Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14289 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 40744 - Esas Yıl 2014





vekili avukat ... ile ... vekili avukat ... aralarındaki dava hakkında Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 24/09/2013 gün ve 2011/771-2103/752 sayılı hükmün Dairemizin 25/06/2014 tarih ve 2014/1510-2014/20959 sayılı ilamıyla bozulmasına karar verilmişti. Süresi içinde davalı avukatınca kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşuldu.KARARDavacı şirket, davalı avukatın, şirketin vekili olarak takip ettiği icra dosyasında 185.000,00 TL tahsil etmiş olduğu halde, söz konusu tahsilatı şirkete bildirmeyip uhdesinde tuttuğunu, durumu öğrenince 24/06/2011 tarihinde davalıyı vekaletten azlettiklerini, tahsil ettiği miktarın iadesi için ihtar gönderdiklerini, ödeme yapılmaması üzerine alacağın tamamı üzerinden icra takibi başlattıklarını, davalının takipten sonra şirkete göndermiş olduğu mektupta, 185.014,00 TL tahsilatı kabul ettiğini, ancak bu paranın 133.509,00 TL’lik kısmını avukatlık ücreti olarak alıkoyduğunu, kalan 51.505,00 TL'yi ihtardan sonra takipten önce şirketin banka hesabına gönderdiğini belirttiğini, bunun üzerine şirket kayıtlarında yapılan incelemede, davalı tarafından başka bir isimle şirket hesabına belirtilen rakam kadar havale yapıldığının anlaşıldığını, davalının, takibe itiraz dilekçesinde öne sürdüğü “51.506,00 TL ödeme yapıldığına” dair beyanı dışındaki tüm savunmalarının gerçek dışı olduğunu, haklı azil nedeniyle hiçbir ücrete hak kazanamayacağını ileri sürerek, ihtar sonrasında ödenmiş olan 51.506,00 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 133.494,00 TL’lik alacak yönünden takibin devamına, %40 icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı, azlin haksız olduğunu, davacıya vekaleten tahsil etmiş olduğu 185.014,72 TL’lik tahsilattan, hak etmiş olduğu gerek akdi gerekse karşı taraf vekalet ücretlerini mahsup ederek, tahsilattan kalan miktar olan 51.506,00 TL’yi davacı şirkete gönderdiğini, borçlu olmadığını savunarak, davanın reddini dilemiştir.Mahkemece, bilirkişi raporu hükme esas alınarak, icra takibine yapılan itirazın 97.009,00 TL yönünden iptaline, takibin bu miktar üzerinden ve takip tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte devamına, alacak likit olduğundan % 20 icra inkar tazminatı olan 19.400,00 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmiş; temyiz edilen hüküm, Dairemizce, davalının tüm temyiz itirazları reddedilerek, davacı temyizi yönünden, “haklı azil halinde ücret talep edilemeyeceğinden davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğinden bahisle” bozulmuş olup, davalı bu kez karar düzeltme talebinde bulunmuştur.1-Dosyadaki yazılara, Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer karar düzeltme itirazlarının reddi gerekir.2-Avukatlık Kanununun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir.Avukatlık Kanununun 166. maddesinde tanımlanan hapis hakkı, sadece vekalet ücreti alacakları ve yapılan giderler oranında kullanılabilir. Avukatın, müvekkili nam ve hesabına tahsil etmiş olduğu alacak ve değerlerden, ücret ve masraf alacağından fazla bir miktarını “hapis hakkı” adı altında elinde tutması, bu hakkın yasaya konuluş amacına aykırı olduğu gibi, avukatlık meslek kurallarına da aykırıdır. Aynı şekilde hapis hakkını kullanan avukatın, müvekkilin nam ve hesabına tahsil ettiği alacakları geciktirmeksizin iş sahibine bildirmesi, hangi işten dolayı ve ne miktarda ücret ve masraf alacağı olduğunu açıklaması ve konu ile ilgili karşı tarafı bilgilendirdikten sonra, alacağı oranında hapis hakkını kullanması gereklidir. Esasen bu durum, avukatın müvekkiline hesap verme yükümlülüğünün de tabii bir sonucudur. Nitekim, Avukatlık Kanununun 34. maddesinde, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliğince belirlenen meslek kurallarına uymakla yükümlüdürler.” hükmü, Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 43. maddesinde de, “Müvekkil adına alınan paralar ve başkaca değerler geciktirilmeksizin müvekkile duyurulur ve verilir.” hükmü bulunmaktadır.