DAVA:
Sanık İ.... E...'in hırsızlık suçundan eylemine uyan 5237 sayılı TCY'nın
142/1-f ve 43. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezası ile
cezalandırılmasına ilişkin, Bakırköy 9. Asliye Ceza Mahkemesince verilen
23.07.2009 gün ve 292-486 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyizi üzerine
dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesince 20.01.2011 gün ve 1587-621 sayı
ile;Hükümlü müdafiinin mahkemeye sunduğu temyiz dilekçesi ile usulüne uygun
temyiz başvurusunda bulunması karşısında, hükümde başvuru şeklinin
gösterilmemesi suretiyle tereddüte neden olunduğundan söz edilemeyeceği gibi,
yoklukta verilen ve yedi gün içerisinde temyiz edilebileceği bildirilen hükmün,
temyiz süresi başlangıcının, en lehe olarak tebliğ tarihi olması ve Tebligat
Kanunu'nun 35. maddesi uyarınca usulüne uygun tebliğ edildiği halde süresi
içerisinde temyiz edilmemesi nedeniyle temyizin süresinde olduğu yönündeki
tebliğname düşüncesine katılınmamıştır.
17.11.2009
günü tebliğ edilen 23.07.2009 tarihli hükmü yasal temyiz süresinden sonra
12.07.2010 günü temyiz eden sanık müdafiinin, süresinde olmayan temyiz
isteminin 1412 sayılı CYUY'nın 317. maddesi uyarınca reddine karar verilmiştir.
Yargıtay
C.Başsavcılığı ise 09.06.2011 gün ve 168032 sayı ile;
Somut
olayda, Bakırköy 9. Asliye Ceza Mahkemesinin 23.07.2009 tarih ve 2007/292
esas-2009/486 karar sayılı ilamı ile sanık İ.... E...'in, elektrik hırsızlığı
suçundan 2 yıl 6 ay hapis cezasına mahkûmiyetine karar verilmiştir. Kararda
yasa yolu bildirimine ilişkin son bölümde temyiz süresinin tefhim veya
tebliğden itibaren başlayacağı yolunda herhangi bir açıklamada bulunulmamıştır.
2709
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 40/2. fıkrasında:devlet, işlemlerinde,
ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini
belirtmek zorundadır hükmüne yer verilmiş,
Bu
düzenlemeye paralel olarak 5271 sayılı CYY'nın;34/2. maddesinde; kararlarda,
başvurulabilecek kanun yolu, süresi, mercii ve şekilleri belirtilir, 231/2.
maddesinde; hazır bulunan sanığa ayrıca başvurabileceği kanun yolları, mercii
ve süresi bildirilir,232/6. maddesinde ise; hüküm fıkrasında, 223 üncü maddeye
göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, verilen ceza
miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup
bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve mercinin tereddüte yer
vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir şeklindeki emredici düzenlemeler
yer almıştır.
Gerek
yüze karşı, gerekse yoklukta verilen hüküm ve kararlarda, başvurulacak yasa
yolu süresi, başvuru yapılacak mercii ile başvuru şeklinin hiçbir duraksamaya
yer vermeyecek biçimde açıkça belirtilmesi zorunludur.
5271
sayılı CYY'nın 40. maddesinin 1. fıkrasında, kusuru olmaksızın bir süreyi
geçirmiş olan kişinin, eski hale getirme isteminde bulunabileceği, 2.
fıkrasında ise, yasa yoluna başvuru hakkının kendisine bildirilmemesi halinde,
kişinin kusursuz sayılacağı açıkça belirtilmiştir.
Anılan
düzenlemelerden, hüküm ve kararlardaki yasa yolu bildiriminin; yasa yolu,
mercii, şekli ve süresini de kapsaması zorunluluğu yanında, açıkça
anlaşılabilir ve her türlü yanıltıcı ifadeden uzak olması gerektiği sonucuna
varılmaktadır.
Bu
açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Hükmün
sanığın yokluğunda verildiği, mahkemece yasa yolu bildiriminde bulunulurken,
başvuru süresinin hangi tarihten itibaren başlayacağının belirtilmediği ve bu
eksikliğin hükmü temyiz etme hakkı bulunanlar yönünden yanıltıcı nitelikte bir
eksiklik olduğu, ayrıca sanığın sorgusu sırasında belirttiği adrese önceden
usulüne uygun bir tebligat yapılmış bulunmadığından, sanığa bu adrese yapılan
gerekçeli karar tebliğinin de Tebligat Kanununun 35. maddesine uygun olmadığı
değerlendirilmiştir.
