Normal
0
21
false
false
false
TR
X-NONE
X-NONE
MicrosoftInternetExplorer4
/* Style Definitions */
table.MsoNormalxTable
{mso-style-name:"Normal Tablo";
mso-tstyle-rowband-size:0;
mso-tstyle-colband-size:0;
mso-style-noshow:yes;
mso-style-priority:99;
mso-style-qformat:yes;
mso-style-parent:"";
mso-padding-alt:0cm 5.4pt 0cm 5.4pt;
mso-para-margin-top:0cm;
mso-para-margin-right:0cm;
mso-para-margin-bottom:10.0pt;
mso-para-margin-left:0cm;
line-height:115%;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:14px;font-sizex:11.0pt;
font-familyx:"Calibri","sans-serif";
mso-ascii-font-familyx:Calibri;
mso-ascii-theme-font:minor-latin;
mso-hansi-font-familyx:Calibri;
mso-hansi-theme-font:minor-latin;}
DAVA:Taraflar
arasındaki “Uyarlama-İndirim” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;
Balıkesir 2. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 14.5.2008
gün ve 301-211 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi
üzerine, Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 17.2.2009 gün ve 113916-1990 sayılı
ilamı ile; (...Dava, zirai ürün kirasından kaynaklanan uyarlama isteğine
ilişkindir.
Davacı vekili, Balıkesir
Vakıflar Bölge Müdürlüğü ile Vakıf zeytinliklerinin kiralanması hususunda
sözleşme yapıldığını ancak doğa ve piyasa koşullarından kaynaklanan nedenlerden
dolayı kira bedelinin ödenemediğini belirterek hâkimin sözleşmeye müdahalesi
ile kira bedelinin azaltılması, muhammen bedele indirilmesi, kira bedeline zam
yapılmaması, kira bedellerinin her ay değil yılda bir kez hasat mevsimi sonunda
ödenmesinin karar bağlanması, ayrıca 2007 yılında mevsimin aşırı kurak geçmesi
nedeniyle ürün alınamadığını ayrıca zeytin ağaçlarına kuraklık nedeniyle
verilen zararın gelecek yıllardaki ürünü de etkileyeceğini ileri sürerek kira
bedelinin uyarlanması talebinde bulunmuştur.
Davalı idare vekili
cevabında, taraflar arasında düzenlenen kira sözleşmesinin 23. maddesinde;
“kiracı, mahsulün az olması, tabii afetlerden veya haşarattan zarar görmesini
gerekçe göstererek kira bedelinden tenzilat, erteleme ve zarar ziyan talep
edemez” hükmüne yer verildiğini, bu hüküm karşısında davacı tarafın bu
taleplerde bunamayacağını, sözleşmeyle bağlılık ilkesi gereğince her iki
tarafın sözleşme hükümlerini yerine getirmek zorunda bulunduklarını savunarak
davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davacının
tarım ve zeytincilikle uğraşan bir kişi olduğu, faaliyet alanının iklim
koşulları ile yakından ilgili bulunduğu, bu durumu önceden bilip tahmin etmesi
gerekeceği, bile bile zeytinlik araziyi kiraladığı, 2007 yılının kurak
geçmesinin gelecek yılların da aynı şekilde kurak geçeceğini göstermeyeceği
gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili
tarafından temyiz edilmiştir.
