YARGITAY Ceza Genel Kurulu ESAS: 2012/1347KARAR: 2014/30Sanık
S...'nun görevi kötüye kullanma suçundan 765 sayılı TCK'nun 240, 80,
59, 72 ve 647 sayılı Kanunun 4 ve 6. maddeleri uyarınca 1.153.425.000
Lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına, 2 ay 27 gün süreyle
memuriyetten yoksun kılınmasına ve ertelemeye ilişkin, ...Ağır Ceza
Mahkemesince verilen 08.06.2004 gün ve 15-155 sayılı hükmün sanık
müdafii ile katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı
inceleyen Yargıtay 11. Ceza Dairesince 04.10.2006 gün ve 2826-7742 sayı
ile;"1) Sanığın, hastaları muayene etmeden, eczane sahibi veya
çalışanlarının isteği ile sahte ve pahalı reçete düzenlediğinin iddia
edilmesi karşısında, suç vasfının tayini açısından reçetelere yazdığı
ilaçların adı geçenlerin hastalıklarıyla ilgili olup olmadığı sağlık
kurulu raporu ile reçeteye yazılan ilaç dozlarının raporlarla çelişip
çelişmediği araştırılıp, K.. Eczanesi Sahibi H.. K.. hakkında ...Ağır
Ceza Mahkemesinde görülen 2001/5 sayılı dava dosyası ile bu dosyadaki
iddianameyle nitelenen suçların aynı olaya ilişkin olup olmadığı, aynı
eylemleri kapsayıp kapsamadığı, aralarında bağlantı bulunup bulunmadığı,
sanıkların her birinin kendi nam ve hesabına hareket edip etmediği
hususunda kuşkunun giderilmesi için, mümkün olması halinde davaların
birleştirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,2) Kabule göre de,
hükümden sonra 01.05.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5335 sayılı Yasanın
22. maddesi ile 5083 sayılı Yasanın 2. maddesine eklenen son fıkra
uyarınca 1 Türk Lirasının altında kalan tutarların atılmasında ve
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 7
ve 5349 sayılı Kanunla değişik 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük
ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9. maddeleri uyarınca anılan kanunlar
değerlendirilerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve
tayininde zorunluluk bulunması" nedenleriyle bozulmasına karar
verilmiştir.Diğer sanıklar ... hakkında sahtecilik suçundan
açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda, eylemlerinin görevi
kötüye kullanma suçunu oluşturacağının kabulüyle, 765 sayılı TCK'nun
240, 80, 59, 72 ve 647 sayılı Kanunun 4 ve 6. maddeleri gereğince
1.153.425.000 TL ağır para cezasıyla cezalandırılmalarına, 2 ay 27 gün
memuriyetten yoksun bırakılmalarına ve ertelemeye ilişkin, ...Ağır Ceza
Mahkemesince verilen 24.02.2004 gün ve 5-37 sayılı hükmün sanıklar
...müdafileri, sanık Y.Ç. ile katılan vekili tarafından temyiz edilmesi
üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 11. Ceza Dairesince 14.12.2006 gün ve
3364-10248 sayı ile;"Hükümden sonra 01.05.2005 tarihinde
yürürlüğe giren 5335 sayılı Yasanın 22. maddesi ile 5083 sayılı Yasanın
2. maddesine eklenen son fıkra uyarınca 1 Türk Lirasının altında kalan
tutarların atılması ve 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı
Türk Ceza Kanununun 7 ve 5349 sayılı Kanunla değişik 5252 sayılı Kanunun
9. maddeleri gereği anılan kanunlar değerlendirilerek sonucuna göre
sanıkların hukuki durumlarının takdir ve tayininde zorunluluk bulunması"
nedeniyle bozulmasına karar verilmiştir.Sanık S.. P..
