İcra Hukuk MahkemesiDAVA TÜRÜ : İstihkakYukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki temyiz eden tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire'ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:K A R A RDavacı vekili, İcra Müdürlüğü’nün 2012/833 Esas sayılı dosyasında borçlu i.'nin borcundan dolayı müvekkili şirkete ait olan ütü ve paket işlemleri yapılmak üzere sevk edilen emtiaların e ait iş yerinde haczedildiğini, mahcuzların ihracat yapılmak üzere 3. şahsa ütü ve paketleme işlemleri için gönderildiğini, menkul malların borçlu şirket ile ilgisinin bulunmadığını iddia ederek davanın kabülüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı alacaklı vekili, borçlu şirket tarafından ibraz edilen sevk irsaliyesinde .." ütü ve paketleme yapılmak üzere ..'e imzasız bir şekilde teslim edildiği belirtilmiş ise de, haczedilen malların çocuk taytı olduğunu, bu nedenle sevk irsaliyesinin mahcuzlara ilişkin olmadığını,davacı şirket ile borçlu şirket arasında gayri resmi bir ortaklığın bulunduğunu, borçlunun ihraç ettiği mallara ilişkin gelen paranın davacıya aktarıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre; Davacı şirket ile borçlu şirketin faaliyet konularının aynı olduğu, yurt dışında bulunan .. adlı firmaya ihracat yaptıkları, borçlu şirketin banka hesaplarındaki kayıtlara göre borçlunun banka hesabına gönderilen paranın davacı şirkete aktarıldığının belirlendiği, borçlu ile davacı şirket arasında organik bağın bulunduğu,davacı tarafından ibraz edilen delillerin mülkiyeti ispata yeterli olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edildikten sonra davalı vekili 02.12.2014 havale tarihli dilekçe ile davayı kabul etmiştir. Ayrıca dosyada bulunan vekaletnamede anılan vekilin davayı kabul yetkisinin bulunduğu görülmüştür.1-HMK'nun 310. maddesine göre davayı kabul, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir. HMK'nun 311. maddesine göre ise kabul, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. Davalı vekili henüz hüküm kesinleşmeden verdiği 02.12.2014 havale tarihli dilekçe ile davayı kabul ettiğini bildirmiştir. O halde kabul beyanı hakkında bir karar verilmesizorunluluğu doğmuştur. Ancak mahkemece, davadan el çekilmesi nedeniyle bu dilekçe üzerine işlem yapılmadığı anlaşılmaktadır. Davayı kabul dilekçesi üzerine Mahkemece işlem ifası için mahkemenin dosyayı yeniden ele almasını ve içine girebilmesini sağlamak gerekmektedir. Öyle ise davanın kabulü dilekçesini aynı zamanda temyiz dilekçesi gibi yorumlamak, Mahkemenin işlem yapabilmesi için kararın bozularak dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek zorunluluğu vardır. Karar kesinleşinceye kadar davanın kabulünün mümkün olduğuna, Mahkemece, bir karar verilip, davadan el çekildikten sonra davalı vekili tarafından davanın kabul edildiğine ve bu aşamada kabul hakkında karar verme yetkisi yerel mahkemeye ait bulunduğuna, göre; davalı vekilinin davayı kabul beyanı hakkında bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmektedir.Yukarıda açıklanan nedenlerle, hükmün İİK'nun 366. ve 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve İİK'nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 24,30 TL peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 27.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.