BK’nun “Felaketli
vakalarda tenzil” başlıklı 282/1 maddesinde; “Fevkalade felaket hallerinde
yahut tabi hadiselerden dolayı bir zirai gayrimenkulün her vakitki hâsılatı
ehemmiyetli surette azalırsa müstecir kiradan mütenasip bir miktarının
indirilmesini isteyebilir” hükmü yer almaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel
Kurulu’nun uyarlama davalarına ilişkin bir kararında da şu görüşlere yer
verilmiştir;
“. . . Sözleşme
hukukunda asıl olan sözleşmeye bağlılık ilkesi olup bu ilke hukuksal güvenlik,
doğruluk ve dürüstlük kuralının gereği olarak sözleşme hukukunun temelini
oluşturur. Ne var ki; BK’nun 282. maddesinde belirtilen olağanüstü durumların
sözleşmede önceden var olan sözleşme adaletini bozduğunda, taraflar daha önce
bunlara karşı bir önlem de almadıklarından sözleşmede bir boşluk olması ve
işlem temelinin sarsılması söz konusu olur. Bu durumda hâkimin sözleşmeye
müdahalesi ile taraf iradelerine de önem verilerek yorum yoluyla sözleşmenin
dürüstlük kuralına uygun hale getirilmesi sağlanır.
Sözleşme hukukuna
egemen olan sözleşmeye bağlılık (Ahde Vefa - Pacta Sund Servande) ilkesine
göre, sözleşme yapıldığı andaki gibi uygulanmalıdır. Sözleşme koşulları borçlu
için sonradan ağırlaşmış, kararlaştırılan edimler dengesi sonradan çıkan
olaylar nedeniyle değişmiş olsa bile borçlu sözleşmedeki edimini aynen ifa
etmelidir. Ancak, sözleşmenin yapıldığında karşılıklı edimler arasında olan
denge sonradan şartların olağanüstü değişmesiyle büyük ölçüde tarafların biri
aleyhine katlanılamayacak derecede bozulabilir. İşte bu durumda sözleşmeye
bağlılık ve sözleşme adaleti ilkeleri arasında bir çelişki hâsıl olur ve artık
bu ilkeye sıkı sıkıya bağlı kalma adalet, hakkaniyet ve objektif hüsnüniyet
(TMK m.4, 2) kaidelerine aykırı bir durum yaratır hale gelir. Hukukta bu zıtlık
(Clausula Rebus Sic Stantibus-Beklenmeyen Hal Şartı) sözleşmenin değişen
şartlara uydurulması ilkesi ile giderilmeye çalışılmaktadır. Tarafların
iradelerini etkileyip sözleşmeyi yapmalarına neden olan şartlar daha sonra
önemli surette değişmişse artık taraflar o akitle bağlı tutulamazlar, değişen
koşullar karşısında TMK’nun 2. maddesi uyarınca sözleşmenin yeniden
düzenlenmesi imkânı hasıl olur. Önceden görülmeyen değişikliklerin borcun
ifasını güçlendirmesi halinde “işlem temelinin çökmesi” gündeme gelir. İşlemin
temelinin çöktüğünü kabul eden hâkim duruma göre alacaklı lehine borçlunun
edimini yükseltmeye, borçlu lehine onun tamamen veya kısmen edim
yükümlülüğünden kurtulmasına karar vermek suretiyle sözleşmeyi değişen şartlara
uydurur. Bir başka deyişle sözleşmeye müdahale eder. İşlem temelinin çöküşüne
ilişkin uyuşmazlıkların giderilmesinde kaynak olarak TMK’nun 1, 2, ve 4.
