Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 18962 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 13569 - Esas Yıl 2014





Ö.. B.. ile D.. M.., Hazine ve .. Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki muhdesat aidiyetinin tespiti davasının kabulüne dair Nizip 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nden verilen 25.12.2013 gün ve 1002/1518 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı Hazine tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A RDavacı vekili, DSİ'nin kamulaştırma alanında kalan tapulama harici arsada bulunan muhdesat niteliğindeki meyve ağaçlarının vekil edeni tarafından dikildiğini ileri sürerek, 300'e yakın meyve ağacının zilyedi olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.Davalı Hazine vekili; taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu açıklayarak, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmesi üzerine, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, muhdesat niteliğindeki meyve ağaçlarının tespitine ilişkindir.Bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur (4721 s.lı TMK 684/1 m). Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyet kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere kalıcı yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer (TMK 718 m). 22.12.1995 tarih ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulandığı gibi Eşya Hukukunda, muhdesattan, bir arazi üzerinde kalıcı yapı ve tesisler ile bağ ve bahçe şeklinde dikilen ağaçları anlamak gerekir. Muhdesat, şahsi bir hak olup (TMK 722, 724, 729 m.ler), sahibine arazi mülkiyetinden ayrı bağımsız bir mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak bağşetmez. Taşınmaz üzerindeki kalıcı yapı, ağaç gibi bütünleyici parça niteliğindeki muhdesatların taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemez. Açıklanan bu ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez.Tespit davası, kendine özgü davalardan olup dava sonucunda istihsal edilecek ilamın icra ve infaz kabiliyeti bulunmamaktadır. Bunun doğal sonucu olarak da bu davaların uygulama alanı sınırlıdır. Bilindiği üzere, tespit davalarının görülebilmesi için güncel hukuki yararın bulunması(6100 s.lı HMK 106/2 m) ve dava sonuçlanıncaya kadar da güncelliğini kaybetmemesi gerekir. Tespit davaları eda davalarının öncüsüdür, bu nedenle eda davası açılmasının mümkün olduğu hallerde, tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığı kabul edilmektedir. Hukuki yararının bulunması dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi, hakim tarafından da re'sen gözetilir. Hukuki yararın bulunmadığının tespiti halinde davanın, dava şartı yokluğu gerekçesiyle usulden reddine karar verilmelidir(HMK 114/1 -h, 115 m.)Öğretide ve Yargıtay'ın devamlılık gösteren uygulamalarında, taşınmaz hakkında derdest ortaklığın giderilmesi davasının, kentsel dönüşüm uygulamasının ya da kamulaştırma işleminin bulunması gibi istisnai durumlarda muhdesatın tespiti davasının açılmasında güncel hukuki yararın bulunduğu kabul edilmektedir.Somut olaya gelince; talep, kamulaştırmaya tabi olan başkasının taşınmazı üzerindeki muhdesatın tespiti istemine yönelik olup tespit istemindeki yarar, yasal dayanağını 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu 19. maddesiden almaktadır.1-Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre yazılı şekilde hüküm verilmiş olmasında işin esası yönünden bir isabetsizlik bulunmadığından aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan ve işin esasına yönelen davacılar vekilinin sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.2-Bir tespit davasının dinlenebilmesi için güncel hukuki yararın bulunması gerekir. (HMK md. 106/2) Keşif sırasında dinlenen teknik bilirkişi 08.03.2013 tarihli krokili raporunda, davacının üzerinde meyve ağaçları şeklinde muhdesat meydana getirdiği alanın tapuya kayıtlı olmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu ancak krokide sadece (C) ve (E) harfleri ile gösterilen alanların baraj kamulaştırma sahasında kaldığı, (A), (B) ve (D) harfleri ile gösterilen alanların baraj kamulaştırma alanı içinde kalmadığı bildirilmiştir. Mahkemece, kamulaştırma alanı içinde kalsın kalmasın bu yerlerin tamamı üzerindeki muhdesatların tespitine karar verilmiştir. Ancak güncel hukuki yarar sadece kamulaştırma alanı içinde kalan yerlerde mevcut olduğu diğer yerler için hukuki yarar bulunmadığı anlaşılmış ve bu sebeple teknik bilirkişi krokisinde (A), (B) ve (D) harfleri ile gösterilen yerler için davanın reddi gerekirken bu bölümler için de tespit kararı verilmesi doğru olmamıştır.SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, diğer temyiz itirazlarının yukarıdaki 1. bentte gösterilen sebeple REDDİNE, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/1 maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 23.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.