Asliye Hukuk MahkemesiDAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve terkin, müdahalenin men'i, yıkımHazine ile ... aralarındaki tapu iptali ve terkin, müdahalenin men'i ve yıkım davasının kısmen kabulüne dair . Asliye Hukuk Mahkemesi'nden verilen 02.02.2012 gün ve 467/87 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili ile davalı vekili taraflarından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A RDavacı Hazine vekili; davalı adına kayıtlı 5645 parsel sayılı taşınmazın tamamının kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığını, kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan yerlerin özel mülkiyete konu olamayacağını açıklayarak, dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile taşınmaz üzerindeki 100 m2 lik üstü şıngıl ile kaplı basit yapıdaki ahşap kafeterya binasının yıkımına karar verilmesini istemiştir.Davalı vekili; davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, bozma ilamından sonra davanın kısmen kabulü ile, 5645 parsel sayılı taşınmazın 5.3.2009 tarihli bilirkişi rapor ve krokisinde gösterilen 246 m2' lik kısmın kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı gerekçesi ile tapu kaydının iptali ile deniz kıyısı olarak terkinine, bu bölümün 189 m2'lik bölümü üzerine tek katlı ev yapılmak sureti ile davalının yaptığı müdahalenin men-i ile tek katlı yapının yıkımına karar verilmiştir.Hüküm, taraf vekilleri tarafından süresi içerisinde ayrı ayrı temyiz edilmiştir.Davanın reddine dair önceki hüküm karar düzeltme istemi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesi'nin 20.6.2011 tarih, 2011/ 6844-7303 Esas, Karar sayılı ilamı ile, ''.... işin esası bakımından 5841 sayılı Yasa'nın yürürlüğü döneminde davanın hak düşürücü süreden reddedilmiş olması doğrudur. Ancak anılan yasa Anayasa Mahkemesi'nin 12.05.2011 tarih 2009/31 E., 2011/77 K. sayılı kararı ile iptal edilmiş ve henüz Resmi Gazete'de yayınlanmadığı için bu defa aynı tarih aynı esas ve 2011/27 sayılı karar ile iptal hükmünün de eldeki davalara uygulanmak üzere yürütmenin durdurulmasına karar verildiği anlaşılmaktadır. Öyle ise, kesin hüküm halini almamış ve kazanılmış hakkın istisnasını teşkil eden bu durum karşısında 5841 sayılı Yasa hükümleri uyarınca davanın reddine ilişkin olarak kurulan hükmün, verildiği tarih itibarıyla doğru olduğu düşünülse de, meydana gelen Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararından sonra meydana gelen değişiklik karşısında doğru olduğu söylenemez. Buna göre, işin esasının 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı birleştirme Kararına göre belirlenen ve belirlenecek olan kıyı kenar çizgisine göre çözüme kavuşturulacağı açıktır '' gereğine işaret edilerek bozulmuştur.Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı karşısında; mahkemece bozma ilamına uyulmuş ise de; bozma gerekleri doğrultusunda yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Şöyle ki; 28.02.2009 tarihli jeolog bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen raporda,idare tarafından 30.03.1977 tarihinde onaylanan kıyı kenar çizgisi ile dava konusu alanda tespit edilen kıyı kenar çizgisinin çakışmadığı bildirilmiştir. Anılan bilirkişi raporu dikkate alınarak hazırlanan 05.03.2009 havale tarihli teknik bilirkişi raporunda ise, keşfen belirlenen kıyı kenar çizgisine göre dava konusu taşınmazın 256 m2 lik kısmının kıyı kenar çizgisi içerisinde, 246 m2'lik kısmının ise kıyı kenar çizgisinin dışında kaldığı belirtilmiştir.Hükmün sonuç kısmında, talep hakkında verilen hükmün, infaz edilebilir nitelikte, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir (HMK.m.297/2). Bu usul kuralına uyulmaması başlıbaşına bir bozma sebebidir. Mahkemece bu usul kurulına aykırı ve infazda tereddüte yol açacak şekilde harf belirtilmeksizin dava konusu taşınmazın salt 246 m2'lik kısmının tapu kaydının iptaline karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Taraf vekillerinin temyiz itirazları açıklanan bu nedenlerle yerindedir. Kabulü ile Usul ve Kanuna aykırı olan hükmün birleşen dava (tazminat isteği) yönünden 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma sebebine göre, tarafların diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 22.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.