Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 18221 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 5687 - Esas Yıl 2015





İNCELENEN KARARINMAHKEMESİ : SİLİVRİ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 04/12/2014NUMARASI : 2012/259-2014/471Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, duruşmalı olarak incelenmesi davalı L.. İ.. vekili ve davalı B.. Ç.. vekili tarafından istenilmekle; daha önceden belirlenen, 17/11/2015 tarihli duruşma günü için yapılan tebligat üzerine; temyiz eden davalı L.. İ.. vekili Av. H.. Ö.. ve davalı B.. Ç.. vekili Av. Y.. A.. geldi. Karşı taraf davacı vekili Av. B... P... geldi. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00'e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde; müteveffa S.. Ş..'in herhangi bir çocuğu yada saklı pay mirasçısı bulunmadığını, müteveffanın ölmeden önce oğlu gibi gördüğü müvekkiline tüm mallarını bırakmak istediğini ve Silivri 1. Noterliğini (B.. Ç..) arayarak tüm mallarını S.. Ş..'ye vasiyet etmek istediğini bildirdiğini, Silivri 1. Noteri B.. Ç.. tarafından da müteveffanın vasiyetnamesinin 15 Mayıs 2009 tarih ve 06689 yevmiye numarası ile düzenlendiğini, işleminin Noter Yeminli Baş Katibi L.. İ.. tarafından yapıldığını, resen tanzim olunan vasiyetnamede müteveffanın tüm menkul ve gayrimenkul mallarını müvekkiline bıraktığını vasiyet ettiğini, müteveffanın müvekkilinden başka saklı payı olan mirasçısının bulunmadığını, müteveffanın saklı payı bulunmayan kız kardeşi Hayriye Şahin tarafından 03/07/2009 tarihinde Silivri 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/219 Esas sayılı dosyası ile vasiyetnamenin iptali davası açıldığını, dava sonucunda resen tanzim olunan vasiyetnamenin kanunun öngördüğü usul ve şekle aykırı olduğundan bahisle iptal edildiğini ve kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiğini, yargı kararı sonucunda davalı noterin vasiyetnameyi tanzim ederken resmi şekil şartlarına uygun düzenlemediğinin ortaya çıktığını, noterin kusurlu işlemi nedeni ile müvekkilinin çok büyük zarar gördüğünü, vasiyetname iptal edilmeseydi tek yasal mirasçı konumunda olacak müvekkilinin müteveffanın tüm menkul ve gayrimenkul malları ile üçüncü şahıslardaki hak ve alacaklarının yasal olarak tek sahibi olacağını, noterin kusurlu işlemi nedeniyle 6100 sayılı yasanın 107 maddesi uyarınca toplanacak delillere göre uğranılan maddi zarar meblağının belirlenerek 03/07/2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, 30.000,00-TL manevi tazminatın 03/07/2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, müvekkilinin müteveffanın tek mirasçısı olma konumu nedeniyle gerek kendisinin açtığı gerekse kendisine açılmış davalar nedeniyle uğradığı zarar ile şimdiye kadar menkul ve gayrimenkul mallarının kullanamaması sebebiyle oluşan hak kayıplarının meblağı yargılama aşamasında belirleneceğinden iş bu munzam zararların da yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davacı vekili tarafından 10/10/2014 tarihli ıslah dilekçesi ile bilirkişi kök ve ek raporda tespit edilen uğranılan zararın (işletilen faizi hariç) 669.491,58-TL olduğu belirterek bu miktar üzerinden tamamlama harcını mahkeme veznesine yatırılmış ve davanın kabulüne karar verilmesi talep edilmiştir.Davalı L.. İ.. cevap dilekçesinde; kendisine yönelik açılan davanın husumetten reddi gerektiğini, bu davanın kendisine yöneltilemeyeceğini, davacının işleyen faiz ile tüm zararın karşılanabileceğini, davacının manevi tazminat talebinin zenginleşme aracı niteliğinde olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı B.. Ç.. vekili cevap dilekçesinde; davacı tarafın maddi zarar talebinin HMK 107 maddede öngörülen belirsiz alacak davası niteliğinde olmadığını, ayrıca davacının talep ettiği maddi tazminata konu vasiyetnamenin iptali davasında konu edilen araç ve taşınmazın değerinin 39.900,00-TL olduğunu, davacı tarafın manevi tazminat ve munzam zarar isteminin yasal dayanağının bulunmadığını, vasiyetnamenin iptali nedeni ile vasiyete konu araç ve taşınmazı kullanma yada yararlanma hakkının söz konusu olamayacağını, davacının sözünü ettiği hak kaybından ancak vasiyetnamenin iptali davasında davanın reddine karar verilerek vasiyetname geçerli hale gelmesi ile dava sürecinde davacının vasiyete konu haklardan yararlanmasının engellenmiş olması halinde söz edilebileceğini, vasiyetnamenin iptali ile davacının vasiyete konu malvarlığına ilişkin hak sahipliğini zaten yitirmiş bulunduğunu, hak sahibi olmadığı bir malvarlığına ilişkin hak kaybından söz edilemeyeceğini belirterek, davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece, davanın kabulü ile toplam 669.491,58-TL'nin 03.07.2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı tarafa verilmesine, davacının manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davalılar tarafından temyiz edilmiştir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalılar vekillerinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.Zarar; kişinin isteği dışında gerek malvarlığında ve gerekse kişi varlığında meydana getirilen bir eksilmedir. Miktarı ise malvarlığında hukuka aykırı tecavüzün meydana gelmeden önceki ve sonraki durumları arasındaki fark olarak tanımlanabilir.Malvarlığındaki eksilmenin saptanması için zarar bırakıcı eylemden sonra meydana gelen durum ile bu davranış yapılmasa idi gösterecek olduğu durumun karşılaştırılması gerekir.Zararın varlığı ile tutarının belirlenmesi tazminatın saptanmasından önceki bir evredir ve onun dayanağını oluşturur.Tazminat miktarı hiçbir zaman meydana gelen gerçek zarar tutarını aşmamalıdır. Zarar gören oluşan zararın üstünde bir yarar sağlayamaz.Haksız eylem sonucunda zarar görenin kurtulduğu giderler ve harcamalar doğrudan doğruya ve kendiliğinden oluşan yarar niteliğinde olup tazminat hesabında dikkate alınmalıdır.Hukukumuzda gerçek zarar ilkesi geçerlidir. Zarar gören ancak haksız fiil nedeniyle uğradığı gerçek zararını haksız fiil sorumlularından isteyebilir.Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, vasiyetnamenin iptal tarihinden dava tarihine kadar kira geliri kaybı hesaplanmış ve mahkemece hükmedilen alacak kısmına bu miktar da dahil edilmiştir. Bu nitelikteki miktarın zarar kapsamına dahil edilmesi doğru görülmemiştir.Bundan ayrı olarak; hükmedilen alacağa vasiyetnamenin iptali davasının kesinleşme tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerekirken vasiyetnamenin iptali davasının açılma tarihinden itibaren faiz işletilmesi de doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davalılar L.. İ.. ve B.. Ç.. için ayrı ayrı duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre takdir edilen 1.100 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp duruşmalı temyiz eden davalılara verilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 17.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.