Taraflar arasında görülen davada İstanbul 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi'nce verilen 07.05.2010 tarih ve 2003/57-2010/87 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 09.11.2012 günü hazır bulunan davacı vekili ile davalı vekili dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkilinin iç giyim konusunda gerek ülkemizde gerekse uluslar arası alanda kabul görmüş bir kişi olduğunu, 1996 yılına kadar kendisine ait tecilli markalar altında imal ettiği iç çamaşırların,Türkiye ve dünya piyasalarının en ünlü ve kaliteli mamulleri arasına girdiğini, davalının da aynı iş kolunda faaliyet gösterdiğini, taraflar arasında 09.10.1996 yılında bir protokol düzenlendiğini, bu protokolde, davacının sahibi bulunduğu “G. V.O”,”R.S.” ve “J.” markalar ile G., B.i, V. ., B., G., I. C., L., M. ve F. S. isimli markalara ait mümessillik ve tek satıcılık sözleşmelerini davalıya devretmeyi, ayrıca 01.09.1996 tarihinden itibaren bir yıl süre ile davalıya danışmanlık yapmayı taahhüt ettiğini, davalının ise bunun karşılığında maliki bulunduğu işhanını davacının uygun göreceği bir kişiye gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile devretmeyi, 01.10.1996 tarihinden itibaren bu işhanındaki satış kira gibi tüm haklarından davacı lehine vazgeçmeyi, yapılan ithalatların fatura bedellerinin %5ini davacıya ödemeyi üstlendiği, sözleşmede öngörülen edimlerin müvekkili tarafından yerine getirilmesine rağmen davalının kendi edimlerini ifa etmediğini, bu konuda kendisine gönderilen ihtarnameye ise gabin nedeniyle sözleşmeyi feshettiğinden bahisle cevap verdiğini, oysa davalının fesih bildiriminin öncesinde ve sonrasında sözleşme hükümlerinden faydalandığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000 TL.nin dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, müvekkili ile davacı arasındaki sözleşmede, davacıya ait markaların müvekkiline devri karşılığında müvekkilinin sahibi olduğu iş-hanının gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile davacının uygun göreceği bir kişiye devrinin öngörüldüğü, ancak noterler tarafından resen düzenleme şeklinde yapılmayan gayrimenkul satış vaadi sözleşmelerinin batıl olduğunu, bu tür sözleşmelere dayalı olarak gayrimenkul mülkiyetinin devrinin istenemeyeceğini, ifanın hukuken imkansız bulunması nedeniyle BK'nın 20/1.maddesi uyarınca sözleşmenin de batıl hale geldiğini, davacının müvekkilini aldatarak sözleşmenin yapılmasını sağladığını, söz konusu sözleşmenin bir an için geçerli olduğu düşünülse bile davacının sözleşme ile kendisine yüklenen edimleri yerine getirmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacının 09.10.1996 tarihli sözleşmede belirtilen “J.” ve “R.n” markalarının davalıya devrini sağladığı, anılan sözleşmede “G. V.” markasının davacı adına tescilli olmadığının, davacının markanın tescilini daha sonra sağlayacağının, ancak tescil için tüm imkanları kullanmasına rağmen yasalar nedeniyle çıkabilecek sorunlardan davacının sorumlu olmayacağının öngörüldüğü, dolayısıyla davacıya sözleşmede sadece bu markanın devri için ciddi çaba göstermesi yükümlülüğünün yüklendiği, davacının mümessili olduğu firmalarla davacıyı görüştürdüğü, bu girişimler sonucunda davalının çeşitli firmalarla mal bağlantısı yaptığı, sonuç olarak davacının büyük ölçüde yükümlülüklerini yerine getirdiği, davalının ise ödenmesi gereken komisyonları davacıya ödemediği, her ne kadar davalıya ait işha-nının devrine ilişkin sözleşme hükmü BK'nın 19.ve20.maddeleri uyarınca geçersiz ise de bu durumun karma sözleşmenin tamamını değil sadece devir taahhüdünü geçersiz kılacağı, davacının alacağının veri yetersizliği nedeniyle tespit edilemediğini, ancak davalının sözleşme tarihinden sonra yıllar itibariyle sağladığı kar dikkate alındığında davacının alacağının talep edilen 10.000 TL.den fazla olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre taraf vekillerinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.2- Davacı protokol ile üstlendiği edimleri yerine getirdiğini, karşı tarafın ise aynı protokolde öngörülen edimlerini yerine getirmediğini ileri sürerek, sözleşmeden kaynaklanan tüm alacak kalemleri için 10.000 TL.nin tahsilini istemiştir. Davacının istediği 10.000 TL.nin içinde davacıya devredilmesi öngörülen taşınmazın devredilmemesinden kaynaklanan tazminat, kira kaybı ve ithalat komisyonu talepleri mevcuttur. Her ne kadar mahkemenin de kabulünde olduğu üzere haricen yapılan gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi geçersiz ise de, sözleşmede yazılı edimlerin bir kısmını davacı yerine getirmiş bulunduğundan devredilmeyen binanın o tarihteki yine protokolde kararlaştırılan değerinin tazminata esas olduğu söylenemez. Bu itibarla mahkemece, işbu kısmi davada, davacıya her bir alacak kaleminin miktarının açıklattırılması, alacak kalemlerinin buna göre ayrı ayrı hesap ettirilmesi, sözleşmede devri öngörülen “R.” markasının üçüncü bir kişiden ayrıca para ile devir alındığı yönündeki savunma üzerinde durulması, bu markanın üçüncü bir kişiden ayrıca alındığının saptanması halinde davacının protokolde öngörülen tüm edimlerini yerine getirmemesi nedeniyle sözleşmenin tamamının hükümsüz olmayacağının göz önünde bulundurulması, ancak üçüncü kişiden alınan bu markanın değerinin davalının sözleşme uyarınca ödemesi gereken bedelden orantılı olarak mahsup edilmesi ve oluşacak sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.SONUÇYukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın taraflar yararına BOZULMASINA, takdir olunan 900.00 TL.duruşma vekalet ücretinin her bir yandan alınarak yekdiğerine verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 09.11.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.