Öte yandan avukat, ancak muaccel olan vekalet ücreti alacakları yönünden hapis hakkını kullanabilir. Yasada avukatlık ücretinin ne zaman muaccel olacağı konusunda açık bir hüküm bulunmamakla beraber, Avukatlık Kanununun 171/1 maddesinde düzenlenen “Avukat üzerine aldığı işi kanun hükümlerine göre ve yazılı sözleşme olmasa bile sonuna kadar takip eder.” ve “Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi”nin 2. maddesinde düzenlenen “...avukatlık ücreti, kesin hüküm elde edilinceye kadar olan dava, iş ve işlemler ücreti karşılığıdır.” hükümleri gereğince vekalet ücreti alacağının, üstlenilen işin bitmesi ile muaccel hale geldiğinin kabulü gerekir. Bu kabule göre avukat, aksine sözleşme yoksa, işi sonuna kadar takip edip sonuçlandırmadan ücretini isteyemeyeceği gibi bu noktada hapis hakkını da kullanamaz.Somut olaya bakıldığında; taraflar arasındaki öncelikli uyuşmazlık, azlin haklı olup olmadığına ilişkindir. Davacı, davalının vekaleten tahsil etmiş olduğu miktarları şirkete bildirmediği gibi, uhdesinde tuttuğunu, ancak durumun öğrenilmesinden sonra gönderilen ihtar üzerine, bir kısım tahsilatları iade ettiğini, vekaleti kötüye kullanan davalıyı haklı olarak azlettiklerini ileri sürmüş, davalı ise, davacı şirkete tahsilatlar konusunda bilgi verdiğini, tahsilatlardan “öncelikle vekalet ücretlerini alması ve geri kalan miktarın 100.000,00 TL’yi aşması halinde ödeme yapılması” konusunda mutabakat sağlandığını, sözleşmeye aykırı hareket etmediğini, vekalet ücretlerini mahsup ettikten sonra bakiye kalan miktarı ödediğini savunarak, azlin haksız olduğunu belirtmiştir.Davalı avukatın, davacı şirkete vekaleten takip etmiş olduğu...Müdürlüğünün 2005/2036 esas sayılı dosyasında, 9.12.2010 tarihinden itibaren muhtelif tarihlerde tahsilat yapmış olmasına rağmen, tahsilatları uhdesinde tuttuğu ve davacı müvekkiline bildirmediği, davacı şirket tarafından durumun öğrenilmesinden sonra gönderilen ihtar üzerine, toplam 185.014,72 TL’lik tahsilatın, 133.509,47 TL’lik kısmını vekalet ücreti olarak mahsup edip, 51.505,25 TL’lik kısmını davacı şirkete gönderdiği anlaşılmaktadır.Müvekkili adına tahsil ettiği paralar ile hangi işlerden ötürü hangi miktarlarda alacağı bulunduğunu gecikmeksizin müvekkiline bildirmeden, yapmış olduğu tahsilatları uhdesinde tutan davalı avukatın, Avukatlık Kanunu ve meslek kuralları hükümlerine aykırı hareket ettiği görülmektedir. Davalının savunmasında belirtilen hususlar ise yasal delillerle ispat edilememiştir. Bu durumda davalının vekaletten azledilmesi haklı olup, mahkemenin kabulü de bu yöndedir. Mahkemece alınan 10.12.2012 tarihli bilirkişi raporunda da, azil tarihi itibariyle kesinleşmiş olan dava nedeniyle davacının hak etmiş olduğu vekalet ücretleri belirlenerek, davalının uhdesinde kalan miktardan, hak etmiş olduğu vekalet ücretlerinin mahsubundan sonra, davacı şirketin kalan alacağının 97.009,00 TL olduğu belirtilmiş, mahkemece de bu miktar üzerinden itirazın iptaline karar verilmiştir. O halde mahkeme ilamının onanmasına karar verilmesi gerekirken, Dairemizce sehven bozulduğu bu kez yapılan inceleme ile anlaşılmış olmakla, davalının karar düzeltme talebinin kabulüne, Dairemize ait 25.6.2014 tarih ve 2014/15510 E. 2014/20959 K. sayılı “bozma” ilamının kaldırılmasına, her iki tarafın temyiz itirazlarının reddiyle mahkeme kararının açıklanan nedenlerle onanmasına karar vermek gerekmiştir.SONUÇ: 1. Bent gereğince davalının diğer karara düzeltme itirazlarının reddine, 2. bentte açıklanan nedenlerle davalının karar düzeltme talebinin kabulüne, Dairemize ait 25.6.2014 tarih ve 2014/1510 E. 2014/20959 K. sayılı “bozma” ilamının kaldırılmasına, her iki tarafın temyiz itirazlarının reddiyle mahkeme kararının ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı 1.630,30 TL harcın davacıya iadesine, peşin alınan 52,40 TL harcın davalıya iadesine, 05/05/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.