Davacılar-birleşen dosya davalıları A.. G.. ve müşterekleri ile davalı-birleşen dosya davacıları A.. E.. ve müşterekleri aralarındaki katılma alacağı davasının asıl dosyada kısmen kabulüne ve kısmen reddine, birleştirme isteğinin reddi ile tefrike dair İstanbul Anadolu 14. Aile Mahkemesi'nden verilen 20.06.2013 gün ve 472/441 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay'ca incelenmesi davacılar-birleşen dosyada davalılar vekili ile davalılar-birleşen dosyada davacılar vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 14.01.2014 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davacılar-birleşen dosyada davalılar vekili Avukat G.T. ve karşı taraftan davalılar-birleşen dosyada davacılar vekili Avukat A. Ö. geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A RDavacı Z.. G.. ve arkadaşları vekili, davalıların miras bırakanı M.. E.. ile vekil edenlerinin miras bırakanı N.E.’ın evli iken iki çocukları ile birlikte 26.04.2003 tarihinde karbonmonoksit zehirlenmesi sonucu öldüklerini, ölüm saatleri belirlenemediğinden aynı anda öldükleri varsayılarak birlikte ölüm karinesi sonuçlarına göre veraset ilamının alındığını evlilik birliği içerisinde edinilerek davalıların murisi eşlerden M.. E.. adına kaydedilen 1812 ada 88 parselde kayıtlı A2 blok zemin kattaki .. nolu daire, 310 ada 17 parselde kayıtlı 1.kat 5 nolu daire ve M. Evleri B. Konut Yapı Kooperatifindeki taşınmazların edinilmesinde vekil edenlerinin murisleri Nigar’ın daha fazla katkısının bulunduğunu en azından yarı oranda hakkı olduğunu, bu nedenle, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000 TL katılma alacağı ile bu hakların kullanılamaması nedeniyle mahrum kalınan 500 TL maddi tazminatın faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalılar vekili, davanın miras ve tenkis isteğine ilişkin bulunduğunu bu nedenle Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğunu, davanın ölüm tarihinden itibaren 1 yıllık dava zamanaşımı süresi içinde açılmadığını, murislerinin gelirleri ile edinilen mallar olduğunu açıklayarak davanın reddini savunmuşturMahkemece, toplam 700.213,71 TL katılma alacağının tasfiye tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, İ. Ü. 310 ada 17 parselde bulunan 5 numaralı bağımsız bölümdeki taşınmaz ile ilgili olarak davacıların murislerinin katkıda bulunduğunu gösterir gelirleri ile ilgili delil ibraz edilmediğinden bu taşınmaz ile ilgili katkı payı alacağı talebinin reddine, İstanbul Anadolu 4. Aile Mahkemesinin 2013/369 Esas, 2013/544 Karar sayılı dosyasının Mahkememiz dosyası ile birleştirilmesine ilişkin talebin reddine, birleştirilen dosyanın tefrik edilmesine ve karar kesinleştikten sonra İstanbul Anadolu 4.Aile Mahkemesi'ne gönderilmesine, davacıların kira gelirleri ve ecrimisil talepleri ile ilgili davanın bu davadan tefriki ile tefrik harç ve masrafları 2 hafta içinde davacılar vekili tarafından yatırıldığı takdirde ayrı bir esasa kaydedilmesine karar verilmesi üzerine hüküm davacı-birleşen dosyada davalı vekili ile davalılar-birleşen dosyada davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.Davacıların murisi Nigar ile davalıların murisi Mücahit 08.10.1988 tarihinde evlenmiş, 27.04.2003 tarihinde eşler ve çocukları B. ile M. C.E. karbonmonoksit