Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 18 - Karar Yıl 2011 / Esas No : 666 - Esas Yıl 2010





(..1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere kararın dayandığı kanuni ge-rektirici sebeplere göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.2-Davacı işçi açmış olduğu bu davada, belirli süreli iş sözleşmesinin süresinden önce ve haklı bir neden olmaksızın feshedildiğini, işyerine alınmayarak öğrenciler huzurunca küçük düşürüldüğünü ileri sürerek bakiye süre ücreti ile manevi tazminat isteklerinde bulunmuştur. Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir. Kararı süresi içinde davacı taraf temyiz etmiştir.Davacı, Milli Eğitim Bakanlığı na ait resmi okullarda öğretmen olarak görev yapmış ve emekli olduktan sonra davalı özel eğitim kurumunda sınıf öğretmeni çalışmaya başlamıştır. Taraflar arasındaki sözleşme 01.09.2005 tarihli olup 1 yıl sürelidir. Davalı işveren 23.11.2005 tarihinde, davacının mesai arkadaşlarını rencide eden davranışlarda bulunduğu, kurumun belirlediği kurallara uymadığı, yapmakla yükümlü olduğu görevlerini uyarılara rağmen yerine getirmediği, öğrencilere seviyelerinin üzerinde sorumluluklar yükleyerek velilerin tepkisine neden olduğu gibi gerekçelerle 4857 sayılı İş Kanunu'nun 25/2-n bendi hükmüne dayanılmak suretiyle feshedilmiştir.Öncelikle belirtmek gerekir ki, davacı işçi davalı şirkete ait özel ilköğretim okulunda sınıf öğretmeni olarak bir süre görev yapmış ve 27.10.2005 tarihinde öğrenci iletişim defterine veliye hitaben yazmış olduğu yazıda 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı için panoya asılmak üzere resim ve şiir getirilmesini istemiş, yine öğretmenler günü konulu şiir, resim veya kompozisyonunun gönderilmesi bildirilmiştir. Konuyla ilgili olarak bir veli tepki göstermiş ve istenilenin, öğrencinin seviyesinin üzerinde olduğu belirtilmiştir. Davacının ilköğretim 1. Sınıf öğretmeni olduğu anlaşılmakta ise de, talep edilenlerin bir zorunluluk olmadığı ve panoya asılmak üzere resim ve şiir getirilmesinin 1. Sınıf öğrencisinin sorumluluğunun üzerinde olmadığı ve sözü edilen dökümanlara çağımız iletişim ve bilgisayar teknolojisinde kolaylıkla ulaşılabileceği dikkate alındığında açıklanan eylemin davacının iş sözleşmesinin feshini gerektirecek ağırlıkta olmadığı sonucuna varılmalıdır.Fesih yazısında açıkça yazılı olmasa da, davacı ile müdür yardımcısı konumunda olan davalı tanığı konumunda olan davalı tanığı arasında zaman zaman ilgili olarak tartışmaların yaşanmış olması 4857 sayılı İş Kanununda sözü edilen haklı fesih nedenleri arasında değildir. Ayrıca belirtmek gerekir ki, işverence tutanağa bağlanan bazı hususlar yönünden 4857 Sayılı Yasa 'nın 26. Maddesinde öngörülen 6 iş günlük hak düşürücü süre de geçmiştir.Son olarak davacı işçi yönünden tutanağa bağlanan husus bir arkadaşı ile tartışan öğrencinin müdür yardımcısı odasından öğretmen tarafından alınarak sınıfına götürülmesi olayı olup, burada da işçinin sözleşmesinin haklı olarak feshini gerektiren bir neden bulunmamaktadır. Sözü edilen eylemler için davacıya imzalatılan işyeri personel, yönetmeliğinin 54.2 maddesinin (e) bendi uyarınca kınama cezası verilmesi ile yetinilmesi gerekirken fesih yoluna gidilmesi ağır bir sonuçtur.İşyeri personel yönetmeliğinin 54.3. maddesinde işten çıkarma nedenleri sıralanmış olup davacı işçiye isnat edilen fillerin hiçbiri haklı fesih nedenleri arasında gösterilmemiştir.Yine fesih yazısında davacı işçinin yapmakla yükümlü olduğu görevleri hatırlatıldığı halde yapmamakta ısrar ettiği bildirilmişse de, bu yönde görevlerinin hatırlatıldığı ve yapmamakta ısrar ettiğine dair bir delil de sunulabilmiş değildir.Açıklanan nedenlerle davacının iş sözleşmesinin davalı işverence haklı bir neden olmaksızın feshedildiği sonucuna varılmalı ve davaya konu bakiye süreye ait ücret isteği bakımından hesaplama yapılarak Borçlar Kanunun 325. Maddesi uyarınca inceleme ve değerlendirme yapılarak bir karar verilmelidir...)Gerekçesiyle oy çokluğuyla bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.HUKUK GENEL KURULU KARARIHukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Dava, iş akdinin işverence haksız feshi nedeniyle bakiye ücret alacağı ile manevi tazminat istemine ilişkindir.Davacı