Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 1448 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 22198 - Esas Yıl 2014
Asliye Hukuk MahkemesiDAVA TÜRÜ : Tapu iptali, elatmanın önlenmesi ve kalHazine ile .. ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali, elatmanın önlenmesi ve kal davasının kısmen kabulüne, kısmen reddine dair Asliye Hukuk Mahkemesi'nden verilen 18.02.2014 gün ve 303/86 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:KARARDavacı Hazine vekili, 171 ada 3 parsel sayılı taşınmazın 949,24 m2'lik kısmının 3621 sayılı Kıyı Kanunu'na göre kıyı kenar çizgisi kapsamında kaldığını belirterek, dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan kısmının tapu kaydının iptaline, bu kısım üzerinde kalan ağaçların kal'i ile davalının bu yere elatmasının önlenmesine karar verilmesini istemiştir.Davalı, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, ''...Davanın davalı Z.. O.. yönünden kabulü ile;... alanı kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığından tapusunun iptaline, davalının bu alana müdahalesinin önlenmesi ile ağaçların kal'ine, davalı ... yönünden davanın reddine...'' karar verilmiştir.Hüküm, davalı tarafından süresi içerisinde temyiz edilmiştir.Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı karşısında; 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun "kıyı kenar çizgisini" belirleme yöntemine ilişkin 5 ve 9. maddelerinin uygulanmasına yorum getiren ve görülmekte olan davalarda dikkate alınması zorunlu bulunan 28.11.1997 gün ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararın da "kural olarak, mülkiyet hukuku yönünden kıyı kenar çizgisi belirlenmesi görevinin İdari Yargı'ya ait olduğuna; ancak 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 9. maddesi uyarınca idare tarafından kıyı kenar çizgisi belirlenmiş ve yazılı bildirime rağmen yasal süresinde idari yargıya başvurulmaması nedeniyle yargı yolunun kapanmış olması veya idare tarafından verilip kesinleşmiş karar bulunması durumlarında, bunlara uygun şekilde kıyı kenar çizgisinin adli yargı tarafından saptanması gerektiğine" işaret edilmiştir. 3621 sayılı Kanun'un 5. ve 9. maddelerine göre de kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi zorunludur. Uzman bilirkişilerin Yasa'nın ve İçtihadı Birleştirme Kararları'nın emredici hükümleri dışında, hiçbir bilimsel incelemeye, araştırmaya ve verilere dayanmaksızın belirlenen kıyı kenar çizgisine itibar etmek doğru değildir. Değinilen İçtihadı Birleştirme Kararı kapsamı ve 3621 sayılı Kanun'un 5. ve 9. maddelerinde öngörüldüğü biçimde üç jeolog ya da jeoloji mühendisinden oluşturulacak uzman bilirkişi kurulu ve tapu fen memuru aracılığıyla yerinde keşifyapılması, 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararı doğrultusunda bilimsel verilerden de yararlanılarak kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi zorunludur.Somut olayda;...29.12.2011 tarihli yazısında, dava konusu yerin 14.03.2011 tarihinde onaylanan kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı, onaylanan kıyı kenar çizgisinin 1 ay süre ile ilan edildiği bildirilmiştir. Bu durumda; ilgililere bizzat bildirim yapılmadığı için kıyı- kenar çizgisinin kesinleşmediği ve bağlayıcılık niteliği kazanmadığı açıktır. O halde, bilirkişi heyetince kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi gerekirken, bağlayıcılık niteliği taşımayan ve delil olarak istifade edilmesi gereken idare tarafından daha önce belirlenmiş kıyı-kenar çizgisi esas alınarak düzenlenen 08.11.2013 havale tarihli bilirkişi raporunun yeterli bulunması ve rapora dayanılarak hüküm kurulması isabetli değildir.Bundan ayrı; tapu iptali ve tescil davaları kural olarak; kayıt malikine veya paydaşlarına yöneltilerek açılır. Eldeki davada, davalı...' un yargılama sırasında 02.12.2012 tarihinde öldüğü anlaşıldığından davacı Hazine'nin 22.02.2013 tarihli dilekçesi ile davalının mirasçıları olan ... ile ... davaya dahil edilmiş olup anılan davalılar davalı sıfatı ile karar başlığında gösterilmiştir. Yargılama devam ederken davalılar 15.08.2012 tarihli satış işlemi ile dava konusu taşınmazı ...'a devrettiğinden yeni malik davaya dahil edilmiştir. Ne var ki, Mahkemece davalı ... hakkında husumetten ret kararı verilmesine karşın davaya dahil edilen ve sonrasında malik sıfatını yitiren davalılar Hayrettin ve Muhammet hakkında açılan davanın husumetten reddine karar verilmemesi doğru olmamıştır.Hal böyle olunca, Mahkemece daha önce 3621 sayılı Yasa'nın 9. maddesine uygun olarak oluşturulan bilirkişi kurulundan ek rapor alınmak sureti ile 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca öncelikle idare tarafından belirlenen kıyı kenar çizgisine ilişkin kroki uzman bilirkişilerce uygulanmalı, söz konusu kıyı kenar çizgisinden yararlanılmalı, ancak mahkemenin bu kıyı kenar çizgisi ile bağlı olmayıp, bizzat bilirkişi kurulu aracılığıyla kıyı kenar çizgisini belirlemeye yetkili olduğu gözetilmeli, dava konusu taşınmazın tamamen veya kısmen kıyı kenar çizgisinin göl yönünde kalıp kalmadığı duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmeli, raporda kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan kısım belirtilmeli; ayrıca 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasa'nın 16. maddesiyle 3402 sayılı Yasa'nın 36. maddesine bazı ilaveler getiren 36/A maddesi hükmüne göre kadastro işlemleri sebebiyle açılan davalar nedeniyle yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulamayacağı hususu da gözetilmeli, mahkemece bu konudaki görüşü ortaya konulmalı ve ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmek üzere hüküm bozulmalıdır.Açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının kabulüyle usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün 6100 sayılı HMK'nın Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine 22.1.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.