zehirlenmesi suretiyle ölmüşlerdir. Bu tarihte de mal rejimi sona ermiştir. (TMK'nun 225/1.madde). Eşlerin birlikte ölümüyle katılma rejiminin sona ermesi halinde hangisinin diğerinden önce veya sonra öldüğü belirlenemiyorsa, bunların aynı anda ölmüş oldukları karinesi geçerli olacaktır. Ölümle miras edinme ehliyeti ve kişilik son bulduğundan birinin ölümü anında, diğer eş sağ olmadığı için eşler birbirinin mirasçısı veya vasiyet alacaklısı olamayacaktır. Ancak eşlerin katılma alacakları miras haklarından ayrı olduğundan katılma rejimi birlikte ölüm karinesi gereğince eşlerin ölümü anında sona erecek, ancak ölümle sona eren katılma rejiminin tasfiyesi sonunda eşlerin katılma alacağı veya alacakları doğarsa, bu alacak hakları eşlerin kanuni mirasçılarına intikal edecektir. Çünkü aynı anda ölenlerin birlikte ölüm karinesi gereğince birbirlerine mirasçı olamayacakları kural ise de; bu kişilerin her birinin mirası kendi mirasçılarına geçecek, dolayısıyla bu mirasçılar katılma alacağı borçlusu eşin mirasçılarından katılma alacağıyla ilgili haklarını talep edebileceklerdir. Bu açıklamalar karşısında birlikte öldükleri anlaşılan eşlerden Nigar’ın mirasçıları, varsa katılma alacağına ilişkin haklarını diğer eşin mirasçılarından talep edebileceklerdir.Dava konusu 1812 ada 88 parselde bulunan ..nolu daire 04.10.2002 tarihinde, 4721 sayılı TMK'nin yürürlüğe girmesinden sonra edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilmiş, edinme sırasında banka kredisi kullanılmış, 310 ada 17 parselde bulunan 5 nolu daire ise 27.09.1996 tarihinde, yani 743 sayılı TKM'nun 170 maddesi gereğince mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilerek davalıların murisi M.. E.. adına tescil edilmiştir. B. evleri Konut Yapı Kooperatifinden alındığı iddia edilen taşınmaz ise A. B. köyü 902 parseldeki 7 numaralı villa olup tapu kaydı halen kooperatif adına bulunmakta ise de Mücahit’in 12.11.1996 tarihinde kurucu üye olarak kooperatife üye olduğu, villanın 24.01.2000 tarihinde iç işleri eksik şekilde Mücahit’e teslim edildiği, iç işlerinin de Mücahit tarafından 01.01.2002 tarihinden önce tamamlandığı, ödemelerin ise 01.01.2002 tarihi sonrası devam ettiği, eşlerin ölümü sonrası da Mücahit mirasçıları tarafından bir kısım ödemelerin yapıldığı anlaşılmaktadır.Mahkemece, Nigar mirasçıları tarafından açılan alacak davasında bir yıllık zamanaşımının geçtiği gerekçesi ile reddine karar verilmiş, Nigar mirasçıları vekilinin temyizi üzerine Dairenin 11.04.2011 tarih 2010/4114 Esas 2011/2038 Karar sayılı ilamıyla mal rejiminin ölüm ile sona ermesi halinde 10 yıllık zamanaşımının geçerli olduğu, her üç taşınmazla ilgili delillerin toplanarak hüküm kurulması gerektiği açıklanarak bozma sevk edilmiştir. Mahkemece bozma ilamına uyulmuş, taraf delilleri toplanmış, 01.01.2002 öncesi Nigar’ın çalışmadığı, geliri bulunmadığı, katkısının ispat edilemediği, 01.01.2002 sonrası dönem için Nigar’ın yasal katılma alacağı bulunduğu, ölüm tarihinden sonra edinildiği iddia edilen kira gelirleri ile ecrimisil yönünden bu davadan ayrılması gerektiği sonucuna varılmıştır.Davacı Nigar mirasçıları vekili 15.06.2009 tarihli dava dilekçesinde, evlilik içinde edinilen üç parça taşınmazla ilgili Nigar’ın daha fazla katkısının olduğunu, en azından yarı oranda hakkının bulunduğunu açıklamış, TMK’nun 236.maddesi uyarınca fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak 1.000 TL katılma alacağı ve ölüm sonrası mahrum kalınan zararlara ilişkin 500 TL maddi tazminatın yasal faizi ile Mücahit mirasçılarından tahsilini istemiştir. 