hakkındaki dava ile, diğer sanıklar hakkındaki davayı birleştirerek
yargılama yapan ...Ağır Ceza Mahkemesince 04.03.2008 gün ve 38-102 sayı
ile; sanıklar ...'un iddianamede resmi evrakta sahtecilik olarak
nitelendirilen eylemlerinin görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu
kabul edilerek 765 sayılı TCK'nun 102/4, 104/2 ve CMK'nun 223/8. maddesi
gereği düşmesine, S.. P..'nun iddianamede görevi kötüye kullanma olarak
nitelendirilen eyleminin resmi evrakta sahtecilik ve dolandırıcılık
suçlarını oluşturduğu kabul edilerek, zincirleme şekilde resmi evrakta
sahtecilik suçundan lehe olan 765 sayılı TCK'nun 342/1 ve 80. maddeleri
uyarınca 2 yıl 4 ay hapis, dolandırıcılık suçundan da aynı kanunun 504/7
ve 80. maddeleri gereğince 2 yıl 4 ay hapis ve 287 TL adli para cezası
ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.Bu hükmün de Cumhuriyet
savcısı, sanık S.. P.. müdafii ve katılan vekili tarafından temyiz
edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 11. Ceza Dairesince
11.01.2012 gün ve 16961-537 sayı ile;"1- Sanıklar.. hakkında
resmi belgede sahtecilik suçundan açılan kamu davasının suç vasfındaki
değişiklik sebebiyle görevi kötüye kullanmak suçunu oluşturduğunun
kabulü ile zamanaşımı nedeniyle düşmesine ilişkin hükme yönelik katılan
vekilinin temyizi ile resmi belgede sahtecilik suçundan ... ... ve...'ın
mahkumiyetine dair hükümlere yönelik olarak müdafilerinin temyiz
itirazlarının incelenmesinde;Sanıklar ...'nın fiillerinin
boyutu, suçların işlenmesindeki rolleri, önemi nazara alınarak hakkında
765 sayılı Yasanın 65/3. maddesinin uygulanamayacağının gözetilmemesi
suretiyle eksik ceza tayini aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni
yapılmamış, aynı nedenle ve ayrıca, hükmün gerekçesinde adı geçen
sanıklar hakkında hükümden önce 08.02.2008 günlü 26781 sayılı Resmi
Gazetede yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 5728 sayılı Yasanın 562.
maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK'nun 231. maddesi değerlendirilerek
'hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına' karar
verilmesi, sanıklar ... hakkında açılmış olan kamu davalarının,
zamanaşımı nedeniyle 765 sayılı TCK'nun 102/4, 104/2 ve CMK'nun 223/8.
maddesi uyarınca düşürülmesine karar verilmesinde bir isabetsizlik
görülmemesi ve K..Eczanesi sahibi sanık H.. K..'nin, Feke Merkez Sağlık
Ocağında doktor olarak görev yapan sanık S.. P.. ile fikir ve eylem
birliği içerisinde hareket ettiğine dair delil bulunmaması karşısında,
tebliğnamedeki bu hususlara ilişen bozma ve düzeltilerek onama isteyen
düşünceye iştirak edilmemiştir. Bozmaya uyularak 5237 sayılı Türk Ceza
Kanununun 7 ve 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama
Şekli Hakkında Kanunun 9. maddeleri hükmü karşısında; suç vasfındaki
vaki değişiklik nedeniyle sanıklar ...a yüklenen görevi kötüye kullanmak
