Y A R G I T A Y İ L A M IİNCELENEN KARARINMAHKEMESİ: Sakarya 3. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ: 06/11/2012NUMARASI: 2012/533-2012/470DAVACI: Hatice Topal vekili Av. Ali UzunDAVALILAR: 1- Nüfus Müdürlüğü, 2- Osman Ökten ve diğerleriTaraflar
arasındaki “nüfus kaydı düzeltme” davasından dolayı yapılan yargılama
sonunda; Sakarya 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce davanın görevsizlik
nedeni ile davanın reddine dair verilen 08.12.2011 gün ve 2011/807 E.,
2011/789 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından
istenilmesi üzerine, Yargıtay 18. Hukuk Dairesi’nin 18.06.2012 gün ve
2012/6082 E., 2012/7311 K. sayılı ilamıyla; (...Dava dilekçesinde,
Osman Ökten ve Havva Ökten'in nüfusuna onların çocuğu olarak kaydedilen
davacı Hatice Topal'ın kaydının iptali ile gerçek anne ve babası Hatice
Ökten ile Rıfkı Ökten'in hanesine tesciline karar verilmesi
istenilmiştir. Dava, miras ve soy bağını ilgilendiren kayıt düzeltme
davası olup asliye hukuk mahkemesi görevlidir. İşin esasının incelenmesi
gerekirken mahkemenin görevsizliği nedeniyle dava dilekçesinin reddine
karar verilmesi doğru görülmemiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.TEMYİZ EDEN: Davacı vekili HUKUK GENEL KURULU KARARIHukuk
Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz
edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği
görüşüldü:Davacı vekili 20/09/2011 harç tarihli dava
dilekçesinde özetle; “…müvekkilinin doğduğu zaman amcası Osman Ökten ve
eşi Havva Ökten'den dünyaya gelmiş gibi kaydının yapıldığını, asıl
ana-babasının Rıfkı Ökten ile eşi Hatice Ökten olduğunu, kendi öz babası
ve annesinin kaydına dönmek istediğini, bu duruma halen kaydın üzerinde
bulunduğu amcası Osman ve Havva Ökten ile öz babası Rıfkı ve annesi
Hatice Ökten ve kardeşlerinin de razı olduğunu, amcasının hanesinde
yazılan müvekkilinin tahkikat sonucunda kaydının tashih edilerek, öz
babası ve annesi hanesine kaydı ile, amcası Osman ve eşi Havva adına
olan kaydın iptalini” talep ve dava etmiştir. Davalı Rıfkı Ökten
01.11.01.2011 tarihli celsede beyanında; “kardeşi Osman’ın 1971 yılında
yurtdışından izine geldiğini, aynı sene dünyaya gelen davacıyı kardeşi
Osman'a verdiğini, davacının 20 yaşına gelmesinden sonra bu sorunun
ortaya çıktığını, davacının Hatice'den doğduğunu” beyan etmiştir.Davalı nüfus idaresi herhangi bir savunma yapmamıştır. Davalılar
Osman Ökten, Havva Ökten, Hatice Ökten, Orhan Ökten ve Emin Ökten adına
çıkan tebligatlar tebliğ edilmiş, davalılar savunma yapmamışlardırMahkemece
“nüfus kayıtlarındaki anne ve baba adında basit maddi yanlışlıklar
bulunmadığı, davacının babasının Rıfkı, annesinin ise Hatice Ökten
olduğunun dosya kapsamından anlaşıldığı, ancak davacının anne ve baba
adının bu şahısların isimleri olarak düzeltilebilmesi için öncelikle
Rıfkı ve Hatice ile davacı arasında nesep bağının kurulmasının
gerektiği, bu nesep bağı kurulduktan ve davacının bu şahısların
çocukları olduğu tespit edildikten sonra isim yanlışlığının
düzeltilebileceği, TMK’nun 2.kitabı gereğince nesep davalarına aile
