Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.KARARDavacı, davalı S.. B..’a vekaleten diğer davalı .. Maden A.Ş. aleyhine, dava değeri 153.000,00 TL olan İstanbul 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2006/783 esas sayılı ve dava değeri 30.000,00 TL olan İstanbul 9.İş mahkemesinin 2006/1049 esas sayılı davalarını açtığını, yine davalı .. Maden A.Ş. tarafından diğer davalı S.. B.. aleyhine açılan ve dava değeri 100.939,30 TL olan İstanbul 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2007/348 esas sayılı davasında da davalı S.. B..’u vekil olarak temsil ettiğini, davaların devamı sırasında davanın taraflarının, 12.09.2007 tarihli “Mutabakat Sulh ve İbra Anlaşması” düzenleyip, karşılıklı olarak davalardan feragat ederek, davaların feragat nedeniyle sona ermesini sağladıklarını, ancak kendisine herhangi bir vekalet ücreti ödemediklerini, yazılı ücret sözleşmesi bulunmadığından, davalı S.. B.. tarafından, Avukatlık Kanununun 164/4.maddesi hükmü gereğince dava değerinin en az %10’una tekabül eden bir meblağın vekalet ücreti olarak ödenmesi gerektiğini, karşı taraf olan Nesko’nun ise, feragat nedeniyle sona eren davalara ilişkin kararların kesinleştiği tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre hesaplanacak vekalet ücretini ödemekle yükümlü olduğunu, davaların sulhla sonuçlanması nedeniyle davalıların, ödenmesi gereken vekalet ücretinden müteselsilen sorumlu olduklarını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 10.000,00 YTL tutarındaki vekalet ücretinin, davaların sona erdiği tarihten itibaren işleyecek en yüksek faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiş, 12.11.2008 tarihli ıslah dilekçesi ile de, talebini 33.728 YTL’ye çıkarmıştır.Davalılardan.. Maden Ticaret ve Sanayi A.Ş., diğer davalı ile, sulh ve ibra sözleşmesi düzenlediklerini, bu sözleşme ile yargılama gideri ve avukatlık ücreti talebinde bulunmayacakları yönünde mutabakata vardıklarını, müteselsil sorumluluğun, ancak birden fazla müvekkilin tek bir avukata vekalet vermesi halinde söz konusu olabileceğini, olayda müteselsil sorumluluğun şartlarının bulunmadığını, davacıya herhangi bir vekalet ücreti ödemekle de yükümlü olmadıklarını savunarak, diğer davalı S.. B.. ise, davacının davalarda herhangi bir hukuki hizmetinin bulunmadığını savunarak, davanın reddini dilemiştir.Mahkemece, “davanın kabulüne” ilişkin verilen ilk hüküm, davalının temyizi üzerine Dairemizce bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda bu kez, alınan bilirkişi raporu gereğince davanın kısmen kabulüne, 3.100,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmiş, hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.Davacının, İstanbul 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2006/783 esas sayılı, İstanbul 9. İş Mahkemesinin 2006/1049 esas sayılı ve İstanbul 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2007/348 esas sayılı davalarında, davalı S.. B..'u vekil olarak temsil ettiği, yargılama devam ederken, tarafların anlaşarak davaların feragatle sonuçlandırıldığı, davacıya vekalet ücretinin ödenmediği ve yazılı bir ücret sözleşmesinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.Avukatlık Kanununun 164.maddesinde "taraflar arasında yazılı bir ücret sözleşmesi bulunmadığı hallerde değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde asgari ücret tarifeleri altında kalmamak koşulu ile ücret itirazlarını incelemeye yetkili mercii tarafından davanın kazanılan bölümü için avukatın emeğine göre ilamın kesinleştiği tarihteki müddeabihin değerinin %10 u ile %20 si arasında bir miktarın avukatlık ücreti olarak belirleneceği" Avukatlık Yasasının 165.maddesinde ise, “sulh veya her ne suretle olursa olsun taraflar arasında anlaşma ile sonuçlanan ve takipsiz bırakılan işlerde her iki taraf, avukatlık ücretinin ödenmesi hususunda avukata karşı