25.10.2011 tarihli açıklama dilekçesinde ise, yine Nigar’ın katkısından da sözedilerek fazlaya ilişkin dava ve talep hakları da saklı tutularak dava dilekçesinde 1.000 TL olarak talep edilen katkı payından 500 TL'sinin Üsküdar 1812 ada 88 parseldeki 4 numaralı daire için, 250 TL'sinin Üsküdar 310 ada 17 parseldeki 5 numaralı daire için, 250 TL'sinin M.Evleri B. Kooperatifinde bulunan taşınmaz için, katkı payı % 100 olmasına rağmen şimdilik fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı tutularak taşınmazların dava tarihindeki değeri itibarıyla % 75 katkı payı talep ettiklerini bildirmiştir.Bozma sonrası 22.04.2013 tarihli ıslah dilekçesinde ise, katkı payı ve katılma alacağı yönünden, Üsküdar 1812 ada 88 parselde 4 numaralı mesken yönünden katkı payı alacağı olarak talep edilen 500 TL'yi % 50 katkı oranı üzerinden 799.500 TL artırarak 800.000 TL'nin dava tarihinden geçerli faizi ile, Üsküdar 310 ada 17 parselde 5 numaralı mesken yönünden katılma alacağı olarak talep edilen 250 TL'yi % 66,6 katılma alacağı oranı üzerinden 159.590 TL artırarak 159.840 TL'nin dava tarihinden geçerli faizi ile, S.S. B. Evleri Konut Yapı Kooperatifindeki 7 numaralı villa yönünden katılma alacağı olarak talep edilen 250 TL'nin 150 TL kısmını arsa payı ve inşaat bedeli olarak kooparatife ödenen kısım yönünden % 66,6 katılma alacağı oranı üzerinden 99.750 TL artırarak 100.000 TL'nin dava tarihinden geçerli faizi ile, 100 TL kısmını ise ince yapı işçiliği bedeli olarak harcanan kısım olup % 66,6 katılma alacağı oranı üzerinden 49.750 TL artırarak 50.000 TL'nin karar tarihinden geçerli faizi ile davalılardan tahsili şeklinde taleplerini ıslah etmiştir.Ayrıntılı şekilde açıklanan dava ve açıklama dilekçeleri, bozma sonrası ıslah yasağı bulunmakla beraber Daire tarafından sevk edilen bozmazının usule yönelik olması sebebiyle bozma sonrası ıslah yapılmasında usul ve yasaya aykırı bir durum bulunmadığına, yanı usul bozmasından sonra ıslah yapılabileceğine bozma sonrası ıslah dilekçesindeki açıklamalar ile dosya kapsamı ve özellikle dava konusu üç adet taşınmazın edinme tarihleri itibarıyla davacı Nigar mirasçılarının talebinin katkı payı ve katılma alacağı niteliğinde olduğu anlaşıldığına, taraflarca verilen dilekçelerdeki talebin nitelendirilmesi tamamen Mahkemeye ait olup davacı tarafça sunulan dilekçelerdeki isimlendirmelerin bir önemi olmayıp, talebe ilişkin açıklamalar önem arz ettiğine göre Mahkemenin davayı katkı payı ve katılma alacağı olarak nitelendirmesi doğru olup iki taraf vekillerinin nitelendirmeye yönelik temyiz itirazları yerinde değildir.Diğer yandan her ne kadar Mahkemece, Nigar’ın 01.01.2002 tarihi öncesi katkısının ispat edilemediği ve geliri bulunmadığı kabul edilmiş ise de, dosya arasında bulunan belgelere bakıldığında SSK hizmet dökümünde Mücahit’in 06.09.1977 tarihinde, Nigar’ın da 01.07.1977 tarihinde sigortalı göründükleri, 1978-1983 tarihleri arası Nigar’ın