mahkemelerinde bakılması gerektiği, gerekçesi ile görev nedeniyle
davanın reddine karar verilmiş; davacı vekilinin temyizi üzerine karar
Özel Dairece, yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmuştur. Mahkeme, önceki
gerekçeler ile direnmiştir. Direnme kararı davacı vekili tarafından
temyiz edilmiştir.Hukuk
Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava dilekçesi dikkate alındığında
davanın soybağı mı, yoksa kayıt düzeltme davası mı olduğu, belirlenecek
hukuki nitelendirmeye göre görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi
mi, yoksa aile mahkemesi mi olduğu noktasında toplanmaktadır.Konunun
anlaşılabilmesi için öncelikle kanuni düzenlemeler sonra kavramlar ve
soybağı davaları ile nüfus kayıt düzeltim davalarının farklıkları
üzerine durulması gerekmektedir.Türk Medeni Kanunu’nun soybağına
ilişkin 282. maddesi düzenlemesi dikkate alındığında, soybağının
kurulmasında ya çocuk ile ana ve babası arasında kan bağının bulunmasını
ya da evlat edinme ilişkisinin kurulmasını arandığı görülmektedir. Bu
açıdan Türk Medeni Kanunu düzenlemesi çerçevesinde, kan bağına dayanan
soybağı, yani çocukla biyolojik ana ve babası arasındaki soybağı ve
evlat edinme ilişkisi yoluyla kurulan soybağı ayırımını yapmak
mümkündür. (Dural/Öğüz/Gümüş, Türk Özel Hukuk, Cilt 3, Aile Hukuku,
Filiz Kitabevi, İstanbul, 2008, s.242)TMK m. 282 hükmü soybağının
kurulmasına ilişkin genel esasları düzenlemiştir. Düzenleme uyarınca ana
ile çocuk arasındaki soybağının doğum ile kurulacağı ifade edilmiştir
(m. 282/1). Maddenin ikinci fıkrasında baba ile çocuk arasındaki
soybağının babanın ana ile evlenmesi, babanın çocuğu tanıması veya hakim
hükmüyle kurulacağı düzenlenmiştir. Üçüncü fıkrada ise kan bağına
dayanan soybağının yanında, evlat edinme ilişkisi de evlatlık ile evlat
edinen veya evlat edinenler arasında soybağını kuran bir yol olarak
kabul edilmiştir.TMK’nun 282. maddesinin birinci fıkrasına göre
çocuk ile ana arasındaki soybağının kurulabilmesi için, çocuğun, ana
olduğu iddia edilen kadın tarafından doğurulduğunun tespit edilmesi
yeterlidir. Çocuğu doğuran kadının evli olup olmaması soybağının
kurulması için önem taşımamaktadır. Ana ile evliliğin; çocuk ile
babası arasında soybağını kurabilmesi; hem evliliğin çocuğun doğumundan
önce gerçekleşmiş olması, hem de ana babanın çocuğun doğumundan sonra
evlenmeleri halinde mümkündür.Evliliğin doğumdan önce gerçekleşmiş
olması halinde; TMK’nun babalık karinesini düzenleyen 285.maddesi
gereğince evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden
başlayarak üçyüz gün içinde doğan çocuğun babasının koca olduğu karine
olarak kabul edilmiştir. Bu karine uyarınca, evlilik devam ederken veya
evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün içinde doğan çocuk ile o
evlilikte koca arasında soybağı kurulacaktır.Babalık karinesinin
çürütülmesi soybağının reddi ile mümkündür (TMK 286). Bu ise soybağının
reddi davası ile sağlanabilir (TMK 286). Bunun dışında çocuk ile baba
arasında kurulan soybağının ortadan kaldırılması imkanı bulunmamaktadır.
