Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1698 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 464 - Esas Yıl 2013





Davacı G.V.’ye velayetten annesi B.U. tarafından davalı nüfus müdürlüğü aleyhine açılan davada, boşanma ile velayeti annesine verilen ancak babasının soyadını taşıyan küçüğün soyadının “U.” Olarak değiştirilmesinin istendiği, mahkemece davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 321. maddesi hükmüne göre, evlilik birliği içinde doğan çocuk ailenin yani babanın soyadını taşır.2525 sayılı Soyadı Kanunu’nun 4. maddesinin ikincifıkrası hükmüyle evliliğin feshi veya boşanma hallerinde çocuk anasına tevdi edilmiş olsa bile babanın seçtiği veya seçeceği soyadını alacağı emredici kuralı getirilmiştir. Baba soyadını veya çocuk ergin olduktan sonra kendi soyadını usulüne uygun olarak açacağı bir dava sonunda verilecek kararla değiştirmedikçe çocuğunda soyadı değişmez.Bu itibarla mahkemece, velayet hakkına sahip anne tarafından açılan küçüğün soyadının değiştirilmesi davasının reddi yerine kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı bulunmuştur...)gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonucunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.TEMYİZ EDEN:Davalı temsilcisiHUKUK GENEL KURULU KARARIHukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan sonra ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği düşünüldü:Dava, soyadı değiştirilmesi istemine ilişkindir.Davacı vekili, müvekkilinin eşinden boşanması üzerine 09.07.2002 doğumlu olan küçük G.'nin velayetinin davacı anneye verildiğini, babanın31.07.2009 tarihinde vefat ettiğini, boşanma sebebi ile G. ile annesinin soy isminin farklı olmasından dolayı okulda diğer çocukların B.senin annen değil diyerek alay ettiklerini ve çocuğun psikolojisinin BOZULMASINA neden olduklarını ileri sürerek G.'nin “V.” olan soy isminin annesinin soy ismi olan “U.” Olarak değiştirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı idare temsilcisi, davanın reddini savunmuş, mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak kurulan hüküm Özel Dairece, yukarıda başlık kısmında yazılı gerekçeyle bozulmuş; mahkemece önceki kararda direnil-miştir.Direnme kararını, davalı temsilcisi temyize getirmiştir.Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, boşanma ile velayeti annesine verilen daha sonra babası ölen ve babasının soyadını taşıyan küçüğün soyadının, annesi tarafından velayetten açılan davada anne soyadı ile değiştirilmesinin talep edilip edilmeyeceği noktasında toplanmıştır.İşin esasına girilmeden önce somut olayda Sulh Hukuk Mahkemesinin mi, yoksa Asliye Hukuk Mahkemesinin mi görevli olduğu hususu ön sorun olarak tartışılmış, azınlıkta kalan bir kısım üyeler Hukuk Mahkemeleri Kanunu'nun (HMK)” Çekişmez yargı işleri” başlıklı 382. maddenin 2. fıkrasının a-2. bendinde “ad ve soyadının değiştirilmesi” davalarının çekişmesiz yargı işlerinden sayıldığı, bu nedenle eldeki davada sulh hukuk mahkemesinin görevli olduğunu ileri sürmüşlerse de bu görüş; HMK'nın 383. maddesine göre; çekişmesiz yargı işlerinde görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadığı sürece sulh hukuk mahkemesi olduğu, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun 36. maddesinin 1. fıkrasının a bendine göre; nüfus kayıtlarına ilişkin düzeltme davaları, düzeltmeyi isteyen şahıslar ile ilgili resmi dairenin göstereceği lüzum üzerine Cumhuriyet savcıları tarafından yerleşim yeri adresinin bulunduğu yerdeki görevli asliye hukuk mahkemesinde açılır” hükmünü içerdiği, bu nedenle nüfusta soyadı değişikliği davalarının asliye hukuk mahkemesinde açılması gerektiği gerekçesiyle Kurul çoğunluğu tarafından kabul edilmemiş ve ön sorun bu şekilde aşılmıştır.İşin esasına yönelik incelemede öncelikle yasal düzenlemelerin üzerinde durulması gerekmektedir:47214 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) “soyadı” başlıklı 321. maddesine göre; “Çocuk, ana ve baba evli ise ailenin soyadını taşır.Ancak, ana önceki evliliğinden dolayı çifte soyadı taşıyorsa çocuk onun bekarlık soyadını taşır.” hükmünü içermektedir.Görüldüğü üzere, çocuğun, annenin mi yoksa babanın mı soyadını taşıyacağı sorusuna cevap teşkil eden TMK'nın 321.maddesi düzenlenirken çocuğun evlilik içinde mı yoksa evlilik dışında mı doğmuş olduğu ölçütü esas alınmış, evlilik içinde doğan çocuğun ailenin 8diğer bir ifadeyle babanın) soyadını taşıyacağı, buna karşılık evlilik dışında doğan çocuğun ananın soyadını taşıyacağı hükmüne yer verilmiştir.Türk Medeni Kanunu'nun 321.maddesinin gerekçesin de ise “...maddeye göre çocuk, ana ve baba birbirleriyle evli ise ailenin, birbirleriyle evli değilse yani çocuk yasal olmayan bir birleşme sonucunda