Normal
0
21
false
false
false
TR
X-NONE
X-NONE
MicrosoftInternetExplorer4
DAVA: Maktul A. Y.'ı
kasten öldürme, mağdurlar V. T. ve A. A.'ı da kasten yaralama suçlarından
yargılanan sanık F. T. hakkında, her üç eylemle ilgili olarak da, meşru savunma
sınırının mazur görülecek heyecan, korku ve telaş nedeniyle aşıldığı kabul
edilmek suretiyle, ceza tayinine yer olmadığına ilişkin, Mersin 1. Ağır Ceza
Mahkemesince verilen 18.01.2007 gün ve 364-6 sayılı hüküm yerel Cumhuriyet
savcısı tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza
Dairesince 17.03.2009 gün ve 7830-1373 sayı ile;dosya kapsamına göre; sanık F.
ile mağdur E.'in tanık M.'a ait büfede bira içip sohbet ettikleri sırada, Gaziantepliler
ile ilgili anlatılan fıkradan, aynı büfede bira içen ve Gaziantepli olan sanık
A. ile sanık M.'ın alınıp tepki gösterdikleri, çıkan tartışmanın yatışmasından
sonra maktulün, kayınbiraderi mağdur-sanık V.'ı telefonla arayıp gelmesini
istediği, V.'ın gelmesinden sonra tartışmanın yeniden başladığı, sanık A. ile
sanık V.'ın mağdur E.'i tenha bir yere götürdükleri, maktulün de elinde bıçak
olduğu halde peşlerinden geldiği, burada maktul, sanık A. ve mağdur-sanık
V.'ın, mağdur E.'i darp etmeye başladıkları, maktulün, mağdur E.'i bıçakla sol
gluteal bölgeden basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralaması
üzerine mağdur E.'in kendisini kurtarması için büfede bulunan sanık F.'i
çağırdığı, sanık F.'in gelmesi üzerine bu kez maktulün bıçak, mağdur-sanık V.
ve sanık A.'nin ellerindeki taşlarla sanık F.'e' saldırdık1arı, sağ şakağındaki
şişlikten ibaret basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek derecede yaralanan
sanık F.'in, bir şekilde bu saldırıyı bertaraf edip maktulün elindeki bıçağı
aldığı, mağdur-sanık V. ve sanık A.'de de herhangi bir silah bulunmadığı halde,
sanığın ele geçirmiş olduğu bıçakla maktulü, önce sağ karın kısmına vurarak
karaciğer sağ alt lobunu, sonra ika ettiği bıçağı yukarı doğru hareket
ettirerek sağ diyaframayı ve sağ akciğer alt lobunu parçalayarak öldürdüğü,
mağdur-sanık A.'yi sol lomber, mağdur V.'ı sağ kalçadan basit tıbbi müdahale
ile giderilebilecek derecede yaraladığı olayda;
Sanığın, haksız
tahrik altında, maktule karşı kasten öldürme, mağdur-sanık A. ile mağdur V.'a
karşı da kasten yaralama suçlarından cezalandırılması yerine yazılı şekilde
hüküm kurulması… isabetsizliklerinden bozulmuştur.
Mersin 1. Ağır Ceza
Mahkemesince 23.11.2009 gün ve 225-407 sayı ile; Sanık F. T.'un olay tarihinde
maktul A. Y.'ı kasten öldürdüğü ve şikayetçiler A. ve V.'ı basit tıbbi müdahale
ile giderilir biçimde yaraladığı iddiası ile kamu davası açılmışsa da; sanığın
atılı suçları olay mahallinde arkadaşı E. Ç.'ın ve kendisinin nefsine yönelik
saldırıyı defetmeye matuf olarak meşru müdafaa sınırlarını TCK'nun 27/2.
maddesi anlamında aşarak işlediği, olay yerinin boş bir arazi - olay zamanının
gece vakti olduğu, E. Ç.'ın sanık F. olay yerine gelmeden hemen önce maktul A.
tarafından kalçasından bıçaklanmış olduğu ve bu nedenlerle sanık F.'in mazur
görülebilecek bir heyecan, korku ve telaştan dolayı meşru savunma sınırını aştığı,
sanık F. olay yerine gelmeden önce A. A. ve V. T.'ın kollarından tutarak E. Ç.'ı
gel lan diyerek boş arsaya götürüp maktul A.'ın da E.'i kalçasından bıçakladığı
ve E.'in yetiş F. abi demesi üzerine sanık F.'in olay yeri olan boş arsaya
silahsız biçimde geldiği, sanık F.'in olay yerine ilk geldiğinde maktul A. ve
arkadaşlarına yapmayın arkadaşlar dediği halde maktul ve arkadaşlarının sanık
F.'e s..tir lan diyerek saldırdıkları, sanık F.'e maktul A. tarafından bıçakla
saldırıldığı ve maktulün bıçağı öldürme kastı ile sanık F.'e 1-2 kez salladığı
ancak isabet ettiremediği ve sanık F.'in bıçağı maktul A.'dan aldıktan sonra da
maktul A. ve arkadaşları A. A. ve V. T.'ın mermer parçaları ile sanık F.'e saldırmayı
sürdürdükleri, sanık F.'in maktulden ele geçirdiği bıçağı kendisi ve E.'in
nefsini korumak için rasgele salladığı ve maktulün tek bıçak darbesi ile öldüğü,
şikayetçiler A. ve V.'ın da bu suretle sanık F. tarafından yaralandığı, bu
nedenlerle sanık F.'in üzerine atılı maktul A.'ı kasten öldürme ve şikayetçi A.
ve V.'ı basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek biçimde yaralama eylemlerinin
TCK'nun 27/2. maddesi kapsamında kalması nedeniyle sanık F.'e üzerine atılı
suçlardan ceza tayinine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir gerekçeleriyle
önceki hükümde direnilmiştir.
Bu hükmün de yerel
Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine; Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığının bozma istekli, 07.07.2010 gün ve 141538 sayılı tebliğnamesi ile
Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş
ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
Karar: İnceleme; sanık
F. T. hakkında A. Y.'ı kasten öldürme, V. T. ve A. A.'ı ise kasten yaralama
suçlarından verilen hükümlere hasren yapılmıştır.
16.06.2006 tarihinde
gerçekleşen ve A. Y.'ın ölümü, V. T. ve A. A.'ın ise yaralanması ile sonuçlanan
olayla ilgili olarak Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel
Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık F. T. hakkında, 5237 sayılı
TCY'nın 27/2. maddesinin uygulanıp uygulanamayacağına ilişkindir.
Sair hususlarda bir
ihtilaf yaşanmayan olayla ilgili olarak, yerel mahkemece meşru savunmada sınırın
aşılması koşullarının gerçekleştiği, Özel Dairece ise gerçekleşmediği kabul
edilmiştir.
İncelenen dosyada:
Kolluk tarafından
düzenlenen görgü ve tespit tutanağında, olayın 16.06.2006 tarihinde saat 23.00
sıralarında Adanalılar Tekel Büfesi civarında meydana geldiği, olay yerinde kan
izlerinin bulunduğu ancak herhangi bir suç aletinin ele geçirilemediği ifade
edilmektedir.