Bir diğer deyişle Asliye Hukuk Mahkemesinde açılacak kayıt düzeltme
davası ile baba adının düzletilerek soybağının reddi imkanı
bulunmamaktadır. Ancak burada dikkate edilmesi gereken husus şudur;
soybağının reddi davası, ancak babalık karinesinin kapsamında yer alan,
dolayısıyla babalık karinesinden faydalanan çocukların soybağının
ortadan kaldırılmasını sağlayan bir davadır. Babalık karinesinden
faydalanma söz konusu olmaksızın, kocanın nüfus kütüğüne kaydedilen
çocukla koca arasında soybağının kurulması söz konusu olmadığı için,
böyle bir durumda çocuk ile koca arasında soybağının bulunmadığının
tespitine yönelik olarak açılacak dava, soybağının reddi davası değil,
yanlış kaydın düzeltilmesi amacına yönelik kayıt düzeltme davasıdır (MK
m. 39).Örneğin kocanın eşi dışında bir başka kadın tarafından doğrulan
çocuğu, eşinden doğmuş gibi nüfus kütüğüne kaydettirmesi ya da evliliğin
sona erınesinden üçyüz gün geçtikten sonra doğan çocuğun üçyüz günlük
süre içinde doğmuş gibi nüfusa kaydettirilmesi hallerinde durum
böyledir.Soybağının reddi davası, TMK 286. maddesine göre, ancak
baba ve çocuk tarafından açılabilir. Baba ve çocuğun dava hakları
birbirinden bağımsız haklardır. Söz konusu maddeye göre kocanın açtığı
soybağının reddi davasında davalı ana ve çocuk iken, çocuğun açtığı
soybağının reddi davasında, davalı ana ve koca olmak zorunda ve
davalılar zorunlu dava arkadaşıdırlar.TMK m. 291/f. 1 hükmü, belirli
şartlarla koca ve çocuk dışındaki kişilere de soybağının reddi davası
açma hakkı tanımaktadır. Anılan hüküm çerçevesinde soybağının reddi
davası açma hakkı tanınan kocanın altsoyu, anası, babası ve çocuğun
gerçek babası olduğunu iddia eden kişi, ancak, dava açma süresinin
geçmesinden önce kocanın ölmesi veya gaipliğine karar verilmesi ya da
sürekli olarak ayırt etme gücünü kaybetmesi hallerinde dava
açabileceklerdir. Dolayısıyla, koca dava açma süresi içinde dava açmamış
ise, sürenin sona ermesinden sonra kocanın ölümü, gaipliğine karar
verilmesi veya sürekli olarak ayırt etme gücünü kaybetmesi belirtilen
kişilerin soybağının reddi davası açma hakkına sahip olmaları sonucunu
doğurmaz.( Dural/Öğüz/Gümüş,a.g.e.,s.256-257)TMK 289. maddesine
göre, koca, soybağının reddi davasını, doğumu ve baba olmadığını veya
ananın gebe kaldığı sırada başka bir erkek ile cinsel ilişkide
bulunduğunu öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl içinde açmak
zorundadır. Maddenin 2. fıkrasına göre ise çocuk, ergin olduğu tarihten
başlayarak en geç bir yıl içinde soybağının reddi davasını açmalıdır.
Diğer ilgililer ise; TMK’nun 291. maddesine göre dava açma süresinin
geçmesinden önce kocanın ölmesi veya gaipliğine karar verilmesi ya da
sürekli olarak ayırt etme gücünü kaybetmesi hallerinde kocanın altsoyu,
anası, babası veya baba olduğunu iddia eden kişi, doğumu ve kocanın
ölümünü, sürekli olarak ayırt etme gücünü kaybettiğini veya hakkında
gaiplik kararı alındığını öğrenmelerinden başlayarak bir yıl içinde
soybağının reddi davasını açabileceği, ergin olmayan çocuğa atanacak
kayyımın ise atama kararının kendisine tebliğinden başlayarak bir yıl,
her halde doğumdan başlayarak beş yıl içinde soybağının reddi davasını
açabileceği düzenlenmiştir.Soybağının reddi davasının süresinde
açılamadığı hallerde, gecikme hakimin kabul edeceği haklı bir sebebe
dayanıyorsa, bir yıllık süre bu sebebin ortadan kalktığı tarihte
işlemeye başlayacaktır. Bu hal TMK’nun 289/son maddesinde düzenlenmiş
ise de bu süre uzamasının TMK 291. maddede düzenlenen süre bakımından da
geçerli olacağı kabul edilmelidir (Dural/Öğüz/Gümüş, a.g.e., s.260).Soybağının
reddi davalarında görevli mahkeme 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin
Kuruluş Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun’un 4. maddesi uyarınca
aile mahkemesidir. Baba ile soybağının kurulmasını sağlayan ana
ile evliliğin çocuğun doğumundan sonra yapılması halinde, TMK 293.
maddesi uyarınca evlilik dışında doğmuş olan ortak çocuklarını, evlenme
sırasında veya evlenmeden sonra, yerleşim yerlerindeki veya evlenmenin
yapıldığı yerdeki nüfus memuruna bildirerek baba ile soybağını kurmaları
mümkündür. Bu halde TMK’nun 294. maddesine göre eşlerin yasal
mirasçıları, çocuk ve Cumhuriyet savcısı sonradan evlenme yoluyla
soybağının kurulmasına itiraz edebileceklerdir. Bu dava sonradan evlenme
yolu ile çocukla baba arasında kurulan soybağının ortadan
kaldırılmasına yönelik bir itiraz davasıdır. Bu davada sadece kocanın
baba olmadığı itirazı ileri sürülebilecektir. Bunun dışındaki
itirazların bu davada dinlenilmesi mümkün değildir ve bu tür iddialar
ancak nüfus düzeltim davasının konusunu oluşturabilecektir. İtiraz
davasını açabilecek kişiler, sınırlı sayı prensibi ile belirlenmiştir.