maddelerinden yararlanılacaktır. İşlem temelinin çöktüğünün dikkate alınması
dürüstlük kuralının gereğidir. Diğer bir anlatımla durumun değişmesi halinde
sözleşmede ısrar etmek dürüstlük kuralına aykırı bir tutum olur. Değişen
durumların sözleşmede kendiliğinden bulunan sözleşme adaletini bozması üzerine
taraflar bu haller için bir tedbir almadıklarından sözleşmede bir boşluk
vardır. Bu boşluk sözleşmenin anlamına ve taraf iradelerine önem verilerek
yorum ile ve dürüstlük kuralına uygun olarak doldurulur. Bu yönteme sözleşmenin
yorum yoluyla düzeltilmesi veya değişen hal ve şartlara uyarlanması denilir…”
(Yargıtay HGK’nun 18.11.1998 tarihli, 815/835 tarihli kararı)
Dava konusu zeytinlik
arazilerin 31.5.2004 tarihli ve 4327 Y. Numaralı Noterde düzenlenen kira
sözleşmesi ile davacı tarafından davalı idareden 31.5.2004 ile 31.12.2013
tarihleri arasındaki dönem için açık arttırma şeklinde yapılan ihale ile
kiralandığı, ihale şartnamesinde aylık kira bedelinin ihalede oluşacak kira
bedeli olduğunun belirtildiği, şartnamede muhammen aylık kira bedeli 510 YTL
iken ihale sonucunda davacı tarafından 1175 TL üzerinden kiralanmış olduğu
anlaşılmaktadır. Davacı, son iki yıldan bu yana kendi kusurundan
kaynaklanmayan, doğa ve piyasa koşullarından doğan, öngörülemeyen ve
beklenmeyen nedenlerden dolayı kira bedelini ödeyemediğini, zarar ettiğini ileri
sürerek kira bedellerinde ve kiralama şartlarında uyarlama talep etmektedir.
Tarafların gösterdiği
deliller toplandıktan sonra bilirkişi incelemesi yaptırılmış, dosya
içerisindeki alanında uzman olan kişilerden oluşan bilirkişi raporunda; dava
konusu arazilerin bulunduğu bölgedeki 2007 yılındaki meteorolojik veriler
dikkate alınarak 2006-2007 yıllarında elde edilebilecek zeytin ve zeytinyağı
ürününün miktarı ve maliyeti hesaplandıktan sonra verim düşüklüğünün gerçek
sebebinin 2007 yılındaki kuraklık olduğu belirtilmiş, 2006-2007 yıllarında
kiracının 5209,51 YTL zarar ettiği hesaplanmıştır. Kaldı ki, bu husus maruf ve
meşhur bir vaka olup HUMK.nun 238.maddesi gereğince ayrıca ispatı da gerekmez.
Bilirkişi raporundaki
“davacının, özgür iradesiyle ihaleye katılarak, davalı tarafından yapılan ihale
şartnamesinin 23. maddesinde yer alan; “Kiracı, mahsulün az olması, tabii
afetlerden veya haşarattan zarar görmesini gerekçe göstererek kira bedelinden
tenzilat, erteleme ve zarar ziyan talep edemez” hükmünü de okuyarak şartnameyi
kabul ettiği, pey sürerek ihaleyi aldığı ve sözleşmeyi imzaladığı...” şeklinde
belirtilen düşünceye itibar edilerek mahkemece davanın reddine karar verilmiş
ise de dosya içerisindeki bilgi ve belgelere göre dava konusu zeytinliklerin
şartnamede muhammen aylık kira bedeli 510 YTL iken ihale sonucunda davacı tarafından
1175 TL üzerinden kiralanmış olması, zeytinliklerde verim düşüklüğünün
bilirkişi raporu ile tespit edilmiş olması ve bu verim düşüklüğünün gerçek
sebebinin de 2007 yılındaki kuraklık olduğu belirlenmiş olmasına göre davanın
reddi doğru değildir.
Mahkemece, yukarıda
açıklanan ilke ve kurallar gözetilmek suretiyle ve zeytin mahsulünün kuraklıktan
etkilenmesi sonucu bilirkişi raporu ile belirlenen davacının zararı da göz önüne
alınarak Türk Medeni Kanununun 4. maddesinin hâkime tanıdığı takdir yetkisi
kullanılarak davacının talepleri değerlendirilip bir karar verilmelidir. Aksine
düşüncelerle yazılı şekilde davanın reddine dair hüküm kurulması doğru olmamış,
bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir. ...) gerekçesiyle şeklinde hüküm
bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda,
mahkemece önceki kararda kısmen direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca
incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve
dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Uyuşmazlık; dava
konusu olayın taraflar arasındaki kira sözleşmesi hükümlerine göre mi yoksa
sözleşme serbestisini sınırlayan yasa hükümlerine göre mi çözümleneceği noktasındadır.
