Taraflar arasında görülen menfi tespit davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı ile birleşen dosya davalılarından F.. A.. tarafından temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R ITemyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Davacı vekili, müvekkili ve davalının kömür alım-satımı ile uğraşan esnaf olduklarını, müvekkilinin davalı ile birlikte yakacak odun ihalesine girmek için 22.01.2006 tarihinde anlaştıklarını ve ihaleye girdiklerini, ihalede 41.496,00 TL'lik odun satın aldıklarını, müvekkilinin payına düşen 23.000,00 TL'yi davalı şirket yetkilisi F.. A..'e 16.03.2006 tarihinde makbuz karşılığında ödediğini, ayrıca F.... A..'in Kilis deposuna yaptığı ödemede davacının 20.160,00 TL'yi ödemiş olduğunu el yazısı ile not olarak belirttiğini, davacının bakiye kalan kısım için 4.400,00 TL bedelli senedi davalı şirkete verdiğini, davacıya teslim edilmesi gereken odunların bir kısmının teslim edildiğini, bir kısmının teslim edilmediğini, buna rağmen davalıya teminat olarak verilen senedin icraya konulduğunu, davacının icra takibi nedeniyle 2.750,00 TL ve 2.000,00 TL ödemek zorunda kaldığını, davalıdan alacaklı olanın davacı olduğunu, haksız ve kötüniyetli olarak icra takibi yapıldığını ileri sürerek, Kahramanmaraş 3. İcra Müdürlüğünün 2007/5795 sayılı icra dosya borcundan dolayı, davacının borçlu olmadığının tespiti ile fazladan tahsil edilen paranın istirdadını ve % 40 dan aşağı olmamak üzere davacı lehine icra-inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, tarafların karşılıklı olarak anlaştıklarını ve aralarında 01.01.2008 tarihli protokolü düzenlediklerini belirterek, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile, 9.105,50 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlike davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarfından temyiz edilmiştir.Temyiz incelemesini yapan Yargıtay 13.Hukuk Dairesi'nin 13.04.2011 tarih, 2010/16652 E-2011/5635 K.sayılı İlamı ile; sair temyiz itirazlarının reddi ile birlikte, davalının davacı ile arasındaki adi ortaklık ilişkisi ve sözleşmesine karşı çıkmadığı ancak 01.01.2008 tarihli protokol başlıklı belgeyi sunarak aralarındaki adi ortaklıktan kaynaklanan alacak borç ilişkisinin tasfiye edildiğini savunduğu, hükme dayanak yapılan bilirkişi raporunda davalının dayandığı 01.01.2008 tarihli protokolün değerlendirilmediği, mahkemece, davalının bu yöndeki itirazları ve 01.01.2008 tarihli protokol hükümleri irdelenerek gerektiğinde bilirkişiden bu hususta ek rapor alınarak hasıl olacak sonuca uygun bir karar vermek gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisinin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.Yargıtay Bozma İlamı sonrasında; K.Maraş 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 21.06.2012 tarih, 2011/16 E-2012/260 K. sayılı Birleştirme Kararı ile, işbu dava dosyası K.Maraş 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2011/606 esas sayılı dava dosyası ile birleştirilmiştir.K.Maraş 2.Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 21.06.2012 tarih, 2011/16 E-2012/260 K. sayılı dava dosyasının davacıları A.. ve F.. B.., davalıları F.. ve İ.. A.., dava konusu ticari ilişki nedeniyle alacak talebidir.Birleştirilen K.Maraş 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2011/16 E-2012/260 K sayılı dosyasında davacılar, davalıların baba-oğul olduklarını, kendilerinin de baba-oğul olduklarını, davalılar ile yaptıkları ticari ilişki sonucunda dilekçe ekinde sundukları 5 adet belgeye göre 7.964,00 TL ile 39,76 TL noter ihtarı masrafı olmak üzere toplam 8.003,76 TL alacaklı olduklarını, bu bedelin ödenmediğini, davalılarca ödenmeyen 8.003,76 TL nin 12/12/2006 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacılara ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.Birleştirilen K.Maraş 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2011/16 E-2012/260 K sayılı dosyasında, davalı F.. A.. vekili, müvekkilinin K.Maraş ilinde yüksek ciro ile odun kömür satışı yapan bir kişi olduğunu, bu nedenle müvekkilinin başkasından elden borç alacak bir kişi olmadığını, davacıların da müvekkilinin iş yerine yakın bir yerde odun-kömür satışı için iş yeri açtıklarını ve ihtiyaçlarını sürekli olarak müvekkiline ait iş yerinden yaptıklarını, dava dilekçesi ekinde sulunan belgelerin ise, davacıların müvekkiline ödemiş olduğu paralara ilişkin belgeler olduğunu, davacıların talep ettikleri alacağın zamanaşımına uğradığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece Bozma İlamına uyulmuş, bilirkişiden rapor alınmış ve Asıl dava yönünden; Davacının davasının kabulüne, Davacının K.Maraş 3. İcra Müdürlüğüne ait 2007/5795 E sayılı dosyasında davalı alacaklıya borçlu olmadığının tespitine, 7.355,50 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, Birleştirilen K.Maraş 2. Asliye Hukuk Mahkemesine ait 2011/16 E sayılı dosyası yönünden; Davacıların davasının kısmen kabulü ile, 6.101,76 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Somut olayda; taraflar arasında odun-kömür alım satımına ilişkin adi ortaklık ilişkisi bulunduğu anlaşılmakta olup, davalı şirket, taraflarca imzalanan 01.01.2008 tarihli protokol ile adi ortaklıktan kaynaklanan borç-alacak ilişkisinin tasfiye edildiğini ileri sürmektedir.Her ne kadar mahkemece, bozma ilamına uyularak bilirkişiden rapor alınmış ise de; hükme esas alınan 09.09.2013 ve 18.09.2013 tarihli Bilirkişi Raporlarında, 01.01.2008 tarihli protokolün değerlendirilmediği ve rapor içeriğinin Yargıtay Bozma İlamı içeriğine uygun olmadığı anlaşılmaktadır.04.02.1959 tarih 13/5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında vurgulandığı üzere bozma kararına mahkemece uyulmuş olması taraflardan biri lehine usuli kazanılmış hak meydana getirir. Çünkü, müktesep hakkın tanınması kamu düzeni düşüncesiyle kabul edilmiştir. Mahkemece, Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verildiğine göre, bozma ilamında gösterildiği şekilde işlem yapılarak sonucu dairesinde hüküm kurulmalıdır.Bu nedenle, 01.01.2008 tarihli protokol hükümleri irdelenerek birleşen dava dosyasınındaki talebin de değerlendirilmesini içeren, önceki bilirkişiler dışında oluşturulacak konusunda uzman Bilirkişi Kurulundan rapor alınmalı ve hasıl olacak sonuca göre hüküm kurulması gerekir.Eksik araştırma ve inceleme ile yetersiz rapor doğrultusunda hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 22.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.