindeki düzenlemeyle temelde aynı olmakla birlikte ikinci fıkra
yönünden kısmen farklıdır.
5237 sayılı TCY'nın 62 nci
maddesinin ikinci fıkrasında takdiri indirim nedenleri sayıldıktan sonra gibi
denilmek suretiyle takdiri indirim nedenlerinin yasada sayılanlarla sınırlı
olmadığı, aksine bunların örnek olarak belirtildiği açıkça vurgulanmıştır.
Burada sayılan failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama
sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri
gibi nedenler, uygulamada hakimi sınırlayıcı değil, yol gösterici nitelikteki
gerekçelerdir. Bunun sonucu olarak da 5237 sayılı TCY'nın, tıpkı 765 sayılı
TCY'nda olduğu gibi takdiri indirim nedenleri yönünden sınırlayıcı sistemi
değil, serbest değerlendirme sistemini benimsediği kabul edilmektedir.
Serbest takdir sisteminin
bir gereği olarak da olayda sanık yararına takdiri indirimin uygulanmasını
gerektiren nedenlerin varlığını veya yokluğunu belirleme yetkisi yargılamayı
yapan hakime ait olacaktır. Zira yargılama süreci boyunca maddi gerçeğe ulaşma
ve adaleti sağlama yolunda çaba harcayan hakim, sanığı birebir gözlemleyen ve
bu bağlamda takdiri indirim nedenlerinin varlığı ya da yokluğunu en iyi tespit
edebilecek konumdaki kişidir. Hakim failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden
sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği
üzerindeki olası etkilerinin yanında, her somut olaya göre değişebilecek ve
önceden öngörülemeyecek nedenleri de birlikte değerlendirerek bu hususta hak,
adalet ve nasafet kurallarına uygun biçimde uygulama yapacaktır.
07.06.1976 gün ve 3-4
sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile bu doğrultudaki birçok Ceza Genel Kurulu
kararında açıkça vurgulandığı üzere yasa koyucu, hakime takdiri indirim
hükmünün uygulanması konusunda geniş bir takdir yetkisi tanıyarak, uygulamada
çıkabilecek olan ve önceden öngörülme olanağı bulunmayan çeşitli halleri
kapsayacak bir kalıp bulmanın zorluğu karşısında, hakimin bu yetkisini
kısıtlamaktan özenle kaçınmış, bu tavrını 5237 sayılı TCY'nda da devam
ettirmiştir.
Ancak hakimin bu konudaki
takdir yetkisi sınırsız değildir. Bütün kararlarda olduğu gibi takdiri
indirimin uygulanmasına veya uygulanmamasına ilişkin kararlar da gerekçeli
olmalıdır. Bununla birlikte gösterilen gerekçelerin hak, adalet ve nasafet
kurallarıyla dosya içeriğine uygunluğunun Yargıtay denetimine tabi olacağında
da kuşku bulunmamaktadır.Nitekim Ceza Genel Kurulunun 27.09.2011 gün ve 122-187
sayılı kararında da benzer hususlara işaret edilmiştir.
Bu açıklamalar ışığında
somut olay değerlendirildiğinde davetiye tebliğine rağmen duruşmaya katılmayan,
bu nedenle zorla getirilmesine karar verilen, çok sayıda sabıkası olup,
cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilen
sanık hakkında, yakalandıktan sonra savunmasını tespit eden, tutum ve
davranışlarını bizzat gözlemleyen Yerel Mahkemece gösterilen Sebepleri ve
koşulları bulunmadığından sanık hakkında başkaca takdiri ve yasal artırım ve
indirim nedenlerinin uygulanmasına takdiren yer olmadığına şeklindeki
gerekçenin, dosya kapsamıyla uyumlu, denetime elverişli, yasal ve yeterli
olduğu kabul edilmelidir.
Öte yandan, yerel mahkeme
hükmünde TCY'nın 53 üncü maddesinin 1 inci fıkrası uygulanırken, sanığın bu
hakları kullanmaktan yoksunluğunun 3 üncü fıkra gereğince kendi altsoyu
üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından koşullu salıverilmesine
kadar, 2 nci fıkra gereğince ise diğer haklar ve yetkiler yönünden hapis
cezasının infazı tamamlanıncaya kadar süreceğinin gözetilmemesi yasaya
aykırıdır.
