Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 16733 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 12870 - Esas Yıl 2014





Davacı M.. A.. vekili Avukat İ.Ü. tarafından, davalı R.. E.. aleyhine 26/03/2014 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın aktif dava ehliyeti yokluğundan reddine dair verilen 17/06/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.Davacı, dava dilekçesinde, davalı başbakanın 17 Aralık 2013'te yapılan yolsuzluk ve rüşvet operasyonundan bu yana kamuoyunda Hizmet Hareketi olarak tanınan camiaya yönelik ''paralel devlet, karanlık bir örgüt, inlerine gireceğiz, takiyyeci, haşhaşiler, kokuşmuş, çürümüş, gizli bir örgüt, sinsi virüs" gibi hakaret sözleri sarf ettiğini, insanlığın huzur ve mutluluğu için çok önemli vazifeler ifa eden camiaya yıllardır kendisinin destek olduğunu, güçlü bir aidiyet hissi taşıdığını, bir kısmına kendisinin de katıldığı hizmetlerin, terör örgütü olan haşhaşilerin faaliyetine benzetilmesinin kendisine derin acı verdiğini, insanların gönüllülük esasına dayanarak yaptığı yardımların, sülüğün kan emmesinden daha aşağılık olarak nitelendirilmesinin çok ağrına gittiğini, camiaya mensup insanların inlerde yaşayan hayvanlara benzetilmesinin kendisini can evinden vurduğunu, davalı başbakanın ağzına gelen her hakareti söyleyip, belli bir kitleyi kin ve nefretin boy hedefi haline getirdiğini, yapılan hakaret ve iftiraları bir kısım insanların ciddiye aldığını, kendisine karşı tutum ve davranışlarının değiştiğini, belli bir gazete aboneliği ve dernek yardımından dolayı kendisine suçlu gözüyle baktıklarını belirterek, duyduğu elem ve dışlanmışlık halinden dolayı manevi tazminat isteminde bulunmuştur.Davalı vekili, cevap dilekçesinde, davalının sözlerinin davacının şahsına, kişiliğine yönelik olmadığından ve yansıma yoluyla kişilik haklarının zarar görmesinin mümkün bulunmaması nedeniyle davacının aktif husumet ehliyetinin bulunmadığını ve ayrıca dava konusu sözlerin eleştiri sınırları içinde kaldığını savunarak davanın reddini istemiştir.Mahkemece, davalının konuşmalarında davacının adının geçmediği, davacının cemaat adlı yapıya hukuken ve yasal olarak bağlılığını gösteren bir bilgi ve belgeyi dosyaya sunmadığı, bu nedenle davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığı, bunun dava şartı olduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.Dava, kişilik haklarına saldırı nedenine dayanmaktadır. Hukukumuzda kişilik haklarının tanımı yapılmamış ve bu hakkın hangi değerleri kapsadığı da açıklanmamıştır. Böylece kişilik haklarının nelerden ibaret olduğunun belirlenmesi ve sınırının çizilmesi uygulamaya bırakılmıştır. Gerek öğretide gerekse yargısal kararlarda kişisel değerlerin; fiziki, duygusal ve sosyal kişilik değerleri olarak belirlendiği, kişinin toplum içindeki mesleği, kimliği, şeref ve haysiyeti, özgürlüğü, ırk, din ve vatandaşlık gibi bağları kapsadığı kabul edilmektedir.Gerek Dairemiz, gerek Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, gerekse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında bir topluluğa veya sosyal gruba karşı yapılan hakaretlerde, o topluluğu ve sosyal gurubu oluşturan fertlerin aktif dava ehliyetlerinin var olduğu kabul edilmektedir:"davalının...yazısında, açıkça AK Parti'ye oy verenleri ''aptal'' olmakla itham ettiğini,...Bakan, Genel Başkan Yardımcısı, Milletvekili sıfatları ile mensup oldukları Ak Parti'ye oy veren müvekkilerinin...kişilik haklarına saldırı oluşturduğunu ileri sürerek manevi tazminat istemişlerdir....davalı tarafından sarf edilen sözler eleştiri sınırını aşmış, davacıların kişilik haklarına saldırı oluşturmuştur...'' (Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin 08.11.2012 gün ve 2011/14259 Esas, 2012/16468 Karar sayılı kararı)"Davacı, iktidar partisi