F. T. ve E. Ç.
olaydan sonra polisi arayarak kavga ettikleri şahısların kendilerine saldırdığını,
olaydan sonra portakal bahçesine kaçtıklarını, kendilerini güvende
hissettikleri anda durumu avukatlarına bildirip teslim olacaklarını
söylemişler, 17.06.2006 tarihinde saat 01.00 sıralarında da kendiliklerinden
gelerek karakola teslim olmuşlardır. F. T.'un olayda kullandığı bıçağı,
kaçarken olay yerine attığı şeklindeki beyanı üzerine, belirtilen bölgede yapılan
incelemede bıçak bulunamamış, ancak gri çizgili, omuz ve kolları siyah, yaka kısmı
ve düğme kenarları yırtık, üzerinde kan lekeleri olan bir tişört elde
edilmiştir.
Cumhuriyet savcısı
tarafından düzenlenen ölü muayene ve otopsi tutanağında, A. Y.'ın 16.06.2006
tarihinde saat 23.05 sıralarında öldüğü, ceset üzerinde yapılan incelemede ise
sağ hemitoraks 7. ve 8. kosta civarında kesici delici alet yarasının, sağ dizde
muhtelif cilt, cilt altı kesileri ve ekimoz sahasının tespit edildiği, sağ
hemitorakstaki yaralanmaya bağlı olarak karaciğer sağ lobunun tamamen parçalandığı,
bıçağın daha sonra yukarıya doğru yön değiştirerek sağ diyaframayı ve sağ akciğer
alt lobunu parçalayarak masif kanamaya sebep olduğu ve kişinin masif kanamaya
bağlı olarak meydana gelen kardiyopulmoner arrest sonucu öldüğü, bu yaralanmanın
muhtemelen kasap bıçağı tarzında geniş ağızlı bir tarafı künt, bir tarafı
keskin bıçak ile oluşturulduğu belirtilmiştir.
Dosyada bulunan raporlardan;
sanık F. T.'ta; sağ şakak bölgesinde ağrılı şişliğin bulunduğu, 100 promil
alkollü olan şahıstaki yaranın basit bir tıbbi müdahale ile iyileşebileceği,
Sanığın arkadaşı olan
E. Ç.'da; sağ gluteal bölgede 4 cm'lik kesici aletle oluşturulmuş cilt kesisinin,
sağ kulak arkasında, göğüs bölgesinde, sırtta ise ekimotik alanların bulunduğu,
şahsın 95.00 promil alkollü olduğu ve tüm bu lezyonların basit tıbbi müdahale
ile iyileşebileceği,
Mağdur V. T.'da; sağ
gluteal kas üzerinde 4,5 cm eninde 7 cm derinliğinde kesici delici alet yarasının
bulunduğu, şahsın alkollü olduğu ve yarasının basit bir tıbbi müdahale ile
iyileşebileceği,
Mağdur A. A.'da; sırtta
sol tarafta pelvis kemiği üzerinde 1,5 cm'lik kesici delici alet yarasının
oluştuğu, şahsın alkollü olduğu ve yarasının basit bir tıbbi müdahale ile
iyileşebileceği,
Anlaşılmıştır.
Mağdurlardan A. A.'a
kolluk tarafından 17.06.2006 tarihinde saat 12.30 da yaptırılan teşhiste; sanık
F. T. ve arkadaşı E. Ç. teşhis odasında başka iki kişinin arasına konularak
sorulduğunda, şahıslardan ikisini tanımadığını, 1. sıradaki şahsın (F.'in)
kendisini bıçaklayan şahıs olduğunu, 3. sıradaki şahsın (E.'in) da kavgada
bulunduğunu, ancak onun elinde bıçak olup olmadığını görmediğini söylemiştir.
Sanık F. T., kolluktaki
17.06.2006 tarihli savunmasında; A. Y., A. A. ve V. T. isimli şahısları tanımam,
E. Ç.'ı tanırım, biz iş çıkışlarında tekel büfesine arkadaşlarımla gider bira
alır yan tarafta bulunan hızarda içeriz. 16.06.2006 günü saat 10.00 sıralarında
kendime ait Doblo marka araba ile her zaman gittiğim M. T. isimli şahsın
büfesine gittim, büfeye vardığımda emekli olmuş olan Çavuş lakaplı şahıs, yanında
üç misafiri ile birlikte oturmakta idi, bir de benim şifaen tanıdığım ismini
bilmediğim bir şahıs daha yanlarında oturuyordu, ben tekel büfesinden bir adet
bira aldım, bunların yanına oturdum, içiyordum, aradan 5 dakika geçtikten sonra
yanıma arkadaşım E. geldi, kendisi de bir bira aldı, oturup hep birlikte bira
içiyorduk, oturduğumuz grup içerisinde bir Antepli fıkrası anlatıldı, bizden
3-4 metre ileride oT. 2 kişi bize tepki gösterdi, biz de şahısların tepkisine
karşılık ayağa kalkarak bizim söylediklerimizin sizinle bir alakası yok, fıkrayı
anlatan şahıs da Antepli dedik, sonra şahıslarla merhabalaşarak yerimize tekrar
oturduk, bize tepki veren iki şahıs telefonları ile bir yerleri aramaya başladılar,
aradan bir süre geçtikten sonra yanlarına iki şahıs geldi, önceden oT. iki şahsın
yanına sonradan gelen şahıslar bizi yanlarına çağırdılar, sorun ne diye
sordular, bizde sorunun önemli olmadığını sadece bir fıkra anlatıldığını,
anlatan arkadaşın da Antepli olduğunu söyledik. Bu sırada arkadaşım E. ile diğer
şahısların tartışmaya başladıklarını gördüm, sonra şahıslar E.'e gel şurada
konuşalım diyerek boş araziye götürdüler. Ben ise o şahısların bir arkadaşı ile
konuşuyordum, diğerleri ise E. ile birlikte gitmişlerdi, bu sırada birden bağırtı
geldi. Yetiş diye bağırıyordu, ben ve yanımda bulunan çocuk bağırtı üzerine
arazi içerisine koştuk, vardığımda E.'in tartaklanıp bıçaklandığını gördüm,
sonra elinde bıçak bulunan şahıs benim de üzerime yürüdü, şahsın bıçak bulunan
elini tuttum, kendisi ile biraz boğuştuk, bıçağı şahsın elinden aldım, şahısları
üzerimize gelmeyin diye ikaz ettim, şahıslar yine bana mermerle vurmaya devam ediyorlardı,
sonra ben elimde bulunan bıçak ile kalabalık içerisinde kaldım, bıçakla kime
vurulduğunu hatırlamıyorum, sonra bir baktığımda kimsenin olmadığını gördüm,
yerde yatan arkadaşım E.'i de kaldırarak birlikte mahalleye gittik, elimde
bulunan bıçağı ise olay yerine attım, sonra da mahallede oturup avukatımızla
görüştükten sonra gelerek teslim olmaya karar verdik ve görevlilere teslim
olduk, benim kimseyi öldürme amacım yoktu, olay yerinde bulunan siyah renkli
tişörtünde kimin üzerinde bulunduğunu görmedim… demiş, sulh ceza hakimliğindeki
17.06.2006 tarihli savunmasında; …ben E.'in yardım istemesi üzerine oraya
gittiğimde, E.'in tartaklanıp bıçaklandığını ve yaralı bacağını tuttuğunu
gördüm, bu sırada elinde bıçak olan bir şahıs elindeki bıçakla benim üzerime
yürüdü. Bu şahsın bıçak bulunan elini tuttum. Kısa süreli boğuşma sonunda
elindeki bıçağı aldım. Üzerime gelen şahısları gelmeyin diye ikaz ettim. Ancak
bu şahıslar yerde bulunan mermer parçalarıyla vurmaya kalkıştılar ve bana
vurdular, ben de bunun üzerine elime geçirmiş olduğum bıçakla kalabalığın
arasına daldım, rastgele bıçağı salladım, bıçağın kime değdiğini, kimin nasıl
yaralandığını bilmiyorum. Ben kendimi korumak için bu şekilde hareket ettim.
