Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil(vasiyetnamenin tenfizi) davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması birkısım davalılar vekili tarafından istenilmekle; taraflara yapılan tebligat üzerine duruşma için tayin olunan günde temyiz eden davalılardan H.. B.. ve diğerleri vekili Av. Y.. S.. geldi. Aleyhine temyiz olunan davacı ve vekili gelmedi. Gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için daha sonraki bir güne bırakılması uygun görüldüğünden, belli gün ve saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dilekçesinde; müvekkilinin, halen, babası (murisi) K.. B.. adına kayıtlı 2203 parsel nolu taşınmazda ikamet ettiğini; söz konusu gayrimenkulün, Düzce Sulh Hukuk Mahkemesinin 2002/1193 E.sayılı dosyası ile Kök Muris N.. B.. adına kayıtlı iken yapılan taksim sözleşmesi gereğince K.. B..'a kaldığını; müvekkilinin, söz konusu evde 43 seneden beri yaşadığını, kök muris N.. B..'a ve M.. B..'a ölünceye kadar burada baktığını; bu nedenle, söz konusu gayrimenkulün, (kendisiyle ilgilendiği ve kendisine baktığı için) kök muris Nuri tarafından, müvekkiline vasiyet edildiğini; ayrıca, müvekkilinin kendisine vasiyet edilen bu taşınmazın imar ve ihyası için yaklaşık 50.000 TL masraf yaptığını ileri sürerek; sözkonusu evin tapu kaydının davalılar adına olan kısımlarının iptali ile müvekkili adına tescilinin yapılması, bu mümkün olmadığı takdirde müvekkilinin bu evin imarı ve ihyası için yapmış olduğu yaklaşık 50.000 TL'den şimdilik 10.000 TL'sinin davalılardan müşterek ve müteselsilen yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Birkısım davalılar vekili, sözlü vasiyetnamenin şartlarının bulunmadığını; davacının kullandığı evde tamirat yapmasının normal olduğunu, buna ilişkin talebinin de iyiniyetle bağdaşmayacağını savunup, davanın reddini istemiştir.Davalılar, N.. Ç.., N.. Ç.., M.. E.. ve Y.. Y.. davayı kabul etmişlerdir.Mahkemece; "...dava konusu taşınmazın daha evvel kök muris N.. B..'a ait olduğu, N.. B..'ın ölümü üzerine taşınmazın K.. B..'a kaldığı, N.. B.'ın ölümünden önce kendisine bakması karşılığında dava konusu taşınmazı davacı F.. G..'ye bırakmak istediğine ilişkin sözlü olarak vasiyette bulunduğunu; ancak, kısa süre içerisinde muris N..'nin vefat etmesi nedeniyle gerek vasiyete ilişkin işlemleri gerekse tapuda devir işlemlerinin yapılamadığı, dinlenen tanık beyanları ve davayı kabul eden davalıların beyanları dikkate alındığında muris N.. B. ve eşine davacı F.. G..'nin bakmış olduğu, bir kısım mirasçılar tarafından 13/09/2004 tarihli Sulh anlaşması yapılmış ise de davacı F.. G..'nin bu anlaşmada taraf olmadığı anlaşılmış, dava konusu taşınmazın davacıya vasiyet edilen taşınmaz oluşu dikkate alınarak açılan davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur, gerekçesiyle" davacı tarafça açılan davanın kabulü ile, Düzce ili, Merkez ilçesi, K... köyü, Terzialiler mah. .. Parsel sayılı taşınmazın davalılar adına olan tapu kayıtlarının iptali ile, taşınmazın davacı adına tapuya kayıt ve tesciline, davalı Y.. Y.. hakkında açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm bir kısım davalılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.Ancak, dava; sözlü vasiyete dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil (vasiyetnamenin tenfizi) istemine ilişkindir.TMK. 539.madde “Mirasbırakan; yakın ölüm tehlikesi, ulaşımın kesilmesi, hastalık, savaş gibi olağanüstü durumlar yüzünden resmi ve el yazılı vasiyetname yapamıyorsa, sözlü vasiyet yoluna başvurabilir.Bunun için mirasbırakan, son arzularını iki tanığa anlatır ve onlara bu beyana uygun bir vasiyetname yazmaları veya yazdırmaları görevini yükler.Resmi vasiyetname düzenlenmesinde okur yazar olmak koşulu dışında, tanıklara ilişkin yasaklar, sözlü vasiyetteki tanıklar için de geçerlidir.TMK.540.madde “Mirasbırakan tarafından görevlendirilen tanıklardan biri, kendilerine beyan edilen son arzuları, yer, yıl, ay ve günü de belirterek hemen yazar, bu belgeyi imzalar ve diğer tanığa imzalatır. Yazılan belgeyi ikisi birlikte vakit geçirmeksizin bir sulh veya asliye Mahkemesine verirler ve mirasbırakanı vasiyetname yapmaya ehil gördüklerini, onun son arzularını olağanüstü durum içinde kendilerine anlattığını hakime beyan ederler.Tanıklar, daha önce belge düzenlemek yerine, vakit geçirmeksizin mahkemeye başvurup yukarıdaki hususları beyan ederek mirasbırakanın son arzularını bir tutanağa geçirtebilirler” hükümlerini amirdir.Somut olayda; mirasbırakan kök muris N..'nin, sağlığında kendisine bakan davacıya, dava konusu evi sözlü olarak vasiyet ettiği ileri sürülmektedir. Mahkemenin kabulü ve davayı nitelendirmesi de bu yöndedir. Yukarıda açıklanan kanun hükmünde de belirtildiği üzere, mirasbırakan; yakın ölüm tehlikesi, ulaşımın kesilmesi, hastalık, savaş gibi olağanüstü durumlar yüzünden resmi ve el yazılı vasiyetname yapamıyorsa, sözlü vasiyet yoluna başvurabilir. Olayımızda, ise; sözlü vasiyet şartları mevcut değildir. Zira, mirasbırakanın, vefatından nekadar zaman önce böyle bir vasiyette bulunduğu dosya kapsamından anlaşılamadığı gibi, TMK 540.maddesi uyarınca, sözlü vasiyet tanıkları, "vakit geçirmeksizin" vasiyetnameyi "birlikte" mahkemeye vermek ya da durumu hakime beyan ederek tutanak düzenlettirmekle yükümlüdür. Bu kural vasiyetnamenin geçerliliğine ilişkin bir emredici hüküm olup, amacı çeşitli sebeplerle mirasçılarının haklarının ziyanını önlemektir. Tanıklar, vasiyetle ilgili bir belge düzenlemedikleri gibi, mirasbırakanın ölümünden sonra, vasiyetname ile ilgili mahkemeye bir başvuruda da bulunmamışlardır. O halde, sözlü vasiyetname şartlarının gerçekleştiğinden sözedilemez. Mahkemece, bu hususta yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde, davayı kabul etmeyen davalılar yönünden de davanın kabulü ile tapunun tümden iptaline ilişkin hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen birkısım davalılar için duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre takdir edilen 1.100 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp birkısım davalılara verilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 05.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.