MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİLTaraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabul, kısmen reddine ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 12.01.2016 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat .... ile temyiz edilen vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Davacı, davalı ile ortak mirasbırakanları ...'in mirasçılardan mal kaçırmak amacı ile ve muvazaalı olarak dava konusu 290, 1044, 1183, 2162, 2759, 3558 ve 4031 parsel sayılı taşınmazlardaki paylarını kadastro tespiti sırasında haricen satmış gibi göstererek davalı oğlu ... adına tescilini sağladığını, davalının satış tarihinde yaşının küçük olup, tasarruf ehliyeti bulunmadığını ileri sürerek muvazaa nedeniyle iptal ve tescil isteminde bulunmuştur.Davalı, iddiaların doğru olmadığını, mirasbırakanı ile arasında satış sözleşmesi yapılmadığını, taşınmazları kadastro tespiti ile edindiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.Davanın hak düşürücü süreden reddine dair karar Dairece; “... muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davaların herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye bağlı olmaksızın her zaman açılabileceği kuralının istisnası miras bırakanın kadastro tespitinden önce ölmesi halidir. Zira, Türk Medeni Kanununun 599.maddesi hükmü uyarınca ölüm ile mirasçılar tereke üzerinde hak sahibi olurlar. Ölümün kadastro tespitinden önce gerçekleşmesi halinde mirasçılar tarafından açılacak davanın kadastro tespitinin kesinleşmesi tarihinden itibaren 3402 Sayılı Yasanın 12/3.maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süre içinde açılması zorunludur. Aksi halde, davanın hak düşürücü süre geçtiğinden reddi gerekir.O halde, miras bırakanın ölüm tarihi gözetildiğinde, mahkemece tarafların iddiaları ve savunmaları doğrultusunda delilleri toplanarak gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, soruşturmanın tamamlanması hasıl olacak sonuca göre işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve yasal olmayan gerekçelerle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olmasının doğru olmadığı ...” gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda davalının kadastro tespiti ile edindiği paylar yönünden muvazaa iddiasının kanıtlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne, 1994 yılında satış suretiyle temellük ettiği paylar bakımından davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu 290, 1044, 1183, 2162, 2759, 3558 ve 4031 sayılı parsellerin eski tapu kayıtlarına istinaden ... oğlu İbrahim, karısı ..., kızı ... ve kayınvalidesi ...'ya ait iken İbrahim ve Hanife'nin ölümü ile aralarında muris ...'in de bulunduğu mirasçıların kaldığı ve ...'in dava dışı bir kısım mirasçılarla birlikte taşınmazlardaki paylarını 1960 yılında adiyen ve haricen davalı ...'a sattıkları belirtilerek davalı ... ve dava dışı kişiler adına kadastroca tespit edildiği, mirasbırakan Hüseyin'in 20.12.1985 tarihinde öldüğü ve geriye davacı kızı ... ile davalı oğlu ... ve dava dışı oğlu ...'in kaldıkları anlaşılmaktadır.Hemen belirtilmelidir ki, 1.4.1974 tarih ve ½ sayılı İçtihadı Birleştirme kararında muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak “bir kimsenin; mirasçısını miras hakkından yoksun etmek amacıyla, gerçekte bağışlamak istediği tapu sicillinde kayıtlı taşınmaz malı hakkında tapu sicil memuru önünde iradesini satış doğrultusunda açıklamış olduğunun gerçekleşmiş bulunması hâlinde saklı pay sahibi olsun ya da olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılarının, görünürdeki satış sözleşmesinin Borçlar Kanunu`nun 18. maddesine dayanarak muvazaalı olduğunu ve gizli bağış sözleşmesinin de şekil koşulundan yoksun bulunduğunu ileri sürerek”açabileceği belirtilmiştir.Somut olayda, kadastro tespitine dayanak teşkil eden tapu kaydında murisin herhangi bir satış işlemi bulunmamaktadır. Sadece kadastro tespitinde mirasbırakan Hüseyin'in taşınmazlardaki payını, diğer birkısım paydaşlarla birlikte davalı ...'a sattığı belirtilerek davalı ve dava dışı kişiler adına tespit yapılmıştır. Bu durumda muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak değil, tapulama tespitinin yanlış yapıldığından bahisle iptal ve tescil davası açılması olanaklıdır, ancak bu istekle açılan bir dava olmadığı gibi eldeki davada bu hâli ile 1.4.1974 tarih ve ½ sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanabilme yeri de yoktur.Hâl böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.Davalının temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile yerel mahkeme kararının (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) açıklanan nedenlerden ötürü 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25.12.2015 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.350.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, 12.01.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.