TMK 294/1 maddesine göre ana ve babanın yasal mirasçıları, çocuk ve
Cumhuriyet savcısı, çocuğun ölmüş ya da ayırt etme gücünü sürekli olarak
kaybetmiş olması halinde çocuğun altsoyu itiraz hakkına sahiptir.İtiraz
davalarında dava açma süresi de hak düşürücü nitelikte bir süredir.
TMK’nun 294/3. maddesi uyarınca tanımanın iptaline ilişkin hükümlerin
kıyas yoluyla itiraz davalarında da uygulanacağını öngörmüştür. Bu
sebeple, bu tip davaların tabi olduğu süre TMK’nun 300. maddesi hükmünce
kıyasen tespit edilecektir. Söz konusu maddenin 2. fıkrasına göre, ana
veya babanın yasal mirasçıları veya Cumhuriyet savcısı tarafından açılan
dava çocuğun sonradan soybağının kurulmasını sağlayan evliliğin
gerçekleştiğini ve kocanın baba olmadığını öğrendikleri tarihten
başlayarak bir yıl ve her halde evlenmenin gerçekleştiği tarihten
itibaren beş geçmeden açılmalıdır. 3. fıkraya göre ise çocuğun dava
hakkı, ergin olmasından başlayarak bir yıl içinde açılmalıdır. Çocuk
ergin ise, çocuğun dava hakkı da soybağının kurulmasını sağlayan
evliliğin gerçekleştiğini ve kocanın baba olmadığını öğrendiği tarihten
başlayarak bir yıl ve her halde evlenmenin gerçekleştiği tarihten
itibaren beş yıl geçmekle düşer (TMK m. 300/f.2 kıyasen). Çocuğun alt
soyunun dava hakkı, evlenmeyi, kocanın baba olmadığını ve çocuğun ölümü
ya da sürekli olarak ayırt etme gücünü kaybettiğini öğrendikleri
tarihten itibaren bir yıllık ve evlenmenin gerçekleştiği tarihten
itibaren beş yıllık hak düşürücü süreye tabidir. Davacının, süresi
içinde dava açamaması halinde, gecikmeyi haklı kılan sebep varsa,
sebebin ortadan kalkmasından itibaren bir ay içinde dava açılması
mümkündür (MK m. 300/f.son kıyasen)Bu tip davalarda da görevli
mahkeme, 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yargılama
Usullerine Dair Kanunun 4. Maddesi uyarınca aile mahkemesidir. Baba
ile çocuk arasında soybağı kurulmasının diğer bir yolu ise TMK 295 ve
devamı maddelerinde düzenlenen tanımadır. TMK’nun 295. maddesine göre
tanıma; babanın, nüfus memuruna veya mahkemeye yazılı başvurusu ya da
resmi senette veya vasiyetnamesinde yapacağı beyanla soybağının
kurulmasıdır. Kurulan bu soybağının açılacak iptal davası ile
kaldırılması mümkündür. TMK 297 maddesinde tanıyanın iptal davası açma
hakkı düzenlenmiştir. İlgili madde ile tanıyanın tanıma beyanındaki
irade sakatlıklarına dayanak açacağı iptal davası ile tanımayı geçersiz
hale getirmesine olanak tanımıştır.TMK m. 297/f.l hükmüne göre
tanıyanın; yanılma, aldatma veya korkutma sebebiyle açacağı tanımanın
iptali istemli davayı anaya ve çocuğa karşı açılmalıdır ve ana ve çocuk
arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır.Tanımaya karşı dava
açabilecek diğer hak sahipleri ise TMK 298. maddesinde düzenlenmiştir.
