Taraflar arasında görülen menfi tespit(birleşen davada istirdat)
davasının yapılan yargılaması sonunda yerel mahkemece verilen hüküm
davalı tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının, Mareşal Fevzi Çakmak Cad.
... Sok. No:.. K:..-.. Ş.../Bahçelievler adresinde bulunan Aras Hukuk
Bürosunda avukat olarak çalıştığı, taraflar arasında yapılan sözleşme
uyarınca, davacının, binanın santralinde bulunan 8 adet analog
telefon hattından 3 adedini Türknet hattı olarak kullandığı,
santralde bulunan diğer 5 telefon hattının Türk Telekom Hattı olduğu,
bu numaralardan yapılan aramaların hizmet ve faturalandırılmasının Türk
Telekom tarafından yapıldığı, analog telefon hattının, internet
bağlantısı olmayan, sadece sesin digital ortama aktarılarak iletilmesini
sağlayan bir hat olduğu, internet bağlantısı olmadığı için virüs
bulaşmasına, internet korsanları tarafından kötü amaçlarla
kullanılmasına teknik olarak imkan vermediği, davalı tarafından Şubat
ayına ilişkin olarak, tahakkuk ettirilerek gönderilen ..... nolu ve
6.902,91 TL bedelli fatura ile ... nolu 3.369,43 TL bedelli faturaların,
hukuk bürosunun faaliyette bulunmadığı haftasonlarında 18:00-08:30
saatleri arasında yapılan yurtdışı (Afrika) konuşmaları ile ilgili
olduğu, davacı avukatın bu saatlerde Afrika ile telefon konuşması
yapmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, davacının hiç bir
şekilde bu telefon konuşmalarını yapmadığı, söz konusu faturalara,
ihtarname ile itiraz edilmesine rağmen, olumlu sonuç alınamadığı, .....
nolu 3.369,43 TL bedelli faturanın ihtirazi kayıtlı olarak ödendiği,
diğer fatura bedelinin henüz ödenmediği belirtilerek, 2789372 nolu
faturaya konu alacağın icra takibine konu edilmesinin tedbiren
durdurulmasına, bu faturanın yurtdışı görüşmelerine ait 6.581,85 TL' lik
kısmından davacının sorumlu olmadığının tespitine, alacağın %40'ı
oranında hesaplanacak tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesi
talep ve dava etmiştir. Birleşen davaya ait dava dilekçesinde ise;
ödemesi yapılan ... nolu 3.369,43 TL bedelli faturaya ilişkin olarak
3.273,61 TL alacağın ödeme tarihi olan 21/03/2012 tarihinden itibaren
işleyecek ticari avans faizi ile tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, müvekkilinin ülke çapında elektronik
haberleşme hizmeti vermek üzere T.C. .... Teknolojileri ve İletişim
Kurumu tarafından yetkilendirilmiş bir işletmeci olduğunu, yüz bini
aşkın abonesi bulunduğunu, taraflar arasında yapılan sözleşmeye konu
telefon görüşmelerini oluşturan elektrik sinyallerinin iş yerinden
santral binasına kadar dava dışı Türk Telekomünikasyon A.Ş.'nin alt
yapısı üzerinden taşınarak, santral binasında bulunan müvekkili şirkete
ait cihazlara iletildiğini, bu sinyallerin daha sonra davacının iletişim
kurmak istediği kişinin bulunduğu yere ulaştırıldığını, davacı
iddialarının aksine, uyuşmazlık konusu aramaların yapılabilmesi için
hattın analog ya da digital olmasının önemli olmadığını, internet
erişimi bulunan herhangi bir yerde, santrale bulaşacak virüs vb.
zararlı yazılımların uyuşmazlık konusu aramaları yapmasının mümkün
olduğunu, dava dışı Türk Telekomünikasyon A.Ş. santrallerinden geçerek,
müvekkili şirketin cihazlarına ulaşmış ve taraflar arasındaki sözleşmeye
uygun olarak gitmesi gereken numaralara teslim edilmiş çağrılardan
dolayı müvekkilinin herhangi bir gerekçe ile sorumlu tutulamayacağını,
istem dışı çağrıların oluşmasını engelleyecek tedbirlerin, çağrının
oluştuğu santrali satın alan kişi tarafından alınması gerektiğini
savunmuş, davanın reddine, müvekkili lehine en az %40 oranında tazminata
hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece; davanın
ve birleşen davanın kabulüne karar verilmiş, hükmün davalı vekili
tarafından temyiz edilmesi üzerine, süresinde olmadığı gerekçesiyle
temyiz talebinin reddine karar verilmiştir. Temyiz talebinin reddine
dair karar, süresinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Tebligat Kanununun "Bilinen adreste tebligat" kenar başlıklı 10.
maddesinde; "Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde
yapılır. Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının
anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt
sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak
kabul edilir ve tebligat buraya yapılır. Şu kadar ki; kendisine tebliğ
yapılacak şahsın müracaatı veya kabulü şartiyle her yerde tebligat
yapılması caizdir." Aynı Kanunun 20. maddesinde; "13, 14, 16, 17 ve 18
inci maddelerde yazılı şahıslar, kendisine tebliğ yapılacak kimsenin
muvakkaten başka yere gittiğini belirtirlerse; keyfiyet ve beyanda
bulunanın adı ve soyadı tebliğ mazbatasına yazılarak altı beyan yapan
tarafından imzalanır ve tebliğ memuru tebliğ evrakını bu kişilere verir.