Daha sonra bu kişiler olay yerinden kaçtılar.Yaralanmaktan kurtulmak için bu
şahsın elinden bıçağı almaya çalıştım ve aldım. Ancak, bu kişiler tekrar yerden
almış oldukları mermer parçalarıyla üzerime saldırıp vurmaya çalışınca ben de
can havliyle bıçağı rastgele salladım demiş, 07.09.2006 tarihli duruşmada
yaptığı savunmada ise; …ben Antepliler ile ilgili bir fıkra anlattım, benim
anlattığım fıkraya gruba 10 metre kadar ötede oturan ve kendilerini önceden
görmediğim ancak sonradan isimlerinin A. A. ve A. Y. olarak öğrendiğim şahıslar
duymuş olacaklar ki tepki gösterdiler….E.'in yetiş abi diye bağırdığını duydum,
Çavuş Dayı da bana git şu çocuğu al gel dedi, sesin geldiği tarafa gittiğimde
orada E.'i yerde yatar vaziyette başı kanlı olarak gördüm, elinde herhangi bir
bıçak yoktu, A.'ın elinde bıçak olduğunu ise üzerime doğru yürüyünce gördüm,
ben de bana vurmaması için elinden tuttum, hatta ben yakalamadan önce iki kez
sallamıştı, ama isabet ettiremedi, ben maktulün bıçak bulunan kolunu tuttuktan
sonra arkadaşları V. ve A. ile üçüncü bir kişi ellerine geçirdikleri taş ve
mermer parçaları ile bana saldırdılar, bu sırada nasıl olduğunu anlamadığım bir
şekilde A.'ın yaralandığını, elindeki bıçağın da yere düştüğünü gördüm, yere
düşen bıçağı alarak bana taş ve mermer parçaları ile saldıran V., A. ve üçüncü
şahsa karşı iki sefer salladım, üzerime gelmeyin diye sallamıştım, sanıyorum
birisi V.'a isabet etti, A.'ye isabet ettiğini bilmiyorum, A.'ın öldüğünü sonra
öğrendim. Ben E.'i alıp oradan ayrıldım. Benim karşıdaki şahısların arasına
dalarak saldırdığım hususu doğru değildir. Ben onların arasında kaldım şeklinde
beyanlarda bulunmuştur.
Sanığın arkadaşı olup
olay sırasında maktul ve arkadaşları tarafından yaralanan E. Ç., kollukta
şüpheli olarak alınan 17.06.2006 tarihli ifadesinde; …A. Y., A. A., V. T.
isimli şahısları tanımam, F. T. mahalleden arkadaşım olur, 16.06.2006 günü saat
21.30 sıralarında ben yalnız olarak M. T. isimli şahsın büfesine sigara almak
için gitmiştim, gittiğimde arkadaşım F.'in de burada oturduğunu gördüm, yanına
giderek oturdum, oturduğumuz yerde yaşlı ve emekli olan ismini Çavuş olarak
söyledikleri şahıs ile bu şahsın yanında 3 şahsın birlikte oturduklarını ve
sohbet ettiklerini gördüm, sohbet sırasında içlerinden bir tanesi fıkra anlattı,
sonra bizim 4-5 metre ilerimizde oturan iki kişi anlatılan fıkraya tepki
gösterdiler ve bize hakaret ettiler biz de kendilerine anlatılan fıkranın
kendileri ile ilgili olmadığını anlatan şahsın da Antepli olduğunu söyledik,
sonra aramızda tartışma bitti, oturup sohbet ederken bu iki şahıs ellerinde
bulunan telefonlar ile bir yerleri aradılar, aradan bir süre geçtikten sonra da
tartıştığımız iki şahsın yanına 2 kişi daha geldi. Şahıslar geldikten sonra
bize hakaret etmeye başladılar, sonra beni yanlarına çağırarak açık araziye doğru
götürdüler, 4 şahıs hakaret ederek beni darp etmeye başladılar, sonra ben şahıslara
sarıldım ve bir bıçak darbesi aldım, sonra beni darp ederek yere düşürdüler,
sonra ben yerde iken olaylar meydana gelmiş ben olay sırasında kimin kimi bıçakladığını
görmedim, ben yerde iken F. arkadaşım beni kaldırdı ve mahalleye gittik, beni
F. yerden kaldırdığında elinde bıçak görmedim, mahalleye gittikten sonra avukatımızla
birlikte görevlilere teslim olduk, olay bunlardan ibarettir demiş, sulh ceza
hakimi önündeki 17.06.2006 tarihli savunmasında; konuşalım diye kolumdan
tuttular ve boş araziye doğru beraber gittik. Orada bana hakaret etmeye başladılar.
Küfrettiler ve bir tanesi sağ kulağımın arkasına sert bir cisimle vurdu. Ben
şahısların vurmasını engellemek ve kendimi savunmak için şahsa sarıldım. Bu sırada
sol arka kaba etime bir bıçak darbesi aldım. Bunun üzerine yere düştüm, yerden
kalkamadım. Kendi yaramla uğraşıyordum. Boğuşma vardı. Sonradan öğrendiğim
kadarıyla F. elinde bıçak olan şahsın kendisini de bıçaklamasını engellemek
için elindeki bıçağı almış. Ancak olay yeri karanlık olduğundan dolayı bir
arbede yaşanıyordu. Yaralama olayını görmedim", 07.09.2006 tarihli
duruşmada ise; …münakaşa yatıştıktan sonra olay yerine V. T. ile sakallı beyaz
gömlekli bir şahıs geldi, onlar gelince tartışma başladı, bu sırada V., A. ile
birlikte koluma girerek beni öteye doğru götürmeye başladı. Konuşurken, barışmak
istediğimi söyleyerek elimi uzattım, ancak barışmadılar, ortalığı A.
alevlendiriyordu, bu sırada A.'ın bıçak ile geldiğini ve bana salladığı bıçağın
sol kalçama isabet ettiğini gördüm, bunun üzerine F. abi gel diyerek, F.'i çağırdım,
o gelince maktul ve arkadaşları A., T. ve ismini bilmediğim şahıs ona
yöneldiler, ancak A.'ın nasıl bıçaklandığını görmedim, bu sırada V. elindeki
ucu sivri çelik kapı anahtarını böğrüme vurarak beni yaraladı, şimdiki ifadem
doğrudur, olayın şoku altında verdiğim ifadeler eksiktir… şeklinde beyanda
bulunmuştur.
Sanık ve sanığın
arkadaşı olan E.'in söylediklerini destekler nitelikte ifade verdikleri görülen
tanıklardan; Ö. A., Cumhuriyet savcılığında 04.07.2006 tarihli ifadesinde;
…Arkadaşlarım arasında bana sarı C. derler. Olay günü saat 21.00 sıralarında C.