sigortalı hizmetinin bulunduğu, sonrasında da serbest olarak mimarlık yaptığı ve şirket ortaklığı da bulunduğuna, Nigar’ın 01.01.2002 tarihi öncesi çalıştığı ve gelir elde ettiği sabit olmakla birlikte elde ettiği gelirin miktarı net olarak belirlenemediğine, bu durumun davalılar murisi Mücahit için de geçerli olup, Nigar’ın serbest mimar olarak şirket ortağı olduğu dönemde Mücahit’in özel bir şirkette mimar olarak çalışması sebebiyle gelirleri belirlenebildiğine göre TMK'nun 5. maddesi nazara alınarak 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 ve 51. (818 sayılı Borçlar Kanunu m. 42, 43) maddeleri ile hakkaniyet ve fedakarlığın denkleştirilmesi ilkeleri de gözetildiğinde Nigar’ın çalışarak geliri bulunduğunun, en az Mücahit kadar gelir elde ettiğinin, eşit gelir halinde dahi Nigar ve Mücahit’in kişisel harcamaları ile TKM’nin 152. maddesinde yazılı kocanın infak ve iaşeden sorumlu bulunması gözetildiğinde Nigar’ın katkı oranının 01.01.2002 öncesi dönem için % 66,66 olarak dikkate alınması gerektiği kabul edilmelidir. Mahkemenin Nigar’ın geliri ve katkısı olmadığına dair kabulü dosya arasına getirtilen belge ve bilgilere uygun değildir.Bozma sonrası Mücahit mirasçıları vekili tarafından 22.04.2013 tarihinde açılan davada Nigar üzerinde kayıtlı bulunan araç, şirket hissesi ve bankalardaki hesaplarda bulunan paralarla ilgili TMK’nun 236.maddesine göre 493.200 Dolar karşılığı 739.800 TL'nin ölüm tarihi 27.04.2002 tarihinden işleyecek yasal faizi Nigar mirasçılarından tahsili istenmiş, İstanbul Anadolu 4.Aile Mahkemesi'nin 04.06.2013 tarih 2013/369 Esas 2013/544 Karar sayılı ilamı ile tarafları ve konusu aynı olduğu, daha önce açıldığı gerekçesi ile yargılamanın İstanbul Anadolu 14.Aile Mahkemesi'nin 2011/472 Esas sayılı dosya üzerinden yürütülmesine, dosyanın 2011/472 Esas sayılı dosya ile birleştirilmesine karar verilmiş, dosya birleştirilen dosyanın görüldüğü Mahkemeye gönderilmiştir. İstanbul 14.Aile Mahkemesi'nin 2011/472 Esasında görülen dosyada 20.06.2013 tarihli yargılama oturumunda birleştirilmeye ilişkin talep yerinde görülmeyerek reddedilmiş ve birleştirilen dosyanın tefriki ile karar kesinleştikten sonra dosyanın İstanbul 4.Aile Mahkemesi'ne gönderilmesine hükmedilmiştir.HMK’nun 166.maddesinde “Aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış davalar, aralarında bağlantı bulunması durumunda, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden ilk davanın açıldığı mahkemede birleştirilebilir. Birleştirme kararı, ikinci davanın açıldığı mahkemece verilir ve bu karar, diğer mahkemeyi bağlar”, “Davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması durumunda, bağlantı var sayılır” yazılıdır. Nigar mirasçıları tarafından Mücahit mirasçıları aleyhine açılan İstanbul 14.Aile Mahkemesi'nin 2011/472 Esasında kayıtlı davanın mal rejiminin ölüm sebebiyle sona ermesinden kaynaklanan katkı payı ve katılma alacağı, Mücahit mirasçıları tarafından Nigar mirasçıları aleyhine açılan ve birleştirilen İstanbul Anadolu 4.Aile Mahkemesi'nin 2013/369 Esasında kayıtlı davanın ise mal rejiminin ölüm sebebiyle sona ermesinden kaynaklanan katılma alacağı olması nedeniyle davalar arasında bağlantı olduğu açıktır. HMK’nun 166/1.maddesine göre aynı yargı çevresindeki aynı düzey