MAHKEMESİ : ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen tapu iptali, tescil davası sonunda, yerel mahkemece davalı Yurdagül'e yapılan temlikte muvazaa olgusunun sabit olduğu gerekçesiyle bu davalı bakımından tapu iptali ve tescil isteğinin kabulüne, diğer davalıya yapılan devir bakımından iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili ile davalı Yurdagül vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ... raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, ehliyetsizlik, vekâlet görevinin kötüye kullanılması ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteklerine ilişkindir.Davacılar, mirasbırakanları ... ...'nin paydaşı olduğu kat mülkiyeti kurulu 6 parselde kayıtlı 7 nolu bağımsız bölümün ½ payını hastalıkları nedeniyle akli melekelerinin yerinde olmadığı bir dönemde satış suretiyle davalı eşi ... ...'ye temlik ettiğini, öte yandan mirasbırakanın 22030 ada 2 parsel sayılı taşınmazdaki tapu tahsis belgesine dayalı olan hakkının mirasbırakandan hile ile alınan vekaletname doğrultusunda vekili davalı ... tarafından enkaz satış senedi ile diğer davalı ... ...'a devredildiğini, işlemlerin ehliyetsizlik, vekalet görevinin kötüye kullanılması ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı olarak iptalinin gerektiğini ileri sürerek, tapuların iptali ile pay oranında tescile, olmadığı takdirde tazminata karar verilmesini istemişlerdir.Davalılar, temliklerin bedeli ödenerek yapıldığını, iddiaların doğru olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, davalı ...'e yapılan temlikte muvazaa olgusunun sabit olduğu gerekçesiyle bu davalı bakımından tapu iptali ve tescil isteğinin kabulüne, diğer davalıya yapılan devir bakımından iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Mirasbırakan ... ...'nin paydaşı olduğu kat mülkiyeti kurulu 6 parseldeki 7 nolu bağımsız bölümün ½ payını 04.10.2007 tarihli saş akti ile davalı eşi ... ...'ye temlik ettiği, mirasbırakanın 22030 ada 2 parsel sayılı taşınmazdaki tapu tahsis belgesine dayalı olan hakkının ise mirasbırakanın 11.04.2008 tarihli vekaletname ile vekil atadığı davalı ... tarafından enkaz satış senedi ile diğer davalı ... ...'a devredildiği, mirasbırakanın 15.05.2009 tarihinde ölümü üzerine davacılar ve davalı ... ile dava dışı kişileri mirasçı olarak bıraktığı kayden sabittir.Hemen belirtilmelidir ki, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 11.4.1990 gün ve 1990/1-152-1990/236 sayılı kararında da vurgulandığı üzere; davada dayanılan maddi olaylar bakımından birkaç hukuki nedenin bir arada gösterilmesinde ilke olarak usul ve yasaya aykırı bir yön yoktur.Davada, ehliyetsizlik hukuki sebebine de dayanıldığına göre, hukuki ehliyetin kamu düzeni ile ilgili olduğu gözetilerek önemine binaen öncelikle incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur.Ne var ki, mahkemece ehliyetsizlik yönünden araştırma ve inceleme yapıldığı söylenemez.Bilindiği üzere; davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) “fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir” biçimindeki 9. maddesi, şahsın hak elde edebilmesini, borç (yükümlülük ) altına girebilmesini, fiil ehliyetine bağlanmış. 10. maddesi de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek “ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan bir ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü” eylem ve işlev ehliyeti olarak da tarif edilerek, aynı yasanın 13. maddesinde “yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.Hemen belirtmek gerekir ki, Türk Medeni Kanunu'nun 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından, karşı tarafın iyiniyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. Bu ilke 11.6.1941 tarih 4/21 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da aynen benimsenmiştir.Yukarıda sözü edilen ilkelerin ve yasa maddelerinin ışığı altında olaya yaklaşıldığında; bir kimsenin ehliyetinin tespitinin şahıs ve malvarlığı hukuku bakımından doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar.Bu durumda, tarafların gösterecekleri tüm delillerin toplanılması, tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta gözlem (müşahede) kağıtları, film grafilerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında, her ne kadar 6100 s. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 282. maddesinde belirtildiği gibi bilirkişinin “oy ve görüşü” hakimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.Hele ayırt etme gücünün nispi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Kurulundan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen TMK'nin 409/2. maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.O halde, hukuki ehliyetsizliğin kamu düzeni ile ilgili olduğu gözetilerek önemine binaen öncelikle incelenmesi, yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, tarafların bu yönde bildirecekleri tüm delillerin toplanması, varsa murise ait sağlık kurulu raporları, hasta müşahade kağıtları, reçeteler vs. istenmesi tüm dosyanın Adli Tıp Kurumuna gönderilmesi, vekâletname ve temlik tarihlerinde mirasbırakanın ehliyetli olup olmadığı yönünde rapor alınması, ehliyetli olduğunun saptanması halinde vekâlet görevinin kötüye kullanılması ve muris muvazaası hukuksal nedenleri üzerinde durularak varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davacılar vekili ile davalı Y.. Y.. vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.