dünyaya gelmişse ananın soyadını taşır. Baba ile çocuk arasında tanıma ve babalık hükmü ile soy bağı kurulduğu halde dahi çocuk ananın soyadını alacaktır.” denilmektedir.Bu nedenle evlilik içinde doğan bir çocuk diğer bir deyişle annesi ile babası evli olan bir çocuk erginleşinceye kadar baba soyadını taşımakla yükümlüdür; erginliğe eriştikten sonra haklı sebep varsa soyadını değiştirmek üzere dava açma yoluna gidebilir (TMK. m.27 ).Somut olayda da, taraflar sonradan boşanmış olsalar da soyadı değiştirilmek istenilen küçük evlilik içinde doğmuştur.Bu nedenle yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere küçük ergin oluncaya kadar babasının soyadını taşıması gerektiği Kurul çoğunluğunca kabul edilmiştir.Azınlıkta kalan bir kısım üyeler ise, somut olaya 2525 sayılı Soyadı Kanunu'nun 4. maddesinin 2. fıkrasının uygulanması gerektiğini ileri sürmüşlerdir. Söz konusu fıkrada,” Koca ölmüş ve karısı evlenmemiş olursa veyahut koca akıl sağlığı ve akıl zaifliği sebebiyle vesayet altında bulunuyor ve evlilik de devam ediyorsa bu hak ve vazife karınındır.” hükmünü içerdiği, bu nedenle somut olayda da taraflar boşandıkları ve kocanın daha sonra da ölmüş olması nedeniyle küçüğün soyadını seçme hakkının annesinde olduğundan annenin eldeki davayı açabileceği ileri sürmüş iseler de, bu görüş, söz konusu maddedeki düzenlemenin ilk defa soy isim alacaklar hakkında uygulanacağı, somut olayda ilk defa soy isim alma halinin bulunmadığı, soy isim değişikliğinin söz konusu olması nedeniyle somut olayda uygulanamayacağı gerekçesiyle kurul çoğunluğu tarafından kabul edilmemiştir.Diğer taraftan her ne kadar Özel Daire bozma ilamında 2525 sayılı Soyadı Kanunu'nun 4. maddesinin ikinci fıkrası hükmüyle “evliliğin feshi veya boşanma hallerinde çocuk anasına tevdi edilmiş olsa bile babanın seçtiği veya seçeceği soyadını alacağı” emredici kuralı getirilmiştir şeklinde ifade edilmiş ise de, söz konusu hüküm Anayasa Mahkemesi'nin 08/12/2011 tarihli E: 2010/119, K;: 2011/165 sayılı kararı ile iptal edilmiş olduğundan bozma ilamındaki bu cümlenin çıkartılması gerekmektedir.Yukarıda açıklanan nedenlerle Yerel Mahkemenin, velayeti kendisine verilen davacı annenin küçüğün soyadının değiştirilmesine ilişkin kararı yerinde değildir.O halde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.sonuçYukarıda belirtilen nedenlerle davalı temsilcisinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında belirtilen “2525 sayılı Soyadı Kanunu'nun 4. maddesinin ikinci fıkrası hükmüyle evliliğin feshi veya boşanma hallerinde çocuk anasına tevdi edilmiş olsa bile babanın seçtiği veya seçeceği soyadını alacağı emredici kuralı getirilmiştir.” cümlesinin çıkartılması sureti ile 6217 Sayılı Kanun'un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanun'un 429. maddesi gereğinceBOZULMASINA,aynı kanunun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.12.2013 gününde oyçokluğu ile karar verildi. Bilmeniz halinde fark yaratacak kararlar HAGB'ye itiraz üzerine hem şekil hem de esastan incelenir Hakkı olmayan yere tecavüz suçundan sanık S.nin, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 154/1, 62 ve 52/2. maddeleri uyarınca 5 ay hapis ve 80,00 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına da İş kazası nedeniyle açılan davada ihtiayati haciz kararı verilebilir mi? DAVA VE KARAR: Davacı, dava sonuçlanıncaya kadar tazminat alacağının teminat altına alınması için davalıya ait taşınmazlar ile trafik siciline kayıtlı araçların kaydına ihtiyati haciz konulmasına karar verilmesini istemiştir. Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde VEKALET ÜCRETİ ALACAĞININ TAHSİLİ Davacı, avukat olduğunu, davalıyı bir icra dosyasında alacaklı vekili olarak ve buna bağlı tasarrufun iptali davasında davacı vekili olarak temsil ettiğini ancak müvekkili olan davalının karşı taraf ile anlaşarak sulh olduğunu, 25/08/2010 tarihli azilname ile kendisini haksız olarak vekaletten azlet Yargıtay Yargıtay Karar Arama Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Arama Yargıtay Ceza Dairesi Kararları Arama Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır ? Yargıtay Daire Bilgileri İle Dosya Sorgulama Yargıtay Yerel Mahkeme Bilgileri İle Dosya Sorgulama Yargıtay Kanunu Yargıtay İş Bölümü Yargıtay Haberleri Karar Arama Yargıtay Kararları Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Yargıtay Ceza Dairesi Kararları BAM Kararları Danıştay Kararları Anayasa Mahkemesi Kararları Uyuşmazlık MAhkemesi Kararları Karar Arama Nasıl Yapılır? Emsal Karar ve Emsal Karar Arama Nedir? Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır? BAM Karar Arama Nasıl Yapılır? Danıştay Karar Arama Nasıl Yapılır? Anayasa Mahkemesi Karar Arama Nasıl Yapılır?