ve sıfattaki Mahkemelerden sonra açılan ikinci davanın görüldüğü Mahkeme tarafından ilk açılan dava dosyasında birleştirmeye karar verilmesi gerektiği ve birleştirme kararı verilmesi halinde birinci davanın açıldığı Mahkemeyi bağlayacağında da tereddüt yoktur. İstanbul 14.Aile Mahkemesinin birleştirme kararına karşı kabul etmeme veya temyize konu hükümde olduğu gibi birleştirme kararını reddetme hakkı bulunmamaktadır. Birinci davanın açıldığı Mahkemenin yapması gereken birleştirilen dava dosyası ile birlikte taraf delillerini toplamak ve sonucuna göre gerek asıl gerek birleştirilen dosyadaki taleplerle ilgili hüküm kurmak olmalıdır.Kaldı ki, daire tarafından daha önce sadece takas ve mahsup isteğinde bulunmanın yeterli olmayacağ, davacı adına kayıtlı malvarlığı ile ilgili usule uygun açılmış dava veyaKarşı dava olmadan Mahkemece talebe konu malvarlığının hesaplamaya dahil edilerek katılma alacağının belirlenemeyeceği görüşü hakimdi. Fakat Daire, doktrinde ileri sürülen görüşler ile savunmalarda yer alan beyanları gözeterek bu görüşünden dönmüştür.Ancak mal rejimi davalarının niteliği, eşler arasındaki uyuşmazlıkların en seri ve en az masrafla usul ve yasaya uygun şekilde çözülmesi gerekliliği, aynı tarafların birbirleriyle sürekli davacı davalı durumunda bulunmalarının her iki tarafın geleceği ve aile yaşantıları açısından doğuracağı sakıncalar da tümü ile gözetildiğinde eşlerden birinin açtığı mal rejiminden kaynaklanan alacağa ilişkin davada, davalı durumundaki diğer eşin takas mahsup talebinde bulunması, bu talep tarihinde kesinleşmiş ve belirlenmiş bir alacağının olmaması halinde de isteğinin usul ve yasaya uygun bir talep olarak kabul edilip yargılamaya bu şekilde devam edilmesinin doğru olacağı, diğer bir deyişle davada tam (çifte) tasfiyenin yani külli tasfiyenin dikkate alınması gerektiği kararlaştırılmıştır. Külli (tam) tasfiyenin ve takasın yapılabilmesi için en azından bu konuda davalı tarafından davacıdan ne istediğinin savunma olarak getirilmesi gerektiği ayrıca kesinleşmiş ve belirlenmiş hak edilmiş bir alacağın olmasına gerek bulunmadığı kabul edilmiştir. Hiç şüphesiz bu belirlenmiş kesinleşmiş ve böylece hak edilmiş bir alacağın takas edilmeyeceği anlamına gelmez. Talep olmadan ve davacı üzerinde ya da nezdinde hangi mal/malların veya bu tür bir alacağın bulunduğu bilinmeden Mahkemece, kendiliğinden takas ve mahsup işlemini yapması güçtür ve pek olanaklı görülmemektedir.Fakat külli tasfiyenin söz konusu olduğu durumlarda takas ve mahsubun Mahkemece, değerlendirilmesi ve bu konudaki görüşünün ortaya konulması zorunludur (TMK. m. 236/1 son cümle). TMK'nun 236/1- son cümlesine göre takas def'i emir niteliğinde olup, istekle bağlılık ilkesi ile harçsız dava açılamaz kuralına takılmadan isteğin (takas defi'nin) değerlendirilmesi görüşü Dairece benimsenmiştir. Edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu durumlarda uygulanması mümkün olan TMK’nun 236.maddesinin eldeki temyize konu olayda uygulanma imkanı bulunduğuna göre asıl ve birleşen dava dosyalarındaki taleplerin birlikte görülmesinde de zorunluluk olduğu açıktır. Bu nedenle Mahkemenin birleştirilen dosya ile ilgili verdiği hüküm de doğru olmamıştır.Az yukarıda ayrıntıları ile açıklanan hususlar