Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1457 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 2420 - Esas Yıl 2013





Taraflar arasındaki “ tapu iptal ve tescil ” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul Anadolu 4.Asliye Hukuk (kapatılan Pendik 2.Asliye Hukuk) Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 13.12.2011 gün ve 2011/614 E., 2011/763 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekilince istenilmesi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 12.09.2012 gün ve 2012/6239 E., 2012/9579 K. sayılı ilamı ile;“...Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Davanın kabulüne ilişkin olarak verilen ilk karar, Dairece;‘muvazaa olgusunun gerçekleştiği biçimindeki mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik yoktur. Ancak davacının annesinin miras bırakan ile resmi evliliğinin bulunmadığı iddiasıyla Doğanşehir Asliye Hukuk Mahkemesinde 2010/284 esas sayılı davanın açıldığı ve halen bu davanın derdest olduğu anlaşılmaktadır. Anılan davanın kabulü halinde davacının miras payının değişeceği kuşkusuzdur. Doğanşehir Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan 2010/284 esas sayılı dava sonucunun beklenmesi ve ondan sonra davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, kabule göre de davada pay oranında iptal ve tescil isteğinde bulunulmasına karşın HUMK 74. maddesi göz ardı edilerek TMK. 28. maddesi uyarınca kişiliği son bulan muris adına (doğru sicil oluşturma prensibine aykırı olarak) iptal ve tescile karar verilmesi de doğru değildir.’ gerekçesiyle bozulmuştur.Mahkemece bozmaya uyulmuş olup, hükmüne uyulan bozma kararında yapılması gereken iş ve işlemler açıkça belirtilmiştir.Bilindiği üzere; mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü meydana gelir. Usuli kazanılmış hak olarak tanımlanan bu durum, mahkemeye hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında ki esaslar çerçevesinde işlem yapma zorunluluğu getirir. ( 09.05.1960 T, 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, HGK 29.05.2002 T, 7- 444/463 E.K sayılı kararı).Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 04.02.1959 gün ve13/5 sayılı ve 09.05.1960 T, 21/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararlarında; usuli kazanılmış hak, mahkemenin veya tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri yararına diğerinin ise aleyhine doğmuş ve mahkemece uyulması zorunlu bir hak olarak tanımlanmıştır.Bozma kararına uyulmakla taraflar yararına usuli kazanılmış hak oluşur ve bozma kararında belirtildiği şekilde işlem yapılması bu sebeple zorunludur. Bozma kararına uyulduktan sonra bozma dışında inceleme yapılıp karar verilemez. Ne var ki, mahkemece bu zorunluluk göz ardı edilerek bozmaya uyulmakla birlikte, bozma kararında belirtilen Doğanşehir Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/284 Esas sayılı dosya sonucunun beklenmesi gerekirken Doğanşehir Asliye Hukuku Mahkemesinin 19.03.2009 gün 2008/355 Esas 2009/81 karar sayılı kesinleşen ilamındaki davacı payı esas alınarak davanın kabulüne karar verilmiştir.Bu durumda, bozmaya uyulmakla davalı yararına doğan usuli kazanılmış hak uyarınca Doğanşehir Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan ve halen sonuçlanmadığı anlaşılan 2010/284 esas sayılı dava sonucunun beklenmesi, karar kesinleştiğinde bu dava sonucuna göre davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir...)gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.TEMYİZ EDEN: Davalı vekiliHUKUK GENEL KURULU KARARIHukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı pay oranında tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.Davacı, miras bırakanı olan babası İbrahim Afşin’in, 5024 ada 8 ve 10 parsel sayılı taşınmazlarını vekil eliyle,mirastan mal kaçırmak amacıyla davalı oğlu A.. A..’ e muvazaalı satış işlemi ile temlik ettiğini ileri sürerek, miras payı oranında tapu kayıtlarının iptaliyle adına tesciline karar verilmesini istemiştir.Davalı, davacının kötüniyetli olduğunu,taşınmazı bedelini ödeyerek satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece; dava konusu temlik