TMK 298. maddeye göre ana, çocuk ve çocuğun ölümü halinde altsoyu,
Cumhuriyet savcısı, Hazine ve diğer ilgililer tanıyan, tanıyan ölmüş ise
mirasçılarına karşı tanımanın iptalini dava edebilirler. Yine diğer
davalarda olduğu gibi bu tanımanın iptali davasında da hak düşürücü süre
bulunmaktadır. TMK 300 maddesinde göre tanıyanın dava hakkı, iptal
sebebinin öğrenildiği veya korkunun etkisinin ortadan kalktığı tarihten
başlayarak bir yıl ve her halde tanımanın üzerinden beş yıl geçmekle
düşecek, ilgililerin dava hakkı, davacının tanımayı ve tanıyanın çocuğun
babası olamayacağını öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl ve her halde
tanımanın üzerinden beş yıl geçmekle düşeceği, çocuğun dava hakkı ise
ergin olmasından başlayarak bir yıl geçmekle, bu süreler geçtiği halde
gecikmeyi haklı kılan sebep varsa, sebebin ortadan kalkmasından
başlayarak bir ay içinde dava açılabilecektir. Çocuk ile baba
arasında soybağı kurulmasını sağlayan son yol ise babalık hükmüdür.
Bahse konu davanın çocuk ile baba arasında soybağının kurulabilmesi için
çocuğun bir başka erkek ile soybağının bulunmaması gereklidir. Çocuğun
herhangi bir yolla bir başka erkek ile soybağı kurulmuş ise bu soybağı
ortadan kaldırılmadıkça babalık davası açılamaz. TMK 301. maddesine göre
çocuk ile baba arasındaki soybağının mahkemece belirlenmesini ana ve
çocuk, babaya; baba ölmüşse mirasçılarına karşı açacakları babalık
davası ile isteyebilirler. Babalık davası, çocuğun doğumundan önce veya
sonra açılabilecek, ananın dava hakkı, doğumdan başlayarak bir yıl
geçmekle, çocuk ile başka bir erkek arasında soybağı ilişkisi varsa, bir
yıllık süre bu ilişkinin ortadan kalktığı tarihte işlemeye
başlayacaktır. Bir yıllık süre geçtikten sonra gecikmeyi haklı kılan
sebepler varsa, sebebin ortadan kalkmasından başlayarak bir ay içinde
dava açılabilecektir. Yukarıda görüldüğü üzere soybağı davaları
TMK’da sayma usulü ile belirlenmiştir. Bu davalar dışında soybağı davası
açabilmek imkanı bulunmamaktadır. Ayrıca 4721 sayılı TMK’nun 284.
maddesine göre Hukuk Muhakemeleri Kanunu kurallarının uygulanması asıl
olmakla birlikte, soybağına ilişkin davalarda hakimin maddi olguyu resen
araştırması, kanıtları serbestçe takdir etmesi ve ayrıca aynı maddenin 2
fıkrasına göre soybağının belirlenmesinde zorunlu olan hallerde
sağlıkları yönünden tehlike yaratmayan araştırma ve incelemelere
tarafların ve üçüncü kişilerin rıza göstermeleri gereklidir.4721
sayılı Türk Medeni Kanunu düzenlenmesi dikkate alındığında, soybağı
davalarının ilelebet açılabilmesini kabul etmemiş, belirli bir süre
geçtikten sonra soybağı ile itirazları bir daha açılmamak üzere
kapatılmasını yeğlemiştir. Onun için bu tür davalara hak düşürücü
süreler getirilmiştir (HGK, 07.03.2012 gün ve 2011/2-775, 2012/116
sayılı karar.).Nüfus kayıt düzeltmesi davalarına gelince:Kişisel
durumlardaki değişikliklerin nüfus kaydında belirtilmesi ve doğru
olmayan kayıtların düzeltilmesi, “nüfus kayıtlarının düzeltilmesi”
davalarının konusunu oluşturur. (Ergun Özsunay, Gerçek Kişilerin Hukuki
Durumu, İstanbul 1982, s:243). “Kayıt düzeltilmesi”, aile kütüğüne
düşürülmüş nüfus kaydının bir kısmının “düzeltilmesi” veya