müteselsilen sorumludurlar.” Hükümleri mevcut olup, dava sulh ile sonuçlandığında, avukat Müvekkilinden aralarındaki ücret sözleşmesinde kararlaştırılan miktarı isteyebileceği gibi davada sulh olunan miktara göre karşı tarafa yükletilen vekalet ücretini de isteyebilir. (Bkz. HGK.’nun 16.2.1994 T. 1993/13-810 E., 1994/60 K. sayılı kararı) Müteselsil sorumluluk gereğince aynı sorumluluk, müvekkille sulh olan karşı taraf için de geçerlidir. Avukatla müvekkili arasında ücret sözleşmesi bulunmaması (veya sözleşmenin geçersiz olması) halinde ise, müvekkilin ve müvekkille sulh anlaşması yapan hasmın, sulh olunan miktar üzerinden, Avukatlık Kanununun 164/son maddesinde düzenlenen (hasma tahmili gereken) vekalet ücretinden) ve Avukatlık Kanununun 164/4. maddesinde düzenlenen (müvekkilin avukata ödemesi gereken) vekalet ücretinden müteselsilen sorumlu olduklarının kabulü gerekir.Dava konusu olayda da, davacının vekil olarak takip ettiği davalar, davacının müvekkili S.. B.. ile karşı taraf ...... Maden A.Ş. arasında düzenlenen 12.9.2007 tarihli “Mutabakat Sulh ve İbra Anlaşmasıdır.” başlıklı sulh protokolü üzerine, feragatle sonuçlanmış olup, taraflar arasında vekalet ücret sözleşmesi bulunmadığından, hükmüne uyulan Dairemize ait 2009/9668 esas ve 2010/3266 karar sayılı bozma ilamında da belirtildiği üzere, davalı S.. B..’a, sulh sonucunda kazandırılan menfaatin tespiti ile, vekalet ücretinin de buna göre belirlenmesi gereklidir. Mahkemece bozmaya uyulduktan sonra alınan 19.12.2011 tarihli bilirkişi raporunda, “davalı S.. B..’a sulh sözleşmesi ile kazandırılan menfaatin, sulh protokolünde belirtilen 20.000,00 TL olduğu, davacının talep edebileceği vekalet ücretinin de, bu miktarın %10’u olan 2.000,00 TL ile AAÜT üzerinden hesaplanan karşı taraf vekalet ücreti (talep gereğince yarısı) olan 1.100,00 TL’nin toplamı olan 3.100 TL olduğu” belirtilmiş, mahkemece bilirkişi raporunda belirtilen bu miktar üzerinden hüküm kurulmuştur. Ne var ki, söz konusu protokol gereğince davalı S.. B..’a ödenmiş olan 20.000,00 TL, taraflar arasında sulh olunan miktar olmadığı gibi, sulh sonucunda ona kazandırılan yegane menfaat de değildir. Esasen bu miktarın, S.. B..’un, taşeron olarak verdiği hizmetler sırasında doğan vergi ve bunların gecikme zammı ve faizlerine ilişkin olup, vekalet ücretine konu olan davalardan tamamen bağımsız olduğu da anlaşılmaktadır.Öte yandan dosyada mevcut olan delillere ve sulh protokolü kapsamına göre, davalıların hangi miktar üzerinden sulh oldukları ve sulh sonucunda davalı Salman’a kazandırılan menfaatin ne olduğu anlaşılamamaktadır. Hemen belirtmek gerekir ki, bu konudaki ispat yükümlülüğü davalılara aittir.Davalıların, davacı avukat tarafından takip edilen söz konusu davalarda, tarafların sulh olmaları nedeniyle, davaların müddeabihlerine göre davalı Salman’a sağlanan menfaatin, daha az bir miktar olduğunu ispat etmeleri durumunda vekalet ücretinin bu miktar üzerinden tespit ve takdir edilmesi gereklidir. Ancak bu hususun ispat edilememesi halinde ise vekalet ücretinin, söz konusu davaların müddeabihleri üzerinden ödenmesi gerektiği de kabul edilmelidir.O halde mahkemece, az yukarda açıklanan hususlar ve sulh sonucunda davacının müvekkili olan davalı S.. B..’a kazandırılan menfaatin ne olduğu konusundaki ispat yükümlülüğünün davalılarda olduğu, aksi halde sulhle sonuçlanan davaların müddeabihleri üzerinden her iki tür vekalet ücretine de hükmedilmesi gerektiği dikkate alınarak, bu yönde yapılacak inceleme ve değerlendirme sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, aksine düşüncelerle yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.SONUÇ : Yukarda açıklanan nedenlerle, temyiz edilen hükmün, temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan 24,30 TL harcın istek halinde iadesine, 10.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.