Kararı verenYargıtay Dairesi : 7. Ceza DairesiMahkemesi : Asliye Ceza5607 sayılı Kanuna muhalefet suçundan sanıklar ... ve ...'nun beraatine ilişkin, Asliye Ceza Mahkemesince verilen 26.05.2008 gün ve 55-280 sayılı hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 25.09.2012 gün ve 7261-24604 sayı ile;“Olay tarihinde İzmir Ege Serbest Bölge giriş-çıkış kapısında, Serbest Bölgeden yurtiçine çıkış yapmak için gelen sanık Salih'in içinde bulunduğu araçta yapılan kontrolde, ön ve arka koltuk aralarında menşeine ait ibare bulunmayan maden suyu dolum makinesinin 44 adet küçük parçasının bulunduğu, sanık ...’nun söz konusu makine parçalarını Ege Serbest Bölge içerisinde bulunan ... yetkilisi sanık ...’nin izni ile ... Sanayi Sitesinde kısaltmak amacıyla çıkardıklarını ve sanık ...’nin kendilerine gümrük işlemlerinin yapılmakta olduğunu söylediğini beyan etttiği bu suretle sanıkların 44 adet madensuyu dolum makinesi doldurma aparatını gümrük işlemine tabi tutmaksızın gümrük sahası dışına çıkartmak istedikleri anlaşıldığı cihetle, sanıkların mahkumiyeti yerine oluşa uygun düşmeyen gerekçelerle yazılı şekilde, beraat kararı verilmesi” isabetsizliğinden oyçokluğuyla bozulmasına karar verilmiştir.Yerel mahkeme ise 18.02.2013 gün ve 1401-93 sayı ile;“Mahkememizce suça konu makina ve parçaları üzerinde keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmış, bilirkişi heyetinin 20.05.2008 tarihli raporunda suça konu eşyanın CİF değerinin 880 YTL olduğu ventil denen aparatların şişe dolum aparatı olduğu bu makinanın bira dolumu yapılmak üzere geliştirilmiş olup makinenin ventil boyunun 25 cm lik şişe için yapılmış olup yeni dolumda 17 cm lik şişe kullanılacağı ve ventilin tam açılması için boy kısaltma ihtiyacı görüldüğünden bu işlem için ventillerin Bornova 2. Sanayi Sitesine götürülmek üzere dışarı çıkarılmak istendiği dava konusu emtiaların kullanılmış olması ve ... Serbest Bölgeye Belçikadan yasal yollardan getirilen 1984 model şişe dolum makinesine ait apartlar olması ve tek başına kullanım özelliğine sahip bulunmaması hususu da dikkate alındığında eylemde ekonomik bir yarar kastının olmadığı belirtilmiştir.Sanıklar ... ve ...'nun yasal yoldan ithal edip ... Serbest Bölgede bulunan ve aslında bira dolum makinesi iken maden suyu şişe dolum makinesine çevrilebilmesi için ventil boylarının kısaltılması gereken makinenin 44 adet ventilini tornacıda kısaltmak için gerekli yasal prosedüre uyulmadan serbest bölge dışına çıkarılmaları nedeni ile sanıklar hakkında kaçakçılık suçundan kamu davası açılmış ise de; kaçakçılık suçunun amacının gerekli vergi ve harcı ödemeden yüksek kazanç sağlamak olduğu ancak olaydaki amacın makinanın çıkış işlemleri tamamlanıncaya kadar ventillerinin kesilerek maden suyu dolduracak seviyeye getirmek olduğu, her ne kadar bu tür işlemin yapılabilmesi için de gerekli prosedüre uyulması gerekmekle birlikte sanıkların amacının kaçakçılık suçuna yönelik olmadığı kanatine varıldığı" gerekçesiyle ilk hükümde direnmiştir.Bu hükmün de katılan vekili ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay C. Başsavcılığının 27.08.2014 gün ve 144189 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.TÜRK MİLLETİ ADINACEZA GENEL KURULU KARARIÖzel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıkların üzerine atılı suçun unsurları itibariyle oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkin ise de, aleyhe olan bozma kararına karşı sanığın beyanı alınmadan direnme hükmü verilip verilemeyeceği hususunun öncelikle değerlendirilmesi gerekmektedir.İncelenen dosya kapsamından;Yerel mahkemece, bozmadan sonra yapılan yargılamada sanık ...'nun ve sanık ... müdafinin duruşmaya katıldığı ancak sanık ... adına çıkarılan davetiyenin bila ikmal iade edildiği, sanığın duruşmaya katılmadığı, aleyhine olan bozma kararına karşı diyecekleri sorulmadan sanığın yokluğunda önceki hükümde direnilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.1412 sayılı CMUK'nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326/2. maddesine göre, hükmün aleyhe bozulması halinde davaya yeniden bakacak mahkemece, sanıktan bozmaya karşı diyeceğinin sorulması zorunlu olup aynı kurala 5271 sayılı CMK'nun 307/2. maddesinde de yer verilmiştir. Anılan bu kanun hükümleri uyarınca sanığa, bozmada belirtilen ve aleyhinde sonuç doğuracak olan hususlarda beyanda bulunma, kendisini savunma ve bu konudaki delillerini sunma imkanı tanınmalıdır. Bu düzenleme, savunma hakkının sınırlanamayacağı ilkesine dayandığından, uyulmasında zorunluluk bulunan emredici kurallardandır.Bu açıklamalar ışığında önsoruna ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;Yerel mahkeme hükmünün Özel Daire tarafından sanıklar aleyhine bozulması karşısından sanıkların bozmaya karşı beyanları alınarak hüküm kurulması gerekirken sanık ...'nin beyanı alınmadan yargılamaya devam olunarak yokluğunda direnme kararı verilmesi 1412 sayılı CMUK'nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326/2. maddesine aykırıdır.Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün, aleyhe olan bozmaya karşı sanık ...'nin beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden her iki sanık yönünden de sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.SONUÇ:Açıklanan nedenlerle;1-Asliye Ceza Mahkemesinin 18.02.2013 gün ve 1401-93 sayılı direnme hükmünün, aleyhe olan bozmaya karşı sanığın beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden her iki sanık yönünden de sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 19.01.2016 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.