Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki temyiz eden tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire'ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:K A R A RTemyiz tetkikatının duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin pul yokluğu nedeniyle reddi oybirliğiyle kararlaştırıldıktan sonra için esası incelendi;Davacı üçüncü kişi vekili tarafından açılan istihkak davasının yapılan yargılaması sonunda; Mahkemece, dava konusu malların haciz tarihinden önce davacı üçüncü kişi şirket tarafından satın alındığı ve şirketin defter ve kayıtlarına işlendiği, defterlerin usulüne uygun tutulduğu ve delil niteliğinde olduğu,bu şekilde ispat edildiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Hüküm, davalı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Alacaklı tarafından borçlu aleyhine Ankara 6. İcra Müdürlüğü'nün 2012/12259 Esas sayılı dosyasında başlatılan icra takibi kapsamında yazılan talimat ile Karlıoava İcra Dairesi'nin 2012/12 talimat sayılı dosyasında 21.12.2012 tarihinde borçlu şirket temsilcisinin yokluğunda dava konusu mallar haczedilmiştir.Kural olarak, istihkak davasında borçlunun davalı gösterilmesi için 3. kişinin istihkak iddiasına karşı çıkmış olması gerekir. Borçlunun İİK’nun 96/1. maddesi uyarınca davayı açan 3. kişi yararına istihkak iddiasında bulunması veya haciz sırasında hazır bulunmasına karşın 3. kişinin istihkak iddiasına karşı çıkmaması ya da İİK’nun 96/2. maddesi gereği yokluğunda yapılan 3. kişinin istihkak iddiası kendisine bildirilmesine rağmen verilen 3 günlük süre içinde itiraz etmemesi durumunda istihkak davasında davalı gösterilmesine gerek yoktur. Çünkü bu durumda borçlu istihkak iddiasını kabul etmiş sayılır. Haciz sırasında hazır bulunmayan ve dava konusu menkullerin haczine ilişkin tutanağın İİK’nın 103. maddesi uyarınca tebliğ işlemi de kendisine yapılmayan borçlunun, istihkak iddiasına karşı çıkıp çıkmadığı anlaşılamaz. Bu durumda, borçlunun davada taraf olması taraf teşkilinin sağlanması için gerekli ve şarttır.Bu kapsamda, eldeki davaya gelince; haciz borçlu şirket temsilcisinin yokluğunda yapılmış ve icra dosyasına yansıyan bilgi ve belgelere göre, haciz tutanağı İİK'nun 103. maddesi uyarınca borçlu şirket temsilcisine tebliğ edilmemiştir. Hal böyle olunca; eldeki davada, borçlu şirkete husumet yöneltilmesi gerekli ve taraf teşkilinin sağlanması bakımından dava şartıdır. Mahkemece, bu hususların gözardı edilerek yazılı gerekçe ile hüküm kurulması isabetsiz olmuştur.Kabule göre de; davacı üçüncü kişi şirket, dava konusu malların haczedildiği işletmeyi haciz tarihinden önce satın aldıklarını açıklayarak, bu kapsamda 29.11.2012 tarih ve 18729 sayılı 1.000.000,00 TL bedelli faturayı delil olarak sunmuştur. Ne var ki; Mahkemece, borçlu şirket kayıtları incelenmediği gibi,fatura bedelinin ödenip ödenmediği de araştırılmamıştır. Hal böyle olunca; Mahkemece, dava konusu malların satışının gerçek olup olmadığının araştırılmaması ve gerçek bir satış olduğunun belirlenmesi halinde ise, İİK’nun 44. ve 6098 sayılı TBK’nun 202. (818 sayılı BK’nun 179.) maddeleri kapsamında işletme devri kapsamında kalıp kalmadığının tartışılıp değerlendirilmemesi de doğru olmamıştır.Davalı alacaklı vekilinin temyiz itirazının kabulüyle hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle İİK'nun 366. HUMK'nun 428. maddeleri gereğince BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve İİK'nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 3.142,30 TL peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 29.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.