T. isimli arkadaşım ile Adanalılar Büfesine gittik, buradan 3'er adet bira aldık,
daha sonra büfenin arka tarafındaki boş araziye otomobili park ettik, bira içip
sohbet etmeye başladık, bu sırada Adanalılar büfesinin bulunduğu yerden bir
münakaşa sesi geldi, biz ne olduğunu bilmiyorduk, daha sonra kendisini
mahalleden tanıdığım E. isimli şahıs yanında iki kişi ile birlikte 20 metre uzağımızdan
boş araziye doğru yürümeye başladılar, E.'in yanındaki şahıslar sağlı sollu
E.'in kollarından tutuyorlardı, E. iri yapılı bir insandır, yanındaki şahıslar
1,60 m boylarında orta boylu kişilerdi, ben bu şahısları tanımıyorum, ancak
hemen 2-3 m. arkalarından yine mahalleden tanıdığım A. isimli uzun boylu ince
yapılı şahıs elinde arkasına doğru sakladığı bir bıçak ile peşlerinden
yürüyordu, gördüğüm bıçağı büfenin ışığından yansıdığı için görebildim, bu bıçak
ekmek bıçağı tabir edilen büyük bir bıçaktı, çakı bıçağı değildi, bir süre
sonra E. yetiş F. Abi diye yüksek sesle bağırdı, bunun üzerine büfe tarafından
yine uzun boylu, esmer bir şahıs çıkageldi, büfenin arkasındaki mermer
atölyesinin köşesinde bir süre bekledi, daha sonra sesin geldiği yere koştu,
bir süre sonra şahsın yapmayın delikanlı mısınız? bir kişiye bu kadar çökülmez
dediğini duydum, bu şahıs E. ile münakaşa eden şahısların arasına girdi, A. ve
yanında gördüğüm tanımadığım şahıslar bunun üzerine bu şahsın üzerine saldırdılar,
bir boğuşma oldu, ancak kimin kime vurduğunu görmedim, daha sonra A.'ın bıçaklandım
diyerek olay yerinden hızar atölyesinden anayola doğru koştuğunu gördüm, diğer
iki şahıs ta mermer atölyesinin içinden geçip aynı yere gittiler, E. ve diğer
şahsı görmedim, biz bir tatsızlık olduğunu anlayınca arabanın farını yakmadan
20-30 m kadar gittik, daha sonra arkadaşım C. beni olay yeri yakınındaki orta
refüjde bıraktı ben yürüyerek evime gittim demiş, 28.12.2006 tarihli duruşmada;
…önceden tanıdığım E. isimli şahsı yanında ona göre daha kısa boylu iki kişinin
götürmekte olduklarını, hemen arkalarında da 1-2 metre mesafede maktul A.'ın
elinde muhtemelen bıçak olduğunu tahmin ettiğim parlak bir cisim ile onları
takip ettiğini gördüm. Bize yaklaşık 40 metre mesafeye vardıklarında E.'in
yetiş F. Abi diye seslendiğini duydum, bunun üzerine sesin geldiği tarafa doğru
şu an huzurda bulunan sanığın (F.'in) gittiğini, giderken de yapmayın, etmeyin,
bu delikanlılığa sığmaz diye bağırdığını duydum ve gördüm, zira şahısların
yanına vardığımda da E.'i götüren şahısların E.'i bırakıp sonradan giden bu
şahsın üzerine çullandıklarını gördüm. Bir süre sonra da bu yerden maktul A.'ın
yandım veya yaralandım diyerek yola doğru koştuğunu gördüm, maktulün biraz önce
E.'in arkasından giderken elinde gördüğüm parlak cismin yola doğru giderken de
elinde olup olmadığını fark edemedim, kısa bir süre sonra biz C. ile birlikte
oradan ayrıldık şeklinde beyanda bulunmuştur.
Aynı şekilde ifade
verenlerden, C. T. Cumhuriyet savcısı önündeki 29.06.2006 tarihli ifadesinde;
…Ben olay günü akşamı arkadaşımla birlikte Adanalılar Büfesine gittim, birkaç
şişe bira aldık, daha sonra büfenin arkasında bulunan boş alana otomobilimizi
park ettik, otomobilimizde bira içmeye başladık, bu sırada Adanalılar büfesinin
ön tarafında bir münakaşa olduğunu duydum, bir süre sonra 3 kişi iri yarı bir
kişiyi kollarından sürükleyerek büfenin arka tarafındaki boş araziye
götürüyorlardı, bunlardan birinin elinde bıçak olduğunu gördüm, iki şahıs zorla
götürdükleri kişinin sağ ve sol kollarından tutmuş götürürlerken, 3. bir şahıs
peşlerinden elinde bıçak ile gidiyordu, elinde bıçak olan şahıs zayıf, uzun
boylu bir şahıstı. Bir süre sonra bu şahısların bulunduğu yerden birisi F.
kurtar beni diye bağırdı, bunun üzerine Adanalılar Büfesinin ön tarafında
oturmakta olan bir şahıs olay yerine koştu, burada aralarında boğuşma başladı,
hava karanlık olduğu için bu şahısların kavga ettiğini hayal meyal görüyordum,
ancak kimin kime vurduğunu bilmiyorum, daha sonra kavga yapan şahıslardan ikisi
büfenin üst tarafından uzaklaştı, birisi de büfenin alt tarafından uzaklaştı,
biz de olaydan tedirgin olduğumuz için oradan ayrıldık, ben otomobilim ile C.
isimli arkadaşımı mezarlık mevkiinde bırakıp Kocavilayet istikametine doğru
devam ettim demiş, 31.10.2006 tarihli duruşmada, …50 metre kadar ötemizde iki
kişi iri yapılı bir şahsın kollarına girmiş yürü lan diyerek bulunduğumuz yerin
çaprazına doğru götürüyorlardı. Hemen yanlarında da üçüncü bir kişi vardı.
Götürülen şahısla birlikte toplam 4 kişilerdi. Götürülen şahsın arkasından
giden 3. kişinin elinde parlak bir cisim vardı. O an bıçak olduğunu düşünmedim.
Bu şahıslar bize yakın mesafeden çaprazımızdan geçtiler. 50 metre mesafeden bu
şahıslarca götürülen iri yapılı şahsın feryadını duydum. Bu şahsın bıçaklandığını
gördüm, ancak kimin bıçakladığına dair bir şey söyleyemem çünkü şahısları tanımıyorum.
Bu arada yetiş F. abi diye bağırdığını bizzat duydum. Bu feryat üzerine başka
bir şahıs bu yere gelerek feryat eden şahsı götürenlere yapmayın arkadaşlar
dedi. Elleri açık vaziyette idi. Sonradan gelen bu şahsın elinde herhangi bir
cisim görmedim. Elleri açık vaziyette geldiği için elinde bir şey olsa
görürdüm. Bu şahsın yapmayın arkadaşlar demesi üzerine, karşı taraftan s.tir
lan gibi bir söz geldi. Bunun üzerine karşılıklı kısa süreli bir boğuşma yaşandı.
Sonra da hepsinin dağıldığını gördüm. O arada kim kimi bıçakladı göremedim.
Arkadaşım Ö. ile birlikte farları yakmadan oradan uzaklaştık. O sırada hava
karanlıktı, saat 20-21 sıralarıydı şeklinde beyanda bulunmuştur.