Bu aşamada olağanüstü
bazı durumların ortaya çıkması halinde, hâkimin sözleşmeye müdahale edip
edemeyeceğine ilişkin hukuksal normlara değinmekte yarar bulunmaktadır.
Gerek Avrupa öğreti
ve uygulamasında, gerekse Türk öğreti ve uygulamasında sözleşmenin yapılmasından
sonra umulmayan bir neden (emprevizyon nazariyesi) aktin ifasını taraflardan
biri için çok ağırlaştırmışsa, Medeni Kanunun 2.maddesine dayanılarak “hâkimin
sözleşmeyi tadil edilebileceği kabul edilmektedir”. (Dr. Kemal Tahir Gürsoy,
Hususi Hukukta Clausula Rebus Sic Stantibus, Emprevizyon Nazariyesi, 1950;
Prof.Kemalettin Birsen, Medeni Hukuk Dersleri, 1945 sh.73 vd., Doç. Dr. Ferit
H.Saymen, Türk Medeni Hukuk, Cilt 1, Umumi Prensipler, 1948 sf.285 vd.).
Clausula Rebus Sic
Stantibus ilkesinin ani edimli sözleşmelerde uygulanamayacağı aşikârdır, zira
edim yerine getirildikten sonra artık şartların ağırlaştığı vs. söz konusu
olamaz. Bu ilkenin sürekli (sürekli edimli) borç ilişkilerinde uygulanabileceği
ise kuşku götürmez.
Nitekim, İsviçre
Federal Mahkemesi 2.6.1920 tarihli bir kararında hem bu hususu, hem de
bahsedilen ilkenin uygulanabilmesi koşullarını şu şekilde açıklamıştır
“Müddealeh clausula Rebus Sic Stantibus şartını dermeyanda ısrar eylemiştir;
fakat bu yanlıştır. Zira bu şart, ancak uzun müddetli ve karşılıklı taahhütleri
muhtevi olan akitlerde ve önceden görülmesi mümkün olmayan hadiselerin
zuhurundan dolayı, akitlerden birinin edasının, diğerininkine nazaran fevkalade
ağırlaşmış olması ve bu edimin yerine getirilmesinin, borçlunun mahvını intaç
edecek derecede ağır olması veya böyle bir ifayı talebin hüsnüniyet kaidelerine
aykırı bulunması takdirinde kabul olunabilir (Gürsoy age, sh. 59,60) ".
Acaba bu ilke sadece
sürekli edimli iki taraflı borç ilişkilerine mi uygulanabilecektir ? Federal
mahkeme, 4.5.1922 günlü bir kararında bir alım-satım aktinde de, İtalya’dan
ithal edilip teslim edilecek bir otomobil alım-satımı konusunda da bu ilkenin
uygulanma olanağının bulunduğunu kabul etmiştir (Gürsoy, age, sh. 62) .
O halde, Clausula
Rebus Sic Stantibus ilkesini sadece sürekli edimli sözleşmelerle sınırlamak
doğru olmaz. Daha geniş bir ifadeyle, bu ilkenin gelecekte sonuç doğuracak,
veya gelecekte yerine getirilecek yahut derhal ifa ile sona ermemiş
sözleşmelerde de uygulanabileceğinin benimsenmesi gerekir (Uygun görüş için
bkz. Gürsoy, age sh 121-123).(Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 3.2.1988 gün ve
1987/11-411 E, 1988/66 K. sayılı ilamı).
Borçlar Kanununun
“Felaketli vakalarda tenzil” başlıklı 282. maddesi; “Fevkalade felaket hallerinde
yahut tabii hadiselerden dolayı bir zirai gayrimenkulün her vakitki hâsılatı
ehemmiyetli surette azalırsa müstecir kiradan mütenasip bir miktarının
indirilmesini isteyebilir.