suçunun cezasının türü ve üst sınırı itibariyle tabi olduğu ve sanıklar
lehine olan 765 sayılı TCK'nun 102/4 ve 104/2. maddelerinde öngörülen
zamanaşımının, suç tarihinden hüküm tarihine kadar gerçekleştiği
gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan
ve sanıklar ...hakkında resmi belgede sahtecilik suçlarından toplanan
deliller karar yerinde incelenip, yüklenen suçların sübutu kabul, oluşa
ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde vasıfları tayin, cezaları
arttırıcı sebebin nitelik ve derecesi takdir kılınmış, savunmaları
inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe
giren 5237 sayılı TCK'nun 7 ve 5349 sayılı Kanunla değişik 5252 sayılı
Kanunun 9. maddesi uyarınca mahkemece 765 ve 5237 sayılı Yasa hükümleri
olaya uygulanarak ortaya çıkan sonuçların denetime imkân verecek şekilde
gösterilip birbiriyle karşılaştırılması suretiyle lehe hüküm
belirlenip, sonuca göre karar verilmiş, incelenen dosyaya göre hükümde
eleştiri dışında isabetsizlik görülmemiş olduğundan katılan vekili ile
sanıklar müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle
sanıklar S.. B.., ... hakkındaki kamu davalarının zamanaşımı nedeniyle
düşürülmesine, ...'ın resmi belgede sahtecilik suçundan mahkûmiyetine
dair hükümlerin onanmasına,2- Sanıklar ...'nin dolandırıcılık,
sanık S.. P..'nun dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından
mahkumiyetine dair hükümlere yönelik müdafileri ile dolandırıcılık
suçlarından kurulan hükümlere yönelik olarak da Cumhuriyet savcısının
temyiz itirazlarının incelenmesinde;Suç tarihinde F.Merkez
Sağlık Ocağında doktor olarak görev yapan sanık ...'nun oluşa uygun
olarak sübutu kabul edilen eylemlerinin, aynı hukuki konumda bulunan ve
suç tarihinde Gaziköy Sağlık Ocağında doktor olarak görev yapan
....Verem Savaş Dispanserinde doktor olarak görev yapan sanık ...'un
oluşa uygun olarak sübutu kabul edilen eylemlerinde olduğu gibi görevi
kötüye kullanmak suçunu oluşturması nedeniyle sanık ... yönünden
tebliğnamedeki suç vasfına ilişen bozma düşüncesine iştirak
edilmemiştir.5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 7 ve 5252 sayılı
Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9.
maddeleri hükmü karşısında; sanıklara yüklenen dolandırıcılık suçunun
yasada gerektirdiği cezasının türü ve üst sınırı itibariyle tabi olduğu,
suç tarihinde yürürlükte bulunan ve sanıklar lehine olan 765 sayılı
TCK'nun 102/4 ve 104/2. maddelerinde öngörülen dava zamanaşımının, en
son suçun işlendiği 30.06.2000 tarihinden hüküm tarihine kadar
gerçekleştiği gözetilmeden kamu davasının düşmesi yerine, sanıkların
mahkûmiyetlerine karar verilmesi,Suç tarihinde Feke Merkez
Sağlık Ocağında doktor olarak görev yapan sanık S.. P..'nun oluşa uygun
olarak sübutu kabul edilen eylemlerinin 765 sayılı TCK'nun 240.
