Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1690 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 21903 - Esas Yıl 2013





İcra Hukuk MahkemesiDAVA TÜRÜ : İstihkakYukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki temyiz eden tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire'ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:K A R A RDavacı vekili, ...’nün 2012/837 Esas sayılı dosyasından borçlu...aleyhine yapılan takiple ilgili müvekkili şirkete ait olan ve kesim yapılmak üzere borçlu şirkete sevk edilen kumaşlar üzerine haciz konulduğunu, müvekkili tarafından satın alınan mahcuzların borçluya fason kesim yapılmak üzere sevk irsaliyesi ile teslim edildiğini iddia ederek davanın kabulü ile menkuller üzerindeki haczin kaldırılmasını talep ve dava etmiştir.Davalı alacaklı vekili, mahcuzların borçlu şirketin merkezinde bulunan ve icra dosyasında hacizli olan ... plakalı aracın içerisinde haczedildiğini, borçlunun dış ticaret şirketi olup ağırlıklı olarak..'nde bulunan . .. firmasına üretim yaptığını, araç içerisinde bulunan kumaşlarla ilgili gerçeğe aykırı ve imzasız sevk irsaliyesi düzenlenerek haczinin önlenmeye çalışıldığını, davacı şirket ile borçlu şirket arasında gayri resmi bir ortaklık olduğunu, borçlu şirketin hesabına gelen paraların davacı şirketin hesabına aktarıldığını, alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla işlemler yapıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre; Davacı şirket ile borçlu şirketin yurt dışında bulunan ... adlı firmaya ihracat yaptıkları, borçlu şirketin banka hesaplarındaki kayıtlara göre borçlunun banka hesabına gönderilen paranın davacı şirkete aktarıldığının belirlendiği, borçlu ile davacı şirket arasında organik bağın bulunduğu, davacı tarafından ibraz edilen delillerin mülkiyeti ispata yeterli olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edildikten sonra davalı vekili 02.12.2014 havale tarihli dilekçe ile davayı kabul etmiştir. Ayrıca dosyada bulunan vekaletnamede anılan vekilin davayı kabul yetkisinin bulunduğu görülmüştür.HMK'nun 310. maddesine göre davayı kabul, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir. HMK'nun 311. maddesine göre ise kabul, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. Davalı vekili henüz hüküm kesinleşmeden verdiği 02.12.2014 havale tarihli dilekçe ile davayı kabul ettiğini bildirmiştir. O halde kabul beyanı hakkında bir karar verilmesi zorunluluğu doğmuştur. Ancak mahkemece, davadan el çekilmesi nedeniyle bu dilekçe üzerine işlem yapılmadığı anlaşılmaktadır. Davayı kabul dilekçesi üzerine Mahkemece işlem ifası için mahkemenin dosyayı yeniden ele almasını sağlamak gerekmektedir. Öyle ise davanın kabulü dilekçesini aynı zamanda temyiz dilekçesi gibi yorumlamak, Mahkemenin işlem yapabilmesi için kararın bozularak dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek zorunluğu vardır. Karar kesinleşinceye kadar davanın kabulü mümkün olduğuna, mahkemece, bir karar verilip, davadan el çekildikten sonra davalı vekili tarafından dava kabul edildiğine ve bu aşamada kabul hakkında karar verme yetkisi yerel mahkemeye ait bulunduğuna, göre; davalı vekilinin davayı kabul beyanı hakkında bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.Yukarıda açıklanan nedenlerle, hükmün İİK'nun 366. ve 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve İİK'nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 24,30 TL peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 27.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.