Belirtilen
nedenle sanık müdafiinin 12.07.2010 tarihli temyizinin, CYY'nın 40/1. maddesi
uyarınca süresinde olduğunun kabulü ile temyiz incelemesi yapılması
gerekmektedir.
Nitekim,
Ceza Genel Kurulunun 09.02.2010 gün ve 2010/6-26 E. 2010/18 K. sayılı kararı da
bu yöndedir görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak, Özel Dairenin temyizin reddi
kararının kaldırılarak, dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere Özel Daireye
gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Dosya
Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca
değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
Karar:
Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca
çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık müdafii tarafından yapılan temyiz
başvurusunun süresinde olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen
dosya içeriğine göre;
Kaçak
elektrik enerjisi kullanmak suretiyle hırsızlık suçu işlediği iddiasıyla
hakkında soruşturma yapılan sanık İ.... E...'in 23.01.2007 günlü kolluk
savunmasında ikamet adresini C….. Mahallesi, S….. Sokak, T….. Apartman, No:3./8
B…….-İstanbul olarak bildirdiği, duruşma gününün bildirilmesi amacıyla aynı
adrese tebligat çıkarıldığı, sanık tebligat esnasında işte olduğu için 7201
sayılı Tebligat Yasasının 21. maddesi uyarınca tebligat yapılarak komşusu A....
A.....'a bilgi verildiği, duruşmaya gelmeyen sanığın zorla getirilmesine karar
verilmesi üzerine kolluk görevlilerince yapılan araştırmada sanığın adresinden
taşındığı ve yeni bir adres de bildirmediğinin tespiti üzerine yerel mahkeme
tarafından sanık hakkında yakalama kararı çıkartıldığı, 30.04.2008 günü
yakalanan sanığın mahkemedeki savunmasında yeni ikamet adresini S…. Mahallesi,
A….Sokak, Y….. Apartman, No:1./2 B…….-İstanbul olarak bildirdiği, bu adresin
tebligat adresi olduğuna ilişkin yerel mahkemece sanığa ihtarat yapıldığı,
yargılama aşamasında müdafi talep etmeyen sanığın yokluğunda verilen kararda,
yasa yolu bildiriminin; Dair sanık ve katılan vekilinin yokluğunda C.Savcısı
E…… T……'in iştiraki ile talebe uygun 7 günlük Yargıtay temyiz yolu açık olmak
üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı şeklinde olduğu, hükmün sanığın
mahkemede bildirdiği adrese 28.08.2009 günü tebliğe çıkarıldığı, adreste N…..
U…..'ın oturduğu ve sanığın tanınmadığının belirtilmesi üzerine yeni adresini
bildirmeyen sanığın mahkemeye bildirdiği adrese 7201 sayılı Tebligat Yasasının
35. maddesine göre 17.11.2009 tarihinde tebligat yapıldığı, hakkındaki
cezasının infazı için yakalanan sanığın hükümden sonra tayin ettiği müdafiin,
hükmü 12.07.2010 tarihinde temyiz ettiği, eski hale getirme ve infazın durdurulması
isteminde bulunduğu anlaşılmaktadır.
2709
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 40/2. fıkrasında: Devlet,
işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını
ve sürelerini belirtmek zorundadır hükmüne yer verilmiş,
Bu
düzenlemeye paralel olarak 5271 sayılı CYY'nın;34/2. maddesinde: kararlarda,
başvurulabilecek kanun yolu, süresi, mercii ve şekilleri belirtilir, 231/2.
maddesinde; hazır bulunan sanığa ayrıca başvurabileceği kanun yolları, mercii
ve süresi bildirilir,232/6. maddesinde ise; Hüküm fıkrasında, 223 üncü maddeye
göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, verilen ceza
miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup
bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüte yer
vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir şeklinde emredici düzenlemeler
yer almıştır.
Gerek
yüze karşı, gerekse yoklukta verilen hüküm ve kararlarda başvurulacak yasa
yolunun süresinin, başvuru yapılacak merci ile başvuru şeklinin hiçbir
duraksamaya yer vermeyecek biçimde açıkça belirtilmesi zorunludur.