“değiştirilmesi” dir (Nüfus Yönetmeliği m.143).5490 sayılı Nüfus
Hizmetleri Kanunu’nun 35. maddesine göre, kesinleşmiş mahkeme hükmü
olmadıkça nüfus kütüklerinin hiçbir kaydı düzeltilemez ve kayıtların
anlamını ve taşıdığı bilgileri değiştirecek şerhler konulamaz. Ancak,
olayların aile kütüklerine tescili esnasında yapılan maddî hatalar,
nüfus müdürlüğünce dayanak belgesine uygun olarak düzeltilir.Aynı
Kanunun Aile kütüklerinde bulunması gereken kişisel bilgilerin
düzenlendiği 7. maddesinde, her mahalle veya köy için ayrı aile kütüğü
tutulacağı ve bu aile kütüklerinde; Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası,
kayıtlı bulunduğu il, ilçe, köy veya mahalle adı ile cilt, aile ve
birey sıra numarası, kişinin adı ve soyadı, cinsiyeti, baba ve ana adı
ile soyadları, evli kadınların önceki soyadları, doğum yeri ile gün, ay
ve yıl olarak doğum tarihi ve kütüğe kayıt tarihi, evlenme, boşanma,
soybağının kurulması veya reddi, ölüm, vatandaşlığın kazanılması veya
kaybedilmesi gibi kişisel durumda meydana gelen değişiklik veya yetkili
makamlarca yapılan düzeltmeler, dini, medenî hali, yerleşim yeri adresi,
fotoğrafı bulunacağı belirtilmiştir. 5490 sayılı Nüfus
Hizmetleri Kanunu’nun 38. maddesinde ise; yukarıda 7 nci maddede sayılan
aile kütüklerine tescil edilmesi gereken bilgilerden; dayanak
belgesinde bulunduğu halde nüfus kütüklerine hatalı veya eksik olarak
tescil edilen ya da hiç yazılmayan bilgiler veya mükerrer kayıtların
maddî hata kapsamında değerlendirileceği, bu tür maddî hataların ise
Genel Müdürlükçe ya da nüfus müdürlükleri tarafından düzeltileceği veya
tamamlanacağı düzenlenmiştir (NHKUİ Yön.m. 79.). Nüfus Hizmetleri
Kanunu’nun Uygulanması Hakkında Yönetmeliğin(NHKUİ) 80. maddesinin (ç)
bendine göre; doğum veya ölüm raporuna göre düzenlenmiş olmak kaydıyla,
yurt içinde doğum veya ölüm tutanaklarının düzenlenmesinde maddî bir
hata olması ve doğum ya da ölüm raporunun aslının ibraz edilmesi
halinde; yapılacak değerlendirme sonucunda adı, soyadı, ana ve baba adı,
cinsiyet, doğum yeri, doğum tarihi, evlenme tarihi ve ölüm tarihinde
gerekli düzeltme işlemi yapılacaktır.Dayanak belgelerindeki
bilgilerin aile kütüklerine işlenmesi sırasında yapılmış bir maddî hata
söz konusu değil ise aile kütüğünün herhangi bir kaydında düzeltme veya
değişiklik ancak mahkeme kararı ile yapılabilecektir.5490 sayılı
Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 35. maddesinde “kesinleşmiş mahkeme hükmü
olmadıkça nüfus kütüklerinin hiçbir kaydı düzeltilemez…” ibaresi yer
aldığından, her hangi bir sınırlama olmaksızın nüfus kütüğünde mevcut
her kaydın düzeltilmesinin istenebileceği kuşkusuzdur. Önemle
vurgulanmalıdır ki; zamanaşımı ve hak düşürücü süreye bağlı olmayan
nüfus kaydının düzeltilmesine ilişkin davalarda, her türlü kanıta
başvurulabilir (YHGK, 11.2.1998 gün ve 2-87/77 sayılı). Şu durumda;
zamanaşımı veya hak düşürücü süreye bağlı olmaksızın açılabilen nüfus
kaydının düzeltilmesine ilişkin davada resmi kayıt ve belgelere
başvurulabileceği gibi tanık da dinlenebilecektir (Özsunay, a.g.e., s.
244; Bilge Öztan, Şahsın Hukuku Hakiki Şahıslar, Ankara 1997, s. 210).
