Davacı S.. Y.. vekili Avukat M.T.tarafından, davalılar İ.Yay. Bilişim Sanatsal ve Eğitim Hizmetleri San. ve Tic. A.Ş. (Bugün Gazetesi) vdl aleyhine 02/10/2006 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeni ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 29/01/2013 günlü kararın Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesi davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne ve miktar itibariyle duruşma isteminin reddine karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.Dava, yayın yolu ile kişilik haklarına saldırıdan dolayı manevi tazminat ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.Dava konusu edilen Bugün Gazetesi'nin 21/04/2006 günlü sayısında "Bayan Komisere Fuhuş Parası” başlığı altında; Antalya'da emniyet güçlerince yapılan fuhuş operasyonunun haber konusu edildiği, bu bağlamda, emniyet görevlisi olan davacının da isim ve fotoğraflarına yer verildiği görülmektedir.Davacı dava dilekçesinde; haberlerin gerçek olmadığını, yayın ilkelerine uygun bulunmadığını, haberde bahsi geçen soruşturma nedeni ile tutuklamaya sevk edilip serbest bırakılmış iken söz konusu yayınlar nedeni ile tutuklanmasına karar verildiğini, yargılama sonunda beraat ettiğini, isim ve fotoğrafının izinsiz olarak kullanıldığını, öz ile biçim dengesinin korunmadığını ileri sürülerek kişilik haklarına saldırıdan dolayı manevi tazminat ödetilmesi isteminde bulunmuştur.Davalılar cevap dilekçelerinde; yayınların gerçek ve güncel olduğunu, davacının haber tarihinden sonra beraat etmesinin haberin yayınlandığı andaki görünürdeki gerçekliği değiştirmediğini, basının haber verme ve kamunun haber alma hakkı kapsamında kalan yayın nedeni ile davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.Mahkemece, davacı hakkında kesinleşen bir mahkeme kararı bulunmadığı halde dava konusu edilen yayının yapıldığı ve yayında kullanılan ifadelerin özle biçim arasındaki dengeyi bozduğu kanaatine varılarak istemin bir bölümünün ödetilmesine karar verilmiştir.Basın özgürlüğü, Anayasa'nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasası'nın 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasa'nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu'nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.Dosya kapsamından, davacının Antalya İl Emniyet Müdürlüğü Ahlak Büro Amirliğinde komiser olarak bir süre görev yaptığı, görev yerinin değiştirilmesinden sonra il emniyet müdürlüğü tarafından yürütülen soruşturma çerçevesinde fuhuş amaçlı insan ticareti yapmak, cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak, rüşvet almak ve vermek, görevi kötüye kullanmak ve soruşturmanın gizliliğini ihlal etmek eylemleri nedeniyle aralarında davacının da bulunduğu bir çok kişinin göz altına alındığı; haklarında kamu davası açıldığı; davacının, rüşvet almak eylemi nedeniyle yargılandığı ve bir süre tutuklu kaldığı; yargılama sonucunda delil yetersizliğinden beraatine karar verildiği anlaşılmaktadır.Şu durumda dava konusu edilen haber tarihinde görünür gerçeklik söz konusudur. Diğer yandan, dava konusu haber güncel bir konuya ilişkin olup kamusal yarar da mevcuttur. Konunun kamuoyuna yansıyış biçimi ve davacının konumu göz önünde tutulduğunda, düşünsel bağlılığın korunduğu da kabul edilmelidir. Açıklanan nedenler karşısında, çatışan yararlar dengesinin davacı aleyhine bozulmadığı ve davalılar yönünden de hukuka uygunluk nedeninin gerçekleştiği benimsenmelidir.Mahkemece, istemin tümden reddi yerine kısmen kabulü yerinde görülmemiş kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA; bozma nedenine göre davalıların öteki temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 23/12/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.