5271
sayılı CYY'nın 40. maddesinin 1. fıkrasında kusuru olmaksızın bir süreyi
geçirmiş olan kişinin, eski hale getirme isteminde bulunabileceği, 2.
fıkrasında ise yasa yoluna başvuru hakkının kendisine bildirilmemesi halinde
kişinin kusursuz sayılacağı açıkça belirtilmiştir.
Buna
göre, anılan hükümlerden, hak sahibi olanlar bakımından hüküm ve kararlarda
yasa yolu bildiriminin; yasa yolu, mercii, şekli ve süresini de kapsayacak
şekilde açıkça anlaşılabilir ve her türlü yanıltıcı ifadeden uzak olması
gerektiği hiçbir kuşkuya yer bırakmaksızın ortaya çıkmaktadır.
Bu
açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Yerel
mahkeme tarafından yapılan yasa yolu bildirimi, süre ve şekil yönünden eksik
olup, başvuru şekli hiç gösterilmemiş, süre ise yokluğunda karar verilen sanık
açısından eksik ve yanılgıya yol açacak bir biçimde 7 günlük Yargıtay temyiz
yolu açık olmak üzere şeklinde belirtilmiştir. Hazır bulunmayanlar için yasa
yoluna başvuru süresi tebliğ ile başladığından, sürenin başlangıcının
gösterilmemesi, yanılgıya yol açacak niteliktedir.
CYY'nın
40. maddesinin 1. fıkrasındaki, kusuru olmaksızın bir süreyi geçirmiş olan
kişinin, eski hale getirme isteminde bulunabileceği ve 2. fıkrasındaki yasa
yoluna başvuru hakkının kendisine bildirilmemesi halinde, kişinin kusursuz
sayılacağı hükümleri karşısında, somut olayda, başvuru süresi ve şeklinin
gösterilmemiş olmasının açıklanan yasal düzenlemelere açıkça aykırılık
oluşturduğu ve eski hale getirme isteminde bulunma koşullarının varlığını
koruduğu görülmektedir.
Bu
nedenle, sanık müdafii tarafından verilen 12.07.2010 havale tarihli, eski hale
getirme talebini de içeren dilekçenin öğrenme üzerine süresinde verilen temyiz
dilekçesi olarak kabulü ile temyiz incelemesi yapılmasında zorunluluk
bulunmaktadır.
Özel
Dairenin temyizin reddi kararının kaldırılarak, dosyanın temyiz incelemesi
yapılmak üzere Özel Daireye gönderilmesine karar verildiği nazara alındığında,
sanığa 7201 sayılı Tebligat Yasasının 35. maddesi uyarınca yapılan tebligatın
geçersiz olduğu hususundaki itiraz nedeninin, bu aşamada değerlendirilmesinde
hukuki bir yarar bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Bu
itibarla, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulü ile Özel Dairenin temyizin
reddi kararının kaldırılarak, dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere Özel
Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
Öte
yandan, Özel Dairenin temyizin reddi kararının kaldırılarak, dosyanın temyiz
incelemesi yapılmak üzere Özel Daireye gönderilmesine karar verilmiş olması
nedeniyle, sanığın cezasının infazının durdurulmasına ve bir başka suçtan
hükümlü veya tutuklu bulunmadığı takdirde tahliyesine de karar verilmesi
gerekmektedir.
Çoğunluk
görüşüne katılmayan iki Genel Kurul Üyesi ise, Yargıtay C.Başsavcılığı
itirazının reddi gerektiği yönünde karşı oy kullanmışlardır.
Sonuç:
Açıklanan nedenlerle;
1-
Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulüne,
2-
Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 20.01.2011 gün ve 1587-621 sayılı temyizin reddi
kararının kaldırılmasına,
3-
Sanık İ.... E...'in cezasının infazının durdurulmasına, bir başka suçtan
hükümlü veya tutuklu bulunmadığı takdirde derhal salıverilmesinin temini için
Yargıtay C.Başsavcılığına yazı yazılmasına,
4-
Dosyanın, temyiz incelemesi yapılması için Yargıtay 2. Ceza Dairesine
gönderilmek üzere, Yargıtay C. Başsavcılığına tevdiine, 05.07.2011 günü yapılan
müzakerede oybirliğiyle karar verildi.