Ancak, Nüfus Kanununun 47 nci maddesince yapılan tanımlamalara göre
kişisel durumlarda ortaya çıkan “değişiklikler” için mahkeme kararına
gerek bulunmamaktadır (T.K.M m.40, Nüfus Kanunu m.48). Buna karşılık,
nüfus kütüklerindeki “doğru olmayan kayıtların” düzeltilmesi için
mahkemeden karar alınması zorunludur (T.K.M m.38, Nüfus Kanunu m.11).İşte
bu noktalarda, nüfus kütüğünde yer alan “doğru olmayan kayıtlar”,
ilgilileri veya Cumhuriyet savcısı tarafından açılacak olan “ kayıt
düzeltme davası” ile gerçek durumuna uygun hale getirilebilir ki, bu
dava uygulamada “nüfus kaydının düzeltilmesi davası” olarak
adlandırılmaktadır. Nüfus Kanununun 46. maddesinde “yaş, ad,
soyadı ve diğer kayıt düzeltme davaları…” ibaresi yer aldığından, her
hangi bir sınırlama olmaksızın nüfus kütüğünde mevcut her kaydın
düzeltilmesinin istenebileceği kuşkusuzdur. Yukarı açıklanan
hususlar dikkate alındığında soybağı davaları ile nüfus düzeltim
davaları arasında davanın tarafları dava açması süresi ve ispat
kuralları bakımından ciddi ayrımlar bulunduğu açıktır. Somut olaya gelince; Davacı
vekili, 1971 doğumlu müvekkilinin amcası Osman Ökten ve eşi Havva
Ökten'den dünyaya gelmiş gibi kaydının yapıldığını, asıl ana-babasının
Rıfkı Ökten ile Hatice Ökten olduğunu, kendi öz babası ve annesinin
kaydına dönmek istediğini, bu duruma amcası Osman ve Havva Ökten ile öz
babası Rıfkı ve annesi Hatice Ökten ve kardeşlerinin de razı olduğunu,
iddia ederek amcasının hanesinde yazılan müvekkilinin tahkikat sonucunda
kaydının tashih edilerek öz babası ve annesi hanesine geçirilmesini,
amcası Osman ve eşi Havva adına olan kaydın silinmesini” talep ve dava
etmiştir.Hemen belirtmek gerekir ki, anne yönünden soybağı
doğumla kendiliğinden kurulduğundan, anne ile çocuk arasında soybağı
davalarından söz edilemez. Dolayısıyla soybağı kurulması için hükme
gerek bulunmamaktadır. Ancak, anne yönünden doğuran kadının kim
olduğunun tespitine ilişkin dava gündeme gelebilir. Bu nedenle herhangi
bir sebeple çocuğun kendisini doğuran kadının dışında bir başka kadının
nüfus kütüğüne yazılmış olması, çocuk ile kadın arasında soybağı
kurulduğu anlamına gelmeyecektir. Ancak, söz konusu yanlış kaydın
düzeltilmesi, soybağı davaları ile değil açılacak kayıt düzeltme davası
sonucunda gerçekleşecek (MK m. 39) ve bu dava her türlü delil ile ispat
edilebilecektir.Eldeki davada, ana ile soybağının kurulması, bir
diğer deyişle doğuran kadının tespit edilmesi halinde, çocuk ve doğuran
kadın arasında soybağı doğrudan kurulacağına göre, davacı Hatice’yi
doğuran ananın öncelikle belirlenmesi gereklidir. Gerçek annenin
tespit edilmesi sonrasında ise babalık karinesine dayalı olarak babanın
belirlenmesi mümkündür. TMK hükümlerine göre soybağının reddi davası
ancak babalık karinesi kapsamında yer alan, dolayısıyla babalık
karinesinden faydalanan çocukların soybağının ortadan kaldırılmasını
ifade eden bir davadır. Babalık karinesinden faydalanma söz konusu
olmaksızın kocanın nüfus kütüğüne kaydedilen çocukla koca arasında
soybağının kurulması söz konusu olmadığı için böyle bir duruma çocuk ile
koca arasında soybağının bulunmadığını tespitine yönelik olarak
açılacak dava, soybağını reddi davası değil, yanlış kaydın düzeltilmesi
amacına yönelik kayıt düzeltme davasıdır. Örneğin kocanın karısı dışında
bir başka kadın tarafından doğrulan çocuğu, karısından doğmuş gibi
nüfus kütüğüne kaydettirmesi ya da evliliğin sona ermesinden üçyüz gün
geçtikten sonra doğan çocuğun üçyüz günlük süre içinde doğmuş gibi
nüfusa kaydettirilmesi hallerinde durum böyledir.Annenin
gerçek anne olan Hatice Ökten olduğunun belirlenmesi halinde, babalık
karinesi çerçevesinde davacı Hatice Topal nüfus kaydına göre evlilik
devam ederken veya evliliğin sona ermesinden itibaren üçyüz gün içinde
doğmuş ise bu durumda anne olarak Hatice Ökten belirlendiği anda, baba
olarak da Rıfkı Ökten’in belirlenmesi yasa gereği olacaktır. O halde
