Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 15259 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 16935 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.KARARDavacı, avukat olduğunu, davalı Apartman yönetimine vekil olarak hizmet verdiğini, dava ve icra takiplerini takip ettiğini, bunlar için masraflar yaptığını, bu masrafları istemesine rağmen ödenmediğini, haksız olarak azledildiğini, masraflar yönünden 4.311.98.TL' nın tahsili için ile icra takibi yaptığını, davalının 734.00.TL ödeme yaparak takibe haksız ve kısmi olarak itiraz ettiğini ileri sürerek vaki itirazın iptali ile icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı, davacı avukatın vekilliklerini yaparken aleyhlerine başka kat malikleri lehine ihtarnameler çekmesi üzerine çogunluk kat maliklerinin talebi üzerine yönetim kararı ile davacının vekilliğine son verildiğini ve genel kurulda da bu azlin onaylandığını, azlin haklı olduğunu, azilden 3 ay sonra Kadıköy 4. Asliye Hukuk Mahkemesi' nin 2010/221 Esas sayılı dosyasında bakiye karar harcının dava dışı davalıların ödemesi gerekirken davacının kendilerini zora sokmak amacıyla yetkisiz olmasına rağmen ödediğini ve şimdi de kendilerinden haksız olarak istendiğini savunarak davanın reddini dilemiştir.Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile takibin 3.536.00.TL asıl alacak ve 38.89.TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 3.574.89.TL üzerinden ve asılalacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmak suretiyle devamına, asıl alacak üzerinden %20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.1-Davalının temyiz itirazları yönünden; Avukatın, vekil olarak borçları dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu' nun 389 ve devamı (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu' nun 505 ve devamı) maddelerinde gösterilmiş olup, vekil, adı geçen Kanunun 390. (TBK.' nun 506.) maddesine göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özen ile ifa etmekte yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır. “Özen borcu” ile ilgili Avukatlık Kanunu' nun 34. maddesinde mevcut olan, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler.”, yine “sadakat borcu” ile ilgili Avukatlık Kanunu' nun işin reddi zorunluluğunu düzenleyen 38. maddesinin b bendinde "aynı işte menfaati zıt bir tarafa avukatlık etmiş veya mütalaa vermiş olursa" teklifi reddetmek zorunda olduğu hükmü ile Avukatlık Meslek Kurallarının 36. maddesinde "Bir anlaşmazlıkta taraflardan birine hukuki yardımda bulunan avukat, yararı çatışan öbür tarafın vekaletini alamaz, hiçbir hukuki yardımda bulunamaz" şeklindeki hükümler, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, 818 sayılı Borçlar Kanunu' nun 390. (6098 sayılı TBK.' nun 506.) maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir. Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır. Aksi halde avukatına güveni kalmayan müvekkilin avukatını azletmesi halinde azlin haklı olduğunun kabulü gerekir. Gerçekten de avukat, görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş, sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, müvekkilinin vekilini azli haklıdır. Avukatlık Kanunu' nun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Avukat bu durumda ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edebilir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir.Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursa; Dava, vekil olarak ödenen masraflarıntahsili için yapılan icra takibine vaki kısmi itirazın iptali istemine ilişkin olup, davacı avukat ile davalı arasında yazılı ücret sözleşmesi ile avukat olan davacının davalıya hukuki yardımlarda bulunduğu, vekalet ilişkisinin 10.05.2011 tarihli azlin davacıya 01.06.2011 tarihinde ulaşması ile sona erdiği anlaşılmaktadır. Davacı avukat, azlin haksız olduğunu ve yaptığı masrafların ödenmesi gerektiğini ileri sürerken davalı ise, davacının vekalet görevi devam ederken başka kat malikleri adına aleyhlerine ihtarnameler göndererek görevini sadakat ve özenle yerine getirmediğini, azlin haklı olduğunu ve azilden sonra kendilerinin ödemek zorunda olmadığı mahkeme bakiye ilam harcının yetkisiz olarak davacı tarafından ödenmesinden dolayı kendilerine herhangi bir sorumluluk yüklenemeyeceğini savunmuştur. O halde taraflar arasındaki öncelikli uyuşmazlık, azlin haklı olup olmadığı ve azilden sonra ödene bakiye ilam harcından davalıların sorumlu tutulup tutulamayacağı ile ilgilidir. Davacı avukatın davalı Apartman Yönetiminin vekilliğini yaptığı sırada dava dışı bir kısım kat malikleri adına Noterden 11 Nisan ve 28 Nisan 2011 tarihlerinde davalı Apartman yönetimi aleyhine ihtarnameler keşide ettiği; buna göre davacı avukatın üzerine aldığı vekalet görevinin gereklerini tam ve sağlıklı olarak yerine getirmediği, davalının vekil olan davacıyı 10.05.2011 tarihinde yaptığı azilde haklı olduğu, azlin davacıya en geç ihtarname gönderdiği 01.06.2011 tarihinde ulaştığı, nin 2010/221 Esas ve 2011/270 Karar sayılı dava dosyasının azilden sonra 22.06.2011 tarihinde karara çıktığı, bu mahkeme kararı ile bakiye 3.568.97.TL ilam harcının dava dışı davalılardan tahsili ile hazineye irat kaydına karar verilmesine, bakiye ilam harcı ödenmeden de kararın taraflarca alınmasının yasal olarak mümkün olmasına, buna göre yükümlü olmadığı bakiye ilam harcını ödemesinin davalının lehine ve yararına olmamasına rağmen vekalet görevi azille sona eren ve böylece yetkisiz olan davacı avukatın azilden çok sonra bakiye karar ilamını ödemesinden dolayı davalıya sorumluluk yüklenemeyeceğinden mahkemece talebin reddine karar verilmesi gerekirken az yukarıda yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.2-Bozma nedenine göre, davacının temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, 2. bent gereğince davacının temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan 61,05 TL harcın davalıya, 8,15 TL harcın davacıya iadesine, HUMK’nun 440/III-2 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 13/05/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.