Yine bu gruptaki tanıklardan,
M. T., kollukta 17.06.2006 tarihli ifadesinde; 16.06.2006 günü saat 19.30 sıralarında
yalnız olarak tekel büfesine gittim, burada oturup bira içmeye başladım, bira
içerken yanıma tanımadığım 4-5 şahıs daha geldi, gelen şahıslarla sohbet ettik,
sonra orada bulunan şahıslar arasında münakaşa oldu, saat 21.30 sıralarında
buradan ayrılarak gittim, burada iken kimseyi tartışmayın veya olay yapmayın
diye ikaz etmedim, olayları sonradan evime polislerin gelmesi üzerine öğrendim,
demiş Cumhuriyet savcılığındaki 27.06.2006 tarihli beyanında; … olay günü saat
19:30 sıralarında olay yeri yakınında bulunan Adanalılar Tekel Büfesinin önünde
briketin üstüne oturup büfeden aldığım birayı içiyordum, şahsen tanıdığım ancak
isimlerini bilmediğim lakaplarının Antepli ve Ufak Çavuş olduğunu bildiğim
şahıslar da geldiler, onlar da birer bira alıp içtiler, kendi aralarında sohbet
edip şakalaşıyorlardı, daha sonra aynı yere E. ve F. isimli şahıslar geldi,
onlar da bira alıp içmeye başladılar, daha sonra tanımadığım iki kişi daha
geldi, onlar da bira alıp içmeye başladılar, bu sırada E. isimli şahıs Antepli
fıkrası anlatayım dedi, en son gelen şahıslardan bir tanesi ismini bilmiyorum
sinirlendi, hoşuna gitmedi bende Antepliyim dedi. E. ile bu şahıs arasında bir
tartışma oldu, bunun üzerine büfenin işletmecisi tartışan şahıslara tepki
gösterdi, arkadaş burada münakaşa etmeyin, buradan uzaklaşın dedi. Bunun
üzerine ortalık sakinleşti, daha sonra ağacın oradan iki kişi daha geldi,
tartışma tekrar büyüdü. E. tartışmanın çıkmasına sinirlendi, tepki gösterdi,
bunun üzerine E. ve tanımadığım 4 kişi olay yeri yakınlarında bulunan tarlaya
doğru yürüdüler, bu sırada F. büfenin önünde oturuyordu, ben F. isimli şahısa
arkadaş şu münakaşa edenleri ayırın dedim, daha sonra evime gittim, bıçaklama
hadisesini görmedim, şeklinde beyanda bulunmuş, 07.09.2006 tarihli duruşmada
ise; …sonradan A. ve A.'nin yanına iki kişi daha geldi, bu şahısların kim
olduğuna dikkat etmedim, huzurdaki şahıslar olup olmadıklarını da bilemem,
bunlar gelince önceki münakaşa yeniden başladı, büfeci tekrar gelip uyardı,
sonra bizimle oturan E. karşı gruptan şahıslar ile birlikte konuşmak için
yanımızdan ayrılıp gitti, E.'i götürenler 4 kişi idiler, bunlar maktul A. ve yanındaki
3 kişiydi, E.'i çağırarak götürdüler, gittikleri taraftan münakaşa sesleri
gelmeye başlayınca yanımda F.'e git bunları al gel, onları arala dedim ve olay
yerinden ayrıldım. Kimsede bıçak görmedim demiştir.
Bu grubun son tanığı
olan G. Y. ise, Cumhuriyet savcılığında 27.06.2006 tarihli ifadesinde; Ben olay
tarihinde akşam saat 21.00 sıralarında Akbelen Mahallesinde Adanalılar Büfesine
uğradım, kendime yemek sipariş ettim, bu büfenin bitişiğinde betonarme yerin
üstünde daha önceden tanıdığım M. T. ile tanımadığım iki kişi daha oturuyordu,
ayrıca mahalleden tanıdığım E. ve F. isimli şahıslar da vardı, kendileri ile
selamlaştıktan sonra büfenin yakınlarındaki hızar atölyesinin önünde oturdum,
hızar atölyesinin bekçisi de vardı, yemeğimi yerken büfenin bulunduğu yerden
münakaşa sesleri geldi, hava karanlıktı, 3-5 dakika sonra sesler kesildi,
yemeğimi yiyip bekçi ile sohbet ederken bir ya da iki mobiletli şahıs geldi,
büfeye girdiklerini zannediyordum, daha sonra birden bire münakaşa başladı,
itişme kakışma oldu, tanımadığım şahıslar E.'e hitaben erkeksen gel arkada
dövüşelim diyorlardı, E. ve tanımadığım birkaç kişi büfenin arka tarafındaki
boş arsaya indiler, 2-3 dakika sonra büfenin önünde oturan 1 kişi daha koşarak
oradan gitti, ben ve yanımdaki bekçi orada neler olduğunu görmedik, ancak bir
süre sonra ambulans geldi, birilerini aldı götürdü, daha sonra olay yerine
polis geldi, bu olaylar olduğunda saat 22.00 sıralarıydı demiş, 31.10.2006
tarihli duruşmada da benzer beyanda bulunmuştur.
Olay sırasında maktul
ile aynı tarafta yer alanlar ise olayı daha farklı şekilde anlatmaktadırlar.
Bunlardan mağdur V.
T., kolluktaki 20.06.2006 tarihli ifadesinde; … 16.06.2006 günü saat 21.30
sıralarında Akbelen Mahallesi Koray Aydın Stadyumu altında bulunan CD dükkanımda
bulunduğum sırada eniştem A. Y. beni cep telefonumdan arayarak Akbelen Bulvarı
üzerinde bulunan Adanalılar Tekel Büfesinde bulunduğunu, oraya gelmemi söyledi,
iş yerimi kapatarak eniştemin telefonda söylemiş olduğu adrese gittim,
eniştemin yanına vardığımda yanında isminin A. olduğunu bildiğim 55
yaşlarındaki şahıs ile birlikte büfenin bitişiğinde bira içtiklerini gördüm,
eniştem A., yarım birasının kaldığını, bitirip gidebileceğimizi söyledi, ben de
kendisinin birasını bitirmesini beklerken hemen yan tarafta yaklaşık bir metre
mesafede başka şahıslar da bira içiyorlardı, ancak şahıslar bizim bulunduğumuz
yere ters ters bakıyordu, enişteme ne olduğunu sordum, eniştem ben oraya
gelmeden önce Antepli Niğdeli fıkrası yüzünden tartıştıklarını herhangi bir meselenin
olmadığını söyledi, bu sırada yan tarafta T. şahıslardan kendisini daha önce
hiç görmediğim, olay nedeniyle isminin E. olduğunu öğrendiğim şahıs yanımıza
geldi ve eniştem A.'ı göstererek ben bu adamı döveceğim dedi, ben de şahsa otur
konuşalım aranızdaki sorunu halledelim dedim, şahıs halledilecek bir şey
olmadığını ve eniştem A.'ı göstererek bu adam delikanlı, ben de delikanlıyım,
bu adam ile kavga edeceğim dedi, ben de şahsa kavga etmek için gelmedim,
birbirinizden özür dileyin ve olayı tatlıya bağlayın diye söyledim, bu sırada
şahıs ben kimseden özür dilemem, ben bu adamla kavga edeceğim diyerek eniştem
A.'ın üzerine yürüdü, hemen araya girdim, benim yanımda kavga edemeyeceklerini,
müsaade etmeyeceğimi söyledim, bu sırada E. isimli şahsın yanında bulunan
arkadaşları da olaya müdahale etmeye başladılar, problemin E. isimli şahıstan
kaynaklandığını tahmin ettiğim için E. isimli şahsı kenara çekerek
sakinleştirmek istedim, bu sırada E. isimli şahıs A.'ı itekleyerek hakarette
bulundu, bir arbede yaşandı, bu sırada yanımıza E. isimli şahsın yanında
bulunan yine ismini olay nedeni ile öğrenmiş olduğum F. isimli şahıs geldi, E.
isimli şahıs F. isimli şahsa vur bunları öldür dedi. F. isimli şahıs da elinde
bulunan ekmek bıçağını rastgele sallamaya başladı, bizimle birlikte bulunan A.