Evvelce bu haktan
feragat edilmiş olması, ancak kiranın tespiti sırasında bu gibi vakaların
ihtimali nazara alınmış yahut husule gelen zarar bir sigorta ile telafi edilmiş
ise muteber olur” şeklinde düzenlenmiştir.
Yasa koyucu ilke
olarak, olağanüstü felaket hallerinde veya tabi hadiselerden dolayı bir zirai
kiralama işleminde hâsılatın önemli ölçüde azalması durumunda, kiracının
kararlaştırılan kira parasından indirim talep edebileceğini kabul etmiştir.
Şartnamenin
23.maddesinde “kiracı, mahsulün az olması, tabii afetlerden veya haşarattan
zarar görmesini gerekçe göstererek kira bedelinden tenzilat, erteleme ve zarar
ziyan talep edemez” hükmü mevcuttur.
Ne var ki, yasal
düzenlemeden de anlaşılacağı üzere kira bedelinin indirilmesini talep hakkından
ancak felaketin ortaya çıkmasından sonra feragat edilebilir, önceden feragat
kural olarak olanaklı değildir.
Yasa koyucu bu kurala
iki istisna getirmiştir. Bunlar; kira bedelinin bu gibi olayların ortaya çıkması
ihtimali nazara alınarak mahalli rayiçten düşük olarak tespit edilmiş olması
ile husule gelen zararın bir sigorta ile karşılanmış olması halleridir.
Mahkemece konusunda
uzman kişilerden oluşturulan bilirkişi heyetine yukarıdaki çerçeve dairesinde
inceleme yaptırıldığı, bilirkişi raporunda; verim düşüklüğünün gerçek sebebinin
2007 yılındaki kuraklık olduğu, davacının 2007 yılında zarar ettiği, bu zararın
önümüzdeki yıllarda devam edip etmeyeceğini belirlemenin şimdiden mümkün
olamayacağı belirtilmiştir. Kaldı ki 2007 yılındaki kuraklık o dönemde yaşanmış
maruf ve meşhur bir vakadır.
Doktrinde de kuraklık,
hâsılatın önemli suretle azalmasına yol açan olağanüstü felaketler ve doğal
olaylar arasında sayılmaktadır.
Davalı idare
vekilince, taraflar arasında düzenlenen kira sözleşmesinin 23. maddesi hükmü
ile Vakıf Arazilerinin Kiraya Verilme Genel Şartnamesi’nin 28. maddesinde yer
alan aynı hüküm karşısında davacı tarafın bu taleplerde bulunamayacağı
savunulmuş ise de; dava hakkından peşinen vazgeçme mümkün değildir (Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu’nun 11.11.2009 gün ve 2009/14-456 Esas ve 2009/496 Karar
sayılı ilamı) .
Davaya konu olayda,
davacının Edremit ilçesinde muhtelif mevkilerde bulunan 6.663 ağaçlı 624.467,83
m2‘lik toplam 57 adet zeytinliği, muhammen bedeli 1.705,00 YTL olmasına rağmen
6.000,00 YTL üzerinden ihale yoluyla ve 31.5.2004 tarihli kira sözleşmesi ile kiraladığı,
kiralama süresinin 31.05.2004 ile 31.12.2013 tarihleri arasını kapsadığı,
anlaşılmaktadır. Her ne kadar, Özel Dairenin bozma ilamında bu bilgilerde
farklılıklar bulunmakta ise de, bunun Özel Dairede aynı gün incelenen aynı
nitelikte seri dosyaların bulunması nedeniyle yapılan maddi hatadan
kaynaklandığı anlaşılmıştır.
