Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 15792 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 15578 - Esas Yıl 2011





Davacı, sigorta başlangıç tarihinin 06.11.1979 olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.Hükmün, davacı vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan ve temyiz konusu hükme ilişkin dava, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 435/2. maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hallerden hiçbirine uymadığından Yargıtay incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.Dava, sigortalılık başlangıcının 06.11.1979 tarihi olduğunun tespiti istemine ilişkindir.Mahkemece, kesin hüküm nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.Dava hukuksal nitelikçe, çalışmasına rağmen Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin tespitine ilişkindir. Bu yönüyle dava konusunun doğrudan 506 Sayılı Yasa'da öngörülen sigortalılık hak ve yükümlülüklerini etkileyeceği ortadadır. Sözü edilen sosyal sigortalılık, kişinin Anayasa'da ifadesini bulan temel sosyal haklardan olan sosyal güvenlik hakkına ilişkindir. Nitekim, Anayasa'nın 12. maddesine göre, herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Anayasa'nın 60. maddesinde ise, “herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir.” Hükmüne yer verilmiştir. Bu iki hüküm birlikte değerlendirildiğinde, sosyal güvenlik hakkının kişiye sıkı sıkıya bağlı, dokunulmaz ve feragat edilemez bir hak olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 6. maddesinde de, bu ilke aynen benimsenerek, çalışanların işe alınmalarıyla kendiliğinden sigortalı olduğu, bu suretle sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamayacağı ve vazgeçilemeyeceği, sözleşmeler sosyal sigorta yardım ve yükümlerini azaltmak veya başkasına devretmek yolunda hükümler konulamayacağı belirtilmiştir. Bu haliyle sigortalı olmak, kişi bakımından sadece bir hak olmayıp, aynı zamanda bir yükümlülüktür (M.Çenberci, Sosyal Sigortalar Kanunu Şerhi, 1985,sh.90) Bu nedenle, sigortalılık hakkından feragat edilemez. Kamu düzenini ilgilendiren bu tür tespit davalarında hakimin özel bir duyarlılık göstererek delilleri kendiliğinden toplaması ve sonucuna göre karar vermesi gerekir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 11.02.2004 gün, E.2004/21-54, K.2004/54 sayılı kararı da bu doğrultudadır. Bu nedenlerle davadan feragat haktan feragat anlamını taşımaz.Kaldı ki mahkemenin hükmüne gerekçe yaptığı Edirne İş Mahkemesinin.... Karar sayılı dava dosyasında davacı; davalı işveren H. ve SGK aleyhine açtığı davada davalı işveren yanında 06.11.1979-30.11.1979 tarihleri arasında çalıştığını, Kuruma bildirilmeyen sürelerin tespitine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece 28.03.2002 tarihli ilk duruşmada kimliği tespit edilmeyen ancak davacı vekili olduğu duruşma tutanaklarına geçen şahsın davadan feragat beyanı üzerine davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmiş, karar taraflarca temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir. Ancak kesinleşen bu dosyada davayı açan avukat L.'nin vekaletnamesi bulunmadığı gibi davadan feragate yetkili olup olmadığı da tespit edilmemiştir. Bu halde ortada geçerli bir feragat de bulunmamakta olup, kesin hükümden söz edilemez.Bu durumda, mahkemece, davanın hukuksal niteliği gözönünde bulundurularak işin esasına girilerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, feragat nedeniyle oluşan kesin hükümden bahisle işin özüne inilmeden hizmet tespiti davasının reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇHükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozmanın niteliğine göre davacının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 27.09.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.