Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 1781 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 13194 - Esas Yıl 2012
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:1-Tarafların Afgan uyruklu oldukları ve Türkiye’de “mülteci” olarak bulundukları anlaşılmaktadır. Dosyaya aslı ve Türkçe tercümesi sunulan belgeye göre, İran’da 11.06.2004 tarihinde o ülke kanunlarının öngördüğü şekle uygun olarak evlendikleri sabittir. Evliliğin şekli, yapıldığı ülke hukukuna tabidir (Mülga 2675 s.MÖHUK.md.12/1). Bu evlilik geçerlidir. Bunun geçerli kabul edilmesi için Türk hukukuna uygun olması gerekmez. Boşanma davası için, geçerli bir evliliğin mevcudiyeti yeterli olup, evliliğe ilişkin bir kaydın varlığı zorunlu değildir. Mültecilerin Hukuki Statüsüne Dair 1951 tarihli Birleşmiş Milletler Sözleşmesi hükümlerine göre de, mülteciler bulundukları akit Devlet ülkesinde mahkemelere serbestçe ve kolayca müracaat etme hakkına sahip ve adli yardım ve teminat akçesinden muafiyet dahil, mahkemelere müracaat bakımından vatandaş gibi muamele görürler (Söz.md.16). Aynı sözleşme, bu sözleşmede öngörülen, daha müsait hükümler saklı kalmak üzere her akit devletin mültecilere genel olarak yabancılara tanıdığı rejimi bahşedeceğini öngörmüştür (Söz.md.7). Anılan hükümler uyarınca boşanma davasının Türkiye’de açılması ve sonuca bağlanması mümkündür. Mahkemece yapılacak iş; davanın kişi bakımından “yabancı unsur” ihtiva ettiği dikkate alınarak "Türk Milletlerarası Özel Hukuku” hükümlerine göre boşanmada uygulanacak yetkili hukuku re’sen belirlemek (5718 s.MÖHUK.md.2), aynı Kanun hükümleri uyarınca yetkili olan hukukun vatandaşlık esasına göre tayin edildiği hallerde, Kanunda aksi öngörülmemiş ise, mülteciler hakkında yetkili hukuku 5718 sayılı Yasanın 4. maddesinin (a) bendine göre tespit etmek, bu yolla belirlenen yetkili yabancı hukukun Türk kamu düzenine açıkça aykırı olması halinde Türk hukukunu uygulamak (5718 s.MÖHUK.md.5), yetkili hukuk açıklanan şekilde aranıp belirlendikten sonra, tarafların delillerini toplayıp hasıl olacak sonucuna göre karar vermekten ibarettir. Bu hususlar nazara alınmadan “kayıtlı bir evlilik bulunmadığından” bahisle yazılı şekilde karar verilmesi doğru bulunmamıştır.2-Tarafların müşterek çocuğu Sina için ara kararı ile hükmedilen tedbir nafakasının (TMK.md.169) hükmün kesinleşmesine kadar devam edeceği gözetilmeden ve gerekçesi de gösterilmeden nafakanın hükümle birlikte reddine karar verilmesi de doğru görülmemiştir.SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.