işlemlerinin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile muris adına tesciline dair verilen ilk kararın, davalı vekili tarafından temyizi üzerine;Özel Dairece;'' … muvazaa olgusunun gerçekleştiği biçimindeki mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik olmadığı,ancak davacının annesinin miras bırakan ile resmi nikahının bulunmadığı iddiasıyla Doğanşehir Asliye Hukuk Mahkemesinde 2010/284 esas sayılı davanın açıldığı ve halen bu davanın derdest olduğu anlaşıldığı,anılan davanın kabulü halinde davacının miras payının değişeceği,hal böyle olunca, Doğanşehir Asliye Hukuk Mahkemesinde 2010/284 esas sayılı dava sonucunun beklenmesi ve ondan sonra davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, kabule göre de davada pay oranında iptal ve tescil isteğinde bulunulmasına karşın HUMK 74. maddesi göz ardı edilerek TMK 28 maddesi uyarınca kişiliği son bulan muris adına (doğru sicil oluşturma prensibine aykırı olarak) iptal ve tescile karar verilmesinin de doğru olmadığı...'' gerekçeleri ile hükmün bozulmasına ile karar verilmiş, davalı vekilinin karar düzeltme isteği ise reddedilmiştir.Mahkemece ilk bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda; dava konusu temlik işlemlerinin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın davacının miras payı oranında kabulüne karar verilmiş; davalı vekilinin temyizi üzerine; karar bu kez Özel Dairece yukarıda başlıkta yer alan gerekçeler ile bozulmuştur.Mahkemece, önceki kararda direnilmiş; hükmü davalı vekili temyize getirmiştir.İlk karar, bozma ve direnme kararlarının kapsamı itibariyle, dava konusu 5024 ada 8 ve 10 parsel sayılı taşınmazların miras bırakan tarafından mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak temlik edildiği konusunda yerel mahkeme ile özel daire arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır.Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda Doğanşehir Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/284 Esas sayılı dosya sonucunun beklenmesinin gerekip gerekmeyeceği, bunun sonucunda davacının payının değişip değişmeyeceği noktasında toplanmaktadır.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 04.08.1995 tarihli akitle miras bırakan İbrahim Afşin’e vekaleten dava dışı Mehmet Rıza Yılmaz'ın murisin 21 pafta 1200 parseldeki 585/82944 payını A.. A..’e satış suretiyle temlik ettiği; 21 pafta 1200 parsel sayılı taşınmazın 15.04.1996 tarihinde imar uygulaması sonucu 5024 ada 8 ve 10 parsel sayılı taşınmazların oluştuğu ve 5024 ada 8 parsel sayılı arsa vasıflı 267.92 m2 ve 10 parsel sayılı yine arsa vasıflı 201.21 m2 yüzölçümlü taşınmazların imar suretiyle 15.04.1996 tarihinde davalı adına sicil kaydının oluştuğu belirgindir.Öte yandan ;1923 doğumlu İbrahim Afşin’e ait veraset ilamında murisin 15.08.1998 tarihinde ölümü ile 144 pay üzerinden 12 şer Döndü’den olma evlatları davalı Ali Kemal ile dava dışı Adalet, Ayşe, Cemal, Hüseyin Afşin; 21 Fatey’den olma çocukları davacı Nesime ile dava dışı Celal, Filiz ve Yasemin’in miras payına sahip bulundukları anlaşılmaktadır.Özel Daire bozma ilamında davacının annesinin miras bırakan ile resmi nikahının bulunmadığı iddiasıyla Doğanşehir Asliye Hukuk Mahkemesinde 2010/284 esas sayılı nüfus kaydının iptali istemli davanın açıldığı ve halen bu davanın derdest olduğu ve anılan davanın kabulü halinde davacının miras payının değişeceği belirtilmiş ise de; dosyaya sunulan Doğanşehir Asliye Hukuk Mahkemesinde 2010/284 E.,2012/265 K., sayılı ilamından da anlaşılacağı üzere, anılan davanın red ile sonuçlanıp kesinleştiği görülmektedir.Hal böyle olunca, Özel Daire bozma ilamında belirtilen dava dosyasının sonucunun beklenmesi ne gerek bulunmadığı Genel Kurul tarafından benimsendiğinden ve mahkemece yapılan hesaplamada bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşıldığından ; yerel mahkemece yapılan pay hesabı ve sonuçta buna göre kurulan hüküm usul ve yasaya uygun olup direnme kararının açıklanan bu değişik gerekçeyle onanması gerekir.S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçeyle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 29.05.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.