Bu kişiler tebliğ evrakını kabule mecburdurlar. Kendisine tebliğ
yapılacak kimsenin muvakkaten başka bir yere gittiğini belirten kimse,
beyanını imzadan imtina ederse, tebliğ eden bu beyanı şerh ve imza eder.
Bu durumda ve tebliğ evrakının kabulden çekinme halinde tebligat, 21
inci maddeye göre yapılır. Bu maddeye göre yapılacak tebligatlarda
tebliğ, tebliğ evrakının 13, 14, 16, 17 ve 18 inci maddelerde yazılı
kişilere verildiği tarihte veya ihbarname kapıya yapıştırılmışsa bu
tarihten itibaren onbeş gün sonra yapılmış sayılır." 21. maddede,
"Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler
mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste
bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak
evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut
zabıta amir ve memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm
edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın
kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ
olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın
komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir.
İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.
Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap
o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa
dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar
heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza
karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden
ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır.
İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır. Muhtar,
ihtiyar heyeti azaları, zabıta amir ve memurları yukarıdaki fıkralar
uyarınca kendilerine teslim edilen evrakı kabule mecburdurlar.",
Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16. maddesinde ise,
"Tebligat, öncelikle tebliğ yapılacak şahsın bilinen en son adresinde
yapılır. Bilinen en son adresin tespitinde, tebliğ isteyenin beyanı,
muhatabın veya diğer ilgililerin bildirimleri ya da mevcut belgeler esas
alınır." hükümleri yer almaktadır. Dosya kapsamına göre; davalı
vekili avukat A.. S.. G.. ile yetkili avukat B.. Ş..k’e yapılan
tebligatların, gerekçeli kararın tebliğine kadar belirli adreslere
yapılmasına karşın, gerekçeli kararın avukat B.. Ş..’e önceki
adreslerden farklı bir adrese çıkarıldığı, yapılan diğer tebligatların
başka adrese yapılmış olduğu, kaldı ki gerekçeli kararın tebliğine dair
evrakın okunaksız olması nedeniyle usulûne uygun yapılıp yapılmadığının
da denetlenemediği, davalı vekilinin, tebligatın usulsüz olduğunu,
14.01.2014 tarihinde icra emriyle birlikte kararı tebellüğ ettiğini
ifade ettiği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca; mahkemece, yukarıda
açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilerek, tebligatın usulsüz olması
nedeniyle, davacının tebligatı öğrenme tarihi dikkate alınarak ek
kararın kaldırılmasına ve yasal süresi içinde verilen temyiz isteminin
(esastan) incelemesine geçilmiştir. Mahkemece esas alınan raporda;
davacının yararlandığı hizmetin ve bedelinin mutat kullanım düzeyinin
çok üstünde olmasına rağmen davalının hizmeti kesmediği ve
durdurmadığı, kullanımının olağan kullanım fiyatının çok üzerinde
faturalandırıldığı hususunda davacıya bildirimde bulunulmadığı, davalı
şirketin, kendi şebekesi üzerinden üçüncü taraflarca sunulan elektronik
haberleşme hizmetleri ücreti yönünden gerekli tedbirleri almadığı,
davacı şikayetlerinin değerlendirilmediği ve çözümlenmediği, sözleşmenin
imza aşamasında hattın, yurtdışı görüşmelerinin kapsamında olmadığını
ve ayrıca ücretlendirileceği yönünde davacı onayının alındığına ilişkin
herhangi bir anlaşma yapılmadığı, bu nedenlerle davacının taleplerinde
haklı olduğu, .... nolu 6.902,91 TL bedelli faturanın uluslararası
konuşmalara isabet eden 6.581,85 TL'sinden davacının sorumlu olmadığı,
.... nolu 3.369,43 TL bedelli fatura nedeniyle davacının 3.273,61 TL
alacaklı olduğu, bu miktarın davacıya iadesi gerektiği belirtilmiştir.
Ancak, hükme esas alınan rapor, serbest muhasebeci mali müşavir
bilirkişi tarafından hazırlanmış olup, bilirkişinin uyuşmazlık konusu
itibarıyla uzman değildir. O halde, mahkemece; dava konusu
uyuşmazlık hakkında davalı vekilinin bilirkişi raporuna karşı gerekçeli
itirazlarını da karşılayacak şekilde, bilişim ve telekomünikasyon
konusunda uzman bilirkişiden rapor alınarak, sonucu dairesinde hüküm
tesis edilmesi gerekirken, konusunda uzman olmayan bilirkişi tarafından
hazırlanan rapor esas alınarak eksik inceleme ve araştırma ile yazılı
şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. Bu
itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı
şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde
olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA
ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
29.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.