Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 15108 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 21771 - Esas Yıl 2009





YARGITAY KARARIDavacı vekili, davacının Basın alanında hizmet veren davalı işyerinde grafiker tasarımcı olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin geçerli neden olmadan feshedildiğini belirterek feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı işveren vekili, davacının ilk önce stajyer olarak çalışmaya başladığını, daha sonra davacının tasarlamış olduğu grafiklere karşı davacıya telif ücreti ödenmesini içeren sözleşmenin tarafların karşılıklı mutabakatına dayandığını ve bizzat davacının imzasını taşıdığını, davacıya telif ücreti ödenmesini içeren telif sözleşmesinin 01.06.2007 tarihinde düzenlendiğini ve davacı hür iradesi ile sözleşmeyi imzaladığını, davacı ile davalı arasında işçi işveren ilişkisi mevcut olmadığını, bu neden ile işe iade talep hakkının bulunmadığını, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.Mahkemece, davacı işçi ile davalı şirket arasında iş akdi bulunmadığı, işçinin SSK kayıtlarında da davacının çalıştığı iddia ettiği tarihler itibariyle davalı şirkete ait çalışması gözükmediği, davacı tarafça açılan bir hizmet tespiti davası da bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.İş sözleşmesini diğer iş görme sözleşmeleri olan eser ve vekalet sözleşmelerinden ayırt edici en önemli kıstas bağımlılık ilişkisidir. Her üç sözleşmede iş görme edimini yerine getirenin iş görülen kişiye (işveren-eser sahibi veya temsil edilen) karşı ekonomik bağlılığı vardır.İş sözleşmesinde işçi, belirli veya belirsiz süreli olarak işveren için çalışır. Eser sahibi kural olarak uzmanlığı bakımından iş sahibinin talimatları ile bağlı değildir. Sadece sözleşme ile üstlendiği eseri meydana getirmekle yükümlüdür. İş sözleşmesinin varlığı, ücretin ödenmesini gerektirir. Eser (telif) sözleşmesine, ilişkin hükümlerde, iş sözleşmesinin aksine sosyal nitelikte edimlere ve koruma yükümlülüklerine rastlanmaz. Bağımsız olarak iş gören, bu nedenle faaliyetini sürdüreceği zamanı belirlemede kısmen de olsa serbestliğe sahip olan, bütün zamanını tek bir müvekkile hasretmek zorunda olmayan vekil, farklı kişilerle ayrı vekalet sözleşmeleri yapabilmekte ve bu şekilde ekonomik olarak tek bir işverene bağlı olmaktan kurtulmaktadır. İş sözleşmesini belirleyen kriter hukuki-kişisel bağımlılıktır. Gerçek anlamda hukuki bağımlılık, işçinin işin yürütümüne ve işyerindeki davranışlarına ilişkin talimatlara uyma yükümlülüğünü üstlenmesi ile doğar. İşçi edimini işverenin karar ve talimatları çerçevesinde yerine getirmektedir. İşçinin bu anlamda işverene karşı kişisel bağımlılığı ön plana çıkmaktadır. Bu anlamda işveren ile işçi arasında hiyerarşik bir bağ vardır. İş sözleşmesine dayandığı için hukuki, işçiyi kişisel olarak işveren bağladığı için kişisel bağımlılık söz konusudur.İş sözleşmesinde bağımlılık unsurunun içeriğini; işverenin talimatlarına göre hareket etmek ve iş sürecinin ve sonuçlarının işveren tarafından denetlenmesi oluşturmaktadır. İşin işverene ait işyerinde görülmesi, malzemenin işveren tarafından sağlanması, iş görenin işin görülme tarzı bakımından iş sahibinden talimat alması, işin iş sahibi veya bir yardımcısı tarafından kontrol edilmesi, bir sermaye koymadan ve kendine ait bir organizasyonu olmadan faaliyet göstermesi, ücretin ödenme şekli kişisel bağımlılığın tespitinde dikkate alınacak yardımcı olgulardır.Dosya içeriğine göre davacı ile davalı arasında 01.06.2007 tarihli telif sözleşmesi ile kendisinden istenileni yerine getirmesi karşılığı davacıya belli bir bedel ödenmesi kararlaştırılmıştır. Bu sözleşmede eserin konusu açıkça belirtilmemiştir. Davacı tarafından sunulan kayıtlara göre davacıya her ay belli bir miktarda ödeme yapılmıştır. Bunun yanında işyeri giriş kartı ve yemek kartına göre davacı iş görme edimini veya sözleşmedeki gibi istenilen eseri işyerinde yerine getirmiştir. Somut olayda davacının davalı ait işyerinde onun talimatlarına göre yönetim hakkı kapsamında yerine getirdiği ve her ay belirli bir ücret aldığı, aradaki ilişkinin bağımlılık kişisel bağımlılık nedeni ile iş ilişkisi olduğu anlaşılmaktadır. Kayıtlarda bu çalışmanın görülmemesi veya davacının bir hizmet tespiti davası açmaması, aradaki iş ilişkisini ortadan kaldırmaz. İş ilişkisi olduğunu gösteren yeterli delil vardır. Mahkemece aksi düşünce ile davanın reddine karar verilmesi isabetsizdir.İş sözleşmesi ile çalışan davacı işçinin iş sözleşmesi yazılı bildirim olmadan ve neden belirtilmeden feshedilmiştir. Fesih 5953 Sayılı Kanun’un 6/son maddesi yollaması ile 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 19. maddesi uyarınca geçersizdir. Davanın kabulü gerekir.4857 sayılı İş Yasası’nın 20/3 maddesi uyarınca Dairemizce aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.HÜKÜM:Yukarda açıklanan gerekçe ile;1. Mahkemenin kararınınBOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA<karar>,2. FeshinGEÇERSİZLİĞİNEve davacınınİŞE İADESİNE,3. Davacının yasal süre içinde başvurusuna rağmen davalı işverence süresi içinde işe başlatılmaması halinde ödenmesi gereken tazminat miktarının 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 21. maddesi uyarınca davacının kıdemi, fesih nedeni dikkate alınarak takdiren davacının 4 aylık brüt ücreti tutarındaBELİRLENMESİNE,4. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 21. maddesi uyarınca davacı işçinin işe iadesi için işverene süresi içinde müracaatı halinde hak kazanılacak olan ve kararın kesinleşmesine kadar en çok 4 aya kadar ücret ve diğer haklarının davalıdan tahsilininGEREKTİĞİNE,5. Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,6. Davacının yapmış olduğu 77.30 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, davalının yaptığı yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,7. Karar tarihinde yürürlükte bulunan tarifeye göre 1.000,- TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,8. Peşin alınan temyiz harcının isteği halinde ilgilisine iadesine, Kesin olarak 31/05/2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.