maddesinde öngörülen görevi kötüye kullanmak suçuna uygun bulunması
nedeniyle anılan Yasanın 102/4 ve 104/2. maddelerinde öngörülen dava
zamanaşımının suçun işlendiği 20.06.2000 tarihinden hüküm tarihine kadar
gerçekleştiği gözetilmeden kamu davasının düşürülmesi yerine, suç
vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde resmi belgede sahtecilik
suçundan mahkûmiyetine hükmolunması,Yasaya aykırı, sanıklar
müdafileri ile Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu nedenle
yerinde görüldüğünden sair yönleri incelenmeyen hükmün, 5320 sayılı
Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nun
321. maddesi uyarınca bozulmasına, ancak bu husus yeniden yargılamayı
gerektirmediğinden aynı Yasanın 322. maddesindeki yetkiye dayanılarak
sanıklar ... hakkında dolandırıcılık, ... hakkında ise dolandırıcılık ve
suç vasfındaki değişiklik nedeniyle görevi kötüye kullanmak suçlarından
açılmış olan kamu davalarının gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle 765
sayılı TCK'nun 102/4, 104/2 ve CMK'nun 223/8. maddeleri gereğince
düşürülmesine" karar verilmiş,Daire Üyesi M. B.; sanıkların
eylemlerinin, memurun resmi belgede sahteciliği ve bu suça iştiraki
oluşturacağı gerekçesiyle karşı oy kullanmıştır.Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 12.04.2012 gün ve 154503 sayı ile;"Reçetelerin
hastaların haberi olmadan düzenlendiğinin tanık beyanları ve adli tıp
raporuyla sabit olması karşısında, sanıkların hastaları görmeden ve
haberi olmadan eczane tarafından gönderilen sağlık karnelerine farklı
tarihlerde birden fazla reçete tanzim etmeleri şeklindeki eylemleri
resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturacağı gözetilmeden yazılı şekilde
uygulama yapılması yasaya aykırı bulunduğundan hükümlerin bozulması
gerekmektedir" düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.CMK'nun
308/1. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 11. Ceza Dairesince
03.10.2012 gün ve 22298-16403 sayı ile, itiraz nedenlerinin yerinde
görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya,
Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara
bağlanmıştır.CEZA GENEL KURULU KARARIİtirazın kapsamına göre inceleme, sanıklar ...hakkındaki hükümlerle sınırlı olarak yapılmıştır.Özel
Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve
Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıkların
fiillerinin, resmi evrakta sahtecilik suçunu mu, yoksa görevi kötüye
kullanma suçunu mu oluşturacağının belirlenmesine ilişkindir.İncelenen dosya kapsamından;Suç
tarihlerinde ...Verem Savaş Dispanserinde görevli doktor olan sanık Y..
Ç..'un yirmi, Gazi Köy Sağlık Ocağında görevli doktor olan sanık ...'in
altı, aynı yerde görevli Doktor olan sanık ...'in üç, Feke Sağlık
Ocağında görevli doktor olan sanık ...'nun ise üç adet reçeteyi
hastaları görmeden düzenledikleri,Adli Tıp Kurumu ve bilirkişi
raporlarına göre; reçetelerin bir bölümünün hastalık tanısı içermediği,
bir kısım ilaçların teşhisle uyumlu bulunduğu, bir kısmının ise
hastalara konulan teşhisle uyumlu olmadıkları,Suça konu
reçetelerde adı geçen hasta veya yakınlarının, sanıkların görevli
oldukları sağlık kuruluşlarına gitmediklerini ve sanıklara muayene
olmadıklarını, reçetelerin bilgileri haricinde düzenlendiğini, sağlık
karnelerini eczanelere bıraktıklarını, reçetelere konu ilaçların
eczaneden alındığına ilişkin imzaların kendilerine ait olmadığını, bir
kısmının ise anne ve babalarına ait sağlık karnelerini götürüp sanıklara
ilaç yazdırdıklarını beyan ettikleri,Adlarına reçete düzenlenen
sekiz kişinin hipertansiyon ve kalp hastalığı olduğuna ilişkin sağlık
kurulu raporu bulunduğu, reçetelerde de söz konusu hastalıklara ilişkin
ilaçlara yer verildiği,Reçetelerde yazılı ilaçların tümünün, suç tarihi itibarıyla 1.493.032.854 (1.493) Lira değerinde olduğu,Sanık
Y.. Ç..'un; suçlamaları kabul etmediğini, genellikle hastaları muayene
edip ilaç yazdığını, ancak raporu olan hastalara gelememeleri halinde
zorluk çıkarmadığını, hasta yakınının sağlık karnesi ve raporla müracaat
etmesi halinde ilaç yazdığını, iş yoğunluğu nedeniyle karne sahibinin
bizzat kendisi olup olmadığını kontrol etmediğini, ilaçların alındığı
eczanelerle arasında maddi ya da manevi herhangi bir bağ bulunmadığını
belirttiği,Sanık S.. B..'in; H.K.'u tanıdığını, kendisine
telefon ederek gerek ilaç mümessili, gerekse kalfası vasıtasıyla
gönderdiği sağlık karnelerine ilaç yazdığını, ilaç fiyatları hakkında
bir fikri bulunmadığını, eczacılarla maddi bir bağlantısı olmadığını,
sağlık mensubu olmasına güvenip şahısların vermiş olduğunu düşünerek
hastaları görmeden reçete hazırladığını söylediği,Sanık E..