Yapılan bilirkişi
incelemesi ile; Davacılardan E... A... tarafından kiralık olarak işletilen 57
adet zeytinliğin 8 adedinin sulanamayan kıraç arazi olduğu, dolayısıyla bu
taşınmazlardaki kuraklığın etkisiyle meydana gelen zararın yaklaşık %40 olduğu,
kalan 49 adet zeytinliğin ise sulanabilen taban araziler olduğu ve burada
oluşan kuraklık zararının yaklaşık %25 civarın da bulunduğu, 2006 yılında bölge
ortalaması dikkate alındığında kiralanan 6663 ağaçtan toplam 287.539 kg zeytin
ürünü elde edilebileceği, 2007 yılında ise yine bölge ortalamasına göre 6663
ağaçtan toplam 39.406 kg zeytin ürünü elde edebildiği, var yılı ile yok yılı
arasındaki farkın 248.133 kg olduğu, var yılı ile yok yılı arasındaki üretim
miktarındaki bu kadar büyük farklılığın periyodizite ile açıklanmasının mümkün
olmadığı, bu nedenlerle verim düşüklüğünün gerçek sebebinin 2007 yılındaki
kuraklık olduğunun net olarak anlaşıldığı şeklinde görüş bildirilmiştir.
T... Zeytin ve
Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği 78 Nolu Edremit Zeytin ve
Zeytinyağı Kooperatifi tarafından yazılan 8.1.2008 tarihli yazı cevabına
göre;2006/2007 iş yılı faaliyetinde… ortalama yağ randımanının % 20,27 olduğu,
2007/2008 iş yılında ise ortalama yağ randımanının % 16,06 olduğu
bildirilmiştir.
Aynı Kooperatifin
13.2.2008 tarihli yazısında; Bu yılki zeytin mahsulünde geçen yıla göre
kuraklık nedeniyle bir azalma olduğu, işletmelerinde geçen sene 1.730 ton
zeytin sıkıldığı halde, bu sene 777 ton zeytin sıkımı gerçekleştirildiği ve
dolayısı ile % 55 oranında ürün işleme azlığı olduğu belirtilmiştir.
Bilindiği üzere,
delilleri ileri sürmek taraflara, dava dilekçesinin yorumu ve hukuki
nitelendirmenin yapılması her somut olayın özelliğine göre HUMK'nun 76.maddesi
gereğince hâkime aittir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 19.03.2003 gün ve
2003/4-171-184 sayılı kararı). Davacının dava dilekçesinde davayı uyarlama
davası olarak nitelendirmesi ve mahkemenin de buna katılması doğru değildir.
Somut olayın özelliği itibariyle davacı 2007 yılında meydana gelen kuraklık
sonucu zarar ettiğini ve bu nedenle bu yılın kirasında indirim yapılmasını
talep etmekle, açılan davanın belirli bir yılın kirasından indirim yapılması
talepli bir dava olduğunun kabulü gerekir.
Somut olayda,
muhammen kira bedeli hesaplanırken kiralanan alandaki ağaç sayısı, ortalama
verimi, zeytin miktarı, zeytinyağı miktarı, zeytinyağı değerinin
değerlendirilerek ayrı ayrı belirlendiği, bu listede 6 yıllık bölge bazında
zeytin üretim değerlerinin % 20 yağ verdiğinin kabul edildiği, ancak son iki
yıldır kiracının kusurundan kaynaklanmayan doğa ve piyasa koşullarından doğan,
öngörülemeyen ve beklenmeyen nedenlerden dolayı kiracıların kira bedellerini
ödeyemedikleri, zarar ettikleri, akdin uzun süreli olduğu, sözleşmeye göre her
yıl kira artışlarının olduğu, kira bedelinin muhammen bedelin çok üstünde bir
bedel olarak belirlendiği, üründe meydana gelen söz konusu zararın sigorta ile
de karşılanmadığı anlaşılmaktadır.
O halde, kira
bedelinin indirilmesi hakkından feragatin, bu maddi olgular ve yasal
düzenlemeler karşısında bir geçerliliği bulunmamaktadır.
