MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİ VE ECRİMİSİLTaraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece, elatmanın önlenmesi talebinin kabulüne, ecrimisil isteminin ise kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar taraflarca yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 12.01.2016 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı ... Başkanı ... ve vekili Avukat ..., Avukat ... ile diğer temyiz eden davalı ... vekili Avukat ..., Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz eden davalı ... vekili Avukat gelmedi yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.Davacı vakıf vekili, çekişme konusu 131 ada 1 parsel sayılı taşınmazın 08.02.2000 tarihinde Hazine ile yapılan trampa sonucu temellük edildiğini ve taşınmazın iki yıl süre ile davalı ... tarafından kullanılacağı yönünde tapu kaydına şerh konulduğunu, anılan süre 08.02.2002 tarihinde sona ermesine rağmen davalılar tarafından taşınmazın şantiye yeri olarak kullanılmasına devam edildiğini ve kendilerine bedel de ödenmediğini, davalılara gönderilen ihtarname ile tahliye istendiği halde bir sonuç alınamadığını ileri sürerek haksız müdahalenin önlenmesine ve şimdilik 60.000 TL ecrimisile karar verilmesini istemiş, aşamada bilirkişi raporu doğrultusunda ecrimisil isteğini 181.779,56 TL olarak ıslah etmiştir.Davalı şirket vekili, davanın zamanaşımı dolduktan sonra açıldığını, bu nedenle reddi gerektiğini, davalı ...'nin .... ovaları sulaması için açtığı ihalenin davalı şirket tarafından kazanıldığını ve 21.12.1992 tarihinde yapım sözleşmesi imzalandığını, 01.04.1993 tarihinde fiilen işe başlandığını, iş sahibi ...'nin işin yapılması için gerekli şantiye alanını temin edip kendilerine teslim zorunluluğunda olduğunu, davacının iddia ettiği gibi tarmpa işleminin tarafı olmadıklarını ve diğer davalı ... tarafından şantiyenin kaldırılması ya da başka bir yere nakli için talimat verilmediğini, kendilerine husumetin yöneltilemeyeceğini davalı ... vekili, davaya idari yargıda bakılabileceğini dava bir yıllık sürede açılmadığından zamanaşımı süresinin geçmiş olduğunu, dava konusu taşınmazın davacıya sekiz yıllık ilköğretim okulu ve öğrenci yurdu yapılması şartıyla devredildiğini, taşınmaz taraflarından kullanılmamış olsaydı bile maddi kazanç sağlanamayacağını, ayrıca iki yıllık kullanımının kendilerine bırakıldığını, bu süre sonunda davacı tarafça itirazda bulunulmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, haksız kullanımın keşfen belirlendiği gerekçesiyle elatmanın önlenmesi isteğinin kabulüne, ecrimisil isteminin ise kısmen kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, davacı vakıfın kayden paydaş olduğu dava konusu 131 ada 1 parsel sayılı taşınmazın geldisi olan 1051 sayılı parseli 08.02.2000 tarihli trampa suretiyle temellük ettiği ve tapu kaydının beyanlar hanesinde “8 yıllık ilköğretim okulu ve öğrenci yurdu olarak kullanılacaktır. Başka amaçla kullanılması halinde değiştirme işlemi hükümsüz olacaktır” ve “ 2 yıl süre ile ... tarafından kullanılacaktır” şerhinin bulunduğu anlaşılmaktadır.Hemen belirtilmelidir ki, 08.02.2000 tarihli trampa işlemi ile dava konusu 131 ada 1 sayılı (geldisi 1051 sayılı) parselin iki yıl süre ile davalı ... tarafından kullanılacağının kararlaştırılması karşısında 2002 yılından sonraki kullanım bakımından mülkiyet hakkına üstünlük tanınarak elatmanın önlenmesi isteğinin kabulüne karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davalı tarafın bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.Davacı, karar tarihinden sonra verdiği 03.01.2014 tarihli dilekçesi ile, kararda sadece hükmedilen ecrimisil değeri üzerinden harç alındığını, elatmanın önlenmesi bakımından yatırılan tamamlama harcı iade edilmediği gibi bu istek bakmından davacı lehine vekâlet ücretine hükmedilmediğini bildirip tavzih istemiş, mahkemece 20.01.2014 tarihli ek kararla tavzih isteğinin reddine karar verilmiştir.Bilindiği üzere; 6100 sayılı HMK. nun 305. maddesinde tavzih müessesesi düzenlenmiş olup, 1. fıkrada; ''hüküm yeterince açık değilse veya icrasında tereddüt uyandırıyor yahut birbirine aykırı fıkralar içeriyorsa, icrası tamamlanıncaya kadar taraflardan her biri hükmün açıklanmasını veya tereddüt ya da aykırılığın giderilmesini isteyebilir'' hükmüne, 2. fıkrada ise, ''hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlar, tavzih yolu ile sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez'' hükmüne yer verilmiştir.O hâlde, hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ile yüklenen borçların tavzih yolu ile sınırlandırılması, genişletilmesi ve değiştirilmesi mümkün olmayacağından mahkemenin tavzih isteminin reddine karar vermiş olması kural olarak doğrudur. Davacının bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.Tarafların öteki temyiz itirazlarına gelince;Bilindiği, gerek öğretide ve gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere ecrimisil, diğer bir deyişle haksız işgal tazminatı, zilyet olmayan malikin, malik olmayan kötüniyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminat olup, 08.03.1950 tarihli 22/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; fuzuli işgalin tarafların karşılıklı birbirine uygun iradeleri ile kurduğu kira sözleşmesine benzetilemeyeceği, niteliği itibarı ile haksız bir eylem sayılması gerektiği, haksız işgal nedeniyle oluşan zararın tazmin edilmesi gerekeceği vurgulanmıştır. Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azı kira geliri karşılığı zarardır. Bu nedenle, haksız işgalden doğan normal kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan ve kullanmadan kaynaklanan olumlu zarar ile malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda (olumsuz zarar) ecrimisilin kapsamını belirler. Haksız işgal, haksız eylem niteliğindedir (YHGK'nun 25.02.2004 günlü ve 2004/1-120-96 sayılı kararı).25.05.1938 tarihli ve 29/10 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ve Yargıtay'ın aynı yoldaki yerleşmiş içtihatları uyarınca ecrimisil davaları beş yıllık zamanaşımına tâbi olup bu beş yıllık süre dava tarihinden geriye doğru işlemeye başlar.Hemen belirtilmelidir ki, ecrimisil hesabı uzmanlık gerektiren bir husus olup, taşınmazın niteliğine uygun bilirkişi marifetiyle keşif ve inceleme yapılarak ve taleple bağlı kalınarak haksız işgal tazminatı miktarı belirlenmelidir. Alınan bilirkişi raporu, somut bilgi ve belgeye dayanmalı, tarafların ve hakimin denetimine açık, değerlendirmenin gerekçelerinin bilimsel verilere ve 6100 sayılı HMK'nın 266 vd. maddelerine uygun olmalıdır.Bu nedenle, özellikle tarım arazilerinin haksız kullanımı nedeniyle ürün esasına göre talep varsa, bu konudaki resmi veriler, taşınmazın bulunduğu bölgede ekilen tarım ürünlerinin neler olduğu tarım il veya ilçe müdürlüğünden sorulmalı, ekildiği bildirilen ürünlerin ecrimisil talep edilen yıllara göre birim fiyatları ve dekara verim değerleri, hal müdürlüğünden ilgili dönem için getirtilmeli, bölgede münavebeli ekim yapılıp yapılmadığı, taşınmazın nadasa bırakılıp bırakılmadığı tespit edilmelidir.Eğer, özellikle arsa ve binalarda kira esasına göre talep varsa, taraflardan emsal kira sözleşmeleri istenmeli, gerekirse benzer nitelikli yerlerin işgal tarihindeki kira bedelleri araştırılıp, varsa emsal kira sözleşmeleri de getirtilmeli, dava konusu taşınmaz ile emsalin somut karşılaştırması yapılmalı, üstün veya eksik tarafları belirlenmelidir.İlke olarak, kira geliri üzerinden ecrimisil belirlenmesinde, taşınmazın dava konusu ilk dönemde mevcut hâliyle serbest şartlarda getirebileceği kira parası, emsal kira sözleşmeleri ile karşılaştırılarak, taşınmazın büyüklüğü, niteliği ve çevre özellikleri de nazara alınarak yöredeki rayiçe göre belirlenir. Sonraki dönemler için ecrimisil değeri ise ilk dönem için belirlenen miktara ÜFE artış oranının tamamının yansıtılması suretiyle bulunacak miktardan az olmamak üzere takdir edilir.Somut olaya gelince; dava 30.05.2012 tarihinde açıldığına göre, dava tarihinden 5 yıl öncesinden itibaren ecrimisil hesaplanması gerekir iken 08.02.2008 – 30.05.2012 tarihleri arasındaki dönem için belirlenen ecrimisile hükmedildiği gibi ecrimisil hesabı yapılan ilk dönem için kira parasının yukarıdaki ilkeler uyarınca belirlenmesi, sonraki dönemler için ecrimisil hesabının ise ÜFE artış oranı kullanılarak bulunması gerekirken bu husus da gözetilmemiştirHâl böyle olunca, yeniden bilirkişi heyeti oluşturmak suretiyle dava konusu taşınmaz üzerinde keşif yapılması, davada istenen dönemleri kapsar biçimde yukarda belirtilen ilkeler çerçevesinde emsaller de incelenerek bilimsel verilere uygun denetime elverişli ecrimisil hesabını içeren bilirkişi raporu alınması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken bilirkişi raporları arasındaki çelişki giderilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.Kabule göre de, eldeki davanın elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerinden ibaret olduğu ve 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 16. maddeleri ve 4.3.1953 tarihli ve 10/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca dava değerinin ve buna göre alınacak harcın, el atılan yerin değeri ile talep edilen tazminat toplamından ibaret olacağı gözetilmeden kararda sadece hükmedilen ecrimisil üzerinden harca ve vekâlet ücretine hükmedilmiş olması da isabetsizdir.Taraf vekillerinin bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25.12.2015 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekilleri için 1.350.00.'şer-TL. duruşma vekâlet ücretinin karşılıklı olarak alınıp verilmesine, 12.01.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.