B..'in idari soruşturma aşamasında; eczacıların kendisini telefonla
arayarak gönderdikleri sağlık karnelerine sağlık mensubu olmalarına
güvenip ilaç yazdığını ifade ettiği, ancak duruşmada ise hastaları
görmeden sahte reçete düzenlemediğini beyan ettiği,Sanık S..
P..'nun; genelde istek üzerine ilaç yazmadığını, ancak hastayı önceden
tanıyorsa, yaşlı ve raporu da varsa görmeden reçete düzenlediğinin de
olduğunu, suç tarihinde önceden tanıdığı bir ilaç firması mümessilinin
on sekiz adet sağlık karnesi getirip, yakınlarına ait olduğunu
belirterek kendisinden ve diğer doktordan ilaç yazmasını istediğini,
yalnızca bir adet reçete düzenlediğini, hatta sonradan pişman olduğunu,
ancak reçeteyi iptal etmediğini savunduğu,Anlaşılmaktadır.Uyuşmazlık
konusunda sağlıklı bir hukuki sonuca ulaşılabilmesi bakımından görevi
kötüye kullanma ve evrakta sahtecilik suçları üzerinde durulması
gerekmektedir.Suç tarihi itibarıyla yürürlükte olan 765 sayılı
TCK'nun 240. maddesinde düzenlenen "görevde yetkiyi kötüye kullanma"
suçu, ceza uygulamasında memur sayılan kimsenin, kanunda yazılı
hallerden başka her ne şekilde olursa olsun, görevini kanunun gösterdiği
usul ve esaslardan başka bir surette ifa etmesi veya kanunun koyduğu
usul ve şekle uymadan yapması ile oluşur.01.06.2005 günü
yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK'nun 257. maddesinde düzenlenen "görevi
kötüye kullanma" suçu ise; 765 sayılı Kanunun 240. maddesinde
düzenlenmiş olan "görevde yetkiyi kötüye kullanma", 230. maddesindeki
"görevi ihmal" ve 228. maddesinde yer alan "görevde keyfi davranış"
(6352 s.K. ile 3. fıkra iptal edildiğinden basit rüşvet olmayı
karşılamaz) suçlarının karşılığını oluşturmaktadır.5237 sayılı
TCK'nun görevi kötüye kullanma başlıklı 257. maddesinin birinci fıkrası;
"Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan hâller dışında, görevinin
gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya
kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir kazanç sağlayan
kamu görevlisi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır" şeklinde iken, maddede 08.12.2010 gün ve 6086 sayılı
Kanunla değişiklik yapılarak "kazanç" ibaresi "menfaat", "bir yıldan üç
yıla kadar" olan yaptırımı da "altı aydan iki yıla kadar" biçiminde
değiştirilmiştir.257. maddenin birinci fıkrasında düzenlenen
"görevi kötüye kullanma" suçu; kamu görevlisinin görevinin gereklerine
aykırı hareket etmesi ve bu davranışı nedeniyle kişilerin mağduriyetine
veya kamunun zararına sebebiyet verilmesi ya da kişilere haksız bir
menfaat sağlanması ile oluşur. Bu suçun oluşabilmesi için norma aykırı
davranış yeterli olmamakta, norma aykırı hareketin yanında, bu davranış
nedeniyle kişilerin mağduriyeti veya kamunun zararına neden olunması ya
da kişilere haksız bir menfaat sağlanması da gerekmektedir.Maddenin
gerekçesinde de görevi kötüye kullanma suçunun oluşabilmesinin şartları;
"Kamu görevinin gereklerine aykırı olan her fiili cezai yaptırım altına
