Taraflar arasında görülen yoksulluk nafakasının kaldırılması davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.Yoksulluk nafakasının kaldırılmasına ilişkin Yargıtay kararları Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Davada; nafaka alacaklısı kadının çalışmaya başladığı gerekçesi ile, aylık 500,00 TL olarak ödenmekte olan yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verilmesi talep ve dava edilmiştir. Mahkemece; davalının, boşanmadan sonra Diyarbakır'a geldiği ve burada çalışmaya devam ettiği, davalının İstanbul'dan Diyarbakır'a geldikten sonra ailesi ile birlikte yaşamaya başladığı, dolayısıyla giderlerinde düşüş olduğu, aldığı maaş miktarı itibarı ile de yoksulluk sınırının üstünde kaldığı; her ne kadar taraflar boşanırken davalı çalışıyor ise de, davalı için kararlaştırılan nafakanın boşanmadan sonra İstanbul'da kalacağı, İstanbul'un yaşam koşullarının daha ağır olması nedeni ile kararlaştırıldığı; ancak, boşanmadan sonra davalının Diyarbakır'a gelerek ailesi ile birlikte yaşamaya başladığı, yoksulluk halinin sona erdiği; davalının işinden ayrılmış ise de nafakanın kaldırılmasına dair iş bu dava açıldıktan sonra davalının kendi isteği ile işten ayrılması nedeni ile yoksulluğuna kendisinin sebebiyet verdiği kanaati ile, davanın kabulüne karar verilmiştir. Dava, yoksulluk durumunun ortadan kalktığı gerekçesi ile açılmış nafakanın kaldırılması istemine ilişkindir. Dosya kapsamı bilgi ve belgelerden; tarafların 2011 yılında anlaşmalı olarak boşandıkları, boşanma sırasında davacı kocanın kadına aylık 500,00 TL yoksulluk nafakası ödemeyi kabul ettiği; davalının boşanmadan sonra İstanbul'dan Diyarbakır'a taşındığı, boşanmadan önce İstanbul'da yaptığı işi Diyarbakır'da da yapmaya devam ettiği, ailesinin yanında yaşamaya başladığı; yargılama sırasında asgari ücretle çalıştığı işyerinden ayrıldığı anlaşılmaktadır. Türk Medeni Kanunun 176/3 maddesi gereğince; irat biçiminde ödenmesine karar verilen nafaka, yoksulluğun ortadan kalkması halinde mahkeme kararıyla kaldırılabilir. Anılan maddede yoksulluğun hukuksal kavramı tanımlanmamış ise de; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 07.10.1998 tarih ve 2-656-688 sayılı kararında; yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların yoksul kabul edilebileceği belirtilmiştir. Hukuk Genel Kurulunun 28.02.2007 tarih ve 2007/3-84 E.- 95 K. sayılı ilamında ise; “Asgari ücret seviyesinde gelirinin bulunması” yoksulluğu ortadan kaldıracak bir olgu olarak kabul edilmemiştir. Diğer taraftan, Türk Medeni Kanunun 176/4 maddesinde; tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyet gerektirdiği hallerde iradın azaltılmasına karar verilebileceği düzenlenmiştir. Kanunun bu hükmü gözetildiğinde; nafaka miktarının değiştirilmesi ya da kaldırılması isteklerinin, gelişip değişen şartlar ve hakkaniyet çerçevesinde değerlendirilmesi icap eder. Buna göre; nafaka, anlaşmalı boşanma sonucu belirlense dahi; nafaka borçlusunun gelir ve mal varlığında, sonraki zamanlarda elinde olmayan çeşitli sebeplerle gerçek ve önemli ölçüde azalma olup, nafakanın ödenmesinin çekilmez bir hal aldığı durumlarda; nafaka hakkaniyete uygun bir miktarda indirilebilir. Somut olayda; davacı, gelirinde bir azalma sebebine dayanmadığı gibi davalının gelirinde de bir artış iddiasına dayanmamış, davalı kadının masraflarının azaldığı gerekçesi ile nafakanın kaldırılması isteminde bulunmuştur. Davalının boşanma davası sırasında aylık asgari ücretle çalıştığı, tarafların İstanbul ilinde yaşaması nedeniyle davacının aylık nafaka miktarının 500,00 TL'ye rıza gösterdiği, boşanma kararının kesinleşmesinden sonra davalı kadının İstanbul ilinden Diyarbakır iline taşındığı ve asgari ücretle çalışmaya devam ettiği anlaşılmıştır. Kendisine aylık 500,00 TL yoksulluk nafakası bağlanan davalının geçinmesi günümüz ekonomik koşullarında mümkün olmadığına göre, işe girip çalışması zorunludur. Yargıtay'ın yerleşik uygulamalarına göre asgari ücretin yoksulluğu ortadan kaldırmadığı ilke olarak kabul edilmiştir. ( HGK'nun 01.05.2002 gün 2-397 E. 339 K. sayılı kararında olduğu gibi ). Öte yandan; davalının çalışmaya başladığı iş, her an için sona erdirilebilecek bir iş olup, sabit ve güvenceli bir iş değildir. Geçici işlerde çalışmak yoksulluk nafakasının kaldırılmasını gerektirmez. Bu nedenle, davalının geliri yoksulluğu ortadan kaldırmayıp, bu durumun sadece nafakanın tayininde nazara alınacağı hususu gözetilmeksizin; davanın tümden kabulüne karar verilerek nafakanın kaldırılması doğru görülmemiştir. Mahkemece yapılacak iş; nafaka alacaklısı kadının düzenli gelir getiren bir işinin bulunmadığı hususu gözönünde bulundurularak, davacının nafakanın kaldırılmasına yönelik istemi reddedilip; TMK'nın 4. maddesinde düzenlenen hakkaniyet ilkesi nazara alınmak suretiyle, nafakanın indirilmesi şartlarının oluşup oluşmadığı tartışılarak hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 18.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.