Bu itibarla yerel
mahkemenin sanık hakkında 5237 sayılı TCY'nın 62 nci maddesinin uygulanmamasına
ilişkin gerekçesi yasal ve yeterli olduğundan itirazın kabulüne, Özel Daire
bozma kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün TCY'nın 53 üncü
maddesinin uygulanmasındaki isabetsizlik yönünden bozulmasına, ancak bu husus
yeniden yargılamayı gerektirmediğinden 1412 sayılı CYUY'nın, 5320 sayılı
Yasanın 8 inci maddesi gereğince halen yürürlükte bulunan 322 nci maddesi
uyarınca hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne
katılmayan Genel Kurul Üyesi A. Kınacı Tartışmanın konusu, yerel mahkemenin
5237 sayılı TCK'nın 62 nci maddesinin uygulanmamasına ilişkin gerekçesinin
yasal ve yeterli olup olmadığıdır.
Ruhsatsız silah taşıma
suçundan sanık Mehmet hakkında yapılan yargılama sonucu, İzmir 24. Asliye Ceza
Mahkemesi'nce 18.04.2007 tarihinde mahkumiyet hükmü kurulmuş Sebepleri ve
koşulları bulunmadığından sanık hakkında başkaca takdiri ve yasal artırım ve
indirim nedenlerinin uygulanmasına takdiren yer olmadığına karar verilmiştir.
Sanığın temyizi üzerine
Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nce 20.06.2011 tarihinde Sanık hakkında 5237 sayılı
Yasanın 62 nci maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilirken failin
geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki
davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlarda
değerlendirme yapılması gerekirken, yasal ve yeterli olmayan gerekçeyle karar
verilmesi yasaya aykırı bulunarak hükmün bozulmasına oy çokluğuyla karar
verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığı'nca 09.06.2011 tarihinde bozma kararına itiraz edilmiştir. İtiraz
gerekçesinde özetle, sanığın hırsızlık, kavgada silah boşaltma ve silahlı
yaralama suçlarından mahkumiyetinin bulunduğu kişiliğin göstergesi olan bu
sabıkalar dikkate alındığında, mahkemenin sebepleri ve koşulları bulunmadığından
sanığın cezasından başkaca yasal ve takdiri artırım veya indirim nedenlerinin
uygulanmasına yer olmadığına ilişkin dosya içeriğine uygun takdirine dayalı
kararında bir isabetsizlik bulunmadığı ileri sürülmüştür.Anayasa'nın 141 inci
maddesinin 3 üncü fıkrasında, bütün mahkemelerin her türlü kararlarının
gerekçeli olarak yazılacağı öngörülmüştür.
5271 sayılı Ceza
Muhakemesi Kanununun 34 üncü maddesinin 1 inci fıkrasında, hakim ve
mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması 230. maddesinin
1 inci fıkrasının (c) bendinde, mahkumiyet hükmünün gerekçesinde, ileri sürülen
istemleri de dikkate alınarak, Türk Ceza Kanununun 61 ve 62 nci maddelerinde
belirlenen sıra ve esaslara göre cezanın belirlenmesinin gösterilmesi
gerektiğine yer verilmiştir.
5320 sayılı Ceza
Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un 8 inci
maddesinin 1 inci fıkrası gereğince halen yürürlükte olan 1412 sayılı Ceza
Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun 308 inci maddesinin 7. bendinde, hükmün gerekçeyi
içermemesinin mutlak olarak kanuna aykırılık olduğu kabul edilmiş 321 inci
maddesinin 1 inci fıkrasında, Yargıtay'ın hükmü hangi yönden kanuna aykırı
görürse o yönden bozacağı öngörülmüştür.
Hüküm ve kararların
gerekçeli olması, hukuk devletinin ve hukukî güvenlik ilkesinin bir gereğidir.