almak, suç ve ceza siyasetinin esaslarıyla bağdaşmamaktadır. Bu
nedenle, görevin gereklerine aykırı davranışın belli koşulları taşıması
hâlinde, görevi kötüye kullanma suçunu oluşturabileceği kabul
edilmiştir. Buna göre, kamu görevinin gereklerine aykırı davranışın,
kişilerin mağduriyetiyle sonuçlanmış olması veya kamunun ekonomik
bakımdan zararına neden olması ya da kişilere haksız bir kazanç sağlamış
olması hâlinde, görevi kötüye kullanma suçu oluşabilecektir" biçiminde
vurgulanmıştır.Öğretide; "Görevi kötüye kullanma suçunun
oluşması, kamu görevlisinin görevinin gereklerine aykırı hareket
etmesinden, kişilerin mağdur olması veya kamunun zarar görmesi ya da
kişilere haksız kazanç sağlanmasına bağlıdır. Bu sonuçları doğurmayan
norma aykırı davranışlar suç olarak değerlendirilemez. Maddenin birinci
fıkrasında düzenlenen suç yalnız icrai hareketle işlenebilir. Bu suçun
ihmali hareketle gerçekleştirilmesi mümkün değildir. Suçun ikinci
fıkrada belirtilen hali ise ihmali hareketle de işlenebilir. Her iki
fıkra açısından suçun manevi unsuru kasttır. Görevini belirleyen kanuni
hüküm ve talimatlara aykırı davrandığını bilen kamu görevlisinin bu tür
bir davranışı istemesi kastı teşkil eder" şeklinde görüşlere yer
verilmiştir. (M.E.A.-A. G.- A.C. Y., Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet
Yayınevi, 12. bası 2012, s.904; D. T.-M.R. E.M. Ö.T.ve Pratik Ceza
Hukuku, Seçkin Yayınevi, 9.bası, 2013 s. 913)Görüldüğü gibi, 765
sayılı TCK'nun 240. maddesindeki suçun oluşumu için norma aykırı
davranış yeterli iken, 5237 sayılı TCK'nun 257/1. maddesindeki suçun
oluşabilmesi için, norma aykırı davranış yetmemekte, bu davranış
nedeniyle kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olunması
ya da kişilere haksız bir menfaat sağlanması gerekmektedir. O halde, 765
sayılı TCK'nun 240. maddesindeki görevde yetkiyi kötüye kullanma suçu,
memur sayılan kişinin kasten görevinin gereklerine aykırı hareket etmesi
ile oluşurken; 5237 sayılı Kanunun 257. maddesinde düzenlenmiş olan
görevi kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için, kamu görevlisinin
kasten görevinin gereklerine aykırı davranmasının yanında, bu davranış
nedeniyle kişilerin mağduriyetinin, kamunun zararının ya da kişilere
sağlanmış haksız bir menfaatin bulunması gerekmektedir. Memurun
resmi belgede sahteciliği suçu, suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan
765 sayılı Türk Ceza Kanununun 339. maddesinin birinci fıkrasında; "Bir
memur, memuriyetini icrada tamamen veya kısmen sahte bir varaka tanzim
eder veya hakiki bir varakayı tağyir ve tahrif eyler ve bundan dolayı
umumi ve hususi bir mazarrat tevellüt edebilirse üç seneden on seneye
kadar ağır hapis cezasına mahkum olur. Eğer işbu varaka sahteliği ispat
edilmedikçe muteber olan evrak kabilinden ise ağır hapis cezası beş
seneden on iki seneye kadar verilir" şeklinde düzenlenmiş iken,
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK'nun 204/2.