isimli şahıs karnından yaralandı yere düştü, E. bana sarılarak yumruk ile
vurmaya başladı, A. vurmayın yapmayın durun diyerek bizi aralamak isterken, F.
isimli şahıs elinde bulunan ekmek bıçağı ile A.'ın karın bölgesine vurdu, F.
bıçağı A.'a vurmadan önce E. A.'ı göstererek buna da vur dedi, F. isimli şahıs
da bıçakla A.'a vurdu. Ben ise E. isimli şahsın elindeydim, şahsın elinden
kurtulup kaçmak isterken E. beni de F.e göstererek buna da vur dedi, F. isimli
şahıs elinde bulunan bıçak ile benim sağ kalçama vurdu, bu sırada F. isimli
şahıs elinde bulunan bıçağı rastgele sallamaya devam etti, gözü dönmüş şekilde
bizim etrafımızda dolaşıyordu, bu esnada ben yere düştüm, iki arkadaşı daha
geldi, onlar ile birlikte bana yerde iken tekme attılar, daha sonra yolun
karşına geçerek bir arabaya binip olay yerinden ayrıldılar, ben şahısların
gitmiş olduğu arabanın plakasını yaralı olmam nedeni ile alamadım, şahıslar
yanımdan ayrıldıktan sonra Akbelen Caddesinin üzerine büfenin yanına kaldırıma
çıktım ve yoldan geçen bir araca elimi kaldırıp beni hastaneye götürmesini
söyledim, tanımadığım bir araç ile hastaneye gittim…Ben bu güne kadar eniştem
A.'ın defin işleri, gelen misafirler ve yaralı olmam nedeniyle ifade veremedim.
Şikayetçiyim demiş, Cumhuriyet savcılığında 03.07.2006 tarihli ifadesinde de,
aynı şeyleri tekrar ederek, kavga sırasında yırtılan gömleğim ile E. isimli şahıs
beni boğmaya kalktı, olay sırasında kullanılan bıçağın büfeden alınmış
olabileceğini tahmin ediyorum, çünkü büyüklüğü itibarıyla üstte taşınabilecek
nitelikte değil şeklinde olayı anlatmış, duruşmada da benzer beyanlarda
bulunmuştur.
Mağdur A. A. ise,
kolluktaki 16.06.2006 tarihli ifadesinde; …A. isimli arkadaşla beraber Adanalılar
Büfesi yanında oturup bira içiyorduk. Yan tarafta oturup içen beş kişi bize
hitaben laf atmaya başladılar. Anteplileri Niğdeliler halleder gibi laflar
sarfediyorlardı. Ben de kendilerine Antepli olduğumu söyledim. Bu ara A. isimli
arkadaşım V. T.'ı telefonla arayarak yardım istedi. Beş kişiden 30-35 yaşlarında
bıyıksız 80 kilo civarında bir kişi gelerek önce beni daha sonra A.'ı bıçakladı.
Oraya gelen V. T.'ı da bıçakladı ve oradan kaçarak gittiler, beni bıçaklayan
şahıstan davacı ve şikayetçiyim demiş, Cumhuriyet savcılığında 03.07.2006
tarihli ifadesinde; …şahıslar aralarında Antepli-Niğdeli fıkrası anlatıyorlardı,
Niğdeli Antepliyi halleder gibi sözler söylüyorlardı, bunun üzerine arkadaşım
A. bu şahıslara tepki gösterdi, biz de Antepliyiz, niye böyle fıkralar anlatıyorsunuz
dedi, bunun üzerine bu gruptan iki kişi bizim yanımıza gelerek bize hitaben
bizim içimizde Antepli de var Niğdeli de var istediğimiz gibi konuşuruz dedi,
bunun üzerine A. ile bu şahıslar arasında bir ağız münakaşası başladı, ben bu
şahısları araladım, daha sonra A. cep telefonu ile bir arkadaşını aradı, karşısındaki
şahsa ne söylediğini duymadım, daha sonra adını bu olay nedeniyle öğrendiğim V.
T. yanımıza geldi, A.'a hitaben nedir mevzu dedi, A. da yan tarafta oturan şahıslarla
aralarında geçen diyaloğu anlattı. V.'ı gören bu şahıslar V.'a hitaben sen
kabadayı mısın? Bunlara yardıma mı geldin, gel konuşalım dediler, V. ve A. ile
karşı guruptan iki kişi konuşmak üzere büfeden uzaklaşıp boş araziye doğru
yürüdüler, ben de bir süre sonra peşlerinden gittim, münakaşa yapacaklarını
düşündüğüm için aralamak istiyordum, ancak bir ara bu şahıslar bize saldırdılar,
ilk önce iri yarı bıyıksız olan şahıs hiçbirşey söylemeden sol böğrüme doğru
bir bıçak salladı, ben yaralandım ve oradan kaçtım, bu sırada vurun, öldürün
gibi sesler geliyordu, kimin kime vurduğunu bilmiyorum, ben tedavi için
hastaneye gelmiştim, V. da hastaneye gelmişti, V.'ın bir yakını hastaneye bizi
ziyarete geldiğinde A.'ın öldüğünü söyledi, ben bu şahısları tanıyorum, aramda
bir husumet yoktur. Bu nedenle şikayetçi değilim demiş, duruşmadaki 07.09.2006
tarihli ifadesinde ise; aynı şeyleri tekrar ederek, bana bir kere bıçak
sallayarak yaralayan iri yarı adam buradaki F. T.'tur, istese beni
öldürebilirdi, sanki sen aradan çık dercesine salladı, A.'ın nasıl yaralandığını
bilmiyorum, A.'da bıçak görmedim, olsa görürdüm, biraları açmak için bıçak vs.
bir şey var mı diye sorduğumda yok demişti, A.'da bıçak yoktu, ben şikayetçiyim
ancak müdahale talebim yoktur şeklinde beyanda bulunmuştur.
Diğer tanıkların oluş
anına ilişkin ayrıntılı bilgileri bulunmamaktadır.
Bunlardan; olayın
başladığı tekel büfesinin sahibi olan M. T., kolluktaki 17.06.2006 tarih ve
01.28 saatli ifadesinde; 16.06.2006 günü saat 22.00 sıralarında çalıştırmış
olduğum tekel büfesine isimlerini bilmediğim iki şahıs geldi. İki adet bira
alarak iş yerinin arka tarafında bulunan boş araziye doğru gittiler, bu şahıslardan
öncede iki şahıs daha gelip bira alıp aynı yere içmek için gitmişlerdi. Aradan
biraz zaman geçtikten sonra şahısların birbirleri ile ağız münakaşası yaptıklarını
duydum. Delikanlı ol lan gibi laflar duydum. Şahıslar ile aramızda 15-20 metre
kadar mesafe vardı. Şahıslara benim iş yerimin yanında münakaşa etmeyin uzaklaşıp
gidin dedim. Tamam ağabey diyerek iş yerimin arka tarafında bulunan boş araziye
doğru gittiler. 15-20 dakika sonra ismini bilmediğim bir şahıs bana bıçak
soktular diyerek bağırarak ambulans çağırdı, gelen ambulansa binerek gitti.
