Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 16576 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 15802 - Esas Yıl 2013
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde taraflardan gelen olmadığından incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.KARARDavacı, eski eşi olan davalıya 16.03.2004 tarihli “ İ. Bankası T.A.Ş Mevduat ödemelerine ilişkin özel vekaletname verdiğini ” davalının bu vekaletname ile T.C Z. Bankası Uşak şubesinden 23.03.2004 tarihinde 10.000,00 TL, 19.01.2005 tarihinde 11.483,71 TL ve 26.07.2005 tarihinde de 7.654,21 TL olmak üzere toplamda 29.137,92 TL çektiğini, çekilen bu paraların kendisine verilmediğini ileri sürerek, 29.137,92 TL’nin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı, zamanaşımı def’inde bulunmuş ve davanın reddini dilemiştir.Mahkemece, davanın alacak davası olup, katkı payı alacağı ile bir ilgisi bulunmadığını, taraflar arasındaki boşanma kararının 11.07.2008 tarihinde kesinleştiği, bu davanın ise 14.07.2009 tarihinde bir yıllık zamanaşımı süresi geçirildikten sonra açıldığı için TMK. nun 178. maddesi gereğince davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.Davacının, davalıya 16.03.2004 tarihli vekalename verdiği ve bu vekalet ile de en son olarak 26.07.2005 tarihinde de 7.654,21 TL'nin davalı tarafından bankadan çekildiği hususu ihtilafsızdır. Mahkemece olay TMK. nun 178.maddesinde belirtilen, " evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar" hükümleri kapsamında değerlendirilerek 1 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğundan bahisle dava reddedilmiş ise de, davacı ile davalı arasında vekalet ilişkisinin bulunduğunda duraksama bulunmamalıdır. Vekalet sözleşmesinin en önemli unsurları arasında vekilin talimata uygun hareket etme borcu, özen borcu ve hesap verme borcu gelmektedir. Vekalet sözleşmesinde vekilin hesap verme borcu, vekalet sözleşmesinin kurulmasıyla birlikte doğup işin vekil tarafından yürütülmesi sırasında ve sona ermesinde de devam etmektedir. BK’nun 392.maddesi hükmü gereğince vekil, talep üzerine yaptığı işin hesabını vermeye ve müvekkili nam ve hesabına edindiği her şeyi iade etmeye, iade edinceye kadar da almış olduğu şeyleri saklamaya zorunludur.Bu nedenle de vekilin aldıklarını geri verme borcunda zamanaşımı, vekilin hesap vermesi ile işlemeye başlar. Öte yandan dava açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanununun 126.maddesi uyarınca vekalet sözleşmelerinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda 5 yıllık zamanaşımı öngörülmüştür.Somut olayda, davalı tarafından en son olarak 26.07.2005 tarihinde 7.654,21 TL'nin davalı tarafından bankadan çekildiği sabit olduğuna göre dava konusu olayda zamanaşımının, söz konusu işlem tarihi olan 26.07.2005 tarihinden itibaren başladığının kabulü gerekir. O halde dava tarihi itibariyle alacağın zamanaşımına uğraması söz konusu olmadığından, mahkemece işin esası incelenip, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.SONUÇ:Yukarda açıklanan nedenlerle, temyiz edilen hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan 24.30 TL. temyiz harcının istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28.5.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.