Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 17568 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 2935 - Esas Yıl 2014





Davacı G.. Ö.. vekili Avukat S. Ç. tarafından, davalılar F.. A.. vdl aleyhine 23/05/2013 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 02/10/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece, açılan davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz olunmuştur.Davacı, Zaman Gazetesi'nin 10/06/2010 tarihli sayısında ve www.zaman.com.tr internet adresinde yayınlanan haberde ismi de verilerek kendisinden bahisle "....Sevgi, tehlikeli diyor...YARSAV'a bu hükümetin sızdırdığı bir adam. Kadir Bey'le bir görüşmeniz olursa hatırlatın... Önceden söylemek lazımdı, adamlar kapandı çalışıyorlar... Çok önceden gittik, iki defa. Kadir Bey, bütün mahkemeler ile ilgili bilgi aldı, hepsini tektek not etti kendi bilgisayarına. Hatta, bunları Suna Hanım'la konuşayım mı dedi. Sevgi Hanım, ben konuşayım daha iyi dedi...." şeklinde haber yapılarak mesleği ile ilgili tarafgir algılamasına neden olunduğunu belirterek hakaret ve iftira niteliğindeki tape ve yazı içeriklerinin yayınlanması nedeniyle uğradığı zararın davalılardan tazminini talep etmiştir.Davalılar, basın tarafından telefon görüşmesinin yayınlandığını, saldırıda bulunanların davalılar değil telefon görüşmesini yapanlar olabileceğini, hiçbir yorum yapmadan olduğu gibi olayın yayınlandığını, haberin gerçeğe uygun olduğunu, olay anında güncel, kamu yararı ilkelerine uygun olduğunu, kişilik haklarına saldırının söz konusu olmadığını beyanla davanın reddini savunmuşlardır.Yerel mahkemece, iddianamede yer alan telefon kayıtlarının aynen yayınlandığı, davalı basın yayın kuruluşu ve temsilcilerinin basın özgürlüğü kapsamında yayını yaptıkları, haberin içeriği incelendiğinde yayın anında görünürdeki gerçekliğe uygun olduğu, kamuoyu yararının ve güncelliğin bulunduğu, davalı basın yayın kuruluşunun salt iletişim tespit tutanağında yer alan beyanları yayınlamalarından dolayı sorumlulukları yoluna gidilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir.Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasa'nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.Davaya konu olayda; davacı hakim olup kendisi hakkında belli bir gruba mensupmuş gibi haber yapılması yargılama faaliyetini yürütürken tarafsız davranamayacağı algısı oluşturarak verdiği kararlar nedeniyle sorgulanmasına neden olmuştur. Yayın içeriği davacının kişilik haklarına saldırı oluşturduğurduğundan mahkemece uygun miktarda bir tazminata hükmedilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçelerle istemin tümden reddi doğru olmamış, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ :Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 22/12/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.