Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 16812 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 1720 - Esas Yıl 2013





Dosya incelenerek gereği düşünüldü;Sanığın yokluğunda verilen mahkumiyet hükmünün doğrudan 7201 Sayılı Tebligat Kanun'un 35 maddesine göre tebliğe çıkarılmak suretiyle usulsüz olarak yapıldığının anlaşılması karşısında sanığın temyiz isteminin öğrenme üzerine ve süresinde olduğu kabul edilerek yapılan temyiz istemi ile ilgili olarak ;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli,olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi,kullanılan hilenin şekli,kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Sanığın yanında yaş küçüklüğü nedeni ile ayırma kararı verilen S. M.ile birlikte battaniye satmak üzere müşteki S.. Ç..’in eltisi olup bitişik evde oturan N.. Ç..’in evine geldiği, müşteki Songül’e laf arasında üzerinde büyü olduğunu, büyüyü bozmak için ziynet eşyası getirmesi gerektiğini söylediği, bunun üzerine müşteki Songül’ün evinden 1 adet 1,5 m uzunluğundaki altın zincir,1 adet yonca yaprağı şeklinde bulunan kolye ucu,20-25 gr ağırlığında 6 adet bilezik ile 6 adet muhtelif yüzüğü bohçaya koyarak getirdiği, sanığın bu bohçayı bir odaya koydurup kapıyı kilitlettikten sonra anahtarı aldığı, akabinde müşteki ve tanık Nejla'yı ev dışına büyü bozma işlemi için taş toplamaya gönderdikten sonra odaya konulan bohça içindeki ziynet eşyasını alarak Satı’yla beraber dışarıda kendilerini bekleyen otomobille olay yerinden ayrıldığı iddia edilen olayda; eylemin temas ettiği, 5237 sayılı TCK'nın 158/1-a maddesinde düzenlenen “Dini inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle” nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturup oluşturmayacağına ilişkin delilleri takdir ve tartışmanın üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesi'ne ait olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken duruşmaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması,Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafii ve sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesine istinaden uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, CMUK'nın 326/son maddesi uyarınca ceza miktarı bakımından kazanılmış hakkın gözetilmesine, 21.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.