Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 17154 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 2374 - Esas Yıl 2014
Davacı H.. Ç.. vekili Avukat M. F. A. tarafından, davalı O.. V..
aleyhine 06/05/2013 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi
üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne
dair verilen 07/11/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi taraflar
vekillerince süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne
karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile
dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.Dava,
kişilik haklarının ihlali iddiasına dayalı manevi tazminat istemine
ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm,
taraf vekillerince temyiz edilmiştir.Davacı, MHP Grup Başkan vekili
olan davalının 28/03/2013 tarihinde yapmış olduğu basın açıklamasındaki
sözleriyle kişilik haklarına saldırı kastıyla tamamen gerçek dışı
ithamlar, hakaret ve iftiralarda bulunduğunu, bu durumun eleştiri
sınırlarını aştığını belirterek uğranılan zararın davalıdan tazminini
talep etmiştir.Davalı, davacının açıklamaları karşısında cevap
hakkını kullandığını, davacı H.. Ç..'in 05/10/2011 tarihli basına da
yansıyan açıklamalarında "gerekirse şeytanla bile görüşürüm" şeklinde
ifadeler kullandığını, davacıya söylemiş olduğu "iblis ulağı" sözünün
bir benzetme olup kesinlikle davacının kişilik haklarını hedef
almadığını, davacının kendisinin yapmış olduğu açıklamasında şeytanla
görüşebileceğini belirttiğini beyanla açılan davanın reddini
savunmuştur.Mahkemece; eleştiri sınırlarının aşıldığı ve kişilik
haklarının ihlal edildiği gerekçesi ile istemin kısmen kabulüne karar
verilmiştir.Davaya konu sözlerin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve
buna bağlı olarak gelişen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları
çerçevesinde ele alınıp, ifade özgürlüğü kapsamında kalıp kalmadığı
değerlendirilmelidir. Gerek Dairemizin gerekse Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi'nin istikrar kazanmış uygulamalarıyla, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi ile güvence altına alınan ifade özgürlüğünün; sadece zararsız
ve ilgilenmeye değmez olarak görülen bilgi ve fikirleri değil aynı
zamanda rahatsız eden, şaşırtan ve gücendiren ifadeleri de kapsadığı
belirtilmiş, ifade özgürlüğü olmadan "demokratik bir toplum"dan söz
edilemeyeceği vurgulanmıştır. Ayrıca, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne
göre; siyasetçilere yönelik eleştirinin sınırı özel kişiler için olandan
daha geniştir ve bu durum günümüzde yerleşik bir ilke haline gelmiştir.
Bu bağlamda siyasetle uğraşan kişilerin kendilerine yönelik sert, ağır
ve hatta incitici eleştirilere de katlanması gerekir. Çünkü siyasetçi
zorunlu ve bilinçli olarak eylem ve davranışlarının gazetecilerin ve
vatandaşların dikkatli bir kontrolüne açık bırakmaktadır. Siyasetçilere
ve uyguladıkları politikalara yönelik eleştirilerin izin verilen
sınırlarının özel kişilere nazaran daha geniş olduğu tüm hukuk
sistemlerinde yerleşmiş bir ilkedir. Bu ilkenin gerekçesi,
siyasetçilerin, özel kişilerden farklı olarak diğer siyasetçilerin,
gazetecilerin ve halkın yakın denetimine açık olan, kamuoyuna mal olmuş
kişiler haline gelmeyi bilerek tercih etmeleridir. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi'nin istikrar kazanmış uygulamalarında da siyasetle uğraşan
kişilerin kendilerine yönelik sert, ağır, hatta incitici eleştirilere
dahi katlanması gerektiği vurgulanmıştır.Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi, kamuyu ilgilendiren, genel nitelikli sorunlara ilişkin
alanlarda ifade özgürlüğüne sınırlama getirilemeyeceğini kesin bir dille
belirtmektedir. (AİHM 26118/10 Eon / Fransa kararı) Ayrıca bir yazı
veya açıklamanın ifade özgürlüğü kapsamında kalıp kalmadığı
değerlendirilerken, bütününe bakılması gerektiğinin, kullanılan
ifadelerin nasıl bir içerik ile verildiğinin üzerinde durulmaktadır.
(AİHM 23144/93 Özgür Gündem / Türkiye kararı)Bu açıklamalar ışığında
somut olay incelendiğinde; davalı, davacının daha önceki açıklamalarına
yönelik olarak düşüncelerini paylaşmıştır. Davalının kullandığı
ifadeler bir bütün olarak incelendiğinde, tarafların siyasi kimliği de
göz önüne alındığında, bu gibi ağır eleştirilere katlanması davacıdan
beklenmelidir. Mahkemece; davaya konu beyanların eleştiri niteliğinde
olup, ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı gözetilerek; istemin tümden
reddine karar verilmesi gerekirken, kısmen kabulü doğru görülmemiş ve bu
yön bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda
belirtilen nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre tarafların öteki
temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına ve davalıdan
peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 15/12/2014 gününde
oybirliğiyle karar verildi.