Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14583 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 3146 - Esas Yıl 2014





Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı tazminat davasına dair karar, davalı tarafından süresi içinde duruşmalı olarak temyiz edilmiş ancak, davanın miktarı itibari ile duruşmaya tabi olmadığından duruşma isteminin reddine karar verildikten sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.Dava kiracı tarafından kiraya verene karşı açılan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulü ile 10.000 TL maddi tazminatın 12.05.2008 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiş hüküm davalı vekili tarafından duruşma istemli olarak temyiz edilmiştir.1-Dosya kapsamına, toplanan delillere, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verilmiş olmasına ve takdirde bir isabetsizlik bulunmamasına göre temyiz eden davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.2-Davalı vekilinin belirlenen tazminat miktarına yönelik temyiz itirazlarına gelince; Davacı vekili dava dilekçesinde müvekkilinin Emek İşhanı no:1109 da 1984 yılından bu yana kiracı olduğunu, davalının taşınmazda malik olunca haksız eylemlere başladığını, taşınmazı gerektiği gibi kullanmasına engel olduğunu, bu yüzden birçok kiracının taşınmazı tahliye ettiğini, davalının hukuka aykırı eylemleri nedeniyle müvekkilinin zarara uğradığını, kiralananı çavdar ekmeği üzerine pazarlama bürosu olarak kullandığını, müvekkilinin markalı ürünün de zarara uğradığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 10.000 TL maddi ve 20.000 TL manevi tazminatın tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı taşınmazın önceki malik tarafından seyahat acentası olarak davacıya kiralandığını, davacının tazminat isteminin haksız olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.Davacı kiracı ile önceki malik arasında imzalanan 01.06.1984 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli kira sözleşmesinin varlığı hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davaya konu taşınmaz Ankara 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’ nin 2008/677 Esas sayılı dosyasında verilen geçici tahliye kararı sonrasında 16.11.2009 tarihli tutanak ile tahliye edilmiştir. Mahkemece 2008/181 Esas, 2009/239 karar sayılı ilam ile maddi tazminat isteminin reddine, manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne dair verilen karar Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 2011/5189-15336 sayılı ilamı ile bozulmuştur. Bozma ilamında davalı kiraya verenin davacı kiracının kiralananı kullanmasını engelleyecek şekilde işlem yaptığı kabul edilmiş ve mahkemece bozma ilamına uyularak yargılamaya devam edilmiştir.Mahkemece bozma ilamı uyarınca davacıya davası açıklattırılmış, davacı vekili 27.11.2012 tarihli dilekçesi ile 13.06.2006-21.04.2009 tarihleri arasında kiralananın kullanma imkanı olmadığı halde ödenen kira bedelinin 8.733,48 TL olduğu, sabit telefon ödemelerinin 1.200 TL olduğu, internet ödemelerin 800 TL olduğunu belirterek buna ilişkin dekontlar sunmuş, ayrıca marka değerinde zarar meydana geldiğini belirtmiştir. Bilirkişi raporu ile davacının sunduğu faturaların tutarının 10.387 TL olduğu belirlenmiştir. Diğer bilirkişiden alınan raporda ise marka yönünden zararın tespit edilemediği belirtilmiştir. Mahkemece davacının markaya yönelik zarar isteminin yerinde olmadığı, kiralananı kullanamadığı döneme ilişkin ödemeler nedeniyle zararının 10.387 TL olduğu ancak taleple bağlılık ilkesi uyarınca 10.000 TL maddi tazminatın tahsiline karar verilmiştir.Sözleşmeye bağlılık ilkesi uyarınca taraflar akdettikleri sözleşmedeki hüküm ve koşullar ile bağlı olup kural olarak akdin süresinden önce feshi mümkün değildir. Aksi durumda haklı bir neden olmaksızın sözleşmeyi fesheden tarafın giderim yükümlülüğü doğar. Kiraya verenin tek yanlı olarak akdi feshetmesi, sözleşmeye konu işyerini kiracıya teslim etmemesi bu kapsamda sözleşmenin ihlali niteliğindedir. Bu kapsamda davalının tazminat sorumluluğu bulunmaktadır. Türk Borçlar Kanun’unun 114/2 maddesi uyarınca haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümler, kıyas yoluyla sözleşmeye aykırılık hallerinde de uygulanacaktır. Bu nedenle davalının kira sözleşmesine aykırı davranmasıyla oluşan sorumlulukta tazminattan indirim yapılmasını düzenleyen TBK’nun 52.maddesi uygulama alanı bulacaktır. Bu kapsamda davacı kiracı da feshi müteakip kiracı olarak faaliyetini yürütebileceği yeni bir işyeri bulma konusunda gerekli çabayı göstermek zorundadır. Bunun bir sonucu olarak davacının aynı şart ve koşullarda kiracı olarak faaliyetini yürütebileceği başka bir büro nitelikli taşınmazı yeniden kiralayabileceği sürenin belirlenmesi ve davalı kiraya verenin bu süreye ilişkin kazanç kaybından sorumlu tutulması gerekir.Mahkemece, davacı tarafından taşınmazın 13.06.2006-21.04.2009 tarihleri arasında davalının engellemeleri nedeniyle kullanılamadığı belirtildiğine göre, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda tazminat bedelinin tespiti gerekmektedir. Bu husus yerine getirildikten sonra davacının kazanç kaybı alacağı hakkında bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm verilmesi doğru değildir.Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.SONUÇ:Yukarıda 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 25.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.