Hakim ve mahkemenin keyfilikten uzak ve hukuka uygun olarak karar verip
vermediği ancak gerekçeden anlaşılabilir. Gerekçe, hükmün sonuç bölümünün
mantıksal dayanağıdır hükmün sonucunun denetlenmesini, keyfiliğin önlenmesini,
hakim ve mahkemenin daha özenli davranmasını, tarafların ve kamu oyunun tatmin
olmasını sağlar. Hükmün inandırıcılığı gerekçesiyle ölçülür. Hükmü
meşrulaştıran gerekçedir.Gerekçenin, dosyadaki delillere ve olgulara dayanması
gerekir. Soyut gerekçe, yasal gerekçe değildir.
5237 sayılı Türk Ceza
Kanunu'nun (TCK'nın) 62 nci maddesinin 1 inci fıkrasında, fail yararına cezayı
hafifletecek takdiri nedenlerin varlığı halinde cezanın altıda birine kadarının
indirilmesi gerektiği 2 nci fıkrasında ise, takdiri indirim nedeni olarak,
failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki
davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususların
göz önünde bulundurulabileceği belirtilmiştir.
TCK'nın 62 nci maddesinde
yer alan takdiri indirim hükmünün uygulanabilmesi için, sanık veya müdafiinin
talepte bulunması gerekli değildir. Talep yoksa ve sözü edilen hüküm uyarınca
cezada indirim yapılmayacak ise, mahkemenin bu konuda karar vermesine gerek
bulunmamaktadır. Buna rağmen takdiri indirim hükmünün uygulanmasına yer
olmadığına karar verilmiş ise, bunun gerekçesinin gösterilmesi zorunludur. Bu
durumda gösterilecek gerekçenin, delillere ve olgulara dayanması, başka bir
anlatımla soyut olmaması gerekir.
Somut olayda sanığın
sabıkalı olması, mutlak olarak TCK'nın 62 nci maddesinin uygulanmasına engel
değildir. Mahkeme, bu maddede örnek olarak sayılan diğer herhangi bir duruma
dayanarak, sözü edilen madde uyarınca cezadan indirim yapabilir. Bu maddenin
uygulanmamasına karar verildiğine göre, sanığın olumsuzluklarının somut olarak
gösterilmesi gerekir. Mahkemenin bu konudaki gerekçesi, delillere ve olgulara
dayanan somut bir gerekçe olmadığından, yasal ve geçerli bir gerekçe olarak
kabul edilemez.
Sonuç olarak, Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yerinde olmayan itirazının reddine karar verilmesi
gerektiği kanısını taşıdığımdan, çoğunluğun aksi yöndeki görüşüne katılmıyorum
düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
SONUÇ: Açıklanan
nedenlerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının Kabulüne,
Yargıtay 8. Ceza
Dairesinin 20.06.2011 gün ve 5466-5182 sayılı bozma kararının Kaldırılmasına,
İzmir 24. Asliye Ceza
Mahkemesinin 18.04.2007 gün ve 981-184 sayılı hükmünün, 5237 sayılı TCY'nın 53
üncü maddesinin 1 inci fıkrası uygulanırken, sanığın bu hakları kullanmaktan
yoksunluğunun 3 üncü fıkra gereğince kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet
ve kayyımlık yetkileri açısından koşullu salıverilmesine kadar, 2 nci fıkra
gereğince ise diğer haklar ve yetkiler yönünden hapis cezasının infazı
tamamlanıncaya kadar süreceğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
Ancak, bu aykırılık
yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, 1412 sayılı CYUY'nın, 5320 sayılı
Yasanın 8 inci maddesi gereğince halen yürürlükte bulunan 322 nci maddesi
uyarınca karar verilmesi mümkün bulunduğundan, 5237 sayılı TCY'nın 53 üncü
maddesinin uygulanmasıyla ilgili bölümün hüküm fıkrasından çıkarılması ve
yerine Sanığın, 5237 sayılı TCY'nın 53 üncü maddesinin 1 inci fıkrasının a, b,
c, d, e bentlerinde belirtilen haklarından, mahkum olduğu hapis cezasının
infazı tamamlanıncaya kadar, kendi altsoyu üzerindeki, velayet, vesayet ve
kayyımlık yetkileri açısından ise 1-c bendindeki haklardan koşullu salıverilme
tarihine kadar yoksun bırakılmasına ibaresinin yazılması suretiyle, diğer
yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün düzeltilerek ONANMASINA,
Dosyanın mahalline
gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 07.02.2012 tarihinde
yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.