Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 16778 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 8121 - Esas Yıl 2014





Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R ITemyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Davacı vekili dilekçesinde; müvekkili ile davalı H.. T.. arasında 21/05/2008 tarihinde gayrimenkul satış sözleşmesi yapıldığını, 1237 ada 52 parselde kayıtlı taşınmazın davalı hissesine tekabül eden kısmının 26.000,00 TL karşılığında alındığı ve bedelin müvekkili tarafından (satıcı) davalıya şahitler huzurunda peşin ödendiğini, davalı ile imzalanan gayrimenkul satış sözleşmesi hükümlerinin yerine getirilmediğini ileri sürerek, tarafından ödenen 26.000,00 TL'nin, sözleşme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.Davalı H.. T.. cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmazın 55 m2'sine bina yaptırdığını, 21.05.2008 tarihinde 26.000 TL karşılığında davacı tarafa sattığını, belediye tarafından hisseli satışlara izin verilmediği için tapu devrinin yapılamadığını, davacının bu süre zarfında dava konusu taşınmazda fiilen oturduğunu, elektrik ve su aboneliğini yaptırdığını, bu durumda sebepsiz zenginleşmeden sözedilemeyeceğini; tapu devrini yasal izinler olduğu sürece her zaman yapmaya hazır olduğunu; davanın açılmasına sebebiyet vermediğini, aksi kanat olması halinde "sözleşme tarihinden bu yana taşınmazın bugüne kadar ki kira bedelinin yasal faizi ile birlikte ödenmesi ve taşınmazın boşaltılmasını" gerektiğini savunmuştur.Diğer davalı E.. T.. cevap vermemiştir.Mahkemece; davacı ile davalılar arasında gayrimenkul satış sözleşmesi imzalandığı, 26.000,00 TL'nin davalılara ödendiği, sözleşme yapıldığı tarihten itibaren davacının burada oturmaya başladığı, fiili imkansızlık nedeniyle davalıların tapuyu devremedikleri, ancak aldırılan bilirkişi raporlarına göre, davacının bu yerdeki kullanım süresi ve ecrimisil bedeli hesaplandığında davacıya ödenecek herhangi bir meblağın bulunmadığı gerekçesiyle açılan davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Temyize konu uyuşmazlık; taraflar arasında haricen yapılan (tapu memuru huzurunda yapılmayan) satış sözleşmesi gereğince ödenen 26.000,00 TL'nin sözleşme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili istemine ilişkindir.Bir davada ileri sürülen maddi olguların hukuki nitelendirilmesini yapmak, uygulanacak yasa maddesini bulmak ve uygulamak hakimin doğrudan görevidir. (HMK 33, HUMK 76.md) Davacı tarafından, 21.05.2008 tarihli harici satış sözleşmesine dayanarak ödediği 26.000,00 TL'nin sözleşme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile tahsiline karar verilmesini talep etmiş ise de; bu talebin, ödediği 26.000 TL de denkleştirici adalet kuralı gereğince uyarlanması yapılarak iadesinin kabulü gerekir.Diğer taraftan, davalı ile davacı arasında düzenlenen 21.05.2008 tarihli sözleşme haricen düzenlenmiştir. TMK 706, TBK 237 (BK 213.md.), TK 26 ve Noterlik Kanununun 60 ve 89. maddeleri gereğince gayrimenkul mülkiyetinin nakline ilişkin sözleşmeler resmi şekilde yapılmadıkça geçersiz olup, hukuken alıcıya her hangi bir hak bahşetmez. Bu nedenle, taraflar arasında düzenlenen harici satış sözleşmesi mülkiyetin nakli bakımından geçersiz olup, taraflar aldıklarını sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre geri isteyebilirler.Geçerli bir sebebe dayanmaksızın bir kişinin mal varlığından diğerinin mal varlığına kayan değerin eksiksiz iadesi denkleştirici adalet düşüncesine dayanır. Denkleştirici adalet ilkesi ise, haklı bir sebep olmaksızın başkasının mal varlığından istifa ederek kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği bu kazanımı geri verme zorunda olduğu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğü bulunduğunu ifade eder. Belli bir miktar paranın verildiği tarihteki alım gücü ile aynı miktar paranın aradan geçen zamana ve enflasyon oranlarına bağlı olarak iade günündeki alım gücünün farklı ve az olduğu da bir gerçektir.Hukuken geçersiz sözleşmeler, sebepsiz zenginleşme kurulları uyarınca tasfiye edilirken, denkleştirici adalet kuralı hiçbir zaman gözardı edilmemelidir. Bu husus hakkaniyetin ve adaletin bir gereğidir. Bu bakımdan iade kararı verilirken, satış sedeli olarak verilen paranın alım gücünün ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde iadeye karar verilmesi gerekmektedir. Aksi halde ise kısmi iade durumu oluşacak, iade dışındaki zenginleşme iade borçlusu yedinde haksız zenginleşme olarak kalacak ve iade borçlularının iade direnmelerine neden olacaktır.Geçersiz sözleşmeye göre bir bedel ödenmiş ise, 10.07.1940 tarih ve 1939/2 E.,1940/77 K. Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre, taraflar satışın kanıtlanması durumunda verdiklerini sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca isteyebilirler. Satış bedelini geri vermeyen taraf taşınmaz malın kendisine verilmesi için karşı tarafı zorlayamaz verdiği bedel kendisine geri verilmeyen taraf ödediği bedel geri verilinceye kadar yararlandığı ürünleri ödemek ve ecrimisil vermekle yükümlü değildir. Bu bağlamda, verilen satış bedeline alıcı faiz, taşınmazın kullanılmasından dolayı da satıcı ecrimisil veya kira bedeli isteyemez.Hal böyle olunca; mahkemece (21.05.2008 tarihli harici satış sözleşmesine istinaden ödenen 26.000,00 TL'nin tahsili talep edilmişse de) ödenen satış bedelinin (26.000 TL'nin) ödeme tarinden itibaren çeşitli ekonomik etkenler nedeniyle azalan alım gücünün TEFE-TÜFE artış oranları, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar, faiz ve benzeri ekonomik göstergelerin ortalamaları alınmak suretiyle ulaşacağı alım gücünün, yukarıda açıklanan ilke ve esaslar çerçevesinde uzman bir bilirkişiden denetime elverişli rapor alınmak suretiyle belirlenecek miktara hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 18.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.