Hakimin olağanüstü
durumlarda sözleşmeye müdahale edebileceği ve davadaki nitelemenin uyarlama
olmayıp, indirim davası olduğu kabul edilmekle, 2007 yılına ilişkin kirada
yapılacak indirimin sözleşmeye göre belirlenen diğer yılların kira bedelini
etkilemeyeceğini, daha açık bir deyimle 2007 yılından sonraki yılların kira
tespitlerine sözleşme hükümlerine göre ve kira indirimi dikkate alınmaksızın
hesaplanması gerektiği sadece olağanüstü felaket olayının meydana geldiği yılın
kira bedeline mahsus olarak kira bedelinde bir indirim yapılması yoluna
gidileceğini ve diğer yıllara ilişkin sözleşme ile belirlenen kira bedellerinin
aynen geçerliliğini koruyacağını kabul etmek gerekmektedir.
Bu durumda mahkemece,
yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak 818 sayılı Borçlar
Kanunun 282. maddesi gereğince kuraklığın etkili olduğu 2007 yılı kirasında
yapılması gereken indirimin kapsamının alınacak bilirkişi raporu ile adalet ve
hakkaniyet ölçüleri içerisinde 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 4. maddesinin
hâkime tanıdığı takdir yetkisi de göz önünde tutularak belirlenerek, bu miktara
hükmedilmesi gerekirken davanın reddine ilişkin önceki hükümde direnilmesi
doğru olmamıştır. Direnme kararı bu nedenlerle bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı
vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda açıklanan
nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek
halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 27.01.2010 gününde oyçokluğu
karar verildi.
Bilmeniz halinde fark yaratacak kararlar
NÜFUS KAYDININ DÜZELTİLMESİ • ÖZEL VEKALETNAME KOŞULU
1- Davacı vekili, davacının nüfus kütüğünde yazılı 20.05.1970 olan doğum tarihinin 10.09.1969 olarak düzeltilmesini istemiş, mahkemece adı geçenin doğum tarihi 10.09.1969 olarak düzeltilmiştir. Uşak Devlet Hastanesi'nden alınan 22.07.2003 tarihli sağlık kurulu raporu düzeltilmek istenen doğum tarihi
KİRA BORCUNA İTİRAZ • KİRA SÖZLEŞMESİ - İTİRAZIN KALDIRILMASI
(.Dava, itirazın kaldırılması ve temerrüt nedeni ile kiralananın tahliyesi istemine ilişkindir. Mahkemece uyuşmazlık yargılamayı gerektirdiğinden istemin reddine karar verilmiş, karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Davacı, 15.07.2010 tarihinde başlattığı icra takibinde 01.06.2009 başlang
Islahla davaya yeni talepler eklenemeyeceği- dava dilekçesinde olmayan tahliye istemi
MAHKEMESİ : Ankara Batı 2. Sulh Hukuk MahkemesiTARİHİ : 24/02/2015NUMARASI : 2012/1003-2015/191Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı itirazın iptali ve menfi tespit davasına dair kararın temyiz incelemesi duruşmalı olarak davacı-birleşen davanın davalısı tarafından
Yargıtay
Yargıtay Karar Arama
Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Arama
Yargıtay Ceza Dairesi Kararları Arama
Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır ?
Yargıtay Daire Bilgileri İle Dosya Sorgulama
Yargıtay Yerel Mahkeme Bilgileri İle Dosya Sorgulama
Yargıtay Kanunu
Yargıtay İş Bölümü
Yargıtay Haberleri
Karar Arama
Yargıtay Kararları
Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları
Yargıtay Ceza Dairesi Kararları
BAM Kararları
Danıştay Kararları
Anayasa Mahkemesi Kararları
Uyuşmazlık MAhkemesi Kararları
Karar Arama Nasıl Yapılır?
Emsal Karar ve Emsal Karar Arama Nedir?
Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır?
BAM Karar Arama Nasıl Yapılır?
Danıştay Karar Arama Nasıl Yapılır?
Anayasa Mahkemesi Karar Arama Nasıl Yapılır?