Dava sigortalının 25.2.1999 tarihinde işyerinde geçirdiği yaralayıcı olayın iş kazası olduğunun tespiti istemine ilişkindir.Mahkemece, BK.125. maddesinde öngörülen 10 yıllık zamanaşımı süresinin fazlasıyla geçtiği gerekçesiyle istemin reddine karar verilmiş ise de bu sonuç eksik incelemeye dayalı olup usul ve yasaya aykırıdır.506 Sayılı Yasa’nın 2. maddesi;bir hizmet akdine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılanların bu kanuna göre sigortalı sayılacağını, 4 . maddesi; bu kanunun uygulanmasında 2. maddede belirtilen sigortalıları çalıştıran gerçek veya tüzel kişilerin işveren olduğunu düzenlemiştir. Anılan yasanın 11-A maddesinde ise iş kazasının tanımına ve koşullarına yer verilerek“a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada, b) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş dolayısıyla, c) Sigortalının, işveren tarafından görev ile başka bir yere gönderilmesi yüzünden asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda, d) emzikli kadın sigortalının çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda, e) sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere toplu olarak götürülüp getirilmeleri sırasında meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedence veya ruhça arızaya uğratan olayın iş kazası olduğu belirtilmiştir.Gerek olay tarihinde yürürlükte bulunan 506 Sayılı Yasa’nın 27.ve 12. gerekse 5510 Sayılı Yasa’nın 13. ve 20. maddesinde İş kazasının sigortalılar bakımından bunları çalıştıran işveren tarafından, o yer yetkili kolluk kuvvetlerine derhal ve Kuruma en geç “kazadan sonraki üç iş günü içinde iş kazası ve meslek hastalığı bildirgesi ile doğrudan ya da taahhütlü posta ile bildirmesinin zorunlu olduğu, bu sürenin iş kazasının işveren kontrolü dışındaki yerlerde meydana gelmesi halinde iş kazasının öğrenildiği tarihten başlayacağı, Kuruma bildirilen olayın iş kazası sayılıp sayılmayacağı hakkında bir karara varılabilmesi için gerektiğinde, Kurumun denetim ve kontrol ile yetkilendirilen memurları tarafından veya Bakanlık İş Müfettişleri vasıtasıyla soruşturma yapılabileceği, iş kazasına bağlı nedenlerden dolayı ölen sigortalının hak sahiplerine gelir bağlanacağı bildirilmiştir.Olayın iş kazası sayılması gerektiğinin tespitine ilişkin davanın asıl amacı, 506 ve 5510 Sayılı Yasa gereğince hak sahiplerine iş kazası sigorta kolundan gelir bağlanmamasının teminine yöneliktir. Diğer yandan bir sosyal sigorta olayının iş kazası sayılıp sayılmaması işverenin dahi hak alanını ilgilendirir. Zira işveren kusurlu ve de olayda iş kazası ise, kurum bağladığı gelirin peşin değerini işverenden isteyebilecektir. İş kazası tespiti davaları bakımından özel olarak belirlenmiş, bir ispat yöntemi de yoktur. Bu davaların her türlü deliller ispatı mümkündür.Öte yandan, 506 Sayılı Yasa’nın 99. maddesinde zamanaşımı ve hakkın düşmesi ile ilgili düzenleme yer almaktadır. Bu maddeye göre, “Bu kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, iş kazalarıyla meslek hastalıkları ve ölüm sigortalarından hak kazanılan gelir ve aylıklar, hakkı doğuran olay tarihinden itibaren beş yıl içinde istenmezse zamanaşımına uğrar. Bu durumda olayların gelir ve aylıkları, yazılı istek tarihini takip eden ay başından itibaren başlar. İş kazalarıyla meslek hastalıkları sigortasından kazanılan diğer haklar ile hastalık ve analık sigortalarından doğan haklar ise, hakkı doğuran olay tarihinden itibaren beş yıl içinde istenmezse düşer. Geçici iş göremezlik ödeneğini veya herhangi bir döneme ilişkin gelir veya aylığını beş yıl içinde almayanların, söz konusu ödenek, gelir veya aylıkları ödenmez.” Buna göre söz konusu yasal düzenlemede gelir ve aylıklar ile kazanılan diğer haklarla ilgili zaman aşımı ve hak düşürücü süreden söz edilmiş ise de iş kazası, meslek hastalığı ve ölüm sigortalarından hak kazanılan gelir ve aylıkların hakkı doğuran olay tarihinden itibaren beş yıl içinde istenmez ise zamanaşımına uğrayacağı. Bu durumda gelir ve aylıklarının yazılı istek tarihini takip eden aybaşından başlayacağı bildirilmekle olayın iş kazası olması halinde şartları var ise davacıya yazılı talebini takip eden iş kazasının tespiti istemine ilişkin davalarda hak düşürücü süre ile ilgili bir düzenlemede yer almamaktadır. Hal böyle olunca yazılı gerekçelerle istemin reddine karar verilmesi isabetsiz olmuştur. Yapılacak iş; davanın nitelikçi kişilerin sosyal güvenliğine ilişkin olması nedeniyle mahkemece, doğrudan soruşturma genişletilmek sureti ile tarafların göstereceği delilleri toplayıp, bunları birlikte değerlendirerek sonucuna göre karar vermektir.Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik araştırma sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇHükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine 03/10/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.