Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 18 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 498 - Esas Yıl 2014





Kararı verenYargıtay Dairesi : 1. Ceza DairesiMahkemesi : Ağır CezaKasten yaralama suçundan sanıkların 5237 sayılı TCK'nun 86/1, 86/3-e, 87/1-d-son, 29, 62 ve 53. maddeleri uyarınca üç yıl bir ay onbeş gün hapis cezasıyla cezalandırılmalarına ve hak yoksunluğuna ilişkin, Ağır Ceza Mahkemesince verilen 13.12.2010 gün ve 114-424 sayılı hükmün sanıklar müdafileri ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 17.02.2014 gün ve 6322-783 sayı ile;"Sanıkların, mağdurun batın, sol uyluk ve sol kol dirsek bölgesine bıçakla vurarak ince bağırsakta yaralanmaya, yaşamsal tehlike geçirmesine neden olacak şekilde yaraladıkları olayda; meydana gelen tehlike ve zararın ağırlığı birlikte değerlendirilerek 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası öngören TCK'nun 86/1. maddesinin uygulanması sırasında TCK'nun 61. maddesi dikkate alınarak temel cezanın sonuca etkili olacak şekilde belirlenmesi yerine yazılı şekilde 1 yıl hapis olarak belirlenmesi suretiyle eksik ceza tayini" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.Ağır Ceza Mahkemesi ise 02.06.2014 gün ve 107-179 sayı ile;“...Haksız tahrik altında söz konusu kasten yaralama suçunu işleyen sanıklar hakkında sadece müdahildeki yaralanmanın niteliği dikkate alınarak alt sınırdan uzaklaşıp ceza tayininin somut olaya, adalete ve hakkaniyete uygun düşmeyeceği kabul edilerek söz konusu şekilde alt sınırdan ceza tayini yoluna gidilmiş olup TCK'nun 86/1. maddesi uyarınca belirlenen 1 yıl hapis cezası, suç silahla işlendiğinden yarı oranında artırılarak 1 yıl 6 ay olarak belirlendikten sonra müdahildeki yaranın niteliği nedeni ile 5 yıl hapis cezasına yükseltilmiştir. Buna göre zaten müdahildeki yaranın niteliği başlı başına 1 yıl 6 ay olan hapis cezasını 3 katından fazla 5 yıla çıkartılmasına neden olmuş olup somut olayın yukarıda belirtilen özelliklerine göre ayrıca TCK'nun 86/1. maddesi uyarınca temel ceza belirlenirken 1 yılın üzerinde hapis cezası belirlenmesini haklı ve gerekli kılan bir neden bulunmadığı" gerekçesiyle direnerek önceki hükümdeki gibi sanıkların cezalandırılmalarına karar vermiştir.Bu hükmün de sanık ... müdafii ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 12.07.2014 gün ve 250251 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.TÜRK MİLLETİ ADINACEZA GENEL KURULU KARARIÖzel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; kasten yaralama suçundan sanıklar hakkında TCK'nun 86/1. maddesi uyarınca yapılan uygulamada temel cezanın isabetli bir biçimde belirlenip belirlenmediğinin tespitine ilişkin ise de, Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle aleyhe olan bozma kararına karşı sanıkların beyanı alınmadan direnme hükmü verilip verilemeyeceği hususunun değerlendirilmesi gerekmektedir.İncelenen dosya kapsamından;Yerel mahkemece, aleyhe bozmadan sonra yapılan yargılamada, sanıkların beyanının alınması için talimat yazıldığı, sanık Ahmet adına çıkarılan davetiyenin bila tebliğ iade edildiği, sanık Osman’ın ise yeni adresinin İzmirde olduğu belirtilerek talimatın bila ikmal iade edildiği, ancak herhangi bir araştırma ve yeni tebligat yapılmadan sanıkların yokluğunda, aleyhlerine olan bozma kararına karşı diyecekleri sorulmadan önceki hükümde direnilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.1412 sayılı CMUK'nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326/2. maddesine göre, hükmün aleyhe bozulması halinde davaya yeniden bakacak mahkemece, sanıktan bozmaya karşı diyeceğinin sorulması zorunlu olup aynı kurala 5271 sayılı CMK'nun 307/2. maddesinde de yer verilmiştir. Anılan bu kanun hükümleri uyarınca sanığa, bozmada belirtilen ve aleyhinde sonuç doğurabilecek olan hususlarda beyanda bulunma, kendisini savunma ve bu konudaki delillerini sunma imkânı tanınmalıdır. Bu düzenleme, savunma hakkının sınırlanamayacağı ilkesine dayandığından, uyulmasında zorunluluk bulunan emredici kurallardandır.Bu zorunluluk beraat hükmünde direnilmesi halinde de geçerlidir. Zira Ceza Genel Kurulunca yapılacak inceleme sonucunda Özel Dairenin aleyhe bozması isabetli bulunup yerel mahkeme hükmünün bozulması mümkündür. 1412 sayılı CMUK'nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326/3. maddesi uyarınca ısrar üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara uymak mecburidir. Bu durumda sanıktan aleyhe bozmaya karşı diyeceği sorulmadan beraat hükmünde direnilebileceğinin kabulü savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurabilecektir. Savunma hakkı sanığın vazgeçilmez ve en önemli hakkı olup bu hakkın sınırlanması 1412 sayılı CMUK'nun 308/8. maddesi uyarınca mutlak bozma nedenidir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun duraksamasız uygulamaları da ısrar edilen önceki hüküm beraat dahi olsa sanıktan aleyhe bozmaya karşı diyecekleri sorulmadan direnme kararı verilemeyeceği yönünde bulunmaktadır.Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;Yerel mahkeme hükmünün Özel Daire tarafından aleyhine bozulması nedeniyle bozmaya karşı sanıkların beyanının alınması gerektiği gözetilmeden, yargılamaya devam olunarak yokluklarında direnme kararı verilmesi 1412 sayılı CMUK'nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326/2. maddesine aykırıdır.Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün, aleyhe olan bozmaya karşı sanıkların beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.SONUÇ:Açıklanan nedenlerle;1-Ağır Ceza Mahkemesinin 02.06.2014 gün ve 107-179 sayılı direnme hükmünün, aleyhe olan bozmaya karşı sanıkların beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,2-Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 19.01.2016 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.