yasa gereği baba belirlidir ve babanın da Rıfkı Ökten olduğunun kabul
edilmesi zorunludur. Bu ise nüfusu kaydının düzeltilmesi davası ile
mümkündür.Ayrıca, Osman ve Havva Ökten kendi çocukları olmadığını
bildikleri halde davacı Hatice Topal’ı yanlış ve yanıltıcı beyan ve
işlemle yasaya aykırı olarak kendi hanelerine kayıt ettirdikleri de
iddia edilmektedir. Bu türden yanlış ve yanıltıcı beyan ve işlemle
yasaya aykırı olarak yapılan kayıtların düzeltilmesinin nüfus kaydının
düzeltilmesi davası olduğu ve görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi
olduğu açıktır.Görüşmeler sırasında bir kısım üyelerce;
davanın soybağını ilgilendirdiği, bu nedenle de görevli mahkemenin aile
mahkemesi olduğu, nitekim Hukuk Genel Kurulu’nun 07.03.2012 gün ve
2011/2-775 ve 2012/116 sayılı kararında da, bu nitelikteki davaların
aile mahkemesinde görüleceğinin kabul edildiğini, belirtilen
gerekçelerle yerel mahkeme kararının onanması gerektiğini ileri sürmüş
iseler de, bu görüş kurul çoğunluğunca yukarıda belirtilen nedenlerle
kabul görmemiştir. Bu nedenle, davacı tarafından açılan davanın
nüfus kayıt düzeltim davası olarak kabul edilmesi ve işin esası hakkında
inceleme yapılması gerekirken önceki karar da direnilmesi doğru
görülmemiş, direnme kararının daire kararında belirtilen gerekçeleri ile
bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz
itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen
nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk
Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta
olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. Maddesi
gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri
verilmesine, aynı kanunun 440/III-3 maddesi uyarınca karar düzeltme
yolu kapalı olmak üzere 13.11.2013 gününde yapılan ikinci görüşmede
oyçokluğu ile karar verildi..
Bilmeniz halinde fark yaratacak kararlar
NÜFUS KAYDININ DÜZELTİLMESİ • ÖZEL VEKALETNAME KOŞULU
1- Davacı vekili, davacının nüfus kütüğünde yazılı 20.05.1970 olan doğum tarihinin 10.09.1969 olarak düzeltilmesini istemiş, mahkemece adı geçenin doğum tarihi 10.09.1969 olarak düzeltilmiştir. Uşak Devlet Hastanesi'nden alınan 22.07.2003 tarihli sağlık kurulu raporu düzeltilmek istenen doğum tarihi
eksik harcın yatırılması için önce normal bir süre verilmesi zorunlu olmayıp, mahkemece doğrudan kesin mehil verilebilir. Ne var ki, verilen kesin mehil makul bir süreyi kapsamalıdır.
(...Kadastro sırasında dava konusu 136 ada 2 ve 6 ile 139 ada 3 parsel sayılı taşınmazlar davalı C.. G.., 139 ada 6 parsel sayılı taşınmaz eşit paylarla davalı C.. G.. ve dava dışı Z. Y., 136 ada 3 ve 128 ada 1 parsel sayılı taşınmaz davalı M.. G.., 136 ada 4 parsel sayılı taşınmaz davalı H. G., 136
Avukatın takip kesinleştiği halde alacağın tahsili için gereken diğer işlemleri yapmaması görevi kötüye kullanma suçunu oluşturur
İlk derece mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:Suç tarihinde Ankara Barosuna bağlı avukat olarak çalışan sanığın, 13/10/2008 tarihli vekaletname ile katılanın K.. ve T.. Köyü tüzel kişiliklerinden olan alacağının tahsili amacıyla vekilliğini üstlendiği, Po
Yargıtay
Yargıtay Karar Arama
Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Arama
Yargıtay Ceza Dairesi Kararları Arama
Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır ?
Yargıtay Daire Bilgileri İle Dosya Sorgulama
Yargıtay Yerel Mahkeme Bilgileri İle Dosya Sorgulama
Yargıtay Kanunu
Yargıtay İş Bölümü
Yargıtay Haberleri
Karar Arama
Yargıtay Kararları
Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları
Yargıtay Ceza Dairesi Kararları
BAM Kararları
Danıştay Kararları
Anayasa Mahkemesi Kararları
Uyuşmazlık MAhkemesi Kararları
Karar Arama Nasıl Yapılır?
Emsal Karar ve Emsal Karar Arama Nedir?
Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır?
BAM Karar Arama Nasıl Yapılır?
Danıştay Karar Arama Nasıl Yapılır?
Anayasa Mahkemesi Karar Arama Nasıl Yapılır?