Daha sonra ben iş yerimi kapatıp bitişiğimde bulunan iş yeri arkadaşlarımın yanına
gittim. Ben bıçaklama olayını görmedim demiş, kolluk tarafından tekrar
bilgisinin alınmak istenmesi üzerine aynı tarihte saat 12.15'te verdiği ifadede
ise; …Önceki ifadem sırasında sorulmayan bazı hususları söylemeyi unuttum,
bunları belirtmek istiyorum. E. Ç. ile F. T. isimli şahısları sürekli olarak
benim tekel büfemden cumartesi günleri bira alıp arka taraftaki arazide
içtiklerinden dolayı tanırım, A. isimli şahsı da şahsen tanırım bu şahıs da
zaman zaman benim işyerime gelir ve bira alır, arka tarafta içerdi, 16.06.2006 günü
saat 22.00 sıralarında işyerimde iken F. isimli şahıs geldi, benden bira aldı
ve gitti, arkasından E. isimli şahısta geldi, O da benden bir bira aldı, aradan
15 dakika geçtikten sonra A. ile yanında bulunan tanımadığım bir şahıs motorla
geldiler onlar da iki bira aldılar ve gittiler, aradan 10 dakika geçtikten
sonra dışarıdan sesler geldiğini duydum, dışarı çıktığımda benden bira alan
şahısların ağız münakaşası yaptıklarını gördüm, şahıslara burada münakaşa
yapmayın buradan uzaklaşın dedim, şahıslar da hızarın arka tarafındaki boş
araziye gittiler, aradan 15 dakika geçtikten sonra bir bağırma sesi duydum,
tekrar dışarı çıktığımda A. isimli şahıs bana bıçak soktular dedi, yoldan karşı
tarafa geçti, ben de karakola gittiğini düşündüm, sonra A. geri döndü yolun
karşı kaldırımına oturdu, hemen büfeyi kapattım, sonra bekçi arkadaşların
yanına gittim, ambulansı arattırdım, ambulans geldi, şahıslar hastaneye
götürüldüler, E. ile F.' in araba ile geldiklerini önce görmedim ancak, olaydan
sonra araçlarının yolun karşı tarafında olduğunu gördüm, olay sırasında kimin
kimi bıçakladığını görmedim şeklinde beyanda bulunmuş, 07.09.2006 tarihli
duruşmada ise; önceki beyanlarını tekrarla, olay sırasında kimsenin büfeden
bıçak almadığını söylemiştir.
M. D. ise kolluktaki
17.06.2006 tarihli ifadesinde; … 16.06.2006 günü saat 22.00 sıralarında
bekçiliğini yaptığım ağaç biçme atölyesinin arka tarafından tanımadığım bir
şahsın beni bıçakladılar diyerek koştuğunu gördüm. Şahsı tanımıyorum, bıçaklama
olayını görmedim. Sadece tanımadığım bir şahısın bana bıçak soktular diyerek
bağırdığını gördüm demiştir.
Tüm dosya kapsamı
birlikte değerlendirildiğinde;
Sanık F., gece vakti
Adanalılar isimli tekel büfesi önünde E. ve diğer arkadaşları ile birlikte bira
içerken, anlatılan bir fıkra nedeniyle aynı yerde bira içmekte olan başka bir
grupla E. arasında tartışma çıkmış, ilk etapta bu tartışma yatıştırılmış, daha
sonra diğer grupta bulunan maktul A.'ın telefon ederek olay yerine
kayınbiraderi V.'ı çağırması ve V.'ın da olay yerine gelmesi üzerine yatışan
tartışma yeniden başlamıştır.
Bu aşamada, A. ve V.,
kendilerine göre oldukça iri olduğu ifade edilen E.'in kollarına girmek
suretiyle, E.'i konuşmak için boş araziye doğru götürmüşler, elinde bıçak olan
A. da onların hemen arkasından aynı araziye doğru gitmiştir.
Karanlık ve ıssız
olduğu anlaşılan alanda yeniden alevlenen tartışma sırasında, A., V. ve A.,
E.'i darp etmişler, aynı zamanda E., A. tarafından sağ kalçasından
bıçaklanmıştır.
Bunun üzerine, E.'in
F. abi yetiş şeklinde bağırmasının ardından, büfenin önünde oturmakta olan
sanık F. kavganın olduğu yere doğru koşmuş, olay yerine gittiğinde arkadaşı
E.'in yaralı olarak yerde yattığını görmüş, tam bu sırada da maktul A.
tarafından kendisine bıçakla saldırılması üzerine, A. ile boğuşmak suretiyle
A.'ın elindeki bıçağı almıştır.
Bundan sonraki
aşamada, sanık F. arkadaşı E.'in yaralanıp kendisine de saldırılmış olmasından
dolayı kapıldığı tehevvürün etkisi ile eline geçirdiği bıçakla, o sırada
saldırılarına son vermiş olan A., V. ve A.'yi yaralamış, yaralananlardan A. da
kısa bir süre sonra ölmüştür.
Bu durumda; somut
olay açısından yasal savunma ve yasal savunmada sınırın aşılması hükümlerinin
uygulanıp uygulanmayacağının tartışılması gerekmektedir:
Yasal savunma 5237
sayılı TCY.nın 25/1. maddesinde; Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir
hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız
bir saldırıyı o anda hâl ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde
defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez
biçiminde düzenlenmiştir.
Öteden beri öğreti ve
uygulamada kabul edildiği üzere; 5237 sayılı TCY.nın 25/1. maddesinde
düzenlenen ve hukuka uygunluk nedenlerinden birini oluşturan yasal savunma,
hukuka aykırılığı ortadan kaldırmakta, dolayısıyla eylemi suç olmaktan
çıkarmaktadır. Ancak, yasal savunmanın kabul edilebilmesi için saldırıya ve
savunmaya ilişkin koşulların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
Yasal savunmanın
saldırıya ilişkin koşullarını;
a) Bir saldırının bulunması;
burada somut bir saldırının varlığı gerekmekte ise de, başlayacağı muhakkak
olan ve başladığı takdirde savunmayı olanaksız kılacak veya güç hale getirecek
bir saldırıyı başlamış, keza bitmiş olmasına rağmen tekrarından korkulan bir
saldırıyı da henüz sona ermemiş saymak zorunludur.
b) Saldırının haksız
olması,
c) Saldırının
herhangi bir hakka yönelik olması,
d) Saldırı ile
savunmanın eşzamanlı bulunması,
Şeklinde;
Savunmaya ilişkin
koşullarını ise;
a) Savunmada
zorunluluk,
b) Saldırı ile savunma
arasında oran bulunması (Ölçülülük ilkesi),
Biçiminde saymak
olanaklıdır.
Bu açıklamalar
ışığında, sanığın maktul A.'a yönelik eyleminin yasal savunma kapsamında kabul
edilip edilemeyeceğine gelince;
Somut olayda
saldırının tekrarlanabileceği kabul edildiği takdirde, saldırı ve savunmaya
ilişkin diğer koşulların bulunduğu kabul edilebilir ise de, gerçekleştirilen
savunma, maruz kalınan tecavüzü defedecek ölçüde olması yani saldırı ile
savunma arasında oran bulunması koşulu gerçekleşmediğinden yasal savunma
koşullarının oluştuğundan bahsedilemez. Zira, maktulün, kendisinin ve
arkadaşının vücut dokunulmazlığına yönelik saldırısı karşısında, sanığın
savunma hakkının doğduğunun kabulü olanaklı ise de; sanığın maktulün elinde
bulunan bıçağı aldıktan sonra silahsız ve bir anlamda savunmasız kaldığı
anlaşılan maktul ve mağdurlara bıçakla vurması eyleminde, savunma ile saldırı
arasındaki dengenin savunma lehine bozulmuş olduğu, dolayısıyla da ölçülülük
ilkesinin ihlal edilmiş olması nedenine dayalı olarak yasal savunma
koşullarının oluşmadığı kabul edilmelidir.