maddesinde; "Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmî bir belgeyi
sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak
şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte
resmî belgeyi kullanan kamu görevlisi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis
cezası ile cezalandırılır" biçiminde yeniden hüküm altına alınmıştır.Resmi
belgede sahtecilik suçu seçimlik hareketli bir suç olarak düzenlenmiş
olup, resmi belgenin sahte olarak düzenlenmesi, gerçek bir resmi
belgenin başkalarını aldatacak şekilde değiştirilmesi, resmi belgenin
gerçeğe aykırı olarak düzenlenmesi veya sahte resmi belgenin
kullanılması durumunda oluşur.Uyuşmazlık konusu bu açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde;Doktor
olarak ilk görev yerlerinde çalışmaya başlayan sanıkların, aralarında
maddi bir ilişki bulunduğu her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı
delillerle ispatlanamayan eczane sahiplerinin gönderdiği ya da hasta
yakınlarının bizzat getirdikleri sağlık karnelerine, hastaları görmeden,
büyük bölümü konulan hastalık tanısıyla uyumlu ilaç yazma şeklindeki
eylemlerinin, sosyal güvenlik kuruluşlarınca ödenen katkı payının
doğması, bu şekilde eczane sahiplerine menfaat sağlanması ve kamu
zararına da neden olunması hususları gözetildiğinde, görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğunun kabulünde zorunluluk bulunmaktadır.Bu itibarla, Özel Daire kararında bir isabetsizlik olmadığından itirazın reddine karar verilmelidir.Çoğunluk
görüşüne katılmayan Genel Kurul Başkanı ve sekiz Kurul Üyesi;
"sanıkların eylemlerinin görevi kötüye kullanma değil, memurun resmi
belgede sahteciliği suçunu oluşturduğu, bu nedenle itirazın kabulüne
karar verilmesi gerektiği" düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.SONUÇ:Açıklanan nedenlerle;1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,2-
Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığına TEVDİİNE, 04.02.2014 tarihinde yapılan müzakerede
oyçokluğuyla karar verildi
Bilmeniz halinde fark yaratacak kararlar
TİCARİ DEFTERLERİN TALEP EDİLMESİNE RAĞMEN İBRAZ EDİLMEMESİ / ALEYHE YORUMLANAMAMASI
Taraflar arasındaki “menfi tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Yalova 2.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 21.09.2011 gün ve 2010/507 E.-2011/342 K. sayılı karar davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 12.06.2012 gün ve 2012/4241 E- 2012/99
Tüzel kişilere tebligat - şirket - Adresin Kapalı olması - Tebligat evrakı aksi sabit oluncaya kadar geçerli
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup ince
Şirket hisselerinin haczi, yönetim yetkisi verir mi?
MAHKEMESİ : İzmir 1. İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ : 17/11/2011NUMARASI : 2011/999-2011/990Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının onanmasını mutazammın 11.06.2012 tarih ve 2012/3091-19898 Karar sayılı daire ilamının müddeti içinde tashihen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işl
Yargıtay
Yargıtay Karar Arama
Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Arama
Yargıtay Ceza Dairesi Kararları Arama
Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır ?
Yargıtay Daire Bilgileri İle Dosya Sorgulama
Yargıtay Yerel Mahkeme Bilgileri İle Dosya Sorgulama
Yargıtay Kanunu
Yargıtay İş Bölümü
Yargıtay Haberleri
Karar Arama
Yargıtay Kararları
Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları
Yargıtay Ceza Dairesi Kararları
BAM Kararları
Danıştay Kararları
Anayasa Mahkemesi Kararları
Uyuşmazlık MAhkemesi Kararları
Karar Arama Nasıl Yapılır?
Emsal Karar ve Emsal Karar Arama Nedir?
Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır?
BAM Karar Arama Nasıl Yapılır?
Danıştay Karar Arama Nasıl Yapılır?
Anayasa Mahkemesi Karar Arama Nasıl Yapılır?