vekili, özel öğretim kurumunda bir yıl süresi iş akdi ile çalışan davacının iş akdinin işverence haksız feshi nedeniyle bakiye ücret alacağı ile öğrencilerin önünde okula alınmayarak küçük düşürülmesi nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir.Yerel mahkemece, davacının okul idaresi ile meslektaşları ve öğrencilerine karşı olumsuz davranışlarının uyarılara rağmen düzelmemesi nedeniyle iş akdinin feshinin haklı nedene dayalı olduğu gerekçesiyle davanın reddine dair verilen kararın davacı vekili tarafından temyizi üzerine, Özel Dairece; yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmasına karar verilmiş, yerel mahkemece , önceki gerekçe genişletilmek suretiyle davanın reddine dair ilk hükümde direnilmesine karar verilmiştir.Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, davacının iş akdinin işverence feshinin haklı nedene dayanıp dayanmadığı noktasında toplanmaktadır.Bilindiği üzere, özel öğretim kurumları, 08.06.1965 tarih ve 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu'nun yürürlükten kaldıran 08.02.2007 tarih ve 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu ile düzenlenmektedir.5580 Sayılı Kanun'un 9. Maddesi uyarınca özel öğretim kurumlarında çalışan yönetici, öğretmen, uzman öğretici ve usta öğreticiler ile kurucu veya kurucu temsilcisi arasında yapılacak iş sözleşmelerinin en az bir takvim yılı süreli ve yazılı olması gerekmektedir. Yürürlükten kaldıran 625 Sayılı Kanun'un, yazılı iş sözleşmesinde görevin, türü, süresi, ders sayısı, aylık ücret veya ders saati başına verilecek ücret miktarı, terfi süreleri , zam oranları, sözleşmenin uzatılması, feshi şartlarının belirtilmesi gerektiği, mevzuata aykırı olmamak kaydıyla sözleşmeye isteğe bağlı özel şart ve hükümler konulabileceği yolundaki ilkeler 5580 Sayılı Kanun döneminde de geçerli olacaktır.Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, özel öğretim kurumu öğretmenlerinin belirli süreli iş sözleşmesi ile çalışan işçi olması nedeniyle iş güvencesi hükümlerinden yararlanması mümkün bulunmamaktadır.Öte yandan, 818 Sayılı Borçlar Kanunu'nun 325. Maddesinde, “İş sahibi işi kabulde temerrüt ederse, işçi taahhüt ettiği işi yapmaya mecbur olmaksızın mukaveledeki ücreti isteyebilir” şeklinde kurala yer verilerek işçinin kalan süre ücretini talep hakkı olduğu belirlenmiştir. Bakiye süre ücretinin listelenebilmesi için iş sözleşmesinin, işverence feshedilmesi ve feshin haklı nedene dayanmaması gerekir. İşverenin feshi, 4857 Sayılı İş Kanunu'nun 25. Maddesinin ilk bendinde yazılı olan sebeplerine, ikinci bentte sözü edilen ahlak ve iyiniyet kuralları ile benzerlerine uymayan hallere ve üçüncü bentte öngörülen zorlayıcı sebeplere dayanması, diğer bir anlatımla haklı sebebe dayalı olması durumunda işçinin sözleşmenin kalan süresine ücreti bakımından talep hakkı doğmaz.Somut uyuşmazlığın yukarıda yapılan açıklamaların ışığında incelenmesinde; davacının özel öğretim kurumunda bir yıl süreli sözleşme ile çalıştığı sözleşmeyi ve bunun eki niteliğindeki personel yönetmeliğini de okuyup hükümlerinden bilgi sahibi olduğunu, uyacağını taahhütle imzaladığı anlaşılmamaktadır.Davalı işveren tarafından davacının olumsuz davranışlarının uyarılara rağmen düzelmediği iddiası ile iş akdi feshedilmiş ise de davacının fiillerinin ağır bir sonuç olan feshi doğuracacak nitelikte olmadığı gibi, davalı işveren tarafından Personel Yönetmeliğinde belirtilen prosedür uygulanarak fiillerin yaptırımı olarak öncelikle ve sırasıyla uyarı, kınama ve ücret kesilmesi gibi cezaların uygulanması gerekirken doğrudan ve fiillerin karşılamadığı ağır sonuç olan fesih yaptırımı uygulanmasının doğru olmadığı, bu nedenlerle işverenin iş akdini feshinin haklı nedene dayalı olmadığı açıktır.Bu durumda davacının 818 Sayılı Kanun'un 325. Maddesi uyarınca bakiye süre ücret alacağını istemeye hakkı vardır.O halde, yerel mahkemece aynı yönlere işaret eden Özel Daire bozma kararına uyularak, davacının bakiye süreye ait ücret isteği bakımından yapılacak değerlendirme ile varılacak sonuca göre hüküm kurulmak gerekirken direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK'un 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 02.02.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.