Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1466 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 15743 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : ... 2. Asliye Hukuk MahkemesiDAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve TescilS.. G.. ile Z.. C.. aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nden verilen ... gün ve ... sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A RDavacı vekili, vekil edeninin davalı ... adına paylı olarak ... ada ... parselde kayıtlı taşınmazdan 400 m2 yüzölçümlü bölümü haricen satın ve devraldığını, üzerine ev yaptığını açıklayarak, 400 m2 lik taşınmazın davalı adına kayıtlı paydan iptali ile adına tesciline, bunun mümkün bulunmaması halinde ise paylı olarak vekil eden adına tesciline karar verilmesini istemiştir.Davalı ... 8.5.2012 günlü yargılama oturumunda imzalı beyanı ile davayı kabul ettiğini bildirmiştir.Mahkemece, dava konusu parselin plansız alanlar imar yönetmeliğinin 45.maddesi hükmü uyarınca aynen taksiminin mümkün bulunmadığından davalının kabul beyanının hüküm ifade etmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine, hüküm; davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava konusu taşınmaz bölümü ... ada ... parsel kapsamında kalmaktadır. Anılan parsel ise tapuda tarla niteliği ile 7000 m2 yüzölçümlü olarak satış ve ipka suretiyle 2000/7000 er paylı olarak ... tarihinde davalı ... ile davada yer almayan ... ve ... adlarına 1000/7000 pay 3.11.1987 tarihinde davada taraf sıfatı bulunmayan ... adlarına kayıtlı bulunmaktadır.Kazanma koşulları oluştuğu takdirde iptal ve tescile karar verilebilmesi için dava konusu taşınmaz bölümünün ana parselden ayrılmasının ifrazının mümkün bulunması gerekir. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 15. maddesinin son fıkrası hükmüne göre, ayırmayı gerektiren taksimlerde ayırma tarihindeki imar mevzuatı dikkate alınır. İmara ilişkin anılan kanunun hükümleri emredici nitelikte olup gözönünde tutulması gerekir.Mahkemece, dava konusu taşınmaz bölümünün ana parselden ayrılmasının mümkün olup olmadığı araştırılmamıştır. Bu tür uyuşmazlıklarda dava konusu taşınmaz bölümünün 3194 sayılı İmar Kanununun ve Plansız Alanlar Hakkındaki Yönetmeliğin ilgili hükümleri gereğince ayırmanın (ifrazın) mümkün bulunup bulunmadığının ilgili Belediyeden sorulup belirlenmesi, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir. Alınacak cevaba göre dava konusu taşınmaz bölümünün ayrılması mümkün olduğu takdirde bu bölüme ait davalı adına kayıtlı payın iptali ile davacı adına tesciline, ayırmanın mümkün bulunmaması halinde dava konusu taşınmaz bölümünün miktarı ile bu yeri kapsayan parseldeki davalı payının miktarı oranlanmak suretiyle davacının mülkiyet hakkının paylı olarak tanınması ve buna göre hüküm kurulması gerekir. Mahkemece, imar mevzuatına göre taşınmazın ifrazının mümkün olup olmadığı araştırılmadan yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulüyle, yerel mahkeme hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 25,20 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 28.01.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.