Savunmanın yasal
savunma koşullarında başladığı, fakat ölçülülük ilkesinin ihlal edilmesi
nedeniyle yasal savunmanın kabul edilmediği bu gibi durumlarda, sınırın
aşılması söz konusu olabilmektedir.
Sınırın aşılması da
5237 sayılı TCY'nın 27. maddesinde ceza sorumluluğunu etkileyen nedenlerden
biri olarak düzenlenmiştir.
5237 sayılı TCY'nın
27. maddesinin 1. fıkrası; Ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerde sınırın kast
olmaksızın aşılması halinde, fiil taksirle işlendiğinde de
cezalandırılabiliyorsa, taksirli suç için kanunda yer alan cezanın altıda
birinden üçte birine kadarı indirilerek hükmolunur şeklinde olup, madde
metninde yer alan Ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerde sınırın kast olmaksızın
aşılması ibaresinden yasa maddesinin ve gerekçesinin aksine öğretide kabul
edilen görüşe uygun olarak Hukuka uygunluk hallerinde sınırın aşılmasının
anlaşılmasının isabetli olacağı sonucuna ulaşılmıştır.
Diğer taraftan, 5237
sayılı TCY'nın 27. maddenin 2. fıkrasında, Meşru savunmada sınırın aşılması
mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmiş ise faile
ceza verilmez denilmek suretiyle, bu fıkranın uygulama alanı yasal savunma ile
sınırlandırılmıştır.
Hukuka uygunluk
nedeninin bulunması, eylemin suç olmasını engelleyeceğinden, bu durumda fail
hakkında 5271 sayılı CYY'nın 223/2-d bendi uyarınca beraat kararı verilmesi
gerekecektir. Buna karşılık, sınırın aşılması bir hukuka uygunluk nedeni değil,
27. maddenin 1. fıkrasındaki durum itibarıyla kusurluluğu azaltan, 27. maddenin
2. fıkrasındaki durum itibarıyla da kusurluluğu ortadan kaldıran nedenlerden
birisi olduğundan, hukuka uygunluk nedenlerinde sınırın kast olmaksızın
aşılması halinde, Yasanın 27/1. maddesine göre indirimli ceza veya Yasanın
27/2. maddesine göre 5271 sayılı CYY'nın 223/3-c bendi uyarınca ceza
verilmesine yer olmadığı kararı verilmelidir.
Şu halde, 27.
maddenin 1. fıkrasının uygulanabilmesi için; öncelikle bir hukuka uygunluk
nedeninin söz konusu olması ve failin, bu hukuka uygunluk nedenine ilişkin
koşulların sınırlarını kast olmaksızın aşması gerekmektedir. Bunun doğal sonucu
olarak da sınır kasten aşılmış ise bu fıkra ile uygulama yapılamayacaktır.
Somut olayda; sınırı
kasten aştığı hususunda duraksama yaşanmayan sanığın eyleminin 5237 sayılı
TCY'nın 27/1. maddesi kapsamında değerlendirilemeyeceği açıktır.
Sanığın eyleminin
5237 sayılı Yasanın 27/2. maddesi kapsamında değerlendirilip
değerlendirilemeyeceğine gelince;
5237 sayılı Yasanın
27/2. maddesinin uygulanabilmesi için;
1- Yasal savunma
kapsamında korunabilecek bir hakkın bulunması,
2- Saldırıya ilişkin
koşulların gerçekleşmesi,
3- Savunmaya ilişkin
koşullardan ölçülülük şartının, savunma lehine ihlal edilmesi suretiyle sınırın
aşılması,
4- Sınırın
aşılmasının mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmesi,
Gerekmekte olup, bu
koşulların birlikte gerçekleşmesi halinde, yasal savunmada sınırı aşan faile
ceza verilmeyecektir.
Bu durumda; kişinin,
maruz kaldığı saldırı karşısında içine düştüğü korku, telaş ve şaşkınlık
dolayısıyla davranışlarını yönlendirme yeteneğinin ortadan kalkması söz konusu
olacağından, yasal savunmada sınırın aşılmasından dolayı kusurlu sayılmayacağı
kabul edilir. Dolayısıyla burada belirleyici olan, maruz kalınan saldırının
kişiyi içine düşürdüğü psikolojik durumdur. Zira, kişi sırf maruz kaldığı
saldırının tesiriyle, heyecan, korku ve paniğe kapılarak yasal savunmanın
sınırlarını aştığında bu maddeden yararlanabilecek, buna karşılık; sırf
saldırının etkisiyle değil de, (velev ki saldırıdan kaynaklanmış olsa dahi)
öfke ve gazap gibi nedenlerle sınırı aştığında ise aynı korumadan
faydalanamayacaktır. Başka bir deyişle, sınırın aşılması konusunda failin o
anda içinde bulunduğu ruh hali göz önünde tutulacaktır. Yani, failin niyeti,
fiilin icra tarzına ve ruh haline göre ciddi bir saldırının def'inden ziyade,
kin duygusunu tatmine yönelik ise yasal savunmanın sınırlarını aşma değil,
ancak haksız tahrik söz konusu olabilecektir.
Somut olayda; maktul
ve mağdurlar öncelikle E.'in vücut bütünlüğüne yönelik bir saldırıda
bulunmuşlar, E.'in bağırarak yardım istemesi nedeniyle sanık F.'in olay yerine
gelmesi üzerine de, bu saldırıyı F.'e yöneltmişlerdir. Sanık F.'e yönelik
saldırı, maktul tarafından bıçakla, mağdurlar tarafından ise taşlar ve mermer
parçaları ile yapılmıştır. Burada maktul ile mağdurlardan gelen ve sanığın
yaşam hakkına veya en azından vücut dokunulmazlığına yönelen haksız bir saldırı
bulunmakta ve devam etmekte ise de; sanık F.'in girdiği mücadele sonunda A.'ın
elindeki bıçağı almasının ardından, maktul ve mağdurların saldırıları durmuş,
fakat sanık olaydan kaynaklanmış bile olsa arkadaşının yaralanmasından duyduğu
üzüntünün ve kendisine karşı yapılmış ve bitmiş olan saldırının kızgınlığı ile
maktul ile mağdurları bıçakla yaralamış, eline geçirdiği bıçakla maktulün önce
sağ karın kısmına vurarak karaciğer sağ alt lobunu, bununla da yetinmeyerek
bıçağı yukarı doğru hareket ettirerek sağ diyaframayı parçalayarak, ölüme neden
olmuştur. Bu şekilde gerçekleşen olayda üzüntü ve kızgınlığın etkili olduğu,
dolayısıyla, ağır düzeydeki haksız tahrik altında işlenmiş kasten öldürme ve
kasten yaralama suçlarından bahsedilebilirse de, mazur görülebilecek bir korku,
panik ya da heyecanın tesirinden söz edilemeyeceğinden, 5237 sayılı TCY'nın 27.
maddesinin 2. fıkrasının uygulanma koşullarının oluştuğu söylenemez.
Bu itibarla; Özel
Daire bozma kararında bir isabetsizlik görülmediğinden, yerel Cumhuriyet
savcısı temyizinin kabulüyle, direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Sonuç: Açıklanan
nedenlerle,
1- Mersin 1. Ağır
Ceza Mahkemesinin 23.11.2009 gün ve 225-407 sayılı direnme hükmünün,
tebliğnamedeki düşünce gibi BOZULMASINA,
2- Dosyanın Mersin 2.
Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına
TEVDİİNE, 05.10.2010 günü yapılan müzakerede tebliğnamedeki isteme uygun olarak
oybirliğiyle karar verildi.