Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davalı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire'ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:KARAR Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de ; Şikayetçi borçlu vekili, vekil edeni aleyhine başlatılan ilamlı takipte, müvekkiline ait Ç. Sağlık Mahallesi 816 ada 12 parsel sayılı taşınmaza haciz konulduğunu, bu taşınmaz üzerinde bulunan tek katlı evin müvekkilinin ailesiyle birlikte oturduğu haline münasip evi olduğunu bildirerek haczin kaldırılmasını istemiştir. Mahkemece, yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu sunulan rapora göre evin değerinin 75.000 TL, borçlunun haline münasip evi alabileceği bedelin ise 50.000 ile 60.000 TL olduğunun bildirilmesi üzerine; taşınmazın ihalede satılması halinde takip masrafları çıktıktan sonra geriye kalacak miktar ile borçlu ev alamayacağından bahisle şikayetinin kabulüyle haczin kaldırılmasına karar verilmiş, hüküm alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir. İİK'nun 82/12. maddesi gereğince, borçlunun "haline münasip" evi haczedilemez. Bir meskenin borçlunun haline uygun olup olmadığı adı geçenin haciz anındaki sosyal durumuna ve borçlu ile ailesinin ihtiyaçlarına göre belirlenir. Buradaki "aile" terimi, borçlu ile birlikte aynı çatı altında yaşayan, bakmakla yükümlü olduğu kişileri kapsar. Mahkemece, borçlunun sözü edilenlerle birlikte barınması için zorunlu olan haline münasip meskeni temin etmesi için gerekli bedel bilirkişilere tespit ettirildikten sonra, haczedilen yerin kıymeti bundan fazla ise satılmasına karar verilmeli ve satış bedelinden yukarıda nitelikleri belirlenen mesken için gerekli olan miktar borçluya bırakılmalıdır. Ayrıca taşınmaz üzerinde ipotek kaydı bulunması halinde; borçlunun daha önce ipotek ettiği taşınmaz hakkında sonradan haczedilmezlik şikayetinde bulunabilmesi için ipoteğin, mesken kredisi, esnaf kredisi, zirai kredi gibi zorunlu olarak kurulmuş ipoteklerden olmasına bağlıdır. Bunun dışında, borçlunun serbest iradesi ile kurduğu ipotekler, adı geçenin daha sonra bu yerle ilgili olarak meskeniyet iddiasında bulunmasını engeller. Zira, evini kendi iradesi ile ipotek eden borçlunun artık ona ihtiyacı olmadığı kabul edilmeli, ancak haciz tarihinde ipotek borcunun ödenmiş olması durumunda ise meskeniyet şikayeti dinlenebilir.Somut olayda şikayete konu taşınmaz kaydı incelendiğinde, Yapı ve Kredi Bankası A.Ş lehine 11.01.1996 tarih ve 162 yevmiye numaralı ipoteğin bulunduğu, mahkemece getirtilen ipotek resmi senedinde taşınmazın borçlu malik tarafından üçüncü kişi K. Sigortacılık ve Aracılık Hizmetleri—N. G. lehine ipotek edildiği, bankaya yazılan yazıda bu ipotekten dolayı borçlu Ö'in borcunun bulunup bulunmadığının sorulduğu, ancak lehine ipotek edilenin borcunun olup olmadığının sorulmadığı, sağlıklı bir araştırma yapılmadan ipotek borcunun haciz tarihinden önce sona erdiği kabul edilerek meskeniyet şikayetinin esası incelenerek sonuca gidilmiştir. Yine Mahkemece borçlunun ekonomik sosyal durumu ile birlikte yaşayan aile bireylerinin kaç kişi olduğu tespit edilmeden, talimat mahkemesi aracılığıyla bilirkişilere borçlunun haline münasip evin değerinin tespit ettirildiği, bilirkişilerin ise; net bir miktar yerine, 50.000 TL ile 60.000 TL'ye alınabileceğini bildirdikleri görülmektedir. Bu durumda, Mahkemece, yukarıda açıklanan kurallar çerçevesinde öncelikle taşınmaz üzerinde mevcut ipotekten dolayı lehine ipotek kurulan üçüncü kişinin bu ipotek kapsamındaki borcunun haciz tarihinden önce sona erip ermediği tespit edilerek; sona ermediğinin tespiti halinde; şikayetin reddine, sona erdiğinin tespiti halinde ise , borçlunun ekonomik sosyal durumu ile birlikte yaşadığı aile bireylerinin sayısının tespitiyle haline münasip ev değerinin net olarak belirlenerek, haczedilen yerin kıymeti bundan fazla olursa taşınmazın satılmasına ve satış bedelinden ev alması için gerekli olan miktarın borçluya bırakılmasına, aksi halde ise şikayetin kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verilmelidir. Eksik inceleme ve yazılı gerekçeyle sonuca gidilmesi isabetsizdir. SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile Mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenle 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve İİK'nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine 29.09.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.