dikkate alınarak Mahkemece, öncelikle birleştirilen dava dosyasının asıl dava dosyası ile beraber değerlendirilerek, tüm taraf delillerinin eksiksiz toplanması, Nigar mirasçılarının katkı payı ve katılma alacakları ile Mücahit mirasçılarının birleşen dosyadaki katılma alacağının usul ve yasaya uygun şekilde belirlenmesi, bu belirleme yapılırken Nigar mirasçılarının katkı payı alacağının tesbitinde Üsküdar 310 ada 17 parseldeki 5 numaralı daire için Nigar’ın katkı oranının % 66,66, hesaplamaya esas 05.06.2009 dava tarihindeki piyasa sürüm değerinin 240.000 TL olarak, B. Konut Yapı Kooperatifinden edinilen 7 numaralı villa yönünden ise 01.01.2002 tarihi öncesi kooperatif ödemeleri bakımından Nigar mirasçıları lehine katkı payı alacağı doğacağından bu dönemde yapılan ödemelerin (villanın tamamı 01.01.2002 tarihi öncesi tamamlandığı için tamamının değeri gözetilecektir) toplam ödemeye oranlanması sonunda bulunacak oran ile ( 16.900,59 TL / 21.417,37 TL = % 78,91) dava tarihi itibarıyla villanın belirlenen piyasa sürüm değerinin (190.000 TL) çarpılması, bulunacak hesaba esas değerin taraf gelirleri, kişisel harcamalar ve TKM’nin 152.maddesi karşısında Nigar’ın katkı oranının % 66,66 olduğunun kabul edilmesi, Üsküdar 1812 ada 88 parseldeki 4 numaralı daire için alımda kullanıldığı anlaşılan G.Bankasından çekilen krediye ilişkin tüm belgelerin bulunduğu yerden getirtildikten sonra 01.01.2002 tarihi öncesine isabet eden ödemeler bakımından yine katkı payı alacağı doğacağının bakiye bölüm için katılma alacağı hesabı yapılması gerektiğinin dikkate alınması, birleşen dosyada ise dava konusu edilen Nigar adına kayıtlı malvarlığı yönünden de tüm taraf delilleri toplanarak TMK’nun 236. ve 229.maddeleri gereği Mücahit mirasçıları lehine katılma alacağı bulunup bulunmadığının tesbit edilmesi, taraflar lehine karşılıklı katılma alacaklarının TMK’nun 236/2.maddesi gereğince Dairenin kabul ettiği görüş doğrultusunda takas ve mahsubunun sağlanması, takas mahsup sonrası oluşacak duruma göre hüküm kurulması, hüküm kurulurken katkı payı alacağı bakımından dava, katılma alacağı bakımından ise karar tarihinden geçerli yasal faiz yürütülebileceğinin ve taraflar lehine oluşacak kazanılmış hakların da korunması gerektiğinin göz ardı edilmemesi gerekir. Bu gerekliliğe uyulmadan, özellikle birleşen dosyadaki birleştirmenin reddedildiği açıklanarak usul ve yasaya aykırı şekilde eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.Mücahit’in mirasçılarının ölüm sonrası elde ettikleri kira gelirleri ile aynı döneme ilişkin ecrimisil taleplerinin ise mal rejiminin tasfiyesi ile ilgisi bulunmayıp genel mahkemelerde görülmesi gereken sebepsiz zenginleşmeye dayalı istekler olması sebebiyle tefrikine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.Açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin karşılıklı temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma sebepleri dışındaki diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 48,60 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacılar-birleşen dosya davalılarına iadesine ve 3.267,40 TL peşin harcın da istek halinde temyiz eden davalılar ve birleşen dosya davacılarına iadesine, 14.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.