milletvekili olduğunu, üyesi bulunduğu partinin Anayasa değişikliği önerisini meclise sunduğunu...halkı evet oyu kullanmaya davet eden çalışmalar yaptığını...davalının kendisi gibi ''evet'' oyu kullanan kesimi gaflet, dalalet, hıyanet ve cahillikle itham ettiğini ve böylece kişilik hakkına saldırıldığını belirterek manevi tazminat istemiştir....davacının, Anayasa değişikliğinin halk oylamasına sunulması teklifini meclise sunan, bu teklifin ve halkın halk oylaması sırasında ''evet'' oyu vermesi için çalışmalar yapan...iktidar partisinin milletvekili olduğu anlaşılmaktadır. Davalının konuşmalarında davacının yer almadığını iddia etmek davacının üyesi olduğu partinin eylemleri ve davacının sıfatı ile bağdaşmaz. Şu durumda sözlerinin…davacıya matuf olduğu gözetilerek işin esasına girmek gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddi usul ve yasaya aykırı olduğundan kararın bozulması gerekmiştir." (Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin 12.02.2013 gün ve 2012/6874 Esas, 2013/2165 Karar sayılı kararı)"...Davalı tarafından söylendiği iddia edilen sözlerin, davacıların vatandaşlık bağı ile bağlı bulundukları Türk milletine yönelik olması durumunda davacıların aktif dava ehliyetinin bulunduğunun kabulü gerekir....Bu durumda davacıların aktif dava ehliyetinin varlığının kabulü ile davanın esasının incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir..." ( Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin 28.07.2006 gün ve 2006/53 Esas, 2007/15816 Karar sayılı kararı ve Yargıtay HGK'nun 13.05.2009 gün ve 2009/4-120 Esas, 2009/193 Karar sayılı kararı)"Başvuran Roman kökenli olduğu için, kitap ve sözlükte yar alan ırkçı ifadelerin kendisini manevi zarara uğrattığını ve bunun sonucunda mağdur olarak değerlendirilmesi gerektiğini iddia etmiştir.... Yunan H.M., ırka dayalı ayırımcı genel ifadelerle hedef alındığı iddia edilen bir etnik grubun herhangi bir üyesinin, bu ifadelerin o grubun tüm üyeleri için önyargı oluşturması sebebiyle, mağdur statüsünde olduğunu ifade etmiştir....Mevcut başvurularda Roman/Çingene kökenli başvuran, söz konusu kitap ve sözlükte kullanılan dilden rahatsız olmuştur. Kitabın yazarı ya da sözlüğün yayıncısı tarafından doğrudan kişisel olarak hedef alınmasa bile, Medeni Kanun'un 24 ve 25. maddeleri kapsamında, ulusal mahkemelerde tazminat davası açabilirdi...Özetle AİHM, mevcut başvurularda, başvuranın AİHS'nin 34. maddesi uyarınca mağdur statüsü bulunduğu kanısına varır..." (AİHM, Aksu - Türkiye davası, Başvuru No: 4149/04 ve 41029/04)Davaya konu olayda, davacı sosyal bir grup olan ''Cemaat'' olarak adlandırılan sivil toplum birlikteliğinin üyesi olduğunu iddia ettiğine göre bu iddiasını ispatlaması halinde aktif dava ehliyetinin var olduğunun kabulü gerekir. Davacının bu konudaki delilleri toplanmadan karar verilmiş olması doğru değildir.Öte yandan, aktif dava ehliyeti taraf ehliyeti veya dava ehliyeti olmayıp taraf sıfatı olduğundan dava şartı değildir. Taraf ehliyeti, HMK'nun 50. maddesinde şöyle tanımlanmıştır: ''Medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan, davada taraf ehliyetine de sahiptir.'' Dava ehliyeti ise, HMK'nun 51. maddesinde şu biçimde tarif edilmiştir: ''Dava ehliyeti, medeni hakları kullanma ehliyetine göre belirlenir.'' Oysa aktif dava ehliyeti (taraf sıfatı) ise somut herhangi bir olayda dava hakkı olmasını ifade eder: Ve taraf sıfatı dava şartı olarak düzenlenmediğinden ön inceleme aşamasında dikkate alınamaz.Şu durumda, mahkemece yapılacak iş, ön inceleme duruşması yapılıp taraf delilleri toplanarak tahkikat duruşması yapıldıktan sonra varılacak sonuca göre karar vermektir. Bu